Acıdıklarımızın zengin olmaya hakkı yok mu?
Örneğin adam çarşıda seyyar satıcıdır. Onun zengin olmasına tahammül etmeyiz. Adam küçük bir bakkal işletir. Onu hep bu bakkal ile görmek isteriz. Her gün çöplerimizden kağıt, plastik toplayan kişiyi hep aynı görmek isteriz.
Hamal gördüklerimizi hamal bilmek isteriz. Zar zor geçineni hep öyle görmek isteriz. Kendisine yıllardır yardım ettiklerimizi böyle bilmek isteriz. Günün birinde duysak falan kişi ev almış, işini büyütmüş, araba almış hemen bir haset başlar...
Fakir paradan ne anlar?
Para fakiri bozar...
Hele ki, kendisine yardım ettiklerimiz, artıklarımız ve artıklarımız ile beslediğimiz kişiler gün olur da ayakları üstünde durmayı öğrenirse en çok da bu bizi üzer... Adamın fakirliğini, zavallılığını, mazlumluğunu, kimsesizliğini satın almıştık oysaki...
Tatile, gezmeye, dinlenmeye, piknik yapmaya hiç hakları yok zaten... Çünkü onlar bizim gözümüzde yardım edilmeye muhtaç... Böyleydiler, böyle kalmalıydılar...
Zira onlar bizim acıdıklarımızdır. Onların her zaman kağıt toplayacısı olması gerekir. Onlarn her zaman zor bela geçinmesi lazım. Onların gözümüzün içine bakarken, lütfen der gibi bakması lazım, onların fakir doğdu, fakir kalması lazım...
Dünyaya iyilik yaparken, kendine iyilik yapılmış gibi hisset...
|