Havas Okulu - Tekil Mesaj gösterimi - Evrad-i Kutsiye - Evrad-i Bahaiye
Tekil Mesaj gösterimi
  #1  
Alt 09.02.16, 13:21
HeartLess - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
HeartLess HeartLess isimli Üye şuanda  online konumundadır
Administrator
 
Üyelik tarihi: 18.08.14
Bulunduğu yer: Dip..
Mesajlar: 4,854
Etiketlendiği Mesaj: 2254 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart Evrad-i Kutsiye - Evrad-i Bahaiye

EVRAD-I KUDSİYE NEDİR….?
Adına “Evrâd-ı Bahâiye” de denilen Evrâd-ı Kudsiye, Bahâeddin Şah-ı Nakşıbend Hazretlerinin Peygamber Efendimiz’den (asm) mânâ âleminde ders aldığı kuvvetli ve tesirli bir duâ metnidir. Bedîüzzaman Hazretleri, genellikle “Evrâd-ı Kudsiye” nâmıyla andığı bu duâ metni için, “Şah-ı Nakşıbend’in kudsî bir evradıdır ki, Hazret-i Peygamber Aleyhisselâtü Vesselam’dan âlem-i manada ders almış”1 der.

Baştan sonuna kadar Peygamber Efendimiz’in (asm) duâlarının özel bir düzenleme ile bir araya getirilmesinden meydana gelmiş olan bu yüksek evrad, çok geniş bir niyazı ve çok kudsî bir yalvarışı ifade eder. Duâlarının hemen tamamı âyet ve hadis-i şeriflerde mevcuttur.
[FONT=georgia]Evrâd-ı Kudsiye’de başlangıç Allah’ın isimlerine ayrılmıştır: Allah’ın Melik, Hayy, Kayyum, Hak, Mübîn olduğunu, O’ndan başka ilâh olmadığını, O’nun bizim Rabbimiz olduğunu, bizim yaratıcımız olduğunu, bizim O’nun kulu olduğumuzu ve gücümüz yettiğince O’nun ahdi ve vaadi üzerine bulunduğumuzu, yaratıklarının şerrinden Allah’a sığındığımızı, Allah’ın üzerimizde bulunan nimetlerini kabul ettiğimizi, günahlarımızı itiraf ettiğimizi ifade ederek, “Ey Ğaffâr, ey Ğafûr olan Allah’ım, günahlarımı bağışla. Şüphesiz inanıyorum ki, Sen’den başka hiç kimse günahları bağışlayıcı değildir” niyazı ile bu duâya devam ediyoruz.
Allah’ı tenzih, Allah’a hamd, Allah’tan başka ilâh olmadığını ve Allah’ın en büyük olduğunu söyleyerek, O’ndan başka hiç kimsede güç ve kuvvet de bulunmadığını ifâde ile, O’nun Evvel, Âhir, Zâhir, Bâtın olduğunu ve O’nun her şeyi bildiğini zikrediyoruz. Allah’ın muhtelif isimleri ile Allah’ı tenzih ve tesbih ifadeleri ile duâ devam ediyor. Allah’ın Evvel olduğu, Allah’tan önce hiçbir şeyin olmadığı; Allah’ın Ahir olduğu, Allah’tan sonra hiçbir şeyin olmayacağı; Allah’ın Zahir olduğu, hiçbir şeyin Allah’a benzemediği; Allah’ın Batın olduğu ve Allah’ın görmediği hiçbir şeyin bulunmadığı; Allah’ın çok olmayıp Bir olduğu, vezirsiz Kadir olduğu zikirleri ile duâ devam ediyor.
Duâ, Ta ha, Ta sin mim, Ta sin, Ya sin, Ha mim, Ayn sin kâf gibi sure şifrelerinden hareketle yüce sûreleri Allah’ın bizi kulluğuna kabulüne, Allah’a imanımızın kemale ermesine, şirksiz ve isyansız bir inanç içinde olmamıza, kâmil bir iman ve istikametli bir amel-i sâlih içinde bulunmamıza şefaatçi yapar. Bu makamda Âyete’l-Kürsî’yi zikrederek duaya ve isteklere kuvvet verir.
Duanın diğer bir orijinal yanı, Kur’ân-ı Kerim’in kırkıncı sûresinden kırk altıncı sûresine kadar olan ve başlarında Hâ mîm şifreleri bulunan yedi sûreyi, yani Mü’min, Fussilet, Şûrâ, Zuhruf, Duhân, Câsiye ve Ahkaf sûrelerini, başlarında bulunan Hâ mîm ifâdeleri ile zikrederek ayrı ayrı anmış olması ve Allah’ın emrini kabûlümüze, Allah’ın yardımına ihtiyacımızın şiddetli olduğuna, günahlarımızın bağışlanmasına, tövbemizin kabûlüne, cezâsından affedilmemize, azabından korunmamıza bu sûrelerin şefaatini istemiş olmasıdır.
Allah’ın bizi şükredici, zikredici, Kendisini isteyen ve Kendisine itaatkâr kılması, Allah’ın tövbemizi kabul etmesi, kalbimizi arındırması, günah ve isyanlara karşı bizi koruması, kalbimizden manevî hastalıkların, riyanın, gösterişin, kinin, nefretin, ihanetin, Allah’ın rızası haricinde olan her şeyin sevgisinin ve yönelişinin kaldırılması istekleri ile Cenâb-ı Hakka yönelişe devam edilir.
Yüksek ve faziletli bir duâ metnini dar bir çerçevede özetlemeye ne imkânımız, ne gücümüz vardır. En iyisi bu duâ ile bire bir muhatap olmak ve bu dua ile Allah’ı kendimize muhatap ederek Allah’a yalvarmaktır.
İki salâvat ortasında yapılan duâların makbul olması ciheti ile Üstad Bedîüzzaman Hazretlerinin Evrâd-ı Kudsiyeyi, yüksek bir salâvat metni olan Delâilü’n-Nur’un ortasında okuduğunu, Evrad-ı Kudsiye bittikten sonra tekrar Delâilü’n-Nur okumaya devam ederek Delâilü’n-Nur’u bitirdiğini yakın talebelerinin bildirdiğini burada ifade edelim.
Bu duâ metnini her sıkıntımızda, her ihtiyaç hissettiğimiz zaman okuyabilir ve böylece yüce Allah’ı imdadımıza çağırabiliriz.
EVRAD-I KUDSİYE AÇIKLAMASI
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

1. Allah’ım! Sen bütün varlıkların gerçek maliki ve onlarda görünen her türlü fiil, hal, şe’n ve tasarrufun sahibi olan Melik’sin; varlıklara hayat verip canlandıran, Kendi hayatı ise zâtî, ezelî ve ebedî olan Hay’sın; varlığınla bütün varlıkları düzenli bir şekilde ayakta tutan; fakat Kendi varlığı hiçbir varlığa bağlı olmayan Kayyûm’sun; Kâinattaki bütün varlıkların dayandıkları tek gerçek Senin isim ve sıfatlarının tecellileridir ve Sen, zâtın gerçek olduğu gibi, şuûnat, sıfât, isim ve fiilleri de gerçek olan Hak’sın; peygamber ve kitaplar göndererek Kendini tanıttıran ve razı olacağın şeyleri insanlara, cinlere ve dilediğin varlıklara bildiren Mübîn’sin.
2. Öyle ki, Senden başka hiçbir ilâh yoktur. Sen benim Rabbimsin, zira beni Sen yarattın. Ben ise Senin kulunum. Sana verdiğim söze ve vaadime gücüm yettiği kadar bağlıyım. Yaptığım kötülüklerin şerrinden Sana sığınırım. Üzerimdeki nîmetin olan iyilik ve sevaplarımla huzuruna geliyor ve günahlarımla birlikte Sana dönüyorum. Günahlarımı affet, çünkü günahları bağışlayan başka kimse yok, ancak Sen varsın,
ey az çok, küçük büyük her türlü günahı her tevbede bağışlayan Gaffâr ve Gafûr!
3. Allah bütün kusurlardan, noksan sıfatlardan, aczden ve ortaktan münezzehtir. Bütün hamdler, övgü, minnet ve
teşekkürler Allah’a aittir. Allah’tan başka hiçbir ilâh yoktur. Allah en büyüktür ve yüceler yücesidir. Varlık âlemine çıktığımız andan itibaren yaratılış gayemize ulaşıncaya kadar her türlü tehlikeden, olumsuz hal ve tavırlardan bizi kurtaracak kudret; bütün istek ve arzularımıza bizi kavuşturacak kuvvet, ancak yüceler yücesi büyük olan Allah’ın kudret ve kuvvetidir.
4. “O, kâinat yok iken var olan Evvel, bütün varlık yok olsa bile bâkî kalan Âhir, bütün varlıkları kuşatan Zâhir ve her varlığın içine hükmeden Bâtın’dır ve O her şeyi çok iyi bilendir.” (Hadid:3)
5. Allah’tan başka hiçbir ilâh yoktur. O birdir; Onun hiçbir ortağı yoktur. Mülk tamamen Ona aittir. Hamd, teşekkür ve minnet Ona mahsustur. Hayatı veren de, ölümü veren de Odur. O kendisine asla ölüm ârız olmayan ezelî hayat sahibidir. Bütün hayırlar Onun elindedir. Her şeyin ve herkesin dönüşü de Onadır. Onun her şeye gücü yeter.
6. Sen bütün kusurdan, noksan sıfatlardan, aczden ve ortaktan münezzehsin ey zerreden Arşa kadar her şeyi büyüklüğüyle kuşatan ve yüceliği bütün varlıklar tarafından tasdik edilen Azîmü’l-Muazzam!
7. Sen bütün kusurlardan, noksan sıfatlardan, aczden ve ortaktan münezzehsin, ey varlığıyla bütün varlıkları düzenli bir şekilde ayakta tuttuğu halde Kendi varlığı hiçbir varlığa bağlı olmayan ve bütün varlıklar tarafından daima hürmet edilen Kayyûmu’l-Mükerrem

