Nâklolunur ki, Mâlik bin Dinar Kuddise Sirrûh Hazretleri Kabristandan Geçerken Bir Mevtayı Defnettiklerini Gördü. Yere Oturdu, Çok Ağladı ve Kendi Kendine Dedi ki; Ey Mâlik! Yakın Zamanda Sen de Bunun Gibi Olursun, Ölüm Sana da Gelecektir!
Sonra Dervişlerine Döndü ve Şöyle Söyledi; Ben Ölünce Kefene Koymayın. Ayağıma İp Takın, Yüzüm Üzerine Sürükleyin. Kabir Yanına Getirin ve Deyin ki; İlâhî! İşte Kaçkın Mâlik’i Getirdik. Kıyâmet Kopunca Başımı Kabirden Çıkardığım Zaman Bakın ki, Yüzüm Siyah mı Olmuştur Yoksa Beyaz mı? Kitaplar Verilirken Bakın ki, Kitabımı Sağımdan mı Verirler Yoksa Solumdan mı? Mizâna Bakın ki, Sevâplarım mı Ağır Gelir Yoksa Günâhlarım mı? ❛Ey Günâhkârlar! Şimdi Dostlarımdan Ayrılınız!❜ Kelâm-ı İlâhîsi Söylenince Bakın ki, Cennet Yoluna mı Giderim Yoksa Cehennem Yoluna mı..?
Mâlik bin Dinar Hazretleri Bu Vâsiyetini Böylece Tamamladı. Derinden Bir, “Âh..!” Çekti ve Canını Hüdâya Teslim Etti.
Sonra, Bir Ses İşitildi; Mâlik bin Dinar Bütün Tehlikelerden Kurtuldu, Rahmanın Rahmetine Kavuştu...”
İlâhî! Biz Fakir Kullarını Son Nefesimizde, Geniş Olan Lütfuna ve Büyük Keremine Mazhar Kıl! Rûh Kuşumuza, “Rabbine Rücû Et!” Nidâsıyla Melekler Âlemine Uçmak Nâsip Eyle...”
__________________
Ne senle yaşanıyor
Ne de sensiz oluyor
Şu garip bomboş dünyada..
|