Cenaze ve Kabir
Bilesin ki, cenazeler basiret sahibleri için ibrettir. Cenaze uyarici ve hatirlaticidir.
Fakat bu uyaricilik ve hatirlaticilik gafiller için degildir. Çünki cenazeleri görmek
gafillerin sadece gönül katiligini artirir. Cünki onlar her zaman baskalarinin
cenazelerine bakacaklarini sanirlar ve kaçinilmaz olarak bir gün kendi
cenazelerinin de eller üstünce tasinacagini hesab etmezler. Yahud da
cenazelerinin tasinmasini yakin görmezler ve o anda cenazeleri tasinanlarin da
öyle düsündüklerini, fakat hesaplarinin yanlis çiktigini ve sürelerinin cok erken
doldugunu gözönünde tutmazlar.
Kendini bilen kimse, cenazeye, tabuta kendisi konmus gibi bakmalidir. Cünki çok
geçmeden, belki ertesi ve belki iki gün sonra tabuta girebilir.
Rivayet edildigine göre. Ebû Hureyre bir cenaze görünce:
«Ugurlar olsun. Biz de pesinizdeyiz» derdi.
Mekhul-ud Dimiskî bir cenaze gördügü zaman:
«önce siz geçiniz, biz arkanizdayiz. Bir yanda manâli bir nasihat, öbür yanda kisa
ömürlü bir gaflet. Biri gidiyor, ötekinin ise akli basinda degil. derdi.
Üseyd Ibni-Hudeyr buyurur ki;
«Her cenaze gördügümde Içimden sâdece gerçeklesen hâdise mâhiyetinin ne
oldugu ile nereye varilacak oldugunu düsünürüm.»
Kardesi ölen Mâlik Ibni Dinar
Cenaze töreninde göz yasi dökerken «Nereye varacagimi bilmeden yüzüm
gülemez. Yasadikça da bunu ögrenemem» diyordu.
Â'mes buyurur ki:
«Cenaze törenlerine katildigimizda hepimiz yasli oldugumuz için hangimizin
hangimizi teselli edecegini bilemezdik.»
Sâbit-ül Bünânî buyuruyor ki:
"Cenaze törenlerine katildigimizda basi önde olarak aglamayan kimse
göremezdik."
Ilk müslümanlar ölümden böyle korkaraarda. Simdi ise cenazelerde çogunlugu,
gülen, eglenen ve sedece ölünün geriye ne miras biraktigi ve mirasinin nasil
bölüsülecegi konusunda konusan kalabaliklar görüyoruz. Günümüzün törenlerinde
ölünün yakinlari ve akrabalari sirf hangi yoldan giderek kalan mirastan pay
alacaklarini düsünmekte, hiç biri kendi cenaze töreni ile tabuta konunca Basina
neler gelecegi konusunda kafa yormammaktadir.
Bu gaafil hâlin, günah ve isyanlarla katilasan kalblerden baska bir sebebi yoktur.
Bu yüzden ulu Allah (C.C)´i, ahiret gününü ve önümüzdeki korkunç merhaleleri
unutarak bize faydasi oimayan seyier ile eglenir, oyalanir olduk.
Allâh (C.C)'dan bizi bu gafletten uyandirmasini dileriz. Cenaze törenine
katilaniardan beklenen en yerinde davranis, ölü için gözyasi dökmektir. Aslinda
isin içyüzünü idrâk etseler ölüye degil, kendilerine aglarlar.
Ibrahim-üz Zeyyad ölüye aciyanlari görünce onlara:
«Kendinize acisaniz size daha yararli olur. Çünki üç korkunç safhadan geçmis
bulunuyor. Birincisi ölüm meleginin yüzünü gördü. Ikincisi ölüm acisi tatti.
Üçüncüsü son nefesdeki endiseden kurtuldu.»