8. Sen bütün kusurlardan, noksan sıfatlardan, aczden ve ortaktan münezzehsin, ey kullarına peygamberler gönderen ve bütün ölüleri haşirde tek bir emirle diriltip huzurunda toplayan Bâis!
9. Sen bütün kusurlardan, noksan sıfatlardan, aczden ve ortaktan münezzehsin, ey kâinatta her şeyin bir sonu olduğu halde Kendisi bâkî olan ve bütün mülk ve servetin ezelî ve ebedî sahibi olan Vâris!
10. Sen bütün kusurlardan, noksan sıfatlardan, aczden
ve ortaktan münezzehsin, ey gücü her şeye yeten ve hiçbir şey Kendisine ağır gelmeyen Kàdir!
11. Sen bütün kusurlardan, noksan sıfatlardan, aczden ve ortaktan münezzehsin, ey kâinattaki her şeyi sonsuz kudretine boyun eğdiren Muktedir!
12. Sen bütün kusurlardan, noksan sıfatlardan, aczden ve ortaktan münezzehsin, ey bütün sırları ve gizlilikleri bilen Âlim!
13. Sen bütün kusurlardan, noksan sıfatlardan, aczden ve ortaktan münezzehsin, ey yer ve göktekileri dirilten Bâis!
14. Sen bütün kusurlardan, noksan sıfatlardan, aczden ve ortaktan münezzehsin, ey Kendisine bütün yaratıkların ibadet ettiği Ma’bud!
15. Sen bütün kusurlardan, noksan sıfatlardan, aczden ve ortaktan münezzehsin, ey İlahî aşk ve cezbeyi takdir eden Mukaddir!
16. Sen bütün kusurlardan, noksan sıfatlardan, aczden ve ortaktan münezzehsin, ey Kendisine âfetler bulaşmayan!
17. Sen bütün kusurlardan, noksan sıfatlardan, aczden ve ortaktan münezzehsin, ey zamanları ve vakitleri meydana getiren! Kadrin yücedir. Zâlim ve müşriklerin söyledikleri şeylerden son derece uzak, yüce ve büyüksün!
18. Sen bütün kusurlardan, noksan sıfatlardan, aczden ve ortaktan münezzehsin, ey köle ve esirleri azât eden!
19. Sen bütün kusurlardan, noksan sıfatlardan, aczden ve ortaktan münezzehsin, ey sebepleri yaratan, sebep ve sonuca birlikte hükmeden!
20. Sen bütün kusurlardan, noksan sıfatlardan, aczden ve ortaktan münezzehsin, ey Kendine asla ölüm ârız olmayan Hay ve Kayyûm! Zira Sen varlıklara hayat verip canlandıran, Kendi hayatı ise zâtî, ezelî ve ebedî olan Hay’sın; ve varlığınla bütün varlıkları düzenli bir şekilde ayakta tutan ve onlara bekà veren; fakat Kendi varlığı hiçbir varlığa bağlı olmayan Kayyûm’sun.

21. Sen bütün kusurlardan, noksan sıfatlardan, aczden ve ortaktan münezzehsin, ey benim ve bütün insanların İlâhı!
22. Bizi bizzat Sen yarattın ve bizi, yarattığın varlıkların pek çoğundan üstün kıldın. Hamd ve nimet ancak Sana aittir!
23. Bolluk, genişlik, kudret ve yücelik ancak Sana mahsustur ve bütün nimetler de Sana aittir.
24. Sen sonsuz bereket ve hayırların sahibisin ey Rabbimiz, şanın pek yücedir! Senden af diliyor ve Sana tevbe ediyoruz.
25. Allah’ım! Sen Evvel’sin; Senden önce hiçbir şey yoktu.
26. Sen Âhir’sin; Senden sonra hiçbir şey yoktur.
27. Sen Zâhir’sin, her varlığı dışından kuşatırsın; Sana hiçbir şey benzemez.
28. Sen Bâtın’sın, her varlığın içine hükmedersin; Seni gören hiçbir şey yoktur.
29. Sen çok değilsin, birsin ve teksin.
30. Sen yardımcıya ihtiyacı olmayan sonsuz kudret sahibisin.
31. Sen yol göstereni olmadan bütün varlıkların idâre ve tedbirini görensin.
32. “De ki: Ey mülkün hakikî sahibi olan, âlemlerde dilediği gibi tasarruf eden Allah’ım! Sen mülkü dilediğine verir, dilediğinden de mülkü çekip alırsın. Sen dilediğini aziz eder, yükseltir, dilediğini de zelil kılar, alçaltırsın. Bütün hayır ve iyilik yalnız Senin kudretindedir. Sen her şeye kàdirsin.”

33. “Geceyi gündüze, gündüzü de geceye sokar değiştirirsin. Ölüden diriyi, diriden de ölüyü çıkarırsın. Dilediğini de hesapsız şekilde rızıklandırırsın.” (Âl-i İmran: 26-27)
34. Sen bütün kusurlardan, noksan sıfatlardan, aczden ve ortaktan münezzehsin, ey bu dünyada bütün varlıklardan perdelenmiş olan!
35. Sen bütün kusurlardan, noksan sıfatlardan, aczden ve ortaktan münezzehsin, ey vakar ve büyüklük perdesine bürünen!
36. Sen bütün kusurlardan, noksan sıfatlardan, aczden ve ortaktan münezzehsin, ey her şeyin gerçek sahibi.
37. Sen bütün kusurlardan, noksan sıfatlardan, aczden ve ortaktan münezzehsin, ey sonsuz kudret sahibi ve yüceler yücesi olduğundan pek büyük izzeti olan.
38. Ve ey göklerin yedi katında ve Cennette olanları bilen!
39. Ve ey kalplerden geçen tereddüt ve terennümleri ve içten geçenleri bilen!
40. Ve ey Mekke ve Medine’yi diğer şehir ve beldelerden üstün kılan!
41. Sen bütün kusurlardan, noksan sıfatlardan, aczden ve ortaktan münezzehsin, ey yerin üstünde ve altında olanları bilen!
42. Sen bütün kusurlardan, noksan sıfatlardan, aczden ve ortaktan münezzehsin, ey bu dünya gözüyle görünmekten yüce ve lâtif olan!
43. Sen sonsuz bereket ve hayırların sahibisin ey Rabbimiz, şanın pek yücedir! Senden başka Rab ve Senin dışında hüküm ve kuvveti sonsuz bir hükmedici yoktur.

