Evvela yazılarınızı takip ediyorum ve gördüğüm kadarıyla bizden zekisiniz.O yüzden açıklamasını ve metinden işaret edilen derin manalari değil metni yani hammedeyi verecem siz illa çıkarırsanız kıyas ile. sorunuzun iki cevabı var. sanırım sizde de bir cevap ve buna ait bir yara saklı diye tahmin ediyorum. ilk cevaba imas hocam uzaktan bi cümleyle deginmis. bir küçük Mana ona ekleyip asıl ikincisini alıntı ile verecem.ilkine:izan derecesine çıkmayan itikad sahibini imtisale sevketmez, bilir dogrudur inanır izani yok ki yapabile, en büyük yaralarimizdan. İkincisi(özellikle son iki cümleden kıyas yoluyla sorunun cevabı istidrac edilebilir)
Evet, insan bilmediği şeye düşman olduğu gibi, eli yetişmediği veyahut tutamadığı şeylerin adâvetkârâne kusurlarını arar, adeta düşmanlık etmek ister. Madem bütün kâinatın şehadetiyle Mahbub-u Hakikî ve Cemîl-i Mutlak, bütün güzel Esmâ-i Hüsnâsıyla kendini insana sevdiriyor ve insanların kendini sevmelerini istiyor; elbette ve herhalde, kendisinin hem mahbubu, hem habibi olan insana fıtrî bir adâveti verip derinden derine kendinden küstürmeyecek. Ve fıtraten en ziyade sevimli ve muhabbetli ve perestiş için yarattığı en müstesnâ mahlûku olan insanın fıtratına bütün bütün zıt olarak bir gizli adâveti, insanın ruhuna vermeyecek. Çünkü insan, sevdiği ve kıymetini takdir ettiği bir cemâl-i mutlaktan ebedî ayrılmaktan gelen derin yarasını, ancak ona adâvetle, ondan küsmekle ve onu inkâr etmekle tedavi edebilir. İşte, kâfirlerin Allah’ın düşmanı olması bu noktadan ileri geliyor.
.
|