Peygamberler için Kur’an okumak, rahmet dilemek ve sevap bağışlamak mekruh ve bi
Peygamberler için Kur’an okumak, rahmet dilemek ve sevap bağışlamak mekruh ve bid’attır.
(İ. Abidin C.17 S. 308 – S. Ebediyye 926 – K. Göl. Katıksız Sohbetler 169)
Peygamberler (a.s) normal insanlar gibi olmadığı için onlara rahmet, dilemek (çünkü rahmet ancak günahkârlar ve affa muhtaç olanlar için dilenir) Peygamberlerin ruhu için Kur' an okumak veya başka türlü bir hayır yapmak ek-seri Ülemaya göre bid'at ve mekruhtur. Çünkü Peygam-berler günahlardan masumdurlar. Bu gibi hayırlar ve rah-met dilekleri ise ancak günahkârlar ve günah işlemesi muh temel ulanlar için geçerlidir. Son zamanda çıkan cahil Kur’an tüccarları ! okudukları Kur'anın sevabını önce pey-gambere, sonra diğerlerine bağışlarlar. Halbuki bu alimle-re göre meşru değildir. Üç kuruş fazla para koparmak için dakikalarca uyduruk bir sürü dua eden (dua ezberlenerek edilmez. İçten geldiği gibi edilir. Alimler dua ezberlemeyi hoş görmemişlerdir) Mevlütcü, duasına çeşni katmak için ilk önce duaya “Peygamberlerin ruhuna” diye başlar. İşte örneği:
"Hatm-i Şerifeten ve mevlüdi şeriften hasıl olan sevabı, ilk peygamberimiz Adem (a.s) ile son peygamber, Pey-gamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v)a kadar gelip geçen bütün Peygamber Efendilerimizin mübarek, aziz ruhi şe-riflerine hediyye eyledik, ikram eyle ya Rabbi." (G. Oku-nan Mevlid Y. Tavaslı S. 112)
"Hasıl olan sevabı evvelan ve bizzat Hacei Kainat hüla-sa-i mevcudat Fahri Alem, Nebiyyi zişan, derya yı irfan, meş’aleyi iman, üstadı ilmi Kur’an, şefii mücriman, men-ba i hikmeti bi payan, insaniyyetin melcei hilkatin Fati-hası, nübüvvetin hatimesi, mekarimel ahlakın tamalayıcısı, hürriyet ve adaletin banisi, en asilerin bile Şafisi, Mahke-me-i Kübranın yegane müddei umimisi, muhatabı hitabı (Levlake levlak lema halaktül eflak) ve mazharı teşrifi (Ve ma erselnake illa rahmeten lil alemin) olan beşeriyete Al-laha giden yolu gösteren, cehlin yerine ilmi, zülmün yerine adaleti emreden, ümmeti olmakla müftehir bulunduğumuz, kız yavrularını diri diri gömülmek vahşetinden kurtaran, günde, beş vakit (Eşhedü enne Muhammeder Rasulullah) diye ismi şerifleri anılan, ceddül Haseneyn ahseneyni bi-hi Seyyidina Ebel Kasimi Muhammed Mustafa (s.a.v) e-fendimiz hazretlerinin Ravzai mübarakelerine hediyye ey-ledik, haberdar eyle ya Rabbi!” (H. Gönül Bağından İlahi-ler Saadet Hocazade Seda Yayınları 1995 İstanbul)
Bu örnekler daha çok fazla almaya gerek görmedik. Mevlid sahibinin hoşuna gitsin, parayı biraz daha çok ver-sin diye bakın ne diller dökülüyor. Halbuki İslam Alimleri “Peygamberlere sevap bağışlamak veya ruhlarına Kur'an okumak caiz değildir” demektedirler. Şimdi bu husustaki görüşleri nakledelim.
RISALEi KEMAL PAŞAZADE Fİ BEYANİ ADEMİ CEVAZİ KIRAATİ'L KUR'ANİ LİİHDAİHİ LİRUHİ MUHAMMEDİN ALEYHİSSELAM: BU RİSALE, KE-MAL PAŞAZADE'NİN PEYGAMBER MUHAMMED ALEYHISSELAM'IN RUHUNA BAĞIŞLANMAK ÜZERE KUR'AN OKUMANIN CAİZ OLMADIĞINA DAİR YAZDIĞI ÖZEL BİR RiSALEDİR.
"Şeyhulislam İmam Alaeddin ibni Ata ki, İmami Nevevi ' nin talebesidir, ona denildi ki: "Dimimizin önderleri olan ülema efendilerimizden Allah razi olsun! Onlar, sorumuzu acaba nasıl cevaplandırırlar?
Sorumuz şudur: Kur'an okuyup sevabını Hz. Peygamber 'e bağışlamak caiz midir? Bazı kimselerin : "İkrau'l Fatiha liSeyyidi'l miirselin ziyadeten fişerafihi!" dediklerine yani: Efendimiz’in ruhuna hediye etmek üzere Fatiha okumaya" davet ettiklerine ve benzeri şeylere şahit oluyoruz. Bu hu-susta Sünneti Nebeviyede bir şey varid olmuş mudur?".
"İmam, cevabında buyurdu ki: Kur'an Okumak ki şüphesiz Allah'ın rızasını ve yakinliğini kazandıran amellerin en fa-ziletlisidir! Fakat Kur'an okuyup da bunun sevabını Pey-gamber (s.a.v) a hediye etmek, dinde sözlerine itimat olu-nan imamlarımızın hiç birinden nakledilmemiştir. Bilakis bunu menetmek lazımdır. Zira bu, izin verilmemiş bir a-melle O'na karşı hücuma kalkmaktır! Aslında, Ümmetin yaptığı her salih amel, misliyle O'nun defterinde ve miza-nındadır.! Zira bu amel¬lerin sebebi O' dur". Kaldı ki Allah ve Rasulu; Peygamberin ru¬huna bağışlamak üzere Kur' an okumayi emretmiş de değildir. Yüce Allah bizlere, ancak Nebisi üzerine salat ü selam okumamızı ve Vesile Duasın-da bulunmamızı emredip meşru kılmıştır.
O halde layık olan da, bu emredilmiş olanların sınırında durup ileriye geçmemektir. Şu da var ki, bir büyüğün izni olmadığı halde ona hediye sunmaya kalkışmakda, o büyük hakkındaki edebe uygun düşmez!"
***
"Şeyhulislam İbni Hacer Askalani'ye soruldu: "Birisi Kur' andan bir miktar okuyup duasında: "Allahım okudu-ğum Kur' anın sevabını Peygamberimiz'in ruhuna bağış-ladım" diyor. Bu layık mıdir?" O cevap verdi: "Haza muhteraun min müteahhiri'l kurrai laarifü lehüm selefa: Bu, son zamanlarda türeyen bazı okuyucuların icadıdır. Öncekilerin böyle yaptığına dair bir bilgimiz yoktur!".
***
"Şeyh Zeynüddin Kerderi de, Kitabü'n Nasiha'da diyor ki: Bize çokça sorulan bir husus da, Kur'an okuyup sevabını Hz. Peygamber'in ruhuna hediye etmektir. Bizim cevabı-mızsa şudur: Bu, seleften sadır olmayan bir davranıştır. Biz ise Selefe uyariz!"
***
"Şeyh Necmüddin ibnü'l Kadi'ye bu mesele soruldu. O şu cevabı verdi: "Gerçekten insanlar, bu hususta işi çok ge-nişlettiler! O kadar ki, bazen O muazzez Peygambere karşı duyulması gereken edebin bile dışına çıkılıyor. Ümmetin amelleri bütünüyle O'nun sahifesindeyken, bunları irtikab etmenin hiç bir anlamı yoktur!.. Hem Efendimiz (s.a.v) : "Sa¬na tereddüt vereni at, kati olana yönel" buyurmamış mıdır? O halde üzerinde ihtilaf edilen bu işi bırakıp, ihti-lafsız olanla amel etmek gerekir! Hz. Peygamber hakkında emredilmiş olan ise, salat ü selam ve Vesile Duasıdır. İşte buna devam edelim, ihtilaflı şeyleri de terkedelim! Ve din-de bid'at olan bir şeyi icad veya irtikab cihetine yönelme-yelim!".
