Rabbine bir ‘vesile’ ile duâ edenleri, tevhid inancından uzaklaşmadıkça, yani vesileyi hâşâ Allah yerine koymadıkça şirkle suçlayamayız. Tevhid dairesindedir; fakat Allah dostlarını vesile ve şefaatçi kılmak istiyordur. Bu bir tercihtir. Bu davranışı, valiye ulaşmak isteyen, ama bu işini valinin çok sevdiği birisi aracılığıyla yapmaya çalışan birisinin davranışına benzetebiliriz.Bir kıtlık senesinde Hazret-i Ömer (ra), Nebiyy-i Muhterem Efendimizin (asm) amcası Hazret-i Abbas (ra) yanında bulunduğu bir esnada şöyle duâ etmiştir: “Allah’ım! Bizler Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselâm’ı vesile kılarak Senden niyazda bulunurduk da bize yağmur ihsan ederdin! Şimdi Peygamberimizin (asm) muhterem amcasının vesilesiyle Senden niyaz ediyoruz. Bize yağmur ihsan et!” Hazret-i Enes b. Malik (ra) bu duâdan sonra yağmurun geldiğini kaydeder.6
Ancak, bir şeyi veya bir dileği, doğrudan Allah’tan değil de-–hâşâ—, meselâ türbedeki yatırdan istemek asla doğru değildir. Şirke kapı açar. Buna dikkat etmek lâzım.
Binaenaleyh, duâda vesile arayanları düpedüz şirk içine atmayı doğru bulmadığımız gibi, vesile olmadan duânın olmayacağı zannına kapılmayı da yanlış buluruz. Biz orta yolu tavsiye ederiz ve ister vesile ile ister vesilesiz; “mutlaka duâ etmeli” diyoruz.
Dipnotlar:
1- R. Sâlihîn, 441.
2- Furkan Sûresi, 25/77.
3- Mü’min Sûresi, 40/60.
4- Sözler, s. 45.
5- Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/391.
6- Buhârî, 3/537.
|