44. Allah’m! Sen nimetlerin asıl sahibi olan ve varlıklara çeşitli vesilelerle nimetler ihsan eden Mün’im; her bir varlığı
en güzel sûrette yaratıp ihsanlarınla onlara üstünlükler kazandıran Müfaddıl, ayağı sürçenlerin elinden tutup hatalarını bağışlayan Mukîl ve kullarının şükürlerine daha güzeliyle karşılık veren Şekûr’sun!
45. Şahitlik ederim ki, hiç şüphesiz Sen, bütün kemal sıfatların sahibi, noksan ve çirkin sıfatlardan münezzeh olan Allah’sın. Ki, Senden başka ilâh yoktur. Sen hem benim, hem her şeyin Rabbisin. Gökleri ve yeri yoktan var eden, gizliyi ve açık olanı bilensin. Yücesin, büyüksün ve üstünsün.
46. Tâ hâ, Tâ sîn mîm, Tâ sîn, Yâ sîn, Hâ mîm, Ayn sîn kàf. “O iki denizi salıverdi ki, o denizler birbirleriyle karşılaşırlar. Aralarında ise bir engel vardır; birbirine karışmazlar.” (Rahmân: 19-20)
47. “Allah Teâlâ ki, Ondan başka ibâdete lâyık hiçbir ilâh yoktur. O Hay’dır; ezelî ve ebedî hayat sahibidir. O Kayyûm’dur; varlığı için hiçbir sebebe ihtiyacı olmadığı gibi, bütün eşyâ Onun yaratmasıyla, tedbir ve idaresiyle devam eder ve vücutta kalır, bekà bulur. Onu ne uyuklama tutar, ne de uyku, gafletin hiçbir çeşidi hiçbir zaman Ona ârız olamaz. Göklerde ne var, yerde ne varsa Onundur. Onun katında, Onun izni olmaksızın kim şefaat edebilir? O bütün yaratıkların geçmiş ve gelecekteki bütün hallerini bilir. Onun yarattığı varlıklar ise, Onun dilediği kadarından başka, İlahî ilminden hiçbir şeyi kavrayamazlar. Onun hâkimiyet ve saltanatı gökleri ve yeri kuşatmıştır. Gökleri ve yeri tasarrufu altında tutmak Onun kudretine ağır gelmez. En yüce ve en büyük olan da ancak Odur.” (Bakara: 255

48. Hâ mîm, Hâ mîm, Hâ mîm, Hâ mîm, Hâ mîm, Hâ mîm, Hâ mîm. İş bitti, İlâhî yardım geldi, dalâlet ehline böyle bir yardım ulaşmaz ve bize galip gelemezler.
49. “Hâ mîm. Bu Kitap, kudreti her şeye galip olan, ilmi her şeyi kuşatan, günahları bağışlayan, tevbeleri kabul eden, azâbı şiddetli ve lütfu bol olan Allah tarafından indirilmiştir. Ondan başka hiçbir ilâh yoktur. Dönüş ancak Onadır.” (Mü’min: 1-3).
50. Allah, kudretiyle dilediğini yapar, izzetiyle dilediği şeye hükmeder.
51. Küçük büyük bütün varlıkların kudretine boyun eğdiği mutlak hâkimiyeti karşısında, Onunla mücâdele edebilecek hiçbir varlık yoktur. Mülkünde Onun hiçbir ortağı da yoktur.
52. Allah’ı her türlü noksan ve çirkin sıfattan tenzih eder ve Ona hamd ederiz. Bütün istek ve arzularımıza kavuşturacak kuvvet, ancak Allah’ın sonsuz kudretidir. Allah’ın dilediği şey olur, dilemediği şey ise olmaz.
53. Biliyorum ki, muhakkak Allah her şeye kàdirdir.
54. Hiç şüphesiz Allah ilmiyle her şeyi mutlak sûrette kuşatmıştır; her şeyin sayısını ve ölçüsünü tek tek bilir.
55. Allah’ım, bizi gazabınla öldürme, ibret verici azâbınla helâk etme. Bundan önce bizi affet, ey merhametlilerin en merhametlisi.
56. Bütün varlıkların gerçek maliki ve onlarda görünen her türlü fiil, hal, şe’n ve tasarrufun sahibi olan; hiçbir şekilde hiçbir noksanı olmayan, kâinatta görünen bütün kusurlar asla kendinde bulunmayan, sapıtmışların söyledikleri batıl düşüncelerden sonsuz derece yüce olan, kâinatı dâima temiz tutarak güzelleştiren ve her bir varlık tesbihatıyla kudsî isimlerini her tarafta ilân eden Allah her türlü noksan ve çirkinlikten münezzeh ve uzaktır.
57. Mülk ve melekûtün sahibi her türlü noksan ve çirkinlikten münezzeh ve uzaktır.

58. İzzet, azamet, heybet, kudret, büyüklük, haşmet, güzellik, mükemmellik, sonsuzluk, saltanat ve hâkimiyet sahibi olan Allah her türlü noksan ve çirkinlikten münezzeh ve uzaktır.
59. Bütün varlıkların gerçek maliki ve onlarda görünen her türlü fiil, hal, şe’n ve tasarrufun sahibi olan Melik; varlıklara hayat verip canlandıran, Kendi hayatı ise zâtî, ezelî ve ebedî olan Hay, her türlü noksan ve çirkinlikten münezzeh ve uzaktır. Ki O uyumaz, ölmez, ebedî, bâkî ve sonsuzdur. Ve O bütün varlıkların Kendisini tesbih ettiği Subbûh; hiçbir şekilde hiçbir noksanı olmayan, kâinatta görünen bütün kusurlar asla Kendinde bulunmayan, sapıtmışların yakıştırdıkları batıl düşüncelerden sonsuz derece yüce olan, kâinatı dâima temiz tutarak güzelleştiren ve her bir varlık tesbihleriyle kudsî isimlerini her tarafta ilân eden Kuddûs’dür. O benim Rabbim ve meleklerin ve ruh’un (Cebrâîl’in) Rabbidir.
60. Allah’ım ilminden bize ilim öğret, Seni hakkıyla tanıyacak anlayış ver, yardımını üzerimize zırh yap.
61. Allah’ım, bizi Sana şükreden, Seni zikreden, Sana sığınan, Sana itaat eden, Sana boyun eğen, Sana kusurunu itiraf edip yalvaran ve Sana tevbe eden kimseler eyle.
62. Allah’ım tevbemizi kabul eyle, ruhumuzu temizle, verdiğimiz sözleri ifa etmeyi nasip eyle, içimizdeki kinleri yok et ve kalplerimizden intikam, kin ve düşmanlığı gider.
63. Allah’ım, ansızın ortaya çıkan kıtlıktan ve bilinen yangınlardan… din düşmanlığından, gafletten, rahata düşkünlükten, hakkı kabul etmemekten ve helâk eden gizli felâketlerden Sana sığınırız.
64. Allah’ım, bize,

günahlardan bizi çekip çıkaracak korkunu, Cennetine koyacak ve oraya ulaştıracak itaat ve ibâdetini, dünya ve âhiret musibet-lerini hafifletecek güçlü îmânı nasip eyle.
65. Bizi en hayırlı kullarınla birlikte haşret. Kulaklarımız, gözlerimiz ve kuvvetimizle maneviyatımızı güçlendirecek hayırlar kazanmayı nasip et. Bu kazancımızı da ebedî ve kalıcı kıl. Bize zulmedenlerden intikamımızı al. Bize düşmanlık edenlere karşı bize yardım et. Hatalarımızı affet. Belâları başımızdan def et. Hastalarımıza şifâ ver. Gönüllerimizi nurlandır. İhtiyaçlarımızı gider. Ailemizden büyüklerimize ve küçüklerimize merhamet et. Allah’ım, bu geçici dünyayı en büyük kaygımız ve ilmimizin de son hedefi kılma. Bize dinî ve dünyevî musibetler verme. Günahlarımız sebebiyle, bize merhamet etmeyecekleri başımıza musallat etme. Bize rızık ver. Çünkü Sen merhamet edenlerin en merhametlisisin.
66. Allah’ım biz Senden, öyle bir rahmet diliyoruz ki, onunla korku ve şaşkınlığımızı hayra yönelt, dağınık hâlimizi ve işlerimizi düzene koy, hastalarımıza şifâ ver, işlerimizi ve vakitlerimizi ha-yırlı ve bereketli kıl ve mükemmelliğe giden yolu bize ilham et.
67. Allah’ım, kâinatı kaplayan Samedâniyetinle bütün varlıklar her hâliyle Sana muhtaç olmuşlar ve Sen ise hiçbir şeye muhtaç değilsin. Her şeyi kuşatan Vahdâniyetinle kâinat bir hane gibi idare ediliyor ve her şey Senin birliğine delâlet ediyor. Her yerde tecelli eden Ferdâniyetin bir ortağın bulunmasını reddediyor ve Senin tek bir ferd olduğunu gösteriyor. Apaçık izzetin ise isyan,