***
"İmam Bedrüddin Zerkeşi de, Minhac şerhinde demiştir ki: Bizim yetiştiğimiz üstadlardan bazıları, Kur'an okuyup da sevabını Peygamber aleyhisselamın ruhuna bağışlamayı yasaklarlardı.. Sebep olarak da: "Dinde izin verilmemiş olan her şeyde Hz. Peygamber'e karşı cür'etkarlık vardır!.. Dinde izin verilen ise ancak O'na salat-ü selamda bulun-mak ve O'nun için Vesile Duası'nı okumaktır! derlerdi..".
***
"Mevlana Kemaleddin Demiri de İmam Zerkeşiye uyar ve derdi ki: "insanlar bir de; Paygamber aleyhisselam hak-kında: "Verham Muhammeden: Peygamberimiz Muham-mede rahmet eyle" şeklinde dua etmenin caiz olup olmadı-ğında ihtilafa düştüler. Her ne kadar salatü selamdaki salat kelimesi, rahmet anlamın da içerirse de, aslında bu, Hz. Peygamber'e tazim içindir.. Rahmet kelimesinde ise bu tazim yoktur. Bu sebeple, Peygamber aleyhisselama rah-met duasında bulunmak da caiz olmaz.. Nitekim Şeyh Ta-kiyyüddin İbni Şehid de: "Doğru olarak seçilen ve edebe uygun olan, işte budur, dine, dindarlığa uygun düşen de budur" demiş ve ayrıca şu yeterli ve güzel açıklamayı yap-mıştır. İster mendup ister vacip olsun, ümmetin amelleri-nin tümü Peygamber aleyhisselamın amel defterindedir. Zira bunları bize öğreten, Yüce Allah'ın emri ve izni ile bize ulaştıran O'dur. O'nun kendisinin amelleri dahi sayıl-mayacak kadar çoktur. Makamı da erişilemeyecek kadar yüksektir! Makamı Mahmud O'nundur, şefaat O'nun, Ha-vuzu Kevser O'nun, Vesile ve Fadile Dereceleri de O'nun-dur.. Böyleyken, O'nun hakkında O'nun izin verdiklerinin dışına çıkmaya nasıl cür'et edilebilir?". (Allah korusun!).
İbni Teymiye de demiştir ki:"Kur'an okuyup da sevabını Peygamber sallallahü aleyhi ve selleme bağışlamak, müs-tehap bir fiil değildir. Aksine bu, bir bit'attir!"
"Bize göre de, savap (doğru) olan budur!".
Her bakımdan Bir olan Allah'a hamd u senalar olsun! Hz. Peygamber'e, O'nun al ve ashabına da salat ve selam-lar olsun!" ( Kemal Paşazade. (Kur'anın Gölgesinde Katıksız Sohbetler S. 167.169)
"Peygambere rahmet dilemek konusunda iki görüş var-dır. Bazı alimler "Caiz değildir. Çünkü onda Peygambere rahmet dilemek salavatta olduğu gibi tazim manası yoktur. Onun için Peygamberlerin ve meleklerin haricindekilere bununla dua etmek caizdir. Peygamberimiz (s.a.v) kati o-larak rahmete nail olmuştur. Dolayısıyla onun için rahmet dilemek hasılı tahsil sayılır. Biz salavat ile bundan müstağ ni olduk. Bu yüzden rahmet dilemeye ihtiyaç yoktur." Der-ler.
