Tefekkur SubhanAllah
Rahman ve Rahîm olan Allah'ın adıyla.
SubhanAllah hakkindadir..
Sen her kusurdan ve dalâlet ehlinin bâtıl fikirlerinden münezzehsin. Sen öyle bir celâl sahibi bir Zâtsın ki,
• semâ, yıldızlarının ve güneşlerinin ve aylarının kelimeleriyle ve bütün bunlardaki hikmet remizleriyle,
• dünya semâsı, bulutlarının ve gök gürültüsünün ve şimşeklerin ve yağmurların kelimeleriyle ve bütün bunlardaki faydaların işaretiyle,
• yeryüzü, madenlerinin ve bitkilerinin ve ağaçlarının ve hayvanlarının kelimeleriyle ve bütün bunlardaki intizamların göstermesiyle,
• bitki ve ağaçlar ise, yaprak, çiçek ve meyve kelimeleriyle ve bütün bunların muhtaç hayat sahiplerine yararlı olmasının bildirmesiyle,
• çiçekler ve meyveler ise, tohumlarının ve kanatçıklarının ve çekirdeklerinin ve onlardaki şaşırtıcı san’atın kelimeleriyle,
• çekirdekler ve tohumlar ise, ap açık sümbüllerinin diliyle ve tanelerinin kelimeleriyle,
• herbir bitki ise -tomurcuklarının inkişafı sırasında, müzeyyen çiçeklerinin ve muntazam sümbüllerinin ağzıyla yavrularının tebessümü esnasında gayet açık ve seçik bir şekilde görüldüğü gibi- mevzun tohumlarının ve manzum tanelerinin kelimeleriyle;..
Nizamının ve nizamla beraber mizanının ve o mizanla beraber tanziminin ve o tanzimle beraber tevzîninin ve o tevzinle beraber san’atının ve o san’atla beraber sıbgatının ve o sıbgatla beraber ziynetinin ve o ziynetle beraber nakışlarının ve o nakışlarla beraber kokularının ve o kokularla beraber tatlarının, tatlarla beraber renklerinin ve renklerle beraber şekillerinin HAŞİYE-1 lisanıyla, Seni hamdinle tesbih ederler.
• O bitkilerden herbiri, çiçeklerinin zarif gözlerinden ve sümbüllerinin tazecik dişlerinden damlayan ve Senin kendini kullarına tanıtıp sevdiren taarrüf ve teveddüdünün cilvelerindeki parıltılardan sızan bir tarifle, Senin sıfatlarının tecellilerini niteler, isimlerinin cilvelerini tarif eder ve teveddüdünü tefsir eder.
Sen her kusurdan münezzehsin, ey yarattığı varlıkları çok seven ve onlara da Kendisini her vesileyle sevdiren Vedûd ve ey bütün san'at eserlerinin mûcizeleriyle ve bütün mahlûkatın tavsifleriyle ve bütün varlıkların tarifleriyle ancak tarif edilen Mâruf! San'atın ne kadar güzel, ne kadar süslü, ne kadar mükemmeldir Senin!
Sen her türlü kusurdan münezzeh öyle bir güzellik sahibi bir Zâtsın ki, bütün ağaçlar, tomurcuklarının açması ve çiçeklerinin açılması, yapraklarının artması, meyvelerinin olgunlaşıp dallarının ellerinde mâsum çocuklar gibi oynaşması ânında, kereminle yeşillenen yapraklarının ve lûtfunla tebessüm eden çiçeklerinin ve rahmetinle gülen meyvelerinin ağzıyla; nizamlarının ve o nizamla beraber mizanlarının ve o mizanla beraber tanzimlerinin ve o tanzimle beraber tevzinlerinin ve o tevzinle beraber san’atlarının ve o san’atla beraber sıbgatlarının ve o sıbgatla beraber ziynetlerinin ve o ziynetle beraber nakışlarının ve o nakışlarla beraber tatlarının ve o tatlarla beraber kokularının ve o kokularla beraber renklerinin ve o renklerle beraber şekillerinin ve o şekillerle beraber farklı etlerinin ve o farklı etlerle beraber çok çeşitlik içinde oluşlarının ve o çok çeşitlilikle beraber şaşırtıcı tarzda yaratılışlarının lisanıyla, Seni hamdinle tesbih eder.
