Fatiha Suresi Anlamı ve İnce Sırları...
Peygamberimiz (S.A.V) bir hadiste bu önemli gerçeği şöyle anlatıyor:
“Allahu Teâlâ buyurdu ki: Ben namaz suresi olan Fatiha’yı kendimle kulum arasında yarı yarıya paylaştırdım. Yarısı Benim, yarısı da kuluma aittir. Bu vesile ile kulum bütün istediklerine kavuşacaktır.
Kul, ‘Elhamdü lillahi Rabbi’l-âlemîn’ (Hamd, Alemlerin Rabbi olan Allah’a aittir) dediği zaman, Allah, ‘Kulum Bana hamdetti’ buyurur.
Kul, ‘Er-Rahmâni’r-Rahîm‘ (O Rahman’dır, Rahîm’dir) dediği zaman, Allah, ‘Kulum Beni methetti’ buyurur.
Kul, ‘Mâliki yevmiddîn’ (Din Gününün Sahibidir) dediği zaman, Allah, ‘Kulum Beni tazim etti,işlerini Bana havale etti’buyurur.
Kul, ‘İyyâke na’büdü ve iyyâke nestaîn’ (Yalnız Sana kulluk eder, yalnız Senden yardım isteriz) dediği zaman, Allah, ‘İşte bu kulumla kendi aramdadır ve kulumun dilediği de onundur‘ buyurur.
Kul, ‘İhdine’s-sırâta’l-müstekîme sırâtallezîne en’amte aleyhim ğayri’l-mağdûbi aleyhim veleddâllîn‘ (Bizi doğru yola ilet. Kendilerine nimetler verdiğin kullarının yoluna ilet. Gazabına uğramış yahut sapmış olanların yoluna değil) dediği zaman, Allah, ‘İşte bu kulumundur ve kulumun istediği de onun hakkıdır’ buyurur.”
***
Kur’ân’ın en faziletli suresi Fatiha olduğu gibi, en faziletli âyeti de yine Fatiha’nın bir âyetidir.
Fatiha, sevabı bakımından İhlas Suresi gibi Kur’ân’ın üçte birine denk geliyor:
İbn Abbas’ın rivayetine göre Resulullah (a.s.m.) bu hususu şöyle dile getirmiştir:
“Fatiha sevap bakımından Kur’ân’ın üçte birine denktir.“
Bir işe başlarken Bismillah denmesi gerektiği gibi, Fatiha okunması da tavsiye ediliyor.
Ebû Hüreyre’nin rivâyetine göre Resulullah (a.s.m.) şöyle buyurmuştur:
“Hayırlı bir iş Elhamdülillah ile başlamazsa sonu kısıktır, bereketsizdir.”
***
Fatiha’yı okuduktan sonra “Veleddâllîn” deyince hemen arkasından “Amin” demek sünnettir. “Amin”in önemini ve Allah katındaki yerini Peygamberimiz’den (a.s.m.) öğreniyoruz.
“Amin, mü’min kullarının diliyle Rabbülâlemin’in mührüdür.“
Fatiha muhtevası ve manası, zenginliği ve içinde barındırdığı derinlik itibarıyla da bambaşka bir güzelliğe sahiptir.
İmam Buhârî’nin rivayetine göre, Hasan Basrî bu konuda şöyle diyor:
“Allah bütün semavî kitapların ilmini Kur’ân’da; Kur’ân’da mevcut olan ilimleri de Fatiha Suresi’nde toplamıştır. Fatiha’nın tefsirini öğrenen bütün semavî kitapların tefsirini öğrenmiş gibi olur.”
***
Fatiha maddi ve manevi her derde deva, her hastalığa şifa ve her sıkıntıya ilaçtır.
Abdülmelik bin Umeyr’in rivayet ettiği bir hadiste Peygamberimiz (a.s.m.) bu hakikati şu sözleriyle dile getirmiştir.
“Fatiha Suresi her derde devadır.”
