Senden hiç mektup gelmeden geçen dakikalar
Napolyon ve Josephine
Şimdi sırada bir sarmaşık gibi sizi saracak bir aşk hikâyesi var. Bu hikâye bir kadının tutkusuna ve zekâsına, bir erkeğin ise büyük aşkına ev sahipliği yapıyor. Josephine güç aşığı bir kadındı kocası Fransız İhtilalinde infaz edilmişti. 32 yaşındaydı ve Napolyon ile ortak bir arkadaşlarının evinde tanıştı. Napolyon Josephine’i gördüğünde henüz 27 yaşındaydı ve ona ilk görüşte âşık olmuştu. Yakın çevrelerinin bu yaş farkına olan itirazları önemsizdi çünkü Napolyon’un gözü aşktan kör olmuştu. Josephine ile evlendi. Napolyon savaşçı bir yöneticiydi savaşlara gidiyor fakat yanında adeta Josephine’i de götürüyordu ona her gün mektup yazıyor ve aşkından deliye dönüyordu. Josephine ise o savaşa gittiğinde eğlencelere gidiyor neredeyse onu önemsemiyordu. Mektuplarında soğuk ve mesafeliydi. Sık sık mektup yazmayı unutuyordu. Bu umursamazlık Napolyon’un ona daha da âşık olmasını sağlıyordu. Mektuplarından birinde şöyle der Napolyon, “Senden hiç mektup gelmeden geçen üç gün. Bense her gün yazdım. Bu ayrılık korkunç bir şey.” Her aşk soluksuz yaşanır mı bilinmez fakat tarihten ders almakta fayda vardır. Napolyon 40 yaşına gelmişti fakat hala bir veliahttı yoktu. Josephine’den boşanma kararı aldı. Çünkü Fransa onun için her şeyden önemliydi, tek aşkı Josephine’den bile. Büyük aşkı Josephine bunu beklemiyordu, büyük bir darbe yedi. Ayrıldılar, Napolyon’un başka bir kadından çocukları oldu fakat ölmeden önce söylediği sözler şunlardı: “Hayatım şu 4 sözcükten ibaret ; Fransa, Ordu, Fransa Ordu Komutanlığı ve Josephine…” Kaçan her zaman kovalanır mı bilemiyoruz fakat aşkta her zaman her şeye hazırlıklı olmakta fayda var.
Netten
|