günah ve kusurları istemiyor. Geniş rahmetinle bütün varlıklar saadet içinde gelişip serpiliyorlar. Allah’ım Samedâniyetin, Vahdâniyetin, Ferdâniyetin, apaçık İzzetin ve geniş Rahmetin hürmetine kulaklarımıza nur, gözlerimize nur, kabirlerimize nur, kalplerimize nur, duygularımıza nur, ruhlarımıza nur ve önümüze nur vermeni diliyoruz.
68. Allah’ım, ilmimizi, nûrumuzu ve hilmimizi artır. Bize açık ve gizli nîmetler ver.
69. Dinimiz için Allah bize yeter.
70. Dünyamız için Allah bize yeter.
71. Kaygılandığımız şeylere karşı, bütün canlıları çeşitli duy-gularla donatıp sayısız rahmet meyvelerini ve nimetlerini önlerine seren ve iyiliği bol Kerîm Allah bize yeter.
72. Bize zulmedenleri hemen cezalandırmayıp, cezalarını sonraya bırakan ve kuvveti bütün kâinatı kaplayan, bütün varlıkları zapt ederek hükmü altına alan Halîm ve Kavî Allah bize yeter.
73. Bize kötü tuzak kuranlara karşı azabı şiddetli olan Allah bize yeter.
74. Ölüm ânında, rahmeti her şeyi kuşatan ve imanlı kullarına çok özel ihsan ve şefkatte bulunan Rahîm Allah bize yeter.
75. Kabirdeki sorgu ânında, sonsuz şefkatini gösterip ihsanda bulunan Raûf Allah bize yeter.
76. Kıyâmetteki hesap ânında sonsuz cömertliğini sergileyip ikramda bulunan Kerîm Allah bize yeter.
77. Haşirde amellerin tartıldığı zaman kullarına sonsuz lütuflarda bulunan Lâtif Allah bize yeter.
78. Cennet ve Cehennemdeki, her şeyi hikmetle yaratan, nizam ve intizamla donatan Hakîm Allah bize yeter.
79. Sırat Köprüsünden geçerken, kullarına sonsuz kudretiyle yardım eden Kadîr Allah bize yeter.
80. “Kemal sıfatların sahibi ve noksan ve çirkin sıfatlardan münezzeh olan Allah bana yeter. Ondan başka hiçbir ilâh yoktur. Ona tevekkül edip güvendim. O Arş-ı Azamın sahibidir.” (Tevbe:129)

81. Hoş geldin, sefa geldin ey sabah ve ey yeni gün! Merha-ba ey mutlu gün! Ve merhaba ey kâtip ve şahit melek! Şu söy-lediklerimizi bizim için yaz:
82. Ezelden ebede kadar varlıkların halleriyle ve dilleriyle yaptıkları sonsuz hamdler, şükürler ve övgüler yalnız Kendisine ait olan Hamîd; her şeyin üstünde sonsuz derece bir şeref sahibi ve sonsuz takdis ve övgülere lâyık olan Mecîd; dilediğini dilediği şekilde yükselten, yücelten ve herkese lâyık olduğu rütbeyi ve mertebeyi veren Refî’; yarattığı varlıkları çok seven ve onlara da Kendisini her vesileyle sevdiren Vedûd; bütün sıfat, isim ve fiilleriyle her şeyi kuşatan Muhît; mahlûkatı hakkında dilediğini yapan Fa’âl Allah’ın adıyla.
83. O kuluna şah damarından daha yakındır.
84. Allah’a îman etmiş, Ona kavuşmaya inanmış ve delillerini kabul etmiş, Allah’ın ulûhiyeti dışında başka ilâhları inkâr etmiş ve Allah’a tevekkül etmiş olarak sabahladık.
85. Allah’ı, meleklerini, kitaplarını, peygamberlerini, Arşını taşıyan meleklerini şâhid tutuyoruz ki: O bütün mükemmel sıfatlara sahip ve noksan sıfatlardan münezzeh olan Allah’tır. Kendisinden başka hiçbir ilâh yoktur, O tektir. Onun ortağı yoktur. Ve yine şahadet ediyoruz ki: Muhammed (a.s.m.) Onun kulu ve Resulüdür. Cennet haktır. Cehennem haktır. Kevser Havuzu haktır. Şefaat haktır. Kabirde sorguya çeken Münker ve Nekir melekleri haktır. Allah’ın verdiği söz haktır. Muhakkak Kıyamet Günü gelecektir ve bunda hiçbir şüphe yoktur. Allah, kabirde yatanları da diriltecektir. İşte biz bu inançla yaşıyor, bu inançla öleceğiz, bu inançla yarın diriltileceğiz ve azap da görmeyeceğiz, inşaallahu teâlâ.

86. Allah’ım, hiç şüphesiz biz nefsimize zulmettik. Sen bizim büyük, küçük bütün günahlarımızı bağışla. Çünkü onları Senden başkası bağışlayamaz. Bizi ahlâkın en güzeline ulaştır, çünkü Senden başka ahlâkın en güzeline ulaştıracak kimse yoktur.
87. Emret Allah’ım, seve seve emrini yerine getirmeye hazırız. Her türlü hayır Senin elindedir. Senden af diliyor ve Sana tevbe ediyoruz. Îman ettik Allah’ım, gönderdiğin her peygambere… Îman ettik Allah’ım, indirdiğin her kitaba… Ve bunları tasdik ettik.
88. Allah’ım, katından gelecek hayâ ile yüzlerimizi, katından gelecek huzur ve saadetle kalplerimizi doldur.
89. Allah’ım, bizi cömert, eliaçık ve minnetsiz verenlerden eyle. Kendini geliştirmeyen, lâf taşıyan, kendini beğenen ve bozgunculuk yapan insanlardan eyleme.
90. Allah’ım, oburluktan, kıtlıktan, haddini aşmaktan, geçimsiz olmaktan, kötü zandan, sarhoş edici içkilerden, bolluk içinde gaflete düşmekten, kötülük yapmaktan, verilen habere zan ile yaklaşmaktan, karanlık fitneden ve geçim darlığından Sana sığınırız.
91. Allah’ım, bugünümüzün başını iyilik, ortasını kurtuluş, sonunu ise başarı eyle! Onu bizim için saâdet, şehâdet, tevbe, bağışlanma ve îman ile sona erdir.
92. Allah’ım, bugünümüzün başlangıcını rahmet, ortasını

fânî şeylerden uzaklık, sonunu da maddî ve manevî ziyafet eyle.
93. Allah’ım, bize hayatın en genişini, ömrün en mutlusunu, rızkın da en bolunu ihsan et!
94. Allah’ım, affınla bizi bağışla, bize fazl u kereminle muâmele et, günahlarımızdan dolayı bizi hemen cezalandırma. Sana hamd ediyor ve Seni bütün noksan sıfatlardan tenzih ediyorum. Ben Seni lâyıkıyla övmekten acizim; Sen, Zâtını medih ve senâ ettiğin gibisin. Şânın yücedir, Kendini övmen ne muhteşemdir. Senin askerin asla mağlûp edilemez. Sana verilen sözden dönülemez ve Senden başka hiçbir ilâh yoktur.
95. Sen bütün noksan ve çirkin sıfatlardan münezzehsin! Sana lâyıkıyla ibâdet edemedik, ey bütün varlıkların Kendisine itaat ve ibadet ettiği Mâbud!
96. Sen bütün noksan ve çirkin sıfatlardan münezzehsin! Seni hakkıyla tanıyamadık, ey peygamberlerle, semâvî kitaplarla ve kâinat kitabıyla Kendini tanıtan Mâruf!
97. Sen bütün noksan ve çirkin sıfatlardan münezzehsin! Seni gereği gibi zikredemedik, ey bütün mahlûkatın Kendisini her an zikrettiği Mezkûr!
98. Sen bütün noksan ve çirkin sıfatlardan münezzehsin! Sana lâyık şükrü yapamadık, ey bütün mahlûkatın Kendisine şükrettiği Meşkûr!
99. Allah’ım, bize verdiğin nimetlerin şükrünü eda etmeyi nasip eyle! Şüphesiz Sen öyle Allah’sın ki, kudretinin sıfatları, yarattığın varlıkların sıfatlarından yücedir. Sen insanı yaratırken, buna şâhit olan başka bir ilâh yoktu. Ruhları yaratırken, Seni engelleyecek hiçbir ortağın yoktu.

