Tarih 21 Aralık 2020'yi gösterdiğinde 21. Yüzyılın Sahib-kıran’ı Kim Olacak?
Efsanevi Zümrüdü Anka'nın
Yıldızı ANKA olarak zuhur etmesi
Sahib-kıran, hem astronomik hem de politik anlamı olan bir tanımdır. Müneccimler, yani eski zamanın astrolog/astronomları, Jüpiter ile Satürn’ün belirli aralıklarla yan yana gelmelerine, birleşmelerine büyük önem vermişler ve böyle zamanları siyasi boyutta temelli değişikliklerin meydana geleceği dönemler olarak görmüşlerdir. Politik anlamı ile sahib-kıran; gücü elinde tutan, sahip olan hükümdar anlamındadır. Bunu dünya çapında en güçlü kişi, lider olarak tanımlayabiliriz.
Sahib-kıran, anlamı itibarı ile kritik bir konuya işaret ettiği için tarihte pek çok lider bu üstünlüğü kendisinde görmek istemiş ya da tersine, bu nitelik siyasi amaçlar ve propaganda eşliğinde liderlere atfedilmiştir.
(jupiter) ve zühre yıldızlarının aynı hizada oldukları zamanda doğan kişilere atfedilen bir sıfatta olan sahib-kıran ,bu kişilerin cihangir olacaklarına inanılır. cengiz ve timur hanların sahipkıran oldukları bilinmektedir. Türk dil kurumunun yayınladığı güncel sözlükte, sahipkıran için; “güçlü ve üstün hükümdar” tanımı yapılmaktadır
Timur, o dönemde Çağatay Hanlığı toprakları içerisinde yer alan Semerkand şehri ile Belh şehri arasında Şehr-i şebz şehri sınırları içerisinde yer alan Keş şehrine bağlı Hoca Ilgar köyünde dünyaya geldi. Şerefeddin Al-i Yezdi’nin Zafername adlı eserinde Timur’un doğum tarihi 27 Nisan 1336 Salı, Oniki Hayvanlı Türk Takvimi’ne göre Sıçan Yılı olarak verilmektedir. Timur, efsaneye göre, avucunda pıhtılaşmış kan ve ihtiyar adamın saçları gibi beyaz saçlarla doğmuştur. Avucunda kan ile doğması zamanın hakimi manasına gelen sahip kıranlık alameti olmakla beraber ilerde çok kan dökeceği biçiminde yorumlanmıştır. Timur sahip kıran unvanını ilerleyen yıllarda cihangir unvanını ile birlikte kullanmıştır. Saçlarının beyazlığı ise erken yaşta meydana gelen bir olgunluk görülüp onun ileride büyük işler başaracağına inanılmıştır. 16’ncı yüzyıla ait eserlerde I. Selim’e, ‘en büyük lider, dünya fatihi, sahib-kıran’ statüsü yakıştırılmıştı. 1550’lerde Tevarih-i Al-i Osman’ı yazan Lütfü Paşa da I. Selim’i ‘müceddid’, diğer bir deyişle İslam’ı yenileyen kişi olarak görmüştür. Benzer şekilde Kanuni Sultan Süleyman, sarayda çevresindekiler tarafından benzer sıfatlarla donatılmış, liderliği ve politik gücü bu şekilde yorumlamıştır. Çok yakın çevresine giren, daha önce Safevi sarayında da görev yapmış olan Remilci Haydar adlı bir kahinin (‘remil’ bir tür faldır) Kanuni’yi dünya lideri olma konusunda oldukça etkilediğini görmekteyiz.
