Alıntı:
metinizm Nickli Üyeden Alıntı
Öncelikle Allah razı olsun uyarılarınız paylaşımlarınız için. Tarikatlara şeyhe mürşide karşı değilim ama onlarsız olmaz denmesine karşıyım sadece. Şimdi ben seninle aynı fikri düşünceyi paylaşmıyorum diye senin bana veya bir başkasına cahil cühela veya süzmeler demekte bu kadar bilgili insanlara çok yakışıyor gerçekten İlim öğrenmek bilmek iyidir ama ama önce bir haddimizi bilelim saygı çerçevesinde fikirlerini paylaşmak istersen paylaş..
Benim önceliğim Allah’tır onun rızasıdır. Şura suresinde : yoksa onlar benim dışımda kendilerine dostlar veliler mi edindiler gerçek Veli O’dur..der.. Bu ayet benim için çok açık ve yeterlidir.. o yüzden ibadet,zikir yapmak İçin Allah’ın yarattığı bir kuldan icazet izin beklemek bana yanlış geliyor.. yaparsam sıkıntılar olurmu önceden oldu bundan sonrada olabilir gün gelir olmayabilirde..Allah bilir.. neyse uzun konular.. Rabbim ilminizi artırsın bizim gibi cahillere laf anlatmak zordur
|
Bir konuda çok haklısın. Herkes haddini bilecek. Bilmediği konuda da konuşmayacak.
Bak arkadaşım, neye karşı olup neye karşı olmaman beni bağlamaz. Belli ki tarikat ve tasavvufa karşısın. Önemli değil. Ama bu karşındakine saygısızca ve edepten yoksun bir biçimde konuşmanı gerektirmez. Fikir özgürlüğü veya konuşma özgürlüğü demek her ağzına geleni söylemek değildir. Biz yukarıdaki vatandaşa kibarca, lisan-ı münasiple anlatmaya çalıştık. O eğer deseydi ki
"Görüşleriniz doğru olabilir ama katılmıyorum" işte o zaman, İslam'ın edebiyle ve adabıyla konuşmuş olurdu. Ama kalkıp saçmalık maçmalık diyip üst perdeden konuşursa, kusura bakma bende ona en hafif tabirle cahil derim.
İslam edep dinidir. Ağzından çıkan her kelimenin hesabını ahirette vereceksin. Ama insanlar bu devirde bundan o kadar yoksun ki, normalde insanların ailesinin vermeleri gereken tepkiyi biz vermek zorunda kalıyoruz. Bu toplum son 100 yıldır, bilmeden ve öğrenmeden konuşmaya o kadar alışmış ki herşeyi kendinde hak görüyor. Her söylediği lafı kendinde hak görüyor. Bir konu hakkında konuşmak için, önce o konu hakkında bilgi sahibi olmak gerekir. Bilginin de yolu, yukarıdaki gibi kibir değil tevazu ve hoşgörüden geçer. Yukarıda ki gibi üst perdeden konuşursan, olup olacağın en fazla şeytanın oyuncağıdır.
Gel gelelim tasavvufa ve mürşid ilişkisine. Şimdi o dediğin ayetle ilgili konuya hiç girmeyeceğim. Çünkü bu konuyu belki milyonlarca kere işledi alimler. Yani bir ayete kafasına göre herkes yorum veriyor. O ayet ne diyor, ne anlatıyor aslında söylemek istediği nedir bilen yok. Tasavvufa hatta ayetlere dil uzatanlara youtube mecrasında çok münazaraya girdim ben. 2 tane de böyle kanal kapattırdım çünkü bu kanalların sahiplerinin hiçbirisi cevap veremediler. Veremeyince, yukarıdaki arkadaşın yaptığı gibi bazısı kibire bazıısı da küfüre başvurdu. Çünkü dediğin gibi hadlerini de bilmiyorlar, ilimden zaten nasipleri yok.
Mürşid dediğin, ilah veya tanrı değildir. O Allah yolunda seni yetiştirecek, senin eksiklerini senin nefsinde görecek bir eğitmendir. O senin tapacağın bir ast tanrı değil, sevgi saygı duyacağın Allah rızası için ona hürmet edeceğin bir büyüktür. Allah dostları ile ilgili ayetlere bakabilirsin bu konuyla alakalı. Hatta müçtehit alimlerin görüşlerine de. Tasavvufu eleştirenlerin hepsine şu soruyu sorarım;
Siz hayatınızda tasavvufa dair bir kitap okudunuz mu? Daha doğrusu bir ilmihal veya bir akaid kitabını bitirdikten sonra Abdülkadir Geylani, İbn-i Arabi, Feriüddin Attar, İmam-ı Gazali, Sadrettin Konevi hatta ve hatta İbn-i Kesir, İbn-i Haldun veya Fuzuli'nin herhangi bir eserini okudunuz mu? İslami ilimlerin başlangıç mantığı olarak İbn-i Sina'nın kitaplarına baktınız mı?
Bunlardan herhangi birini okumadan, bu konu hakkında yorum adı altında ahkam kesmek sizi en hafif değim ile cahil yapar. Eğer Osmanlı zamanında zaten bu yorumları yapmaya kalksaydınız, ya toplumdan dışlanır ya da en hafif tabirler okuduğunuz medrese veya mektepte sağlam bir sopa yerdiniz. Çünkü insan bilmediği konunun cahilidir, bilmediği konu hakkında da yorum yapması eski toplumda edepsizlik olarak kabul edilirdi.
Bu hepimiz için geçerli. Toplum olarak linç ve hakareti karakterimize o kadar sindirdik ki, kendimizden başka herkesi hain ya da saçma görüyoruz. Bir fikri dinlemek ya da anlayıp empati kurma özelliğimiz kalmadı. O yüzden de ülkemizin başından belalar, sıkıntılar, problemler eksik olmuyor.
En basit haliyle, Allah dostlarına ve Allah dostlarının ilimlerine laf edip onlara müşrik diyip hakaret edersen onları ağzına diline dolayıp bela okursan en hafif tabirle
"Benim dostuma buğz edene ben harp ilan ederim." Hadis-i kutsiye muhattap olursun. Allah (C.C.)'nun harp ilan ettiği kişilerden olursun, o zaman da ülkeni de toprağını da başına geçirir Allah.
İş işten geçtikten sonra da, bizim gibi insanlara
"Keşke bize daha sert davransaydınız." dersin. Bunu sen diye demiyorum sadece misal olarak verdim.
Umarım dediğimi anlamışsındır. Anlamadıysan da sen bilirsin.
Selametle.