Hayat hikayem, yaptıklarım
Esselamün aleyküm. Adım Süleyman.
1988'de Bitlisin Norşin ilçesinde doğdum. Dedem efendi hazretleri büyük bir şeyhti. 2007'li yıllarda vefat etti. Ondan bana bir çok osmanlıca eser ve havvas kitapları kaldı. Ve en değerli dostum, Nejva.
Küçükken ufak tefek varlıklar gördüğümü ve bu varlıkların bana el sallayıp tebessüm ettiğini dedeme anlatırdım. Dedem rahmetli ise "Evladım onlar sana zarar veremez, korkma." "Kimseye de anlatma derdi." Bu anlattıklarım 10lu yaşlarım.
13 yaşımda, hiç unutmam yazın sıcağında birden gece uyandım. Etrafımı bir sürü uzun, heybetli, kılıçlı, asker kılıklı varlıkların sardığını gördüm. Onları tam göremiyordum aslında, karanlık ve heybetli bir siluetleri vardı. Anlamadığım şeyler tekrarlayıp durdular. "Kimsiniz? Ne istiyorsunuz?" Diye korka korka, ağlaya ağlaya sordum. Daha sonra "Bana yaklaşırsanız dedemi çağırırım" dedim. Birden hepsinin sesi kesildi, etraf ıssızlaştı. Sonra hepsi odadan birer birer çıkmaya başladı ben o an bayıldım. Öğlen civari uyandım. Yataktayım, dedem ve babam başımda. Dedem "Bizi biraz torunumla yanlız bırak dedi" babama. Babam da odadan ayrıldı, kapıyı kapattı. Dedem "Evladım nasıl hissediyorsun?" diye sordu. "Dede dün gece olanlar neydi? Neden seni söylediğimde gittiler?" Diye sordum. Dedem, "Evladım bunlarla kafanı yorma, hayal görmüşsündür dedi. Dedeme yarım saat boyunca ısrar edince, "Evladım senin vaktin geldi. Benimde taşıdığım emaneti ve mirası sen alacaksın. Bu alem seni istiyor" dedi.
Birden afalladım, sesimi çıkaramadım. Kafamda binlerce soru işareti. Dedeme anlamadığımı söyledim, "Anlatacağım evladım, şimdi biraz dinlen kendine gel." dedi. Bastonunu eline aldı, usulca odadan ayrıldı mübarek. Aradan 2 hafta geçti ve ben o 2 hafta boyunca bir türlü dedeme soru soramadım. Sanki dilim mühürlenmiş gibiydi. Sonra dedem beni odasına çağırdı. Evimiz geniş, 9 odalı normal bir evdi. Dedemin odasına gittim, bana tüm sorduklarımı tek tek cevapladı.
"Evladım senin artık pişmen gerek. Buna hazır mısın?" Dedi. Bende "Hazırım dedecim dedim." Bana yöneldi, gözlerimin içine baktı "Evladım bu yolun başı olur ama sonu olmaz dedi." Ben ısrar ettim ve kabul ettim. Dedem 3 gün sonra, beni havvasa adım attırdı. Bir tasa safranla birşeyler yazdı. Daha sonra üzerine su koyup bana içirdi. Bu tam 40 gün boyunca devam etti. 40. Günün sonunda artık etrafımda ki varlıkları görebiliyor, onlarla konuşabiliyordum ama çekiniyordum. Geceleri tam uyurken yanıma gelip, benimle dalga geçen. Beni kızdırmaya çalışan varlıklar. Onlardan bir süre korksam da sonraları yavaş yavaş alıştım. Geldiklerinde onlara bağırıyor ve kovuyordum. Tam 13'ümden 19'uma kadar dedemden eğitim aldım. İcazetimi de dedemden aldım. Rahmetli icazetimi verdikten 4 ay sonra, hakkın rahmetine kavuştu.
Nejva benim hadimimdir. O çok sırlıdır, güçlüdür. Onunla çok iş üstlendik, tehlikeler atlattık. İnsanlara yardımcı olduk. Yanımıza baygın gelen, ayık gidiyordu. O cidden anlatılamayacak kadar sadık bir dost ve rahmani. Ona küçükken gördüğüm varlıkları anlatınca, yanında olan yardımcılarının ve kendinin beni korkutmamak için şirin gözüktüklerini anlattı. Allah ondan razı olsun.
Şimdilik bu kadar dostlar..
|