Alıntı:
Sinanbn Nickli Üyeden Alıntı
Yeni yılda salavat yolculuğu unutulmuş...
100 tane okudum...
Herkes düzenli ekleme yapsın ve son girilen sayfalar listesinde hep bulunsun ki insanlarda bu güzelliğin farkına varsın ve istifade etsin...
Bizde inşaAllah sevap alalım hep birlikte . . .
|
+50 Salavatı mücerrebe
Katılıyorum. Ayrıca Elifelif kardeşim konunun ilk postunu daha teşvik edici şekilde düzenlerse daha çok kişi katılır diye düşünüyorum. Mesela aşağıda paylaşacağım salavat getirmenin faydalarını postuna ekleyebilir veya "okunan salavatlar toplanarak bir salavat dahi okumuş olsa; burada okuyanlara, okuyanların ailesine ve ölmüşlerine hatim duası ile hediye edilecektir." Şeklinde bir cümle kullanılması etkili olabilir.
Salavat getirmenin faydaları
“Allah ve mellekleri Peygamber’e salat ederler. Ey iman edenler! Siz de ona salat edin ve içtenlikle ona selam verin.”[1]
“And olsun, Allah’ı ve ahiret gününü umanlar için Allah’ın Resulü’nde güzel bir örnek vardır.”[2]
Salavat, Kur’an ve sünnette önemli bir yere sahip olan ve her Müslüman’ın günlük namazlarının teşehhüdünde sürekli olarak tekrarladığı bir zikirdir. Salavatla ilgili olarak bu derginin önceki sayılarında yayınlanmış olan bir makalemizde salavatın önemi üzerinde durduk ve onun Umeyye oğulları tarafından tahrife uğradığını ve günümüzde de ne yazık ki bazı Müslümanların salavatı tahrife uğramış şekliyle söylemeye adet ettiklerini açıkladık ve salavatın doğru şeklinin “Allahumme salli ala Muhammed ve Âl-i Muhammed” olduğuna değindik.
Şimdi ise ilk önce Kur’an ve hadisler ışığında salavatın faydalarına değineceğiz ve sonra da Ehl-i Sünnet kaynaklarında salavatla ilgili olarak var olan hadislere yer vereceğiz.
Konuya girmeden önce salavat getirmenin Resulallah (s.a.v) ve Ehl-i Beyt’i için de manevî bir faydasının olup olmadığı üzerinde duracağız.
Acaba salavatın sadece salavat getirene mi faydası var, yoksa Hz. Peygamber (s.a.v.) ve onun Ehl-i Beytine de faydası olur mu? Bu konuda alimlerin görüşleri farklıdır.
Şehid-i Sanî, Şerh-i Lüm’a adlı kitabında şöyle der:
“Peygamber (s.a.v.)’e salavat getirmenin faydası salavat getirenedir. Çünkü Allah Teala Peygamber (s.a.v.)’e o kadar yüksek bir makam ve mevki vermiştir ki, artık onun makamını yüceltecek bir şey yoktur. Hadislerde ve alimlerin sözlerinde Peygamber’in o yüce makamı açıklanmıştır.”[3]
Muhammed Taki Meclisî’den şöyle nakledilmiştir:
“Ümmetinin dua ve salavatı sonucu Peygamber’in (s.a.v.) kemali artacak olursa, kâmil nâkıstan faydalanmıştır demektir. Bu ise, aklen muhaldir.” [4]
Bunların karşısında Cemaleddin Hansarî (r.a) Şerh-i Lüm’a kitabının hamişinde şöyle der:
“Salavat getirmenin, Peygamber ve Ehl-i Beyt’inin derecelerinin yükselmesinde etkili olması uzak bir ihtimal değildir. Çünkü Allah Teala’ya yakınlık dereceleri ve O’nun yanında makam sahibi olmak sınırsızdır. Dolayısıyla Peygamber (s.a.v.)’e gönderilen salavatın, onu olduğu dereceden daha yüksek dereceye yükseltmesi mümkündür.”[5]
Allame Seyyid Ali Han, Sahife-i Seccadiye’nin şerhinde bu konu hakkında şöyle der:
“Salavatın mânası, dünyada İslam’ın yayılıp yerleşmesini ve böylece Resulallah ’ın şanının yücelmesini istemektir; ahirette ise onun manevî mevki ve derecesinin yükselmesini talep etmektir.”
Sözünün devamında ise şöyle der:
“Bazıları derler ki: “Salavatın faydası sadece salavat getirenedir. Çünkü Allah Teala, ona öyle yüce bir makam vermiştir ki salavat getirenin salavatı ve dua edenin duasının artık bir etkisi olmaz.” Bazları da derler ki: “Salavattan amaç, onun kemalinin çoğalmasını talep etmektir. Bu da onun Allah’a daha fazla yakınlaşmasına sebep olur. Çünkü Allah’ın nimetlerine layık olmanın mertebeleri sonsuzdur.”[6]
Her halükârda, salavatın salavat gönderene faydası olmasında hiçbir şüphe yoktur. Dolayısıyla Hz. Peygamber (s.a.v.) ve Ehl-i Beyt’inin dostluğunu kazanabilmemiz ve onların pâk nefeslerinden yardım alabilmemiz için melekutî bir zikir olan salavatı sürekli söylememiz gerekir.