100. Allah’ım ağlamayan gözden, korkmayan kalpten, huşû duymayan gönülden, kabul edilmeyen duâdan, fayda vermeyen ilimden, dinlenilmeyen sözden, doymayan nefisten, küçük de olsa yardım etmeyi sevmemekten Sana sığınırım.
101. Allah’ım, bize Kur’ân’ın sırlarını anlamayı nasip eyle. Bizi nurlandır. Bizi lütuf deryâsına daldır. Üzerimize en güzel mârifetleri yağdır.
102. Ey Nurların Nûru! Ey varlıkları, nazik ve lâtif güzelliklerle yaratıp onlara lütufta bulunan ve ilmi bütün varlıkların inceliklerine nüfuz eden Lâtîf! Ey ayıp ve kusurları örten ve çirkinlikleri perdeler altında saklayan Settâr! Peygamberlerin kandili, evliyâların yıldızı, hâlis ve seçkin kullarının ay ve güneşi, cin ve insanların aydınlatıcısı, doğu ve batının ışığı olan Efendimiz Muhammed’e salât ve rahmet eylemeni; vücudumuzu irfan semâsına yükseltmeni, amellerimizi ve imanımızı ihsan makamında sâbit tutmanı (daima Seni görür gibi Sana ibadet etmemizi) niyaz ediyoruz.
103. Ey sonsuz mükemmel sıfatların sahibi ve noksan sıfat-lardan münezzeh olan Allah! Ey sonsuz nuruyla bütün kâinatı nurlandıran ve isimlerinin tecellisiyle her şeyi aydınlatan Nûr! Ey ezelden ebede kadar bütün varlıkları rahmetiyle, kudretiyle, ilmiyle, iradesiyle ve hülâsa bütün sıfât ve isimleriyle sonsuz tecellileri içine alan Vâsi’! Ey bütün günahları bağışlayan Gafûr! Ey gökleri Kendi kudretiyle bina eden! Ey kupkuru yeri kudretiyle döşeyen! Ey yüksek dağları Kendi hikmetiyle sağlam bir şekilde diken! Ey Ay ve Güneşe Kendi ihsanıyla ışık verdiren Allah’ım!

104. Ay ve güneşe ışık saçt›ran ve gökleri şimşeklerle parlatan ismin hürmetine Senden koruyucu bir kalkan ve ışığı gözleri kapıp alıverecek bir nur istiyorum.
105. “Allah geceyi ve gündüzü birbirine çevirir, Şüphesiz ki bunda gören gözler için bir ibret vard›r.”
106. Tâ sîn mîm. Çalgı âletlerinden, yalandan, haramdan, hilekârlıktan, cehaletten, kötülerin tuzaklarından, gece ve gündüzün kötü olaylarından, cin ve insanların şerrinden yüce ve büyük olan Allah’a sığınırım.
107. Ey bütün varlıkların hallerinden hareketlerine kadar her şeyini kaydedip koruyan ve varlıkların asıllarını ve nesillerini tohumlarda ve çekirdeklerde muhafaza eden ve insanların ve cinlerin bütün amellerini dikkatle kaydedip koruyan ve bütün varlıkları her türlü kötülük ve tehlikelere karşı muhafaza eden Hafîz, bizi muhafaza eyle!
Ey bütün varlıkların ihtiyaçlarını karşılayan ve Kendisine imanla bağlananların tek dostu ve koruyucusu olan Velî! Ey en büyük hâkim olan Vâli! Ey her şeyden ve insanın düşünebildiği bütün mertebelerden daha yüce olan Alî! Ey bütün varlıklardan sonsuz derecede üstün ve yüce olan Âlî!
Ey Kendisinden başka hiçbir ilâh bulunmayan ve Kendisinin nasıl bir varlık olduğunu Kendinden başka hiç kimse bilemeyen! Ey bütün kemal sıfatların sahibi ve noksan sıfatlardan münezzeh olan Allah! Ey varlıklara hayat verip canlandıran, Kendi hayatı ise zâtî, ezelî ve ebedî olan Hay! Bütün varlıkları düzenli bir şekilde ayakta tutan; fakat Kendi varlığı hiçbir varlığa bağlı olmayan Kayyûm!
Ey varlığında hiçbir şüphe bulunmayan ve varlıkların dayandıkları hakikat, Zâtının sıfât, isim ve fiillerinin tecellisi olan Hak! Ey bütün kâinat bütün halleriyle yüce zâtının bir olduğuna işaret ve şehadet eden Vâhid! Ey her bir şeye hususî olarak sıfatlarıyla ve birçok isimleriyle tecelli eden ve birliğinin delilleri her bir varlıkta açıkça görünen Ehad! Ey kâinattaki her şey Kendisine muhtaç olduğu halde, Kendisi hiçbir şeye asla muhtaç olmayan Samed! Ey her varlığa tükenmez rahmet hediyelerinden lâyık olduğu ihsanı veren Vehhâb!

Ey bütün canlıları çekirdek ve damlalardan çeşitli şekil ve suretlerde açıp geliştiren ve gayb âlemlerini ve fetih kapılarını açan Fettâh! Ey cansız varlıklara can veren, ölüleri dirilten ve bütün canlılara doğrudan doğruya kudretiyle hayat veren Muhyî! Ey ölümü yaratan Mümît!
Ey en küçük varlıktan en büyüğüne kadar her şeyi tam bir itaatle emrine boyun eğdiren ve Kendine itaat etmeyen insanlara ve cinlere belâ, âfet ve çeşitli azaplar vererek izzetini ve adaletini gösteren Kahhâr! Ey inançsızların Kendisi hakkında söyledikleri her türlü kötü ve çirkin şeylerden ve her türlü noksan ve kusurlar-dan pak ve temiz olan ve kullarının gönlüne güven veren Selâm!
108. “Cennette kullarına çok özel ihsanlarda bulunan o Rahîm olan Rablerinden onlara selâm vardır.” (Yasin: 58)
109. “Onlara karşı Allah sana yeter, O her şeyi hakkıyla
işiten ve her şeyi hakkıyla bilendir.” (Bakara: 127)
110. “O Allah ki, Ondan başka hiçbir ilâh yoktur. Görünmeyen ve görünen âlemleri O hakkıyla bilir. O Rahmân’dır, rahmeti bütün varlıkları kuşatır ve bu dünyada iyi kötü, dost düşman ayırt etmeden yaratıklarına rızıklarını yetiştirir. Rahîm’dir, rahmeti her şeyi kuşatmakla birlikte imanlı kullarına hususî ihsan ve şefkatte bulunur.” (Haşir: 22)
111. O Allah ki, Ondan başka hiçbir ilâh yoktur. O Meliktir: Bütün kâinatın mülkü Onundur, kâinatta görünen her türlü fiil, hal, şe’n ve tasarrufun sahibidir.
O Kuddüs’tür: Hiçbir şekilde hiçbir noksanı yoktur ve kâinatta görünen bütün kusurlar asla Kendisinde bulunmaz, sapıtmışların söyledikleri batıl düşüncelerden sonsuz derece yücedir. Her şeyi kirlerden arındırır. Her bir varlık tesbihatlarıyla kudsî isimlerini her tarafta ilân ederler.
O Selâm’dır: İnançsızların Kendisi hakkında söyledikleri her türlü kötü ve çirkin şeylerden ve her türlü noksan ve kusurlardan pak ve temizdir ve her türlü kötülüklerden selâmet ve korunma Ondan gelir.
O Mü’min’dir: Her türlü korkudan emniyet Ondandır. O Müheymin’dir: Bütün varlıkları bütün hal ve hareketleriyle kuşatır ve onları gözetip korur. O Azîz’dir: Aciz olmaktan ve kusurdan münezzehtir ve kâinatta hiç kimseyi haddinden tecavüz ettirmeden emrine boyun eğdirir.
O Cebbâr’dır: Küçük büyük hiçbir varlık kudretinin dışına çıkamaz. Sonsuz yüce kudretiyle ezelden ebede kadar bütün varlıkları bütün boyutlarıyla içten ve dıştan kuşatmıştır.
O Mütekebbir’dir: Varlıkların bütün sıfatlarından sonsuz derece yücedir ve koca kâinatı muhteşem bir saray gibi yaratıp bin bir isminin ince nakışlarıyla süsleyerek Kendisinin sonsuz büyüklüğünü gösterir.
O Hâlık’tır: Her şeyi en mükemmel şekilde yaratır ve ih-tiyaçlarını da yaratıp onlara yetiştirir. O Bârî’dir: Her şeyi yok-tan var eder.

