Hayatın iniş ve çıkışları vardır.
Çoğumuz bu oyuna kapılır gideriz.
İşler yolundayken kendimizi mutlu hissederiz, bozulunca üzülürüz.
Yaşama bu tür bir yaklaşım güçsüz bir yaklaşım biçimidir.
Dalgalarla sürüklenen dal parçası gibisin demektir. Akıntıya göre gidersin.
Şu anda bir yönde gidiyorsun, bir sonraki anda başka bir yöne…
Oysa yaşam oyununu iyi oynamanın yolu, tüm yargılardan olabildiğince kurtulmak ve hafiflemektir.
Ve şöyle doğal bir duruşu gerektirir: “Başıma gelen her şey güzeldir.
Kusurlu oluşumuz, yaptığımız yanlışlar ve onlardan aldığımız dersler yaşamımıza anlam katar..."
Başarılı olmak, daha çok şey yapmakla değil, daha çok şey olmakla ilgilidir.
Aslında biz yaşamda istediğimiz yere varıyor değiliz, gerçekte olduğumuz şeyi gün yüzüne çıkarıyor ve onu madde dünyasına indiriyoruz.
Doğu Bilgeleri der ki; “Yaşamında sevmediğin, sinir olduğun ve sıkıntıya girdiğin şeylerin hepsi şu andaki sınıfında öğrenmen gereken dersleri içeren araçlardan başka bir şey değildir. Bu sınıfı geçmelisin ki bir sonrakine başlayabilesin.”
Özünde bütün insanlar iyidir. Saldırmak, suçlamak, yargılamak yerine koşulsuz sevgi ve anlayışa ulaşmayı hedef edindiğimizde, daha yüce ve aydınlanmış tepkiler vermek zorunda kalır, eskiden olduğu gibi davranmayı kendimize yakıştırmamaya başlarız.
Yüreğinde gerçek sevgiyle karşılaşan hiçbir insan, yüreğinden uzak kalmaya dayanamaz. Işık girdiğinde, bütün gölgeler yok olur.
|