‘Büyük dönüşüm dönemi, 21 Aralık 2020’
Tüm bunlardan neden söz ediyoruz? Eğer eski müneccimler şimdi görevde olsalardı, 2020 yılının aralık ayında meydana gelecek olan Jüpiter-Satürn birleşimine özellikle çok dikkat ederlerdi. Zira 2020’de yan yana gelecek olan bu iki gezegen, sadece birleşmekle kalmıyorlar; uzun dönemli büyük bir döngüyü, elementlere göre olan değişimi de tamamlıyorlar. Nitekim bu gezegenler her bir elementte (ateş, toprak, hava ve su) yaklaşık 250 yıl kalarak 1000 yıllık büyük döngüyü de tamamlıyorlar
Mayaların yaklaşık 22.000 yıl süren Büyük Sayım takvimlerinin 21 Aralık 2012’de sona erdiği, bu döngünün sonunda ortaya çıkacak “kutsal misyonu olan uyanmış insan” tipinden bahsedilmektedir. Peru’lu Şamanlar da bu dönemde ortaya çıkacak insan türüne “Işıltılı yıldız İnsan ve bereket getiren ahırı anka ” demektedir. Afrika topraklarında yaşamış olan Dogonların yaklaşık 22.000 yıllık takvimlerinin 1978 yılında sonlandığı belirtilmektedir. Bu takvime göre 1971–1978 arası son tekrardı ve bunun sonunda insanlığın ruhen tanrısal insana geçişi vardı. Hopilere göre, Dördüncü Dünya yakında sona erecek ve “Aydınlanma Dünyası” dedikleri ve Kova Çağı’nın başlangıcına isabet eden Beşinci Dünya’ya gireceğiz. Yani boyutların birleşmesi. Her yerdeki yerli büyükler bunu biliyor. Yıllar boyunca beklenen işaretler gerçekleşti ve sadece çok azı kaldı. Birçok kadim uygarlığın bize ulaştırdığı bilgiler bu büyük değişimlerin bizim içinde bulunduğumuz zamanlara denk geldiğini göstermektedir.
Kadim atalarımız zamanın durağan veya doğrusal olmadığını, büyük bir dönüşüm içerisinde akmakta olduğunu, her döngünün kendine has nitelikleri olduğunu biliyorlardı. Bu nitelikler dünyayı, doğayı biçimlendiriyor ve ona form veriyordu. Bu döngüler değiştiğinde, dünyada ve doğada yaşanan olaylar da değişiyordu. Ekinoksların kaymasının farkındaydılar ve zamanın büyük döngülerini tespit etmek üzere bir Zodyak sistemi yapmışlardı. Zodyak adeta 12 burçlu dev bir saat gibiydi. Bu dev saatin her bir diliminden, yani her bir burçtan geçiş süresinin 2160 yıl aldığını fark ettiler. Tüm burçları dolanıp, aynı noktaya gelmek, yaklaşık 22.000 yılı (21978 yıl) alıyordu. Her bir burca girildiğinde, Dünya üzerindeki olayların niteliği de değişiyordu. Böylece kadimler, ekinoksların devinimini izleyerek, zamanın akışını da izlemiş oluyorlardı. Burçlardan her biri, zamanın farklı niteliklerini ortaya koyuyordu. Bu nitelikler ve değişimler, 12 burçlu dev saatin dört çeyreğinin her birinden geçilirken, daha da keskinleşiyordu. Bunlar Kova, Boğa, Aslan ve Akrep burçlarıydı. Bu dört çağın her biri, zamanın farklı bir niteliğini ortaya koymaktadır.
Günümüzden yaklaşık 11.000 yıl önce girilen Aslan Çağı’nda, küresel ısınma sonucu buzullar erimiş olduğu, ama hem de bazı hayvan türleri üzerinde önemli değişimler olduğu; Mamutların, kılıç dişli kaplanların neslinin tükenmiş olduğu söylenmektedir. Aslan, hayvan sembolüyle temsil edilen burçlardan birisidir ve ateş elementindendir. Günümüzden yaklaşık 6.600 yıl önce Boğa burcundan geçilirken, sığırlar evcilleştirilmiş, tarım gelişmiş, toprak savaşları yaşanmış, şehir devletleri, siteler kurulmuştu. Boğa burcu da hayvan sembolüyle ifade edilen burçlardan biridir ve toprak elementindendir.
Zodyak bizim, 22.000 yıllık devasa kozmik saatimizdir. Zamanın neresinde olduğumuzu görmemiz için ona bakmamız doğru olacaktır. Kadim uygarlıkların bize bıraktığı bilgiler, kozmik saatte bu burçlardan birine, Kova burcuna girilmekte olduğunu göstermektedir. Bundan yaklaşık 22.000 yıl önce, Kova Çağı’na girişimizde, insanın dunyaya inişini görürüz.
Kova Çağı’na girişimizle birlikte, önemli değişimler yaşanmasının zamanı gelmiştir. Onların “Zamanın Sonu” olarak adlandırdıkları şey aslında, yaşamakta olduğumuz çağın sonuydu. Yani, bu çağda yaşayan insanoğlunun dönüşümünün zamanı gelmişti. Yeni bir çağa ve zamana girilecek, eski çağ, yani “Zaman” sona erecekti. Peru’lu Şamanlar, bu dönemde ortaya çıkacak insan türüne “Işıltılı yıldız İnsan” demektedir. Kova burcu, insan sembolüyle temsil edilen burçlardan biridir ve hava elementindendir. Bu şartlarda bu kez değişim, insanlar, bilinç, iletişim ve teknoloji üzerine yaşanacaktır. Hava elementi aynı zamanda, etrafımızı saran uzay ile ilişkilendirilir. Bu yüzden biz bunu “Uzay Çağı” olarak da adlandırıyoruz.
NASA yeni iklim araştırması raporunu yayınladı ve 18. Yüzyılda görülen Mini Buzul Çağı yeniden yaşanabilir dedi.
güneş lekeleri ilk olarak 1610’lu yıllarda, Galileo’nun geliştirdiği teleskop kullanılmaya başlandıktan sonra kaydedildi. Güneş lekesi döngülerinin arasında en iyi bilinen 11 yıllık Schwabe döngülerdir. Güneş lekesi döngüleri maksimuma çıkar ve sonra giderek azalır, yaklaşık 11 yılda minimuma ulaşır ve yine yaklaşık 11 yıl sonra diğer maksimuma çıkar. Çok daha büyük ve çok daha etkili güneş lekesi döngüleri vardır. En büyük döngülerden biri de buzul çağı döngüleridir. İklim değişiklikleri kendini döngülerle tekrarlar. Bu döngüler dünyanın hareketindeki ve güneş aktivitelerindeki değişikliklerle bağlantılıdır. Güneşin doğal döngülerini takip ederek öngörebileceğimiz ve dünyadaki iklim değişikliklerini ve jeofizik süreçleri anlamak için yararlanabileceğimiz bu döngülerden bazıları çok uzun, bazılarıysa kısa periyodlarla tekrarlamaktadır. Yaklaşık 2200–2400 yıllık çok uzun döngülerin yanı sıra, yaklaşık 200 yıllık (daha spesifik olarak 206 yıllık) daha kısa döngüler vardır. 2200- 2400 yıllık döngüler küresel iklimin ana belirleyicisidir. 206 yıllık döngüler de iklim değişikliğine etkisi olan küçük buzul çağı olarak tanımlanan döngülerdir. Küçük buzul çağları bu döngünün başlangıcını gösterir. Yakın tarihte iki kez buna benzer soğumalar yaşanmıştır ve ikisinde de güneş lekesi sayılarında azalma görülmüştür. Bunlardan biri
1645–1715 tarihler arasında yaşanan ve Maunder Minimumu olarak adlandırılan dönem; diğeri 1793–1830 tarihleri arasında yaşanan ve Dalton Minimumu olarak adlandırılan dönemdir. Bazı bilim insanlarının 2020 civarında Dalton Minimumu’na benzer bir dönemi öngördüğünü ve buna göre en soğuk dönemin 2030 civarı yaşanacağını söylüyor Jüpiter-Satürn kavuşumları yaklaşık 200 yıllık döngülerle element grubu değiştirir. 21 Aralık 2020’de hava elementinde kavuşumla birlikte yeni bir döngüye giriyoruz. Hava elementi hava koşullarıyla ilgilidir ve Kova burcu da hava elementi burçların en soğuk tabiatlısıdır ve sabit bir burç olarak inatçı soğukları temsil eder. 180–200 yıllık periyodlarla gerçekleşen Jüpiter-Satürn kavuşumuna Great Mutation (Büyük Dönüşüm) dönemi denilir. 21 Aralık 2020’de gireceğimiz olan dönem de işte bu yüzden çok önemlidir ve “Büyük Dönüşüm” dönemine ilerlediğimizi işaret etmektedir.
Olası benzerlikler
Yine bir 21 Aralık kış Döngüsü benzerliği
200 yıllık Peryot tamamlanıyor Toprak döngüsü Hava döngüsüne geçiyor
Hava elementinin özellikleri olan İklim değişikliği gündeme geliyor
İklim değişikliği ile beraber Gıda maddelerine ulaşmada kolaylık ve bolluk bereket.
Jeolojik hareketlerin artışı Aktif deprem ve yanardağlar
İletişim ve Bilgi teknolojilerindeki yükseliş ve yeryüzünün oturarak son durağan haline geçmesi
Tarihte ilk defa Kurtacı beklentisi seçilmiş kişilik beklentisi tüm zamanların zirvesine ulaşıp her Din ve kültür bağlamında ayrı ayrı kurtarıcı beklenilmesi.
Tarihte özel dönemler vardır. Çok sayıda olumlu özelliğin tesadüfen bir araya gelmesiyle, şans getirdiğine inanılan gök cisimlerinin “bir eksen üzerinde sıralanmasıyla” veya “anlamlı bir yıldız kümesi oluşturmasıyla” yeni bir devrin açıldığına şahit olacağız. Bu yeni dönem, karanlık bir gecede dolunay ışığının bulutların arasından sıyrılıp ortalığı aydınlatmasına benzer. Uzun süren soğuk bir kış mevsiminin ardından baharın gelmesiyle güneş ışığının dünyayı yeniden ısıtması gibidir. Sahibi Kıran böyle bir kişi. Yerine göre peygamber, yerine göre kral, yerine göre bir arif kişi. Kim bilir belki de özelliği olmayan sıradan bir insan. İlgi odağım “kıran” kelimesi. K-r-n harflerinden türetildiği bildiriliyor. Çok sayıda türevi var. Kurun, karn, karanos, karne, karan, karun, karın, akran, kurna, kuran, mukarnas, kerata, giran, giray, corone, karine, kyrios (rabbani), karye, crania, horn, zurna, farr, ferah ve diğerleri. Biz sadece “kıran” kelimesi üzerinde odaklanıp yıldızlarla olan bağlantısını ele alacağız. Kıran, gezegenlerin veya yıldızların buluşması anlamında. Araplar “Kırânât-ı Kevâkib” demişler. Fakat her tür yıldızın bir araya gelmesi “o takım yıldızını” oluşturmuyor. Bir araya gelen yıldızların kırān es-saʿdeyn olması gerekiyor. Bunlar “saadet yıldızları”… Bir rivayete göre saadet yıldızlarının sayısı ikidir, Jüpiter ve Venüs. Bazıları ise, Jüpiter ve Uranüs’ü sadet yıldızları olarak tanımlamışlar. El-Birunî, Jüpiter ve Uranüs’ün cem olması “kırandır” diyor. Bunun yanında “sadet yıldızı” kavramının tanımını çok daha geniş tutan kişiler var. Karanlık bir gecede çok sayıda yıldızın bir araya gelerek gökyüzünde bir figür oluşturması devir getirecek “mutlu bir müjdeci” olabilir. Bu yıldız adlarının ne olduğuna bakmayın, çok da önemli değil…
Rivayete göre yıldızlar, şans kadar “uğursuzluk” da getirir. Uğursuz yıldız kümesine kırān ennahseyn adı verilirmiş. Örneğin Satürn ile Mars yıldızlarının bir araya gelmesi uğursuzluk işaretidir! Yasaklanmış Yıldızname kitapları böyle söylüyor. Biz, kırān es-saʿdeyn’e, yani “güzellik getiren takım yıldızları grubuna” dönelim. Sahibi Kıran, güç getiren takım yıldızının oluştuğu günde açıklanan kişi… Takım yıldızlarının ışığını, ayın nurunu ve güneşin sıcaklığını taşır içinde. Yıldızlar, ay ve güneş aslında Allah'ın gücünün yansımasından başka bir şey olmadığı için Sahibi Kıran, Hakimi Billah, Hakimi bi-Emrillah veya Allah’ın