O Musavvir’dir: Her varlığa münasip şekil ve suretler giydirir. O Gaffâr’dır: Kullarının günahlarını çokça bağışlar.
O Mübdi’dir: Her şeyi hiçten yaratır ve hikmeti gerektirirse gizli şeyleri açığa çıkarır. O Muîd’dir: Varlıkları ölümünden sonra yeniden diriltip inşa eder. O Berr’dir: İkram ve ihsanı her türlü tarifin sonsuz derece üstündedir.
O Muhsî’dir: Her şeyin ölçü ve sayısını bilir. O Rezzak’tır: Bütün varlıkların ayrı ayrı rızıklarını vakti vaktine verir ve onları rızıksız bırakmaz. O Kàbıd’dır: Bütün varlıkları bütün halleriyle emir ve idaresi altında tutar ve bütün darlık, sıkıntı, tutukluk gibi haller hikmet ve iradesinin eseridir.
O Bâsıt’tır: Varlıklarda her türlü genişlik, artma ve çoğalma ve bütün ferahlamalar yalnız Onun rahmet ve iradesiyle meydana gelir. O Hâfid’dir: Haddini bilmeyen insana haddini bildirir ve dilediğini alçaltır. O Râfi’dir: Her şey Kendisinin yüceltmesiyle
yücelir ve dilediklerinin mertebelerini yükseltir. O Muizz’dir: İzzet ve üstünlük yalnız Kendi kudret elinde bulunur ve dilediğini izzetle şereflendirir.
O Müzill’dir: Dilediğini zelil kılıp alçaltır. O Mukît’tir: Bütün varlıkları görüp gözetir ve rızıklandırır, onları besler ve amellerini de muhafaza eder. O Sâdık’tır: Kâinatta cereyan eden bütün işler, olaylar ve bütün varlıklar Onun doğru ve sâdık olduğuna birer delil ve şahittir ve Onun her işi ve her sözü doğru; yalandan ve hileden sonsuz derece uzaktır.O Bâkî’dir: Bütün isimleri, sıfatları ve zâtı ebedîdir ve asla yok olması mümkün değildir. O Raûf’tur: Her bir canlıya hususî şefkat ve ihsanda bulunur ve onlar üzerinde iltifatının inceliklerini gösterir.
O Nâfî’dir: Her faydalı ve hayırlı şeyi bizzat Kendi irade ve kudretiyle yaratır ve onu dilediğine nasip eder. O Dârr’dır: Her türlü zarar bizzat elindedir ve onu dilediğine dokundurur.
O Mühlik’tir: İsyana sapmış zâlimleri çeşitli belâ ve âfetlerle helâk eder ve onları dünya ve ahirette cezalandırır. O Mukad-dim’dir: Dilediğini mevki ve makam, yer ve zaman gibi çeşitli yönlerden öne geçirir. O Muahhir’dir: Dilediğini geri bırakır.
O Afüv’dür: Günahları silmeyi ve affetmeyi çok sever. O Ganî’dir: Hiçbir varlığa ve hiçbir şeye muhtaç değildir; servet ve zenginliğinin sınırı yoktur. O Muğnî’dir: Dilediği varlığı maddî ve manevî zenginliklere mazhar kılar.
O Müntakîm’dir: Düşmanlarından intikam alır, mazlumun hakkını zâlimde bırakmaz. O Tevvâb’tır: Kullarının tevbesini çokça kabul eder. O Semî’dir: Her şeyi, gizli açık bütün sesleri ve yapılan bütün duaları işitir.
O Alîm’dir: Gizli açık, küçük büyük her şeyi hakkıyla bilir ve ilmi, ezelden ebede her şeyi kuşatır. O Basîr’dir: Gizli ve açık her şeyi bütün incelikleriyle görür ve varlıklara da görme duyusunu ve basîreti ihsan eder.
112. “Allah bize yeter, O ne güzel Vekîl’dir.” (Âl-i İmran:173) “Ne güzel dost ve ne güzel yardımcıdır. (Enfal: 40) “Bizi bağış-lamanı diliyoruz, ey Rabbimiz, dönüş yalnız Sanadır.” (Bakara:285)

113. Ey fenâsı, son bulması mümkün olmayan, kâinat yokken var olan ve kâinat yok olsa da dâima var olacak olan ve her bir varlığın, varlığını devam ettirmesi Kendisine bağlı olan Dâim! Ey zeval bulması, yok olması imkânsız olan, bütün varlıkları ayak-ta tutan, Kendi varlığı ise hiçbir varlığa bağlı olmayan Kàim! Ey asla yardımcısı olmadan bütün varlıkları gayet intizam ve nizam içinde idare eden ve hayatlarını devam ettirebilmeleri için her varlığın her türlü tedbirini yapan Müdebbir! Bizim, anne ve baba-mızın, bütün Nur talebelerinin, erkek ve kadın bütün mü’minlerin,
hepimizin üzerindeki her türlü zorluğu kolaylaştır.
114. Allah’ım, Senin verdiğini engelleyecek, vermediğini vere-cek, yaptığını iptal edecek, hükmettiğini değiştirecek bir kimse yoktur. Senin rızan dairesinde olmayan gayret ve bahtiyarlık hiç kimseye fayda vermez.
115. Her şeyden ve insanın düşünebildiği bütün mertebelerden daha yüce olan Alî; zerreden Arşa kadar her şeyi büyüklüğüyle kuşatan Azîm; varlıkların bütün amellerini kaydedip muhasebelerini bir anda gören ve onların her türlü ihtiyaçlarını görüp gözeten Hasîp; hüküm ve kaza sahibi olan ve haklıyı haksızdan ayıran Ha-kem; kâinatı ince hesaplarla yaratan, her varlığı yaşadığı şartlara uygun olarak donatıp bütün ihtiyaçlarını adaletle veren ve başka-larının hukukuna tecavüz eden varlıkları cezalandırıp iyilik yapanları da mükâfatlandıran Adl; kullarını her an gözetip kontrol eden Rakîb; son derecede yüce olan Bâzih; azamet ve heybet sahibi olan Şâmih; bütün dua ve isteklere cevap veren Mucîb; hiçbir varlı-ğa ve hiçbir şeye muhtaç olmayan, servet ve zenginliğinin sınırı bulunmayan Ganî; varlıkları ezelî takdirine göre hikmetle gayelerine sevk eden ve onların idare ve tedbirlerini en mükemmel şekilde gören Reşîd; günahkârlara ve âsilere cezâ vermekte acele etmeyen ve sabır gücünü de kullarına ihsan eden Sabûr; haşmetine lâyık sıfatları olan ve bütün varlıklarda ve türlerde bir ve yüce olduğunu gösterdiği halde Kendi zâtı his ve duyularla idrak olunamayan Celîl; kâinatı ve içindeki her bir varlığı hiçten ve benzersiz bir şekil-de yaratıp bin bir isminin tecellileriyle süsleyen Bedî’; bütün nurlar Kendi nurunun zayıf bir gölgesi olan, her bir nur ve nurlu varlıklar Kendisinden feyiz alan, nurlara ve nurlu varlıklara maddî ve manevî şekiller veren, nurları yaratan, miktarlarını takdir eden, nurları ve nurlu varlıkları sevk ve idare eden ve kontrol altında tutan, her nurdan önce var olan, her nurdan sonra bâkî kalacak olan, nuru bütün nurlardan üstün olan ve nuruyla bütün kâinata hükmeden, hiçbir nur Kendi nurunun misli, misali ve benzeri olmayan Nûr; adâletle iş gören Muksıt; en büyük varlıktaki hikmet ve sanat numunelerini en küçük varlıkta topladığı gibi haşir meydanında da bütün insanları ve cinleri bir anda toplayacak her nevi mükem-melliğin sahibi olan Câmi’; kâinatı rahmetinin hediyeleriyle dolduran ve istediğine istediği şeyi veren Mu’tî; dilediğine de maddî ve mane-vî ihsanlarda bulunmayan ve varlıkları, hadlerini aşıp diğer varlıklara zarar vermekten alıkoyan Mâni’ Rabbim, bütün kusurlardan, noksan sıfatlardan, aczden ve ortaktan münezzehtir.