Bizim Peygamber ve Ehl-i Beyt’ine salavat getirmemiz, Allah ve meleklerinin bize salat etmelerine sebep olur. Allah ve meleklerinin salatı ise, bizi karanlılardan nura çıkarır. Nitekim Allah Teala şöyle buyuruyor:
“Öyle bir mâbuddur ki, sizi karanlıklardan nura çıkarmak için O ve melekleri size salat ederler.”[7]
el-Camiat’ul-Kebîre ziyaretinde salavatla ilgili olarak şöyle geçer: “Allah Teala, bizim size salavat getirmemizi, fıtratımız için güzellik, nefsimiz için temizlik kılmıştır.”
Salavatın Faydası Hakkında Elde Ettiğimiz Hadis ve Rivayetlerin Özeti:
1- İlahî Ahlakla Ahlaklanmak
Ahzab Suresi’nin 56. ayetinde Allah Teala, Peygamber’e salavat göndermeyi emrederek kendisi de ona salat etmektedir. Bu emri yerine getirmek, “Allah’ın ahlakıyla ahlaklanın” emrini yerini getirmek sayılır.
2- İlahî Emre İtaat
Peygamber (s.a.v.)’e salat ve selam etmek, Allah’ın; “Ey iman edenler! Siz de ona salat edin ve tam bir teslimiyetle ona selam verin.” şeklindeki emrine itaattir.
Bu itaat ise kurtuluşa vesiledir; Allah Teala buyuruyor ki:
“Allah ve Resulüne itaat eden, en büyük kurtuluşla kurtulmuştur.”[8]
3- Allah’ın Salat ve Selamına Hak Kazanmak
Cami’ul-Ahbar’da Resulallah (s.a.v.)’den şöyle bir hadis nakledilmiştir:
“Cebrail yanıma gelerek, Allah Teala’nın şöyle buyurduğunu müjdeledi: “Kim sana salat ederse, ben ona salat ederim; kim sana selam verirse, ben ona selam veririm.” Ben de buna karşılık şükür secdesi yaptım.”[9]
Bu konuda hadis çoktur. Sadece bir hadis de Ehl-i Sünnet kitaplarından naklediyoruz:
Sahih-i Müslim’de Resulallah (s.a.v.)’den şöyle buyurduğu nakledilmiştir:
“Kim bana bir salat ederse, Allah Teala ona on salat eder.”[10]
4- Meleklere Eşlik Etmek ve Onların Bağış Dilemelerinden Yararlanmak
Salavat ayetindeki “yusallune” (salat ederler) ibaresinin hükmünce melekler daima Peygamber (s.a.v.)’e salavat getirmektedirler. Salavat getiren kimse, bu ameliyle kendisini meleklere benzetmekte ve onlara eşlik etmektedir. Nebevî bir hadiste şöyle buyurulur:
“Kim bir kavme benzerse, o kavimden olur.”[11]
Cami’ul-Ahbar kitabında rivayet edilen bir hadiste Resulallah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
“Cebrail benim yanıma gelerek, Allah Teala’nın şu sözüyle beni müjdeledi: “Kim sana salat ederse, yetmiş bin melek ona salat eder; kendisine yetmiş bin melek salat eden kimse de cennet ehlinden olur.”[12]
5- Allah’a Yakın olmak
İbn-i Babeveyh, İlel’uş-Şerâi’ adlı kitabında kendi senediyle İmam Hasan Askerî (a.s)’dan şöyle rivayet etmiştir:
“Allah Teala, Hz. İbrahim’i, Muhammed ve Âl-i Muhammed’e çok salavat getirdiğinden dolayı kendine dost kıldı.”[13]
6- Allah Teala’nın Rızasını Kazanmak
Cemal’ül-Üsbû’ kitabında nakledildiği üzere Resulallah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
“Sizin bana salat etmeniz, hacetlerinizin kabul olmasına sebep olur, Allah’ı sizden razı eder ve amellerinizin temiz olmasını sağlar.”[14]
7- Resulallah ’a Yakın Olmak
Cami’ul-Ahbar kitabının nakline göre Resulallah (s.a.v.) buyurmuştur ki:
“Kıyamet günü bana daha yakın olan, dünya hayatında bana daha çok salat eden kimsedir.”[15]
9- Resullah’ın Şefaat Etmesi
Nakledildiğine göre Resulallah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
“Kim bana salat ederse, şefaatim onu bulur.”[16]
10- Sevap ve Mükâfat Kazanmak
Uyun-u Ahbar’ır-Rıza ve Şeyh Saduk’un Emalî’sinde İmam Rıza (a.s)’dan, şöyle buyurduğu nakledilmiştir:
“Muhammed ve Âl-i Muhammed’e salat etmek, Allah katında (sevep bakımından), tesbih, tehlil ve tekbir ile eşittir.”[17]
11- Başlı Başına Bir İbadet Oluşu
el-İhtisas adlı kitapta Resulallah (s.a.v.)’den, şöyle buyurduğu nakledilmiştir:
“Allah’ı anmak, ibadettir; Ali ve evlatlarını anmak da ibadettir.”[18]
12- Günahların Keffareti
Şeyh Saduk, kitaplarının çoğunda İmam Rıza (a.s)’dan, şöyle buyurduğunu nakletmiştir:
“Günahlarının keffaretlerini ödemeye gücü yetmeyen kimse, Muhammed ve Âl-i Muhammed’e çok salat etsin. Çünkü onlara salat etmek, günahları temizler.”[19]
13- Duanın İcabete Erişmesi
Usul-u Kâfi’de Hişam bin Salim’den, İmam Sadık (a.s)’ın şöyle buyurduğu nakledilir:
“Muhammed ve Âl-i Muhammed’e salavat getirilmedikçe duanın icabete erişmesi engellenir.”[20]
14- Elest Günü Alınan Ahde Vefa Etmek
İmam Musa Kâzım (a.s) şöyle buyurmuştur:
“Kim Resulallah (s.a.v.)’e salat ederse, (Âlem-i Zer’de) “Elestu bi Rabbikum?” sorusuna verdiği “Kalu bela!”[21] ahdinin üzerinde olduğunu gösterir.”[22]
15- Nifakı Gidermek
Şeyh Saduk, İmam Sadık (a.s)’dan Resulallah (s.a.v.)’in şöyle buyurduğunu nakletmiştir:
“Bana salavat getirdiğinizde sesinizi yükseltin. Çünkü salatvat getirirken sesi yükseltmek, nifakı giderir.”[23]
16- Amellerin Arınması
Resulallah (s.a.v.)’dan şöyle buyurduğu nakledilmiştir:
“Sizin bana salavat getirmeniz, duanızın icabete erişmesine ve amellerinizin arınmasına sebep olur.”[24]
17- Esenliğe Sebep Oluşu
Cami’ul-Ahbar’da Resulallah (s.a.v.)’in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir:
“Kim bana bir defa salavat getirirse, Allah Teala esenlik kapısını onun yüzüne açar.”[25]
18- Rahmete Nail Olmak
Şeyh Saduk, Emalî adlı kitabında şöyle nakleder:
Emir’ül-Müminin Ali (a.s), Resulallah (s.a.v.) vefat ettikten sonra okuduğu hutbede şöyle buyurdular:
“Şahadeteyni söylemekle cennete girersiniz; Resulallah (s.a.v.)’e salavat getirmekle rahmete erişirsiniz. Öyleyse Peygamberinize çok salavat getirin; şüphesiz Allah ve melekleri ona salat etmekteler; ey imam edenler, siz de ona salat ve selam edin.”[26]
19- Fakirlikten Kurtulmak
Resulallah (s.a.v.) buyurmuştur ki:
“Allah’ı çok anmak ve bana salavat getirmek, fakirliğin giderir.”[27]
20- Unutulanı Hatırlamak
Resulallah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
“Bir şeyi unuttuğunuzda bana salavat getirin. Zira bana salavat getirmek, onu hatırlanmanıza sebep olur, inşaallah.”[28]
21- Hayır Amellerin Ağır Olması
İmam Sadık (a.s) buyurmuştur ki:
“Kıyamet günü teraziye bırakılan en ağır şey, Peygamber (s.a.v.)’e ve O’nun Ehl-i Beyt’ine salavat getirmektir.”[29]
22- Sırat Köprüsünün Işıklı Olması
Resulallah (s.a.v.) buyurmuştur ki: “Bana salavat getirmek, sıratın ışığıdır; sıratta ışığı olan cehennem ehlinden olmayacaktır.”[30]
23- Cehennem Ateşinden Kurtulmak
Resulallah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
“Bana salavat getiren, kesinlikle cehenneme girmeyecektir.” [31]
24- Kabrin Işıklı Olması
Resulallah (s.a.v.) buyurmuştur ki:
“Bana çok salavat getirin. Çünkü bana salavat getirmek kabirde, sırat köprüsünde ve cennette nurdur.”[32]
Ehl-İ Sünnet Kaynaklarında Hz. Muhammed Ve Âl’ine Salavat Getirme Sünneti
Hz. Muhammed (s.a.v.) Ve Soyuna Salavat Getirmenin Hayırlı Etkileri:
Kenz’ül-Ummal’de şöyle geçer:
1- İmam Hasan-ı Mücteba (a.s.) Hz. Resulallah ’tan (s.a.v.) şöyle rivayet ederler:
“Bana çokça salavat getirin; zira bu, günahlarınızın affedilmesini sağlar.”[33]
2- Ebu Derda, Resulallah ’ın (s.a.v.) şöyle buyurduğunu rivayet eder:
“Her sabah ve akşam bana on defa salavat getiren kimse kıyamet günü benim şefaatime kavuşacaktır.”[34]
3- Sehl bin Sa’d’den şöyle rivayet edilir:
“Allah Resulü geliyordu, Ebu Talha onu karşılamaya koşarak; “Anam babam sana feda olsun, ey Allah’ın Resulü! Senin yüzünde hayat görmekteyim ben.” dedi. Bunun üzerine Resulallah (s.a.v.) Cebrail’in kendisine şöyle dediğini söylediler: “Kim bana bir kez salavat getirirse, Allah Teala onun amel defterine on iyilik yazar, onun günahlarından onunu siler ve mertebesine de on mertebe ekler.”[35]
4- Ebu Hureyre, Hz. Resulallah ’ın (s.a.v.) şöle buyurduğunu rivayet eder:
“Kim bana bir defa salavat getirirse, Allah Teala ona on defa salat eder.”[36]
Kenz’ül-Ummal’de şöyle geçer:
5- İmad bin Yasir’den, Hz. Resulallah ’ın (s.a.v.) şöyle buyurduğu rivayet olunur:
“Allah Teala, bir meleğe insanları duyma ve onların konuşmalarını anlama kabiliyeti lütfetmiş ve onu kıyamet gününe değin benim mezarımın başında durmakla görevlendirmiştir. O melek, bana salavat getiren herkesi, adı ve babasının adıyla bana tanıtır ve; “Ya Muhammed! Falancanın evladı olan filanca, sana salavat getirdi.” der. Allah Tebarek ve Teala da bana bir defa salavat getirene, on defa salat edeceğini bildirmiştir.”[37]
Sünen-i Ebu Davud, Tirmizi, Nesai, Müsned-i Ahmed ve Müstedrek-i Hakim’de şöyle geçer:
6- Fuzale bin Ubeyd şöyle rivayet eder:
“Hz. Resulallah (s.a.v.), bir adamın, dua ederken ne Allah Teala’yı, ne de O’nun hak Resulünü anmadığını duyunca; “Ne de acelecidir!” buyurdular ve onu yanına çağırmalarını söylediler. O adam gelince, Resulallah (s.a.v.) ona ve orada bulunan herkese hitaben şöyle buyurdular:
“Dua ettiğiniz zaman Allah’a hamd ve sena ile başlayın sonra da bana salavat getirin ve bu ikisinden sonra duanızı yapıp istediğinizi dile getirin.”[38]
Sünen-i İbn-i Mace’de şöyle geçer:
7- Sa’d-i Saidi, Hz. Resulallah ’ın (s.a.v.) şöyle buyurduğunu rıvayet eder:
“Peygamber’e salavat getirmeyenin namazı batıldır.”[39]
Kenz’ül-Ummal’de şöyle geçer:
8- Cabir, Hz. Resulallah ’ın (s.a.v.) şöyle buyurduğunu rivayet eder:
“Bedbaht ve zavallı, yanında benim adım anıldığı halde bana salavat getirmeyen kimsedir.”[40]
9- Hz. Hüseyin bin Ali (a.s.), Hz. Resulallah ’tan (s.a.v.) şöyle rivayet ederler:
“Yanında benim adım söylendiği halde bana salavat getirmekten yüz çeviren kimse, cennetin yolundan yüz çevirmiştir.”[41]
Müsned-i Ahmed, Sünen-i Tirmizi ve diğer kaynaklarda şöyle geçer:
10- Hz. Hüseyin bin Ali (a.s.), Hz. Resulallah ’tan (s.a.v.) şöyle rivayet ederler:
“Cimri kimse, yanında benim adım anıldığı halde bana salavat getirmeyen kimsedir.”[42]
Hz. Peygamber Efendimize Nasıl Salavat Getirilmelidir?
Kenz’ül-Ummal’de şöyle geçer:
1- Ebu Talip oğlu Ali’den (a.s.) şöyle rivayet olunur:
“Hz. Reslullah’tan (s.a.v.) “Size nasıl salavat getirelim?” diye sorulduğunda; “Şöyle söyleyin:” buyurdu, “Allahumme salli ala Muhammed ve âl-i Muhammed, kema salleyte ala İbrahîm ve âl-i İbrahîm, inneke Hamîdun Mecîd. Ve barik ala Muhammed ve ala âl-i Muhammed, kema barekte ala İbrahîm ve ala âl-i İbrahîm, inneke Hamîdun Mecîd.”[43]
Yâni: “Allah’ım! Muhammed’e ve soyuna salat et, tıpkı İbrahim’e ve soyuna salat ettiğin gibi; şüphesiz sen övgüye ve hamda layıksın, pek de yücesin. Aynı şekilde, Muhammed’e ve soyuna hayır ve berket ver, tıpkı İbrahim’e ve soyuna hayır ve berket verdiğin gibi; şüphesiz sen övgüye ve hamda layıksın, pek de yücesin.”