“Fatiha bütün dertlere karşı şifadır.”
“Fatiha Suresi, zehirden kurtulmak için bir şifadır.”
Fatiha nazara, göz değmesine karşı da bir şifa kaynağıdır.
İmran bin Husayn’ın rivayetine göre Resulullah (a.s.m.) şöyle buyurmuştur:
“Fatiha’yı ve Ayete’l-Kürsi’yi bir kul okursa, o gün ona insan ve cin nazarı değmez.”
Fatiha, dine, doğruluğa, Allah’a yönelmeye, başarılı olmaya, yardım görmeye, düşmana üstün gelmeye, ibadette ve itaatte bulunmaya, merhametli ve şefkatli kalmaya, yeterli bulunmaya, sevimli olmaya, kötülükten korunmaya, güven içinde kalmaya, mülk edinmeye, irade ve ilim sahibi olmaya, malda artış elde etmeye, mevki sahibi olmaya, güzel bir hayat sürmeye, ev halkını korumaya, zarar ve fesattan uzak olmaya, ilmin inceliklerini anlamaya, marifet sahibi olmaya yardım eder.
Fatiha’yı çok okuyan, canında ve malında bereket bulur. Allah, onu açlık ve fakirlik gibi üzücü ve ezici şeylerden korur. Allah’tan meşru olarak ne isterse, mutlaka kendisine verilir.
Bütün bunlar, Fatiha’ya devamla elde edilir. Aynı zamanda bunlar, ehil bir zattan müsaade almakla gerçekleşir.
Farz namazlardan sonra 20 defa Fatiha’yı okumaya devam eden kimse, her gün l00 kere bu sureyi okumuş olur. Allah onun rızkını genişletir, durumunu iyileştirir. İç âlemini ışıklandırır, işlerini kolaylaştırır. Gam ve kederini giderir. İzzet ve şeref kazandırır.
Fatiha ile birlikte bereket iner, ihtiyaçları karşılanır. Fatiha’da, erbabı için nurlar ve sırlar vardır.
Her farz namazdan sonra Besmele ile birlikte 7 kere Fatiha Suresini okumaya devam eden kimseye Allah, hayırların kapısını açar. Din ve dünya işlerinde yeterli sebep yaratır.
Fatiha’yı 7 defa okuyup bir pamuk parçasının üzerine üfleyen ve sonra onu bir yara üzerine kapatan kimseye Allah, Fatiha bereketiyle şifa verir.
İmam El-Hakim’e göre bu Surede bin zâhir, bin de bâtın olmak üzere iki bin hassa vardır. Sabah namazının sünnetiyle farzı arasında 41 kere Fatiha okumaya devam eden kimse, ne gibi bir makam ve mevki dilerse onu elde eder.Fakir ise zengin olur, borçlu ise borcu ödenir. Hasta ise şifa bulur. Zayıf ise güç ve kuvvet kazanır. Garip ise izzet ve şeref elde eder. Halk arasında kıyaslanamayacak kadar itibar kazanır. Hem ulvi (yüce), hem süfli (aşağı) âlemde sevimli olur. Sözü dinlenir, işi beğenilir. Düşmanı yanında kuvvetli ve heybetli görünür. Dostu yanında son derece sevilir. O buna devam ettikçe, Allah tarafından devamlı bir emniyet içinde bulunur. Bulunduğu makam ve mevkiden azledilen kimse,sabah sünneti ile farzı arasında, bir noksanlık yapmadan 40 gün, günde 41 defa Fatiha’yı okuyacak olursa, Cenab-ı Hak onun makam ve görevini veya daha iyisini verir.
Eğer kısır kalmış ise, Allah ona salih bir evlat da verir. Belirtilen tertip üzere ağrı ve sızı hissedilen yaraya, özellikle göz ağrısına, halis bir niyet ile okunursa, Allah şifa verir.
Fatiha’nın böyle şifa olması, tıbbi bütün çarelere başvurduktan sonra, tıbbın aciz kalması halinde başlar.