Bütün o ağaçlar, Senin Kendini mahlûkatına sevdiren tahabbübünün ve arkasında sınırsız müjdeler bulunan taahhüdünün cilvelerindeki lem'alardan sızan ve onların ağızlarından damlayan katrelerle Senin sıfâtını niteliyor, isimlerini tarif ediyor ve san’at eserlerine tahabbübünü ve taahhüdünü tefsir ediyor. Öyle ki, güya çiçek açmış herbir ağaç, güzel yazılmış manzum bir kasidedir ki, o kaside San’atkârının engin methiyesini şâirâne, hal diliyle söylüyor.
Veyahut o çiçek açmış herbir ağaç, binler bakar ve baktırır gözlerini açmış, Fâtırının neşredilip sergilenen şaşırtıcı san’atlarına bir iki gözle değil, belki binler gözlerle baksın, tâ dikkatli olanları öyle baktırsın.
Veyahut o çiçek açan herbir ağaç, umumî bayram olan baharın içindeki hususî bayramında ve resmigeçit-misal bir anda, yeşillenmiş dal ve budaklarını en güzel süslerle süslemiş, tâ ki, onun Sultânı ona ihsan ettiği hediyeleri ve lâtif şeyleri ve nurlu eserlerini müşahede etsin. Hem İlâhî san’at sergisi olan yeryüzünde ve bahar mevsiminde, rahmetin süslerini halkın bakışlarına sunsun ve ağacın yaratılış hikmetini insanlığa ilân etsin.
Sen her kusurdan münezzehsin. İhsanın ne güzeldir Senin. Beyanın ne kadar âşikâr, burhanın ne kadar engin, açık ve münevverdir. Sen her kusurdan münezzehsin; ne kadar acaiptir san'atın Senin! Hikmetlerinin delâletiyle, ışığın parlaması Senin aydınlatman ve Senin teşhirinledir. Rüzgârın dalgalanması -hususan ses naklindeki- görevlerinin sırrıyla, Senin sevk etmen ve görevlendirmenledir. Faydalarının işaretiyle, nehirlerin çağlaması Senin depolaman ve emre boyun eğdirmenledir. Taşların ve madenlerin süslenmesi -hususan ses ve haberleşme naklindeki- özellik ve yararlarının remziyle, Senin tedbir ve şekillendirmenledir. Çiçeklerin şaşırtıcı bir hikmetle tebessümü Senin tahsinin ve süslemenledir.
Faydalarının delâletiyle, meyvelerin süslenmesi Senin nimetlendirme ve ikramınladır. Hayat şartlarındaki düzenliliğin işaretiyle, kuşların ötüşmeleri Senin onları birbiriyle anlaştırman ve konuşturmanladır. Faydalarının şehadetiyle, yağmur damlalarının titreşimi, Senin indirmen ve rahmet hâline getirmenledir. Hareketlerindeki hikmetlerin şehadetiyle, ayların hareketi Senin takdirin ve tedbirinle, döndürme ve nurlandırmanladır. Sen her türlü kusurdan münezzehsin; ne nurludur delilin, ne âşikârdır saltanatın Senin!
Sen bütün kusurlardan, noksan sıfatlardan, aczden ve şerikten münezzehsin. Senin övgünü ben ifade edemem, kemal sıfatlarını saymakla bitiremem. Sen ancak Furkan'ında kendi Zâtını övdüğün gibi ve Senin izninle Habibinin Seni övdüğü gibi ve Senin konuşturmanla bütün san’at eserlerinin Seni övdüğü gibi celâl sahibi bir zâtsın. Sen bütün kusurlardan, noksan sıfatlardan, aczden ve şerikten münezzehsin. Biz Sana lâyık bir marifetle Seni tanıyamadık, ey bütün san’at eserlerindeki mu’cizeleriyle ve bütün yaratıkların nitelemesiyle ve bütün varlıkların tarifleriyle ancak tarif edilen Mâruf!
Sen bütün kusurlardan, noksan sıfatlardan, aczden ve şerikten münezzehsin. Biz Sana lâyık bir zikirle Seni zikredemedik, ey bütün yaratıklarının lisanıyla ve kâinat kitabının kelimeleri olan bütün varlıkların nefisleriyle ve yaratıkların olan bütün hayat sahibi canlıların hayatlarıyla Sana sundukları tahiyyelerle ve bütün ağaç ve bitkilerin titreyerek zikretmekte olan bütün ölçülü yapraklarıyla zikredilen Mezkûr!
