Kalb gözü, yani gönül gözü, ruhun öte aleme açılan penceresidir. İnsan ruhunun bu bedende, bir bu aleme, bir de öte alemlere açılan penceresi bulunmaktadır. Ruhumuz bu aleme açılan penceresinden, beş duyu ve hayal alemi ve hafızamız yolu ile iletişimini sağlar. Bunlardan biri çalışmadığında, ruhun o yöndeki iletişimi kesiliverir. Aynı şeyler öte alemler için de geçerlidir. Ruhumuz, Melekût alemini algılayabilmek için bu dünyaya olan bağlılıklarını kalben azaltmadıkça, öte alemleri algılayamaz. Nasıl ki, uyumadan rüya görmemiz mümkün olmuyorsa, gönül gözünün öteleri görüp algılayabilmesi de, kalbin bu aleme ait bağlılıklarını azaltıp kesmesi ile mümkündür.
Gönül gözünün perdesi, iki türlüdür. Birincisi biraz açlık, biraz yalnız kalmakla kalbin önünden aralanacak olan bir perdedir. Bu perdenin açılmasında görülen alem, çalışıldığı zaman kafir ve mü’mine açılabilen, cahillerin esrar ilmi dedikleri, içinde şeytanların ve cinlerin de yaşadıkları, madde aleminin baş gözü ile görülmeyen kısmıdır. Din istismarcıları, cahil insanları bu tür keramet ve kehanet karışık şeylerle kandırararak onları aldatırlar.
Kalb gözünün önündeki ikinci perde ise, kalbden manevi pası, Allah’ın zikri ve sevgisi ile silip, melekut aleminin ihtişamlı güzelliği müşahede edilmeye başlandığında, kalb İlahi isimlerin nurları ile doldurulur ve bu vesile ile ma’rifetullah ve muhabbetullaha erilir. Bu ise ancak gerçek mü’minlere nasib olur ki, bu durumda olan bir manevi yolcu, şeriatin üçüncü kısmı olan ihlasa ererek imanın hakikatına ermiş olur. Bu gibi insanların davranışları samimi, imanları taklitten kurtulmuş tahkike ermiştir. Bunlar asla bir kimseyi dünya menfaatleri için sevmezler. Seven varsa, onun ihlası yalandır.
|