Bu öyle bir sırdır ki, bunu ancak Allah’ın yardım ettiği kimseler bilebilir. Bu sırrı gizlemek gerekir. Ancak lâyık olana, gönülden inanıp kabul edene açıklanabilir.
Her farz namazının ardından l00 kere Fatiha’yı okuyan kimse buna devam ederse, hızla maksadına ulaşır.
Kim de sabah namazından sonra Fatiha’yı, harfleri sayısınca (125 defa) okursa, gayri meşru istekler dışında arzuladığı şeyi elde eder.
Fatiha’yı 125 bin defa hatmetmekte büyük faydalar vardır.
Fatiha’yı Resuller, Bedir savaşına katılan mücahitler ya da Tâlut’un askerleri sayısınca (üçü de 313’tür) okuyan kimse, arzu ettiği meşru dilekleri elde eder ve ihtiyacı olan korunmayı sağlar.
Gece gündüz bu Sureyi okumaya devam edene Allah hem zâhiri, hem de bâtında ledünni ilim ilham eder.
Resulullah Efendimiz buyuruyor ki: “Kim döşeğine uzandığında Fatiha’yı okur ve beraberinde üç İhlas ile bir Muavvizeteyn (Felak ve Nas Sureleri) okursa, ölümden başka her şeyden güven içerisinde olur.”
Diğer bir hadis-i şerifte ise buyuruluyor ki : “Fatiha, mü’minlerin maksadına açılan kapıdır. Kim onu abdestli olarak yedi gün, günde 70 kez okur da tertemiz bir suya üfler ve onu içerse, Allah kendi fazlü kereminden ona ilim ve hikmet verir, kalbini fâsit (bozuk) düşüncelerden temizler. Onun zekâsını arttırır, hafızasını güçlendirir, artık bir daha unutmaz olur.”
Fatihanın 7 kapısı
Fatiha bir kapıdan girişini resmin oluşturuyor, devrediyor, hissettiriyor, yaş(at)ıyor… Dört Mli bir giriş söz konusu:
Önce müsaade kapısından geçiliyor, “besmele”. içeri girer girmez minnettarlık ifade ediliyor:
“elhamdulillah”. Bir kaç adım sonra, merhametin kucağında bulur kendini insan:
“errahmanirrahim!” en sonunda, mesuliyetle yaşadığımız farkedilir; “din gününün mâliki.”
1. Bismillah: Kapının beri tarafındasın, evvelâ izin istemen gerek.. kapının ardında kim var? Kapının önündeki kim? İçeriye davet eden kim? İçeriye girecek kim? “besmele” bir müsaade isteme tavrıdır…
Allahın adıyla, Rahman Rahîm O…. Kapıya dayanan, kapıyı çalan, önce kimliğini benimsetiyor kendine, kendini tanımlıyor, haddini biliyor.. “Ben bana ait değilim.” “Ben ben değilim!” tevazuyu giyiniyor. Kendi adından vazgeçiyor. Başkası adına çalıyor kapıyı. Bir başkasının ismiyle, Allahın ismiyle eşikte duruyor. kapıyı çalan, aciz ve fakir, kendi kendine yetmiyor; kendisi kendine ait değil… Kapı ise Allahın..kapının önünde ve ardında Onun hükmü geçiyor, Onun mülkü uzanıyor..
Rahman ve Rahîm O: varlık kapısından içeri çağırdığına muhtaç değil; hatta kulun kendisine muhtaç olmasına bile muhtaç değil! kul kendine muhtaç olmasaydı, kapıya dayanmasaydı, kendisinde bir eksiklik, bir mutsuzluk, bir hoşnutsuzluk hali olmayacaktı. Kimse de hesap soramayacaktı… Hiç kimseye muhtaç olmayan Rahmanın her şeye muhtaç olana açtığı kapıdır rahmet..