Sahih-i Müslim, Sünen-i Ebu Davud, Tirmizi, Nesai, Muvatta-ı Malik, Müsned-i Ahmed ve Sünen-i Daremi’de şöyle geçer:
2- Ebu Mes’ud-i Ensari şöyle rivayet eder:
“Sa’d bin Ubade’nin meclisnde Hz. Resulallah (s.a.v.) ile birlikteydik. Beşir bin Sa’d (Ebu Nu’man bin Beşir); “Ey Allh’ın Resulü!” dedi, “Allah Teala sana salat ve selam göndermenizi emrediyor; sana nasıl salat göndereceğimizi öğretir misiniz bize?” Hazret, bir süre sustu. Biz keşke bu soruyu sormasaydık diye düşünürken başını kaldırıp şöyle buyurdu: “Allahumme salli ala Muhammed, kema salleyte ala İbrahîm, ve barik ala Muhammed ve ala âl-i Muhammed, kema barekte ala İbrahîm fi’l-âlemîn, inneke Hamîdun Mecîd.” İşte bunu söyeleyin, daha önce de size böyle öğretmiştim.”[44]
Sahih-i Buhari, Sünen-i Nesai, İbn-i Mace ve Müsned-i Ahmed’de şöyle geçer:
3- Ebu Said Hudri şöyle rivayet eder:
“Hz. Resulallah ’a (s.a.v.); “Size selam olsun ya Resulallah .” dememiz gerktiğini biliyoruz, ama size salavat getirmenin nasıl olacağını bilmiyoruz.” dedik. Resulallah (s.a.v.); “Şöyle deyin:” buyurdu, “Allahumme salli ala Muhammed, abdike ve Resulik, kema salleyte ala İbrahîm ve barik ala Muhammed ve âl-i Muhammed, kema barekte ala İbrahîm.”[45]
Taberi ve Suyuti’nin Tefsirinde şöyle geçer:
İbn- i Abbas’tan şöyle rivayet olunur:
“(…) Ey Allah Resulü! Sana selam vermeyi biliyoruz, nasıl salavat getireceğimizi de öğretir misin bize?” diye sorduk. Resulallah (s.a.v.) şöyle salavat getirmemizi buyurdular: “Allahumme salli ala Muhammed ve âl-i Muhammed, kema salleyte ala İbrahîm ve âl-i İbrahîm, inneke Hamîdun Mecîd. Ve barik ala Muhammed ve ala âl-i Muhammed, kema barekte ala İbrahîm ve âl-i İbrahîm, inneke Hamîdun Mecîd.”[46]
Sünen-i Nesai’de şöyle geçer:
5- Zeyd bin Harice, Hz. Resulallah ’ın (s.a.v.) şöyle buyurduğunu rivayet eder:
“Bana salavat getirin ve elinizden geldiğince dua ederek şöyle deyin: “Allahumme salli ala Muhammed ve ala âl-i Muhammed, ve barik ala Muhammed ve âl-i Muhammed, kema barekte ala İbrahîm ve ala âl-i İbrahîm, inneke Hamîdun Mecîd.”[47]
Sünen-i Nesai ve Müsned-i Ahmed’de şöyle geçer:
6- Ebu Talha’dan şöyle rivayet olunur:
“Allah Resulü’nden (s.a.v.); “Ya Resulallah! Size nasıl salavat getirilmeli?” diye sordum. Hazret, şöyle söylemenizi buyurdu:
“Allahumme salli ala Muhammed ve âl-i Muhammed, kema salleyte ala İbrahîm ve âl-i İbrahîm, inneke Hamîdun Mecîd. Ve barik ala Muhammed ve âl-i Muhammed, kema barekte ala İbrahîm ve âl-i İbrahîm, inneke Hamîdun Mecîd.”
