"Beyninde "korteks" adında bir kodamanı beslediğini biliyor musun?.. Ve yine beyninin içinde o büyük patrona getir götür işleri yapan "nöron" isminde milyonlarca nakliyeci işçin olduğunu? Korteksinin Hulusi Kentmen tadında bir işveren olması için de; ona gerekli malzemeyi taşıyacak Halit Akçatepe kıvamında nöronlara sahip olman gerektiğini? Nöronlarının bu nakliye eylemini gerçekleştirmek için tek gereksinim duyduğu enerji kaynağının sadece "bilgi" olduğunu?
Anlayacağın benim güzel kardeşim; sen bilgiye ulaştıkça nöronların da canlanıp coşuyor... Haliyle ne kadar çok sayıda enerjik nöronun olursa o kadar zıpkın bir korteksin oluyor...
Peki bu "korteks" denilen zımbırtı yaşaman için şart mıdır? Sırf nefes almaksa yaşama anlayışın, şart değildir... Parazit gibi, ot gibi yaşamak istiyorsan şart değildir.
Peki nöronlarını "eğitim"le beslemezsen ne gelir başına bunu biliyor musun? Nöronların aç kaldıkça hayatta kalman ve yaşamaya devam etmen için beyninin "amigdala" bölgesi devreye girer... Yani hayvani içgüdülerini kontrol eden karanlık bölge... Sahneyi devralan bu "amigdala" bölgen; kalkıp da sana "oku, araştır, aşık ol, şiir yaz, eğlen, tatil yap, güzel bir film izle, balkonundaki saksıda biber yetiştir, hayvanları sev" filan demez... Bilakis; "yaşamını tehdit eden her şeyi yok et, seninle aynı kümeyi paylaşmayan her canlıyı imha et" diye dikte eder... eğer kendini eğiterek "Korteks" bölgeni geliştirmezsen; işte bu "amigdala" bölgen darbe yapıp yönetimi ele geçirir ve sen de cehaletinin verdiği cesaretle; sığ tartışmaların gölgesinde, kendini bir kümeye dahil edip, seninle aynı safta saf tutmayan her canlıyı yaşamın için tehdit kabul edersin... Teröristlerin kafası da budur, partizanların kafası budur, holiganların kafası da budur, köktendincilerin de kafası budur, satanistlerin de kafası budur... Haliyle ne hacı hocalar çözer bu kördüğümü, ne de papazlar hahamlar... Ne tütsü yakarak dağıtabilirsin bu lağım kokusunu, ne de parfüm sıkarak... Bu kaosun tek çıkış yolu: OKUMAK..."
|