2. Elhamdülillah: Herşeye muhtaç olanın hiç kimseye muhtaç olmayana söyleyeceği ancak teşekkürdür.. sonsuz bir minnettarlıktır duyacağı.. mahçuptur muhatap olmadıkları karşısında. Hiç ummadığı, hiç beklemediği, hiç hak etmediği iltifatlar görmektedir. Hamd O Allaha dır ki o Rabbidir âlemlerin.. alemler sırf onu karşılamak için, sırf kendisini memnun etmek için terbiye edilmekte, çekip çevrilmektedir..
hiç yoktan var edilenin, kendisini hiç yokken var edene söyleyeceği tek şey, söylediği halde asla bitiremeyeceği, asla sonuna gelip doyamayacağı tek şey teşekkürdür….
Varedilen varlığının hiç bir cüzünü, hiçbir parçasını yanı sıra getirmiş değildir; yoktan varedilen yoktan var edene hiçbir sermaye katmış değilir, yok olanın, hiç ortada olmayanın yoktan var edene katkısı olmamıştır; yok olan ve yok olduğunun farkında olmayan, var edilme arzusunu bile dillendiremeyen kendisini yoktan var edene bir işaret olsun göndermiş değildir ki, Ona borcuna bir sınır koyalım….
3. Errahmanirrahîm: Her şeye muhtaç olarak varlığa dahil olanın ilk gördüğü üzerindeki sebepsiz merhamettir..
hem kendisine acınmıştır; hiç yokken, yokluğunu bile farkedemediği unutulmuşluklardan çekip alınmıştır, hem de acıdıklarına acınmıştır; mutluluğunu bir anda yok edebilecek, huzurunu hemen dağıtabilecek kırılganlıkları olan nice sevdikleri de hesapsız ve sebepsiz mutlu edilmektedir. Hem merhamet görmektedir, hem merhamet göstermek istediklerine merhamet gösterilmektedir. Varlığın göğsünde çarpıp duran görünmez bir kalp gibidir rahmet…
Rahmandır Allah; herkese her zaman şefkat etmektedir.
Rahîmdir Allah, herkesin içinde her bir şeye özel olarak da şefkat etmektedir. Herkese birden şefkat etmesi, herkese ayrı ayrı şefkat etmesine engel değildir.
Herkes Onun rahmetine, bütün çiçeklerin hep birlikte güneşten beslenmesi gibi, hep birlikte muhatap olmaktadır; çünkü Rahmandır.
Ama herkes, her bir çiçeğin güneşten kendine özel renkler devşirmesi gibi, kendini biricik eyleyen biçimler bürünmesi gibi, biricik ve bitanecik olarak rahmete muhatap olmaktadır; çünkü Rahîmdir.
4.Mâlik-i yevmiddîn Din günün sahibi o.. buradaki varlığın, başka ve ebedî bir varlığa yolculanman adınadır. “din günü” içindesin.. hesaba çekilebilir bir haldesin. Başına buyruk var değilsin. sorumluluk sahibisin…
Bu varlık bir koza; sonsuzun kelebeklerine gebe.. adımın bir sırat üzerinde, ölçüleri sonsuza ayarlı, sonsuzca yansımaya ayarlı.. buradaki bir ayineye düşüyor her dem; yansıması sonsuzda; yüzün başka bir âlemin nazarına düşüyor…
Burası burdan ibaret değil, sen buradasın ama burada kalmayacaksın.
Buradasın, ama buraya razı olamazsın..
5. Yalnız sana kulluk ederiz: Minnettarlığın en güzel ifadesi…
6. Yalnız senden yardım dileriz: Merhametinin her şeye yettiğinin ifadesi.. başka kimsenin acımasına muhtaç değiliz.. sen yetersin bize, her birimize, hepimize..
7. Sırat-ı müstakîme hidayet eyle bizi: Hesabımızı ancak böyle veririz.. üzerlerine gazab indirilmiş olanların kalarak değil. Sapmışların yoluna düşerek hiç değil..
|