Ebû Amr Ibni Alâ der ki; «Bir gün ünlü sâir Cerir ile birlikte oturuyorduk. Kâtibine
siir yazdiriyordu. Bu sirada bir cenaze göründü. Cerir sustu. Sonra da «vallahi bu
cenazeler beni kocaltti.» dedi ve o anca su beyitleri insad etti;
«Cenazeler bize dogru gelirken ürküyoruz.
Onlar geçtikten sonra da eglenceye daliyoruz.
Üzerine kurt düsen bir koyun sürüsü gibiyiz.»
Kurt sürüden uzaklasir uzaklasmaz koyunlar yine otlamaya
dalarlar.»
Düsünceli olmak, ibret almak ve fikih kitablarindaki cenazenin sünnet ve
edeblerine uyarak alcak gönüllü bir edâ ile cenazenin arkasindan gitmeye
hazirlanmak, cenaze törenine katilmanin edeblerindendir. Yine kisinin ölü
hakkinda fâsik da olsa iyi düsünmesi ve görünüsü iyi olsa bile kendisi hakkinda
kötümser olmasi cenaze edeblerindendir. Cünki son nefesi verme âni tehlikedir,
nasil geçecegi bilinmez.
Nitekim Ömer Ibni Zerr'in günahkâr taninan bir komsusu ölür. Herkes cenazesine
katilmaktan kaçinir. Buna karsilik Ömer komsusunun cenazesine katilir ve
namazini kildirir. Ölü topraga verilince Ömer mezarin basina dikilir ve söyle der.
«Ey Ebû Filân. Allâh sana rahmet etsin. Ömrün boyunca Kelime-i Tevhid'den
ayrilmadin ve yüzünü secde ile toprakladin. Senin için «Günahkâr ve kusurlu»
diyorlar. Hangimiz günahsiz ve kusrsusuz ki.»
Söylendigine göre Basra kasabalarindan birinde günâha düskün biri bir gün ölür.
Karisi cenazesini tasimakta kendisine yardim edecek hiç kimse bulamaz. Cünki
günahkârligi ile tanindigindan hiç kimse cenazesine katilmaz. Kadin ölüyü iki
ücretli hamal ile musalla tasma tasir. Fakat hiç kimse namazini kilmak istemez.
Bunun üzerine kadin, topraga vermek üzere ölüyü sahraya tasitir. Yakinlardaki
dagda büyük bir zâhid barinirmis. Kadin onu karsisinda görür. Sanki cenazeyi
bekliyormus gibidir. Sonra da cenazenin namazini kilmaya hazirlanir.
Kasabanin her yanina «Zâhid falan kisinin cenaze namazini kilmak üzere dagdan
indi» diye haber yayilir. Bunun üzerine bütün kasaba halki da oraya toplanir ve
zahidin imamligi altinda cenaze namazini kilarlar. Halki, zahidin bu cenazenin
namazini kilmasina sasarlar. Bir soru üzerine davranisin sebebini söyle
açiklar:
Rüyamda bana «Falan yere in. Orada yaninda bir kadindan baska hiç kimsenin
bulunmadigi bir cenaze göreceksin. Onun namazini kil. Onun günahlari
afvedilmistir» diye bildirildi.
Bu sözleri duyan halkin saskinligi daha da artar. Bunun üzerin zâhid, ölünün esini
yanina çagirir. Ona kocasinin nasil bir hayat yasadigini ve ne gibi özellikleri
oldugunu sorar. Kadin «Herkesin bildigi gibi gününün çogu kismini meyhanede
içki içerek geçirirdi» diye cevap verir.
Zâhid kadina «Düsün bakalim, hiç bir iyi amelini biliyor musun» diye israr eder.
Kadin bu sefer su cevabi verir. «Evet, onun üç iyi huyunu hatirliyorum:
Birincisi sabahleyin ayilinca üstünü degistirir, abdest alir ve sabah namazini
cemâatle kilar. Sonra yine meyhaneye döner, içki içmeye baslardi.
Ikincisi evinde her zaman bir veya iki yetim barindirirdi. