Doğal Afetlerle neden karşılaşıyoruz?
İkinin Bir Edilmesi
Ruhsal ve fiziksel dünyanın ihtiyaçlarını dengeli bir şekilde yerine getirmek, içimizi dışımız, dışımızı içimiz, üsttekini alttaki gibi yapmak, “melekuta girmek” anlamına gelir. “Melekut” kavramı, hep yanlış anlaşılmış bir kavramdır. Melekuta girmek demek dünya realitesinin dışına çıkmak, bu realitenin zaruretlerinin dışında hareket etmek, realitenin dışındaki bir irade gücüne, şuur etkinliğine sahip olduğunu zannederek herkese tepeden bakmak demek değildir. Aksine, 72 milleti bir gözle görmeye çalışmaya çalışmak, her varlığı kendi realitesi içinde anlamaya ve ona, onun şartlarına uygun olarak ulaşma çabası içinde olmaktır. Ancak kendi içindeki pozitif ve negatif enerjileri dengelemeye ve başkalarına da yardım etmeye çalışan “ikiyi bir etme” uğraşı içindedir diyebiliriz.
Doğal Afetlerin Görünmeyen Nedeni
Depremler, sel baskınları, hortumlar, yangınlar ve tüm doğal afetler, görünmeyen planda o olaya dışarıdan tanıklık eden insanların ruhsal gelişimini ve vicdani uyanışını hedef alır.
Yakınlık ve uzaklık derecelerine göre doğal afetleri yaşamak zorunda kalan varlıklar, o tekamül devresinin zaman ve mekan enerjilerine uyum sağlamada yavaş kalan varlıklardır ve bu durumlarıyla da başkalarına örnek teşkil ederler. Çektikleri acılar ve ıstıraplı halleriyle kimilerinin vicdanını uyandırmaya, kimilerinin idrakini aydınlatmaya, kimilerinin içinde bulunduğu duruma şükretmesine, bir diğer kategorideki insanın da sorumluluk duygusunun artmasına yardım ederlerken, bazılarını da vazifelerinin başına davet ederler. Eksikliklerin ve yanlışların neler olduğunu göstermeye, uğraşmaya çalışarak, içinde yaşadıkları topluma sorumluluk ve vazife anlayışını aşılamaya çalışırlar.
Tüm dünya insanlığı olarak hepimiz, ardı ardına yeni sınavlarla karşı karşıya bırakılmaktayız. Şuursal gelişimimizin, makul vicdan ya da vazife düzeyine erişmesi için her gün yeni fırsatlarla karşılaşıyor, her olayda kendimizi yeninde sınamak imkanı buluyoruz.
Bugünler, büyük bir siklusun özel devre sonu günleridir. Yeni bir devreye ulaşmanın her türlü imkanı, hepimize sunulmuş durumdadır. Dünya insanlığı bir bütünlük içinde binlerce yıllık çabasının karşılığını almaya hazırlanıyor. Üstün ruhsal tesirlere ulaşmak ve şuur alanımızın enerjetik seviyesini yükseltmek için biraz çaba göstermek çok mu zor? Aslında, sonsuzluğun çocuğu olan ruh varlığı için hiçbir şey zor değil. O, her olaydan kendine ders çıkartabilecek uyanıklığı zaten içinde taşıyor.
Kendi dışımıza kendi ellerimizle ördüğümüz kozalakları kırıp, içimizdeki kelebeği (ruhsal yönümüzü) ait olduğu yere uçurmamız gerek. İç özgürlük, tüm insanlığı bir bütünün parçası olarak görmeye başlarsak elde edilir. İç sorgulamadan korkmayan insan için her şey kolay. Ruhsal yönümüzün ihmal edilmesi, doğal afetleri de kapsayan dengesizliklere neden oluyor. İç dünyalarımızdaki bu karmaşaların yasalar gereği fiziğe yansımamasına imkan yok.
Doğal afetler durağan, hareketsiz, içsel dönüşümü yavaş, değişime açık olmayan toplulukların fiziksel ve ruhsal anlamda hızlanmasını sağlar. Ruhsal Yönetici Sistemler’in belirli bir amaç yönünde aktarmak istedikleri tesirlerle, o tesire muhatap olan topluluğun tesir alışverişi arasında büyük farklar meydana geldiğinde, iç çabayı yükseltici ıstıraplı olayların veya doğal afetlerin yaşanılması kaçınılmazdır. Bu ıstıraplı olaylar, hedefe doğru giden aşamaları oluşturur. Bu tür doğal afetlerde açığa çıkan enerji, yani varlığı harekete geçirici güç, tembelliği ve çabasızlığı giderecek düzeydedir.
Amaç, insan topluluklarını, durup dururken sıkıntıya sokmak asla değildir. Görünmeyen planda asıl amaç, doğal afetleri de kapsayan her türlü toplumsal ve sosyal olayı kullanarak, kitlesel şuur değişimlerinin oluşmasını sağlamaktır.
|