116. Kendisine tevekkül edenlere işlerinde başarı ihsan eden, isteklerine cevap veren ve bütün dertlerini gideren Vekîl; ezelden ebede kadar bütün varlıkları görüp gözeten ve varlığına, birliğine, elçilerinin ve kitaplarının doğruluğuna bizzat Kendisi şehadet eden Şehîd Allah’tan başka hiçbir ilâh yoktur. Kuvvetine hiçbir engel bulunmayan ve bütün varlıkları emrine tam bir itaatle boyun eğdiren Metîn, her şeyden yüce, şeref ve hâkimiyeti her şeyden sonsuz derece üstün Mecîd Allah’tan başka hiçbir ilâh yoktur. Bütün kâinat bütün halleriyle yüce zâtının bir olduğuna işaret ve şehadet eden Vâhid; en büyük hâkim olan Vâlî Allah’tan başka ilâh yoktur. Şan ve şerefin sonsuz mertebesinde bulunan Mâcid; her şeyden ve insanın düşünebildiği bütün mertebelerden daha yüce Müteâlî Allah’tan başka ilâh yoktur.
117. Âhiret hazırlığımız ve oradaki azığımız şu sözlerdir: Her türlü kötü hal ve tehlike için “Lâ ilâhe illallah” (Allah’tan başka ilâh yoktur), her türlü bolluk ve bereket için “Elhamdülillâh” (hamd, Allah’a mahsustur), her türlü genişlik için “Eşşükrü lillâh” (şükür, Allah’a mahsustur), her türlü hayret verici şey için “Sübhânellah” (Allah, kusur, eksik ve aczden münezzehtir), her türlü darlık için “Hasbiyallah” (Allah, bana yeter), her günah için “Estağfirullah” (Allah’ım affını isterim), her üzüntü için “Mâşaallah”, (Allah böyle diledi), her İlâhî takdir için “Tevvekkeltü alellah” (Allah’a tevekkül ettim), her musibet için “innâ lillâh”(Biz Allah’ın kuluyuz), her ibâdet ve günah için “lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh” (ibadetleri yapmak ve günahlardan kaçınmak ancak Allah’ın kudretiyle yardım etmesiyle mümkündür) ve her türlü keder için de “isteantü billâh” (Allah’tan yardım isterim).
118. Allah’ım, Seni, meleklerini, Arşını taşıyan meleklerini, peygamberlerini ve bütün yarattığın varlıkları şahit tutarak sabahladık ki: Sen bütün kemâl sıfatların sahibi ve her türlü noksan ve çirkin sıfatlardan münezzeh ve uzak olan Allah’sın, Senden başka hiçbir ilâh yoktur. Teksin, ortağın yoktur. Muhammed (a.s.m.) Senin ku-lun ve resûlündür. Varlık âlemine çıktığımız andan itibaren yaratılış gayemize ulaşıncaya kadar her türlü olumsuz hal, tavır ve tehlike-lerden bizi kurtaracak ve koruyacak kudret; ve bütün istek ve arzularımıza kavuşturacak kuvvet, ancak yüceler yücesi büyük olan Allah’ın kudret ve kuvvetidir.

119. Ey dünyada mü’min-kâfir ayırt etmeden çeşitli ihsanlarda bulunarak rahmetinin herkesi ve her varlığı kuşattığını gösteren Rahmân; ahirette ise mü’min kullarına çok özel şefkat ve ihsanları olan Rahîm, günahlarımızı affet. Bizi bağışla. Bize merhamet et. Bizim dostumuz ve yardımcımız Sensin. Sen merhamet edenlerin en hayırlısısın.
120. Maddî ve manevî hastalıklara şifa veren Allah’ın adıyla, O bütün kemal sıfatların sahibi ve noksan sıfatlardan münezzeh olan Allah’tır. İsimlerinin tecellileri varlıkların her türlü ihtiyaçlarına yeten Kâfi Allah’ın adıyla. O bütün kemal sıfatların sahibi ve noksan sıfatlardan münezzeh olan Allah’tır. Maddî ve manevî dertleri giderip afiyet ve sağlık veren Allah’ın adıyla. O bütün kemal sıfatların sahibi ve noksan sıfatlardan münezzeh olan Allah’tır. İsmiyle hareket eden kimseye ne yerde, ne de gökte hiçbir şeyin zarar veremediği Allah’ın adıyla. O her şeyi hakkıyla işiten ve bilendir.
121. Ey cansız varlıklara can veren, ölüleri dirilten ve bütün canlılara doğrudan doğruya kudretiyle hayat veren Muhyî! Bize dünya ve âhiret diyarında sıhhat ve âfiyet içinde geçen güzel bir hayat ver. Hiç şüphesiz Senin her şeye gücün yeter.
122. “Bütün varlıkların hallerinden hareketlerine kadar her şeyini kaydedip en iyi muhafaza eden ve onları her türlü kötülüğe ve tehlikeye karşı en iyi koruyan Allah’tır. Rahmeti bütün kâinatı kaplayan ve varlıkların birbirine karşı gösterdikleri bütün merhametler, şefkatler Kendisinin sonsuz rahmetinden gelen, merhametlilerin en merhametlisi Odur.” (Yusuf: 64)
123. “Allah, onları (kâfirleri) arkalarından kuşatır. Yalanladıkları Kitap ise, şerefli, pek yüce bir Kur’ân’dır. O Levh-i Mahfuzda ko-runmuştur.” (Büruc: 20-22)
124. “Namazlara ve bilhassa orta namaz olan ikindi namazına devam edin. Ve Allah için namaza durup kıyamda bulunun.” (Bakara:238)
125. “Hiçbir kimse yoktur ki, üzerinde bir gözetleyici olmasın.” (Tarık: 4) Ne güzel koruyucudur Allah! Ey bütün varlıkların hallerinden hareketlerine kadar her şeyini kaydedip muhafaza eden ve onları her türlü kötülüğe ve tehlikeye karşı koruyan Hâfız, bizleri her türlü şer ve zarardan koru.
128. “Onlar sabredenlerdir, îmanlarında sâdık olan ve her hallerinde doğruluğu muhâfaza edenlerdir, her türlü şart altında Allah’ın emrine uyanlardır, mallarından Allah rızâsı için bağışta bulunanlardır, seher vaktinde istiğfar edip Allah’tan af ve mağfiret dileyenlerdir.”
129. “Bütün kâinatı adâletle tedbir ve idâre etmekte olan Allah, Ondan başka ibâdete lâyık hiçbir ilâh bulunmadığını apaçık delillerle bildirdi. Buna melekler ve ilim sahipleri de şâhitlik ettiler. Ondan başka hiçbir ilâh yoktur; Onun kudreti her şeye galiptir ve Onun her işi hikmet iledir.”
130. “Şüphesiz ki, Allah katında makbul olan din, İslâm dinidir.” (Âl-i İmran: 16-19)

126. Sonra Allah, bu kederin ardından size bir emniyet, bir uyku verdi de, içinizden ihlâs ile îman etmiş olanları o uyku sarıverdi. Münâfık topluluk ise kendi canlarının kaygısına düşmüş, Allah hakkında câhiliyet kafasıyla birtakım zanlarda bulu-nuyorlar, Allah’ın, Resulüne yardım etmeyeceğini sanıyorlardı. Onlar, “Emir ve idârede bizim de hissemiz olacak mı?” diyorlar. Sen de ki: “Emir bütünüyle Allah’ındır; her türlü tedbir ve idâre Ona aittir.” Onlar sana açıkça söyleyemediklerini gönüllerinde gizliyorlar. Aralarında diyorlar ki: “Eğer emirde bizim de payımız olsaydı, buralara gelip öldürülmezdik.” Sen de ki: “Siz harbe çıkmayıp da evlerinizde otursaydınız, üzerlerine ölüm yazılmış olanlar yine evlerinden çıkacak ve düşüp öldükleri yere varacak-lardı. Allah gönüllerinizdekini imtihan etmek ve kalbinizdeki îman ve ihlâsı şüphe ve günahlardan temizlemek için size bu musîbeti verdi. Allah gönüllerde saklı olanı hakkıyla bilir.” (Âl-i İmran: 154)
127. “O takva sahipleri, ‘Ey Rabbimiz! Biz hiç şüphesiz iman ettik. Sen de bizim günahlarımızı bağışla ve bizi Cehennem ateşinin azabından koru’ diye niyaz ederler.”
128. “Onlar sabredenlerdir, îmanlarında sâdık olan ve her hallerinde doğruluğu muhâfaza edenlerdir, her türlü şart altında Allah’ın emrine uyanlardır, mallarından Allah rızâsı için bağışta bulunanlardır, seher vaktinde istiğfar edip Allah’tan af ve mağfiret dileyenlerdir.”
129. “Bütün kâinatı adâletle tedbir ve idâre etmekte olan Allah, Ondan başka ibâdete lâyık hiçbir ilâh bulunmadığını apaçık delillerle bildirdi. Buna melekler ve ilim sahipleri de şâhitlik ettiler. Ondan başka hiçbir ilâh yoktur; Onun kudreti her şeye galiptir ve Onun her işi hikmet iledir.”
130. “Şüphesiz ki, Allah katında makbul olan din, İslâm dinidir.” (Âl-i İmran: 16-19)