yeryüzündeki gölgesi… , Galileo’nun geliştirdiği teleskop kullanılmaya başlandıktan sonra kaydedilen. Güneş lekesi döngülerinin gelmesi ve “ışıklı takım yıldızını” oluşturması yirmi yılda, yüz yılda, belki de bin yılda bir vuku bulacaktır. Bu takım yıldızlarının ne zaman bir araya geleceğini, azametli kralların fal okçuluğunu yapan büyücü mmüneccimler ve İslam alimleri hariç, kimse bilemez. “Güç takım yıldızı” oluştuğu gün, tarihin akışı değişir. Artık hiçbir şey eskisi gibi olamaz. İnsanlar, rahata ve mutluluğa erişirler, refah ve bolluk gelir. Fakat bu mutlu dönem, Sahibi Kıran’ın iktidarıyla sınırlıdır. Bu nedenle insanlar ömrünün ve hükmünün uzun olması için ona dua ederler. Yolun iki yanına dizilip en gür seda ile haykırırlar: “Çok yaşa! Ey Sahibi Kıran”… Sahibi Kıran toplumun “adalet kuşudur”. Hakka olan inancı ve aynı zamanda gücü. Sahibi Kıran deyişi bir “mecazı mürsel”. Yani kutlu olduğuna inanılan insana yapılan bir gönderme… İnsanlar için kullanılır, ama Allah’a işaret eder. Güç yıldızlarının mucizevi bir şekilde 2 “takım olarak” veya “bir eksen düzleminde” bir araya gelmesini sağlayan, onları “kıran” yapan Allah’tır. Aslında Sahibi Kıran; Sahibi Zaman, Sahibi Kerem, Sahibi Lütuf ve Sahib-Arz’dır. Açıklandığı gün birleşen yıldızların Kıran’ına denk geldiği için insanoğluna Sahibi Kıran veya Yıldızı Yâver deniyor. Alman şairi Gothe kendisinin “Kıran takımyıldızı” altında doğduğunu iddia etmiş. Normaldir, çok görmemek gerekir. Osmanlı padişahlarının hepsi, en azından teorik olarak, Sahibi Kıran kişiler idi. Bu tür adlandırmada bir beis yok. Kendini şanslı addeden herkes bir tür “Kıran takım yıldızının” oluştuğu gece doğduğu iddiasında bulunabilir. Talih yıldızıyla doğanların en önemli özelliği versatil1 olmaları, yani yaşamlarının son gününe kadar dur-durak bilmeden çalışmalarıdır.. Ben öyle düşünüyorum, on parmağında on marifeti olan Hazerfen Ahmet Çelebi de mutlaka “bir güç takım yıldızının” altında uçmuştur. O da bir tatbiki Sahibi Kıran… Kimilerine göre Kıran takımyıldızı altında doğan kişiler yetişkinliklerinde dört güzellikten biriyle taçlanırlarmış: hüküm, ilim, hikmet veya servet. Sanat ve irfan ehli olan kişiler “hikmet” tacını giyerlermiş. Öyle anlıyoruz ki, Mimar Sinan, Sakıp Sabancı ve benzeri tüm başarılı insanlar Kıran yıldızlarının altında doğmuş kişiler. Günümüzde durum biraz değişik. İnsanlar “talih yıldızından”, “talih takvimine” meyletmiş gibiler. Anlamlı rakamlara doğru bir hücum var. , 11.11.1111, 12.12.2012 gibi kafiyeli tarihleri kutsamak isteyenlerin sayısı hızla artıyor. “Hatırlama kolaylığı açısından” diye gerekçe gösteriliyor, ama zihinlerin bir köşesinde “talih veren gün ya gerçekten varsa” düşüncesi muhafaza edilmeye devam ediliyor. Talih “yıldız kümesini” veya “talih takvimini” kutsal gecelerde arayanları da unutmayalım. Bir kelime var: Zâyiçe… Diğer adı: “Dâire-i semâviye”, yani “gökyüzü dairesi”. Zâyiçe, yıldızların, belli bir tarihteki yerlerini ve durumlarını gösteren çizelge veya bir tür yıldızname kitabı imiş.
