Ey güzeller güzeli, Rabbimin sevgilisi!
bu mektupum sana Sevgili Peygamberim!
Esselatü Vesselamü Aleyke ya Resûlullah!
Esselatü Vesselam Aleyke ya Habiballah!
bu mektupum sana Sevgili Peygamberim!
Sana bu mektubu mubarek bir gece”de bir mübarek gününde, ömrümün yarı yılı geçmiş, belki de tükenmiş bir yaz akşamında yazıyorum. Yine sana özlem doluyum, yine hasret doluyum, sana duygularımı nasıl anlatayım bilemiyorum.
Belki de şöyle başlamalıyım.
Ey güzeller güzeli, Rabbimin sevgilisi! Bu ayın güzelliği kadar güzel şu parlayan ayın ışığından daha parlak, şu mis gibi kokan hanımellerinden de güzel kokulu. Şu kırmızı güllerin güzelliğinden de güzel ve zarafetinden de zarif, ey tüm insanların sevgilisi! Ey Ebubekir’in dostu, Ömer’in yoldaşı, Ali’nin kılıcı, Osman’ın hayası, selam olsun sana!
Sevgili Peygamberim, gönül yoldaşım, sırdaşım, arkadaşım, sevgilerin en güzeli ile sevdim seni. Seni sevmek ne kadar güzelmiş, yaşımın olgun bir zamanında ancak anlayabildim. Seni tanıdıkça sevdim, sevdim, sevdim.
Sana olan özlemimi anlatmak için Asr-ı Saadette yaşayabilseydim, bu sevdayı seninle paylaşabilseydim, yüreğimizi daraltan sıkıntıları sana anlatabilseydim. Senin tozun toprağın olabilseydim Efendim. Sorma bizleri ne olursun, bizler ne haldeyiz, senin bıraktığın yerlerde ne yazık ki değiliz. Senin ümmetin makam, mevki, mal, itibar peşinde. Hiç kimse sormuyor artık zenginin malı helalden mi haramdan mı? Mevki ve makam sahipleri o yerleri gerçekten hak ediyor mu? İnsanları ağlatanlar, ağlatmaktan zevk duyar oldu. Fakir fukara ne halde, hiç kimse sormaz oldu. Mevki ve makam sahipleri bulundukları yerleri kaybetmemek için, haksızlığa göz yumuyor.
Senin zamanında böyle değildi Efendim.
Ey güzeller güzeli bizleri seyretmektesin. Ümmetinin halini hepsini bilmektesin. Senden dua bekliyoruz Efendim. Medine’nin sıcak meltemleriyle nur ve ışık saracak rahmet bulutlarını gönderiver. Allah’tan gelen her şeye teslimiz, sabır ediyor ve şükrediyoruz, ama artık bu sıkıntılarımız bitsin istiyoruz.
Diyeceksin belki de, sizler bunları hak ediyorsunuz. Benim sünnetime Rabbimin emrine karşı geliyorsunuz. Beni gerçek anlamda sevmiyorsunuz.
Hayır Efendim. Gerçekten seni çok seviyoruz, baktığımız her yerde seni görmeye çalışmaktayız, ama belki de bizler nefislerimizin kurbanıyız.
Bir çiçeğe senin gibi bakmayı bilmediğimiz için, toprağın yeşermesini, ağacın yeşillenmesini, bir ananın çocuğunu sevmesinden ibret almayı bilmediğimiz için böyleyiz.
İşte onun için belki de Asr-ı Saadette yaşamak istiyoruz. Senin teslimiyetini görmek şükrü eda edişini seyretmek, seninle aynı mekanı paylaşmak ve aynı havayı solumak için istiyoruz.
Belki de sana şöyle seslenmek istiyoruz.
Ey Sevgililer Sevgilisi nerdesin?
Gel artık yüzyıllar geçti aradan
Bir dua iklimiyle gel ne olur
Bir rahmet deniziyle gel ne olur
Sil bütün kanayan yaraları
Aydınlat yeniden bütün dünyamızı
Işık saçarak nur saçarak gel
Gel de ey güzeller güzeli
Nasıl gelirsen gel
Efendim, altı sene önce Hacda çok güzel duygular yaşadım. Medine’nin mis kokuyordu havası, meleklerin miski amberdi kokusu. Adım adım yaşadım, ama dayanamadım. Senin soluduğun havayı solumak, senin gezdiğin toprakta gezmek, Uhud Dağını seyretmek, Hamza’nın şehit oluşunu hayal etmek öyle güzeldi ki, Rabbim tekrarını nasip etsin inşaallah.
Ya Nebi! Sana olan özlem hiç bitmiyor, dinmiyor. Rabbimin yarattığı her şeyde, Onun azametini görmeye, senin “Ümmetim, ümmetim” diye seslenişini duymaya çalışıyoruz. Senin yolundan belki de tam olarak gidemiyoruz, ama senden şefaat bekliyoruz. Bir gün gelip bu dünyadaki görevimiz bittiğinde bizi gerçek alemde kucaklamanı bekliyoruz.
Sana selam olsun ey Sevgililer Sevgilisi. Kalbimiz yanarak özlemimiz bir kat daha artarak yalvarıyoruz Rabbimize.
Bizi sana layık ümmet etsin. Layık etsin ki ebedi alemde ebediyen seninle olalım.
Şimdilik hoşçakal Efendim.
|