Sen bütün kusurlardan, noksan sıfatlardan, aczden ve şerikten münezzehsin. Biz Senin hak şükrünü edâ edemedik, ey herkesin gözü önündeki bütün ihsanlarının övgüleriyle ve kâinat çarşısındaki bütün verdiğin nimetlerinin ilânlarıyla ve yarattığın varlıkların gözü önündeki rahmet ve nimetinin bütün ahengli meyveleriyle ve bütün ağaç ve bitkilerin dallarına dizilmiş bütün ölçülü ve düzenli çiçek ve salkımların hamdleriyle şükür ve övgüsü okunan Meşkûr!
Sen her kusurdan münezzehsin. Şânın ne büyük, delilin ne süslü ve ne kadar açık ve engindir Senin!
Sen bütün kusurlardan, noksan sıfatlardan, aczden ve şerikten münezzehsin. Biz Sana lâyık bir ibadetle kulluk edemedik, ey gayet mükemmel bir şekilde itaat, imtisal, intizam, ittifak ve iştiyak içinde ibadet eden bütün meleklerin ve bütün canlıların ve bütün unsurların ve mahlûkların Mâbudu!
Sen bütün kusurlardan, noksan sıfatlardan, aczden ve şerikten münezzehsin. Biz Sana lâyık bir tesbihle Seni tesbih edip kusur ve noksanlardan uzak gösteremedik, ey "Kendisini hamd ile tesbih etmeyen hiçbir varlık bulunmayan ve yedi gök ve yer ve içindekiler tarafından tesbih edilen"1 Zât!
Sen bütün kusurlardan, noksan sıfatlardan, aczden ve şerikten münezzehsin. Gök ve yer, bütün san’at eserlerinin bütün tesbihleriyle ve bütün mahlûkatının bütün hamdleriyle, Seni hamdinle tesbih eder.
Sen bütün kusurlardan, noksan sıfatlardan, aczden ve şerikten münezzehsin. Yer ve gök, bütün peygamberlerinin ve bütün velîlerinin ve bütün meleklerinin -salât ve selâmın onlar üzerine olsun- bütün tesbihleriyle Seni hamdinle tesbih eder.
Sen bütün kusurlardan, noksan sıfatlardan, aczden ve şerikten münezzehsin. Kâinat, Habib-i Ekreminin (a.s.m.) bütün tesbihleriyle ve Resul-ü Âzamının ettiği bütün hamdleriyle -en üstün salavât ve rahmetin, ve en mükemmel selâmların ve selâmetin onun ve âlinin üzerine olsun- Seni hamdinle tesbih eder.
Sen bütün kusurlardan, noksan sıfatlardan, aczden ve şerikten münezzeh öyle bir celâl sahibi Zâtsın ki, Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâmın tesbihlerinin sadâlarıyla bu kâinat Seni hamd ile tesbih eder. Evet, tesbihlerinin sadâlarıyla asırları dalga dalga ve milletleri bölük bölük çınlatan odur. Allah’ım, Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâmın tesbihlerinin sadâlarını, kıyamet gününe kadar kâinatın sayfalarında ve zamanın yapraklarında devam ettir.
Sen bütün kusurlardan, noksan sıfatlardan, aczden ve şerikten münezzeh öyle bir celâl sahibi Zâtsın ki, Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâmın şeriatının eserleriyle dünya Seni hamd ile tesbih eder. Allah’ım, Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâmın diyanetinin eserleriyle dünyayı kıyamet gününe kadar süsle.
Sen bütün kusurlardan, noksan sıfatlardan, aczden ve şerikten münezzeh öyle celâl sahibi bir Zâtsın ki, Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâmın lisanıyla dünya Senin kudretinin büyüklük arşının altında daima secde ederek Seni hamd ile tesbih eder. Allah’ım, dünyayı baştan başa kıyamet ve diriliş gününe kadar Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâmın lisanıyla, hep böyle konuştur.
Sen bütün kusurlardan, noksan sıfatlardan, aczden ve şerikten münezzeh öyle celâl sahibi bir Zâtsın ki, her yerde ve her zamanda bütün mü’min erkekler ve bütün mü’min kadınlar, Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâmın lisanıyla seni hamd ile tesbih eder. Allah’ım, erkek ve kadın bütün mü’minleri, Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâmın tesbihlerinin yankılarıyla kıyamet gününe kadar hep böyle konuştur.
Celâl sahibi olan Allah her türlü kusurdan münezzehtir. O birliği bütün kâinatı kaplayan ve her bir varlıkta birliği tecelli eden Vâhid-i Ehad ki, zıddı, benzeri ve ortağı olmaktan pâk ve berîdir.