131. “Akşama erdiğinizde ve sabaha kavuştuğunuzda Allah’ı tesbih edin.”
132. “Göklerde ve yerde olanların hamd ve senâsı Ona mahsustur. Gündüzün sonuna doğru ve öğle vaktine erişince de Allah’ı tesbih edip namaz kılın.”
133. “Ölüden diriyi, diriden ölüyü o çıkarır. Ölümünden sonra yeryüzünü O diriltir. Siz de kabirlerinizden böyle çıkarı-lacaksınız.” (Rum: 17-19)
134. “Benim de, sizin de Rabbimiz olan Allah’a tevekkül ettim. Hiçbir canlı yoktur ki, Allah onun alnından tutup kudretine boyun eğdirmiş olmasın. Şüphesiz ki benim Rabbim hak ve adâlet üzeredir.” (Hûd: 56)
135. “O bize yollarımızı dosdoğru gösterdiği halde, bize ne oluyor ki, Ona tevekkül etmeyelim? Bize yaptığınız ezâlara karşı sabredeceğiz. Tevekkül etmek isteyenler Allah’a güvensinler.” (İbrahim: 12)
136. “De ki: Allah’ın bizim için yazdığından başkası başımıza gelmez. Bizim dostumuz ve gözeticimiz Odur. Öyleyse mü’minler yalnız Allah’a tevekkül etsinler.” (Tevbe: 51)
137. “Allah sana bir zarar dokunduracak olsa, Ondan başka onu kaldırabilecek yoktur. Allah senin için bir hayır murat edecek olsa, Onun lûtfunu geri çevirecek kimse de yoktur. O, lûtfunu kullarından dilediğine nasip eder. Çok bağışlayıcı ve çok merhamet edici olan da ancak Odur.” (Hûd: 107)
138. “Yeryüzünde hareket eden hiçbir canlı yoktur ki, onun rızkını vermek Allah’a âit olmasın. Allah onların rahimlerdeki yerini de bilir, yaşayıp öleceği yeri de. Bunların hepsi apaçık bir kitapta yazılmıştır.” (Hûd: 6)
139. “Yeryüzünde yürüyen ve kendi rızkını yüklenemeyen nice canlının ve sizin rızkınızı Allah verir. O her şeyi hakkıyla işiten, her şeyi hakkıyla bilendir.” (Ankebut: 60)

140. “Allah insanlara rahmetinden bir şey nasip etse, Ona mâni olabilecek hiçbir kuvvet yoktur. Allah’ın vermediğini de Ondan başka verebilecek yoktur. O Azîzdir, kudreti her şeye gâliptir ve Hakîmdir, her işi hikmet iledir.” (Fâtır: 2)
141. Onlara “Gökleri ve yeri kim yarattı?” diye sorsan, elbette “Allah” diyecekler. De ki: Söyleyin bana, eğer Allah bana bir zarar vermeyi istese, sizin Allah’ı bırakıp da taptıklarınız o zararı giderebilir mi? Yahut Allah, benim hakkımda bir rahmet dilese, onlar Allah’ın rahmetine mâni olabilir mi? De ki: Allah bana yeter. Tevekkül edenler, yalnız Ona güvenirler. (Zümer: 38)
142. “Allah size bu yardımı, ancak sizin için bir müjde olsun ve kalbiniz tatmin olup rahat etsin diye yapmıştır. Nusret ve zafer ise ancak izzet ve hikmet sahibi olan Allah katındadır.” (Âl-i İmran: 126)
143. Kâf hâ yâ ayn sâd. Hâ mîm ayn sîn kâf. Bizi koru, bize merhamet et. O, bütün kemal sıfatların sahibi, noksan ve çirkin sıfatlardan münezzeh olan Allah; dilediği her şeyi yapmaya gücü yeten ve hiçbir şey Kendisine ağır gelmeyen Kàdir; kuvveti her şeye mutlak hâkim olan ve hiçbir gücün, Onun gücüne karşı çıkamadığı Kàhir; her şeyin dış yüzlerini çeşitli cihazlarla ve ince nakışlarla süsleyerek fevkalâde mükemmel ve güzel yaratan ve bütün varlıklarda ilim, irade, kudret, rahmet gibi sıfatlarının ve varlık ve birliğinin işaretleri açıkça görünen Zâhir; bütün varlıkların iç yüzlerini ve bilhassa canlıların içlerini mükemmel bir fabrikanın harika makineleri gibi yaratıp işleten ve bununla da isim ve sıfatlarının her türlü noksandan uzak olduğunu ve her şeyin iç yüzünü bildiğini gösteren Bâtın; varlıkları yoktan var ederek, onları yaratılış gayelerine uygun cihazlarla ve kabiliyetlerle donatan Fâtır; varlıkları, nazik ve lâtif güzelliklerle yaratan ve ilmi her şeyin inceliklerine nüfuz eden Lâtîf; bütün varlıkların küçük büyük, gizli açık her hâlinden her an haberdâr olan Habîr’dir.
144. “Onun sözü haktır. Sur’a üflendiği gün de hâkimiyet Onundur.

O görünmeyeni de bilir, görüneni de. O Hakîm’dir, her şeyi hikmetle yapar. Habîr’dir, bütün varlıkların küçük büyük, gizli açık her hâlinden her an haberdârdır.” (En’âm: 73)
145. Ey eserlerinde sonsuz rahmetin en lâtif cilvelerini gösteren sınırsız şefkat sahibi Hannân! Ey bitmez tükenmez ikramlarıyla ve nimetleriyle, varlıkları terbiye edip besleyen Mennân! Ey gökleri ve yeri hiçten ve benzersiz bir şekilde yaratıp bin bir isminin tecellileriyle süsleyen Bedî’! Ey varlıklara hayat verip canlandıran, Kendi hayatı ise zâtî, ezelî ve ebedî olan Hay! Ey varlığıyla bütün varlıkları düzenli bir şekilde ayakta tutan, fakat kendi varlığı hiçbir varlığa bağlı olmayan Kayyûm! Ey celâl ve ikram sahibi!
146. Senden ulûhiyetinin büyüklüğü hürmetine, tabiatımızı beşerî olan tabiattan çıkararak, ruhlarımızı yüce meleklerinin seviyesine yükseltmeni istiyoruz.
147. Ey bütün hâl ve durumları değiştirerek halden hâle çeviren Muhavvil, hâlimizi en güzel hâle çevir.
148. Sana hamd ederek ey Allah’ım, seni her türlü noksan ve çirkin sıfatlardan tenzih ediyorum; Senden başka hiçbir ilâh olmadığına şehâdet ediyorum; Senden af diliyor ve Sana tevbe ediyorum.
149. Allah’ım, nuru varlıklardan önce var olan ve dünyaya teşrifleri âlemlere rahmet olan Efendimiz Muhammed’e, geçmiş ve gelecek varlıklar adedince ve bu varlıklardan Cenneti kazanmış ve Cehennemi hak etmiş olanları sayısınca salât eyle! Öyle bir salât ki, bütün sayıları içine alan ve bütün sınırları kaplayan, sınırsız, sonsuz, uçsuz bucaksız ve kesintisiz bir salât olsun.
Senin salâtınla beraber bu salâtın aynısı, yine onun ve onun neslinin, ashâbının ve âile efradının üzerine olsun, ey merhamet edenlerin en merhametlisi.

150. “Senin izzet sahibi Rabbin, onların isnat ettikleri ve yakıştırdıkları sıfatlardan münezzehtir. Gönderilen bütün peygamberlere selâm olsun! Ezelden ebede her türlü hamd ve övgü, şükür ve minnet, âlemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur.” (Saffât: 180-182)
151. Ey Allah’ım, Ey Rabbimiz, dua ve ibadetlerimizi kabul eyle! Şüphesiz Sen Semî’sin, her şeyi hakkıyla işitirsin; Alîm’sin, her şeyi hakkıyla bilirsin. Allah’ım, bize her türlü hayrı ver, her türlü şerden de koru.
152. Ey Allah’ım, kalplerin tabibi ve ilâcı, bedenlerin âfiyeti ve şifâsı, gözlerin nûru ve ziyası olan Efendimiz Muhammed’e, onun âl ve Ashâbına, salât ve selâm eyle! Ezelden ebede her türlü hamd ve övgü, şükür ve minnet, âlemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur. Salât ve selâm Peygamberimiz Muhammed’e (a.s.m.) ve onun bütün âl ve Ashâbına olsun!
153. Allah’ım! Kur’ân-ı Kerîmin ve Resul-ü Ekremin hürme-tine, bütün enbiya ve resullerin hürmetine, Evrâd-ı Kudsiye ve içindeki bütün hakikatler hürmetine, ey ihtiyaçları karşılayan ve ey belâ ve musîbetleri yok eden, belâ ve musîbetlerimizi yok et. Bizi, Üstadımızı, anne ve babamızı ve Nur Talebelerini hüsn-ü hâtimeyle rızıklandır (Hepimize dünyadan imânla ve Kur’ân’la ayrılmayı nasip eyle). Âmin, âmin, âmin.
154. Allah, Efendimiz Muhammed’e, onun nesline ve Ashâ-bına, pek çok salât ve selâm eylesin!

__________________
öLürüm yoLuna öLürümde yine boyun eğmem, yakarım dünyayı uğruna ama sana eğiLmem.. öyLe sInIrsIz öyLe Derin öyLe Çok Severim ki KORKARSIN!! Kuruyup çöLe dönsemde Pare Pare oLsamda YENiLMEM!!..
Alıntı ile Cevapla
 

1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147