Osmanlılar zamanında şehzadelerin doğum günü yaklaştığında veya doğduklarında yıldızlara bakmak suretiyle onların gelecekteki talihlerini ve devirlerinin nasıl geçeceğini belirlemek için kullanılırmış. Bir tür falcılık… İşin doğrusu, şehzadelerin Sahibi Kıran olup olamayacakları merak edilirmiş. Bizim toplumumuz tarihsel olarak Sahibi Kırana koşullanmış. Her alanda, her mevkide bir Sahibi Kıran bekliyoruz. Sahibi Kıran’dan, Sahibi Kıran’a fark var. Güçleri ve kaderlerinin önlerine açtığı genişlik aynı değil. Pekala ben de kendimi Sahibi Kıran addedebilirim. Bir itfaiyeci, bir marangoz, bir katip, bir müdür niçin Sahib Kıran olmasın. Herkesin zaten bir burç yıldızı var. Doğduğumuzda iki tanesi bir araya gelmişse Sahib Kıran’ız demektir. hatta doğum tarıhım bile 11/11/1971 doğumluyum ve gerçektende o yılın Kadir gecesinde doğmuşum ve hatta annem doğduğum geceden önce oruç tutmuş oruçlu bir rahimden dünyaya gelmişim. Fakat öyle değil. Güç getiren iki yıldız çok zor bir araya gelir, nasıl Sahib Kıran olacaksınız. Öte yandan, üç beş küçük yıldızın bir araya geldiği “takım yıldızlarına” Kıran denmiyor. Bunlar olsa olsa “Kırancık”… Sahib Kıran olabilmek için doğduğumuzda gökyüzünde bir araya gelen yıldızların figürü çok daha parlak olmalı olmalı… Ya da ne bileyim, mesela biri sizin adınızı 21 Aralık 2020 de Sahib-Kıran olarak açıklamalı ve sizde bunu kabul edebilecek cesarete sahip olmalı.
Ayrıca birçok dönemde sahib-kıranları sahibi kıranlar etkisizleştirmiştir yada o çabaya düşmüştür. Firavunun kendini ortadan kaldıracak Musa as'dan haberi olunca o gün doğan çocukları öldürmesi size birşey anlatmıyor mu? Fakat bilinmesi gereken bir konuda bütün peygamber ve sahib kıranlar erkek olsa da, son sahib-kıran bir kadındır. Bütün esfanevi ve mitolojik tanımlarda da ışıklı yıldız ve ahiri anka olarak tasvir edilen o hanım kulda zamanın sahibi kıranı tarafından kimselerin akıl ile kavrayamayacağı oyunlarla bastırılmış sindirilmiş ve en bataklıklara itilmiş olsada. zümrüdü ankanın gökten gelip bereket getirdiği gibi o da düşürüldüğü durumdan kanatlanıp ümmeti muhammedi ile birlikte tüm dünya insanlarının kurtuluşuna vesile olacak yolları göstererek 2023 yılında Türkiye Cumhuriyeti olarak tüm dünya yönetimine de talip olduğunu açıklayacaktır. Ve Allah'ın emriyle bizim bildirdiğimiz Sahib-kıran'ı hiçbir sahibi kıran ortadan kaldırmaya muvaffak olamaz. Şu anda ki cumhuriyetin başkanı sahib kıran değil sahibi kıran olma derdinde bir liderdir. Çünkü bu görev kendisine iletildiğinde bütün liderler gibi kayıtsız kalmış. Karanlık güçlerin maşası olmayı tercih etmiştir.
İşte o hesap bizde bu yeni huzur bereket bolluk hak adalet ilim ve sırrı ayan olacak çağın sahip kıranını açıklıyoruz. O kişi kimdir bilmeyiz ama bu talebe karşılık verecek olan kişidir inşallah.
O ahir zamanın Sahib-kıran'ı
O ümmeti Muhammed'inin umudu
O ahir zamanın ışıklı yıldızı
O sırrı ayan. adab-ı muaşşeret. adalet. ilim ve huzur kapısı
O bereket getiren zümrüdü ankanın ahiri ankası
YILDIZ ANKA başkanımızdır.
Kendisini talebin ardından ayan edecek olan efendimizdir...
|