Celâl sahibi olan Allah her türlü kusurdan münezzehtir. O herşeye gücü yeten ve ezelî olan Kadîr-i Ezelî ki, kendine yardımcı ve vezir edinmekten pâk ve uzaktır.
Celâl sahibi olan Allah her türlü kusurdan münezzehtir. O varlığının evveli ve başlangıcı olmayan Kadîm-i Ezelî ki, sonradan meydana gelen ve yok olup giden varlıklara benzemekten pâk ve berîdir.
Celâl sahibi olan Allah her türlü kusurdan münezzehtir. O varlığı zorunlu olan Vâcibü'l-Vücud ki, benzeri aslâ yoktur. Ondan başka herşeyin varlığı ve yokluğu eşittir, Kendisi ise kâinattaki varlıkların mahiyetleri gereği olan kusurlardan pâk ve berîdir.
Celâl sahibi olan Allah her türlü kusurdan münezzehtir. O öyle bir Zât ki, "Onun benzeri hiçbir şey yoktur. O herşeyi hakkıyla işiten Semî' ve herşeyi hakkıyla gören Basîrdir"1 ve kısa ve hatâlı vehimlerin her türlü tasavvurlarından pâk ve berîdir.
Celâl sahibi olan Allah her türlü kusurdan münezzehtir. O öyle bir Zât ki, "Göklerde ve yerde en yüce sıfatlar Onundur. O kudreti herşeye galip olan Azîz ve hikmeti herşeyi kuşatan Hakîmdir"2 ve noksan ve bâtıl inançların nitelediği herşeyden pâk ve berîdir.
Celâl sahibi olan Allah her türlü kusurdan münezzehtir. O sınırsız kudret sahibi olan Kadîr-i Mutlak ki, aczden ve ihtiyaçtan pâk, berî ve müstağnîdir.
Celâl sahibi olan Allah her türlü kusurdan münezzehtir. O sınırsız mükemmellik sahibi Kâmil-i Mutlak ki, Onun zâtında ve sıfatlarında ve fiillerinde kusurdan ve noksandan pâk ve berî olduğuna kâinatın kemâlâtı şahittir. Çünkü kâinatta kemâl ve cemal namına ne varsa, doğru bir sezgiyle ve kesin burhanlarla ve açık delillerle sabittir ki, o kemal ve cemalin hepsi, o münezzeh Zâtın kemaline oranla bir zayıf gölgeden ibarettir. Zira nurlandırma ancak nurlu olandan gelir, başka türlü olamaz. Aynaların faniliğine ve yansıtıcıların akıcı ve gelip-geçici olmasına rağmen cemal ve kemalin devam etmesi bunu gösterdiği gibi; insanlığın en büyük şahsiyetlerinden yolları farklı, buluşları aynı olan pek büyük bir cemaatin oy birliği içinde ittifak etmeleriyle de sabittir ki, kâinattaki kemâlât, varlığı vâcib olan Zâtın kemâlinin nurlarının bir gölgesidir.
Celâl sahibi olan Allah her türlü kusurdan münezzehtir. O ezelî, ebedî ve sermedî olan celâl sahibi Zât ki, sonradan var olup teceddüd ve tekâmüle tâbi olan varlıkların yapılarının gereği olan tagayyür ve tebeddülden pâk ve berîdir.
Celâl sahibi olan Allah her türlü kusurdan münezzehtir. O kâinat ve mekânların Yaratıcısı olan Hâlık ki, kesif ve çok ve bağlı ve sınırlı olan maddî varlıkların gereği olan tahayyüz ve tecezzîden pâk ve berîdir.
Celâl sahibi olan Allah her türlü kusurdan münezzehtir. O evveli olmayan ve varlığı sonsuza kadar devam eden Kadîm-i Bâkî ki, hudus ve zevalden pâk ve berîdir.
Celâl sahibi olan Allah her türlü kusurdan münezzehtir. O varlığı zorunlu olan Vâcibü'l-Vücud ki, doğurmak ve doğurulmaktan, başka varlıkların vücuduna girmek ve onlarla birleşmekten, hasr ve tahdit edilmekten, Kendisine yakışmayan ve vücub-u vücuduna münasip düşmeyen ve ezeliyet ve ebediyetine uygun olmayan şeylerden pâk ve berîdir.
Onun celâli ve haşmeti pek yücedir ve Ondan başka ilâh yoktur.
Ustad Hazretleri..
|