Bazi alimler bunun cevazına kaildirler. ”Çünkü Peygam-ber (s.a.v)Allahın rahmatinin bol olmasına en çok ihtiyaç duyan kuldur. Rahmetin manası salatın manası ile aynıdır. Dolayısıyla bunun men edecek bir şey yoktur.”
Zeylai
“Ben derim ki: Sahih olan Zeylai'nin Kitabüs Salat'ta dediği gibi bunun caiz oluşudur. Bahr'da şöyle denilmek-tedir." Meşayihten birisi "Muhammede rahmet et” denil-mez demiştir. Meşayihin çoğu ise eskiden bunda beis yok-tur. Çünkü bunda Ebu Hüreyre ve İbni Abbas tarikinden eser varid olmuştur. Ayrıca bir kişinin kadri ne olursa ol-sun Allahın rahmetinden müstağni kalamaz “ demiştir.
Suyuti, ise başlı başına değil de, başkasına tabi olarak caiz olduğuna fetva vermiştir." Yani tek başına değilde salatü selama bitişik olarak söylemenin cevazına fetva ver-miştir. Kişi: “Allahümmesalli ala Muhammedin verham Muhammeden” Allahım ! Muhammede salat et. Muham-mede rahmet et! ” diyebilir. Ama salati hiç anmadan "Al-lahümmerham Muhammeden" yani “Muhammede rah-met et” diyemez.
….
Tahtavi: Bunda her ne kadar Allah onu bağışlasın, Allah ona müsamaha etsin demekte caiz olmaz. Çünkü bunda, Rasulullaha karşı kusur vehmi vardır." der.
Ben derim ki: Her ne kadar Kur'an da var ise de Pey-gamber için “Allah onu affetsin” demek caiz değildir. Çünkü Allah kullarına dilediği gibi hitabedebilir." (İbni Abidin C.I7 S.308)
Görülüyor ki ekseri ülema Peygamberler (a.s) için “Kur' an okumak ve ona sevap bağışlamak, onun için Allahtan rahmet dilemek yoktur” demektedirler. Hal böyle iken iş güzarlık yapıp daha öncekilerin yapmadığı bir şeyi icat etmenin ne bir sevabı ne de faydası vardır.
Ayette buyurulduğu gibi :
بِسْمِ اللهِ الرَّحْمنِ الرَّحِيمِ
وَمِنَ اللَّيْلِ فَتَهَجَّدْ بِهِ نَافِلَةً لَّكَ عَسَى أَن يَبْعَثَكَ رَبُّكَ مَقَاماً مَّحْمُوداً
17 / 79. Geceleyin uyanıp, yalnız sana mahsus olarak faz-ladan namaz kıl. Belki de Rabbin seni övülecek makama yükseltir.
Peygamberler için ancak ezan okunduktan sonra oku-duğumuz vesile duasında bulunmak caizdir. Vesile duası şudur:
ٱَللّٰهُمَّ رَبَّ هُذِهِ ٱلدَّعْوَةِ ٱلتَّآمَّةِ وَٱلصَّلاَةِ ٱلْقَآئِمَةِ اٰتِ مُحَمَّدًا ٱلْوَسِيلَةَ وَٱلْفَضِيلَةَ وَٱبْعَثْهُ مَقَامًا مَحْمُودًا ٱلَّذِى وَعَدْتَهُ اِنَّكَ لاَ تُخْلِفُ ٱلْمِيعَادَ
"Allâhümme Rabbe hâzihi'd da'veti't tâmmeti ves salâtil kaaimeti âti Muhammedeni'l vesîlete vel fazîlete veb'ashü mekaamen mahmûdenillezî veadtehû, inneke lâ tuhlifü'l mîâd."
Manası:
"Allâh'ım! Ey bu dâvetin ve kılınmak üzere bulunan na-mazın Rabbi. Peygamberimiz Hazreti Muhammed'e (s.a.v.) vesîleyi ve fazileti ver. Onu kendisine va'd buyur-muş olduğun "Makâmı Mahmûd"a eriştir. Şüphe yok ki Sen va'dinden dönmezsin."
|