Riyazat ve Halvet
Riyazat'ın gerçek anlamı Zühd (dünya ve ahiretten vazgeçip Allah'u Teâlâ'ya yönelme) ve takva maksadıyla dünya zevklerinden kaçınma ve nefsin isteklerini yenmeye çalışmadır. Tasavvufi hal ve makamları elde etmek için harcanan sürekli ve düzenli çabalara mücahede veya riyazat denir.
Riyazat daha ziyade nefsin arzularına karşı koymak, mücahede ise ahlak değişmesini sağlamak demektir. Riyazat ve mücahede yolu tasfiye yoludur.
Bu yolda olanlar gerek hak, gerekse halk ile olan muamelelerinde sadakat üzere olurlar. Çünkü bu yol ebrar yoludur. İnsanın dünyaya bağlı bütün eğilimlerinde sıyrılması kendini Allah'u Teâlâ'ya adaması anlamına gelen riyazatın amacı insan nefsini eğitmek, Allah'u Teâlâ sevgisi dışında bütün istekleri yok etmektir.
Allah'u Teâlâ dan başka bir şey düşünmemek, daima ibadet ve zikirle meşgul olmaktır. Riyazatın gerçek amacı Cinlerle irtibata geçmek değildir. Asıl amaç takva, doğruluk, keşif ve ilham sahibi olmak ve İlahi yakınlığı elde etmektir.
Daha önce ameli ve yakınlığı az olan, riyazatın kurallarına uymayan insanların bazı hususiyetleri elde etmek için girdikleri birkaç günlük riyazatta tehlikeye düşme ve istediklerini elde edememe ihtimali çok büyüktür.
Bilinmelidir ki Şeriat edebine, Rasulullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) sünnetine uygun yapılmayan bir halvet ve riyazat en fazla nefiste bir iç temizliği ve Hint fakirlerinde olduğu şeytanın ilhamını ve kandırmasını ve ahiretten nasibinin kesilmesinden öteye geçemez. Şeytan ona sonu kötü sonuçlar doğuracak şeyleri süslü ve güzel gösterir. Nitekim ayetlerde:
وجدتها وقومها يسجدون للشمس من دون اللهِ وزين لهم الشيطان اعمالهم فصدهم عن السبيل فهم لا يهتدون
"Şeytan onlar yaptıklarını süslü göstermiş ve böylece onları yoldan çıkarmış. Bu yüzden de onlar doğru yolu bulamıyorlar" (Neml 24)
يعدهم ويمنيهم وما يعدهم الشيطان الَّا غرورا
"Şeytan onlara birçok vaatte bulunur ve onları kuruntulara sürükler. Oysa şeytani ancak onları aldatmak için vaatte bulunuyor" (Nisa 120)
الم اعهد اليكم يا بني ادم ان لا تعبدوا الشيطان انه لكم عدو مبين
"Ey Âdemoğulları! Ben size şeytana kulluk etmeyin. Çünkü o sizin için apaçık bir düşmandır. Bana kulluk edin. İşte bu dosdoğru bir yoldur, diye emretmedim mi?" (Yasin 60)
Kişi, riyazatta olacak harikulade şeyleri İlahi bir ikram bilip kendine mal etmemek, yaptığı ameli görmemek ve asıl şeyin dinde istikamet olduğunu bilecek. Keşfen gelen bilgilerin doğruluğunu Kuran'a ve sünnete arz edecek. Kuran'a ve sünnete ters düşen bir durum görürse bunu şeytanın hilesi ve aldatması olduğunu bilecek ve buna meyil etmeyecek. Eğer Kuran'a ve sünnete hakkıyla riayet edilmez ise yukarıdaki ayettin mealindeki gibi şeytan ona yaptıklarını hoş gösterecek ve o kişi, ben nefsinde Allah'u Teâlâ'nın yolunu tuttum diyecektir. Bir süre sonrada git gide Kuran dan ve sünnetten uzaklaşacak ve belki farkında olmadan dinden bile çıkacaktır.
Sufilerin ve Havas Âlimlerinin riyazat ve halvete genel de 40 gün devam etmelerinin sebebi Rasulullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem): "Kim 40 gün Allah'u Teâlâ için İhlasla amel ederse kalbinden diline doğru hikmet pınarları fışkırır" buyurmasıdır.(Ebu Nuaym Hilye 5,189. Acluni Keşful Hafa 2-224,2361)
Kuran'ı Kerim de Allah'u Teâlâ Musa (aleyhisselam)'ın kıssasını anlatırken 40 günü özellikle zikretmiş ve:
بعشر فتم ميقات ربه اربعين ليلة وقال موسى لاخيه هرون اخلفني في قومي واصلح ولا تتبع سبيل المفسدين
"Musa'ya 30 gece süre belirledik, buna 10 gece daha kattık. Böylece Rabbinin belirlediği vakit 40 geceye tamamlandı" (Araf 142) buyurmuştur.
Tenhada oruç, ibadet ve taatle meşgul olmaya ve midenin aç kalmasını bu ayet ile teşvik etmiştir. Musa (aleyhisselam) bu 40 günü sonunda Allah'u Teâlâ ile konuşmuş ve Kelimullah vasfı ile vasıflanmıştır.
Arifler bu 40 günde Allah'u Teâlâ ile kulun kalbi arasında bulunan perdelerin her gün birazınız kalkacağını ve 40 günün sonunda kurbiyetin hâsıl olacağını zikreder. Tabi ki Allah'u Teâlâ anlatılanlardan çok daha fazlasını bilir ve kendisine yakın olanlara da bildirir.
Son olarak riyazat yapan ve Havas ilminin nimetlerinden faydalanmak isteyen kişi yukarıda anlatılan yukarıda anlatılanlar çerçevesine mutlaka ve mutlaka bir Havas Âliminin, Arifin dizinin dibinde onlara TAM İTAAT ile bu ilmi öğrenecek, onların verdiği usullere harfiyen uyacak ki maksada ulaşabilsin.
Bilmediğimiz bir şehir de size yol gösteren rehber ne ise Âlimler de odur. Âlimler nefis ve ruh eğitiminde, bir tarafı zulmet diğer tarafı nura bakan ve şeytanın türlü türlü hilelerinin bulunduğu bu yolda bizim rehberimiz olurlar. Bin bir türlü tuzakla çevrili olan bu yolda tek başıma gitmemiz mümkün değildir.
Allah'u Teâlâ çıkacağımız yolda yardımcımız olsun. ÂMİN
__________________
Nesimi'ye sormuşlar;
O YAR ile hoş musun?
Hoş olayım olmayayım o YAR benim
Kime Ne!
|