Toplumsal toplamın en köhne mekanlarına yazılı adım ne yaparsam yapayım. Küçük büyük ekranlardan yuvalarımızın orta yerine akıp duran lağımın kirlerini çiteliyorum cümlelerimle... Çocukların bakışları nasıl arınır bunca kirden, gençlerin hayallerinden nasıl çıkar bunca günah bilmiyorum...
Arsız fantazilerin film setlerinde sanat kostümü giyindiği, entellektüellik makyajıyla boyandığı bir gariplikler çağında köşeye kıstırıldık. Binlerce fahişe cümlenin yatağında, üç beş hakikatli cümlenin peşine düşmek gafleti ve kirlenmek düştü payımıza.
Bir başka olmak, kabul görmek, ortalama olmak hevesiyle şerri yaymak dergiler dolusu, kitaplar dolusu, yazılar ve paylaşımlar dolusu...
Orta yolu tutmakla, ortalama olmayı birbirine karıştıran ve ortada kalan ifrit bir yalnızlıktayız aslında. Bunu görmüyorsun...
Kaybolanlarız hepimiz, bu doğru. Ama başka başka yerlerde kaybolduk. Bir başka'sının peşine takılmak sadece daha fazla kaybolmana sebep oluyor. O buldukça sen daha da uzaklaşıyorsun ruhunun yurdundan...
Sen kendi yurdunun penceresinden bakmaya hasretsin, ötelerin ezgilerinin bestelendiği kendi ruhunun odalarına hasretsin...
Öpüşmelerle, sevişmelerle, çıplaklıkla ve erotizmle aynı odaya girmişsin ve erdem arıyorsun. İzleme tercihlerinde zamanla ahlakın, utanmanın ve sakınmanın da ortalamasını alıyorsun.
Bir başka şeye dönüşüyorsun.
Ne bileyim işte bir başka...