Bir başka rivaytte de şöyle geçer:
“Adamın biri Hz. Resulallah ’tan (s.a.v.), kendisine nasıl salavat getireceğini sordu. Hazret; “Şöyle söyleyin:” buyurdular, “Allahume salli ala Muhammed ve ala âl-i Muhammed, kema salleyte ala İbrahîm, inneke Hamîdun Mecîd. Ve barik ala Muhammed ve ala âl-i Muhammed, kema barekte ala İbrahîm, inneke Hamîdun Mecîd.”[48]
Kenz’ül-Ummal’de şöyle geçer:
7- Talha’dan şöyle rivayet olunur:
“Hz. Resulallah ’a (s.a.v.); “Size nasıl selam verceğimizi bildik; size nasıl salavat getireceğimizi de bize öğretininiz.” dedik. Hazret; “Şöyle deyin:” buyurdular, “Allahumme salli ala Muhammed ve ala âl-i Muhammed, ve barik ala Muhammed ve âl-i Muhammed, kema salleyte ve barekte ala İbrahîm ve ala âl-i İbrahîm, inneke Hamîdun Mecîd.”[49]
Sahih-i Buhari, Müslim, Sünen-i Ebu Davud, Daremi, Nesai, Tirmizi, İbn-i Mace, Müsned-i Ahmed ve Taberi ile Suyuti Tefsirlerinde şöyle geçer:
8- Ka’b bin Acze şöyle rivayet eder:
“Allah Resulü’nün (s.a.v.) yanındaydık, bir adam içeri girerek; “Ya Reaulullah! Sana selam vermeyi bildik; peki nasıl salavat gönderceğiz?” diye sordu. Hazret; “Şöyle söyleyin:” buyurdular, “Allahumme salli ala Muhammed ve ala âl-i Muhammed, kema salleyte ala İbrahîm ve ala âl-i İbrahîm, inneke Hamîdun Mecîd. Allahumme barik ala Muhammed ve ala âl-i Muhammed, kema barekte ala İbrahîm, inneke Hamîdun Mecîd.”[50]
Müsned-i Ahmed ve ed-Dürr’ül-Mensur’da şöyle geçer:
9- Büreyde-i Huzai, Hz. Resulallah ’ın (s.a.v.) şöyle getirilmesini buyurduğunu rivayet eder:
“Allahumme’c’al salavateke ve rahmeteke ve berekateke ala Muhammed ve ala âl-i Muhammed, kema cealtehu ala İbrahîm, inneke Hamîdun Mecîd.”[51]
Kenz’ül-Ummal’de şöyle geçer:
10- Muhammed bin Abdullah bin Zeyd, Hz. Resulallah ’tan (s.a.v.) şöyle rivayet eder:
“Hazret kendisine şöyle salavat getirilmesini buyurdu: “Allahumme salli ala Muhammed ve ala âl-i Muhammed, kema salleyte ala İbrahîm. Ve barik ala Muhammed ve ala âl-i Muhammed, kema barekte ala İbrahîm fi’l-âlemîn, inneke Hamîdun Mecîd.” Selam da bildiğiniz gibidir.”[52]
Taberi ve Suyuti Tefsirlerin şöyle geçer:
11- “Allah ve mellekleri Peygamber’e salat ederler.…” ayet-i şerifesi hakkında İbrahim’den şöyle naklolunur:
“Allah Resulü’ne (s.a.v.); “Size selam vermeyi bildik; size nasıl salavat getireceğmizi de öğretiniz bize.” dedik. Hazret, şöyle söylenmesini buyurdu:
“Allahumme salli ala Muhammed ve ala âl-i Muhammed, kema salleyte ala İbrahîm ve âl-i İbrahîm, ve barik ala Muhammed ve âl-i Muhammed, kema barekte ala İbrahîm ve âl-i İbrahîm, inneke Hamîdun Mecîd.” Sonra ekledi: “Bana nasıl selam vereceğinizi de biliyorsunuz.”[53]
Aynı hadis, Kenz’ül-Ummal’de Aişe’den de rivayet edilmiştir.[54]
————————————————————————————————————————————–
KAYNAKÇA:
[1]- Ahzab/56.[2] Ahzab/21.[3]- Sırr’us-Saadet, s. 16.[4]- Sırr’us-Saadet, s. 16. [5]- Sırr’us-Saadet, s. 16.[6]- Rıyaz’us-Salikin, c. 1,s. 420.[7]- Ahzab/43.[8]- Ahzab/71[9]- Cami’ul-Ahbar, s. 69. [10]- Sahih-i Müslim, c. 1, h. 70.[11]- Müstedrek-i Sefinet’ül-Bihar, c. 5, s. 323, Şerh ve Fezail-i Salavat kitabından naklen.[12]- Cami’ul-Ahbar, b. 28, s. 68.[13]- İlel’uş-Şerâi, b. 32, h. 3, s. 34.[14]- Cemal’ül-Üsbû’, s. 242. [15]- Cami’ul-Ahbar, s. 67, f. 28, h. 6. [16]- Cela’ul-Efham, s. 60.[17]- Bihar’ul-Envar, c. 94, s. 47, h. 2.[18]- Bihar’ul-Envar, c. 94, s. 69, h. 58. [19]- Cami’ul-Ahbar, f. 28, h. 9.[20]- Usul-u Kâfi, c. 4, s. 247.[21]- “‘Ben sizin Rabbiniz değil miyim?’ demişti de onlar; ‘Evet, (Rabbimizsin)’ demişlerdi.” (Araf/172)[22]- Bihar’ul-Envar, c. 94, s. 54, h. 25.[23]- Sevab’ul-A’mal, s. 190.[24]- Bihar’ul-Envar, c. 94, s. 54, h. 22. [25]- Bihar’ul-Envar, c. 94, s. 54, h. 22.[26]- Bihar’ul-Envar, c. 94, s. 48, h. 3, Emalî’den naklen.[27]- Cela’ul-Efham, s. 252.[28]- Cela’ul-Efham, s. 255.[29]- Bihar’ul-Envar, c. 94, s. 49, h. 9.[30]- Cami’ul-Ahbar, s. 68, h. 19, Bihar’ul-Envar, c. 94, s. 64.[31]- Cami’ul-Ahbar, s. 68, h. 20.[32]- Bihar’ul-Envar, c. 94, s. 70.[33]- Kenz’ül-Ummal, 1/436.[34]- a.g.e. 1/439. [35]- a.g.e. 1/436, 437 ve 2/179. Aynı hadis, Ebu Talha tarafından da rivayet edilir ve şu fazlalığı da ihtiva eder: “(…) melek de, onun sana söylediğini ona söyler.” Ben; “Ey Cebrail! Hangi melekten sözediyorsun?” diye sorunca şöyle dedi: “Allah Azze ve Celle, seni yaratığı ilk günden itibaren iki meleği senin hizmetine verdi; kim sana salavat getirirse, o melek ona; “Alla Teala da sana selam göndersin.” der.” Bkz. Kenz’ül-Ummal, 1/440, 449 ve 2/181. Said bin Ömer, Ebu Bürde bin Niyar ve Enes’in rivayetleri için de bkz. Kenz’ül-Ummal, 1/438, 449 ve 439; keza Sünen-i Nesai, Salat Kitabı, Peygamber’e (s.a.v.) Salavat Göndermenin Fazileti Babı, 3/24 ve Tarih-i Bğdad, 8/381. [36]- Sahih-i Müslim, Salat Kitabı, Peygamber’e (s.a.v.) Salat Babı, 1/306; Sünen-i Tirmizi, Salat Bablarından Peygamber’e (s.a.v.) Salavatın Faziletleri Babı, 2/270; Müsned-i Teyalisi, 1/283, 2122. hadis; Riyaz’us-Salihin, s. 381; Vahidi, Esbab’ün-Nüzul, s. 250; Suyuti, ed-Dürr’ül-Mensur, 5/218 ve Kurtubi Tefsiri, 14/294. [37]- Kenz’ül-Ummal, 1/448, 449, 450.[38]- Sünen-i Ebu Davud, Vitr Kitabı, Dua Babı, 2/77, 148. hadis ve Sünen-i Tirmizi, Dua Kitabı, 13/21. Başka bir rivayette de şöyle geçer: “Hz. Resulallah (s.a.v.) namaz kıldıktan sonra dua eden, ama Allah’a hamd ve sena ve Resulü’ne salatta bulnmayan birine şöyle dedi: ‘Ey namaz kılan! Namazını bitirdikten sonra Allah’a hamd ve senada bulun, bana da salavat getir; bu ikisini yaptıktan sonra duaya başla.’ ” Bir başka rivayette de şöyle buyurduğu geçer: “Ey namaz kılan! Namaz kıl, Allah’a hamd ve senada bulun ve bana salavat getir ki duan kabul olsun.” Bkz. Müsned-i Ahmed, 6/18; Sünen-i Nesai, Salat Kitabı, Namazda Peygamber’e (s.a.v.) Salavat ve Selam Babı, 3/44; Müstedrek-i Hakim, 1/286; Riyaz’us-Salihin, s. 382. [39]- Sünen-i İbn-i Mace, Taharet Kitabı, Ma Câe Fî Tesmiyet’il-Vuzu Babı, 1/143, 400. hadis. [40]- Kenz’ül-Ummal, 1/438.[41]- a.g.e. Taberani’den naklen. Benzeri bir hadisi de İbn-i Abbas’tan aktarmıştır, 1/438’de. Ayrıca bkz. ed-Dürr’ül-Mensur Tefsiri, 5/218 ve Sünen-i İbn-i Mace, 1/294. [42]- Müsned-i Ahmed, 1/201; Sünen-i Tirmizi, Dua Kitabı, Kale Resulallah (s.a.v.) Rağme Enf-i Reculin Babı, 13/62, 63 ve Kenz’ül-Ummal, 1/473, Hasan’dan naklen. Bunun tashif olabileceğini belirtmekte yarar var. Çünkü bu hadisin Ahmed, Tirmizi, Nesai ve İbn-i Hibban’da da geçtiğini vurguluyor. Bu hadisin benzeri Avf bin Malik, Hasan, Cabir, Ebu Hureyre ve Katade’den Kenz’ül-Ummal, 1/436, 437, 453, 438’de, ed-Dürü’ül-Mensur, 5/218’de ve Riyaz’us-Salihin, s. 382’de de rivayet edilmiştir. [43]- ed-Dürr’ül-Mensur, 5/217 ve Kenz’ül-Ummal, 2/176. [44]- Sahih-i Müslim, Salat Kitabı, Teşehhüden Sonra Peygamber’e (s.a.v.) Salavat Babı, 1/305, 65. hadis; Sünen-i Ebu Davud, aynı kitap ve aynı bab, 1/258, 980. hadis; Sünen-i Nesai, Sehv Kitabı, Emr Babı, Peygamber’e (s.a.v.) Salat Babı, 3/45 – 46 ve Peygamber’e Salatın Keyfiyeti Babı, 3/47; Sünen-i Tirmizi, Tefsir Kitabı, Ahzab Suresinin Tefsiri, 12/95; Muvatta-ı Malik, Kasr’us-Salat Fi’s-Sefer Kitabı, Ma Câe Fi’s-Salat Ale’n-Nebi Babı, 1/165 – 166 ve Müsned-i Ahmed, 5/274 ve 4/118; Kenz’ül-Ummal, 2/182; Kurtubi Tefsiri, 14/233 ve ed-Dürr’ül-Mensur, 5/216 ve 217; İbn-i Kesir Tefsiri, 3/508; Hazin Tefsiri, 3/477; Müstedrek’üs-Sahihayn, 1/268 ve Sünen-i Beyhaki, 2/378. [45]- Sahih-i Buhari, Tefsir Kitabı, Ahzab Suresi, “İnnellahe ve melaiketehu yusallune ale’n-Nebi” ayetinin tefsiri, 3/119, Deavat Kİtabı, Peygamber’e (s.a.v.) Salat Babı, 4/72; Sünen-i Nesai, Sehv Kitabı, Peygamber’e Salatın Keyfiyeti Babı, 3/49; Sünen-i İbn-i Mace, İkamet’us-Salat Kitabı, Peygamber’e (s.a.v.) Salat Babı, 1/292 90. hadis; Müsned-i Ahmed, 3/47 ve ed-Dürr’ül-Mensur, 5/217. [46]- Kurtubi Tefsiri, Ahzab Suresinin Tefsiri, 22/31 ve ed-Dürr’ül-Mensur, 5/216. [47]- Sünen-i Nesai, Sehv Kitabı, Peygamber’e Salatın Keyfiyeti Babı, 3/49. [48]- Sünen-i Nesai, Sehv Kitabı, Peygamber’e Salatın Keyfiyeti Babı, 3/48 ve Müsned-i Ahmed, 1/162. [49]- Kenz’ül-Ummal, 2/176 ve ed-Dürr’ül-Mensur, 5/216. [50]- Sahih-i Buhari, Bed’ül-Halk Kitabı, 2/159 – 160 ve Tefsir Kitabı, Ahzab Suresi, “İnnellahe ve melaiketehu yusallune ale’n-Nebi” ayetinin tefsiri, 3/119 ve Deavat Kİtabı, Peygamber’e (s.a.v.) Salat Babı, 4/72; Sahih-i Müslim, Salat Kitabı, Teşehhüden Sonra Peygamber’e (s.a.v.) Salavat Babı, 1/305, 66. hadis; Sünen-i Ebu Davud, Salat Kitabı, Teşehhüden Sonra Peygamber’e (s.a.v.) Salavat Babı, 1/257, 976. hadis; Sünen-i Daremi, Salat Kitabı, Peygamber’e (s.a.v.) Salavat Babı, 1/309; Sünen-i Nesai, Sehv Kitabı, Peygamber’e Salatın Keyfiyeti Babı, 3/47 ve 48; Sünen-i Tirmizi, Salat Kitabı, Ma Câe Fi’s-Salat Ale’n-Nebi (s.a.v.) 2/268; Sünen-i İbn-i Mace, İkamet’us-Salat Kitabı, Peygamber’e (s.a.v.) Salat Babı, 1/293, 94. hadis; Müsned-i Ahmed, 4/241, 243, 244; Taberi Tefsiri, 5/215 – 216; Kenz’ül-Ummal, 2/180 ve İbn-i Kesir Tefsiri, 3/750. [51]- Müsned-i Ahmed, 5/353; ed-Dürr’ül-Mensur, 5/218 ve Kenz’ül-Ummal, 1/442. [52]- Kenz’ül-Ummal, 1/442.[53]- Taberi Tefsiri, 2/32 ve ed-Dürr’ül-Mensur, 5/216. [54]- Kenz’ül-Ummal, 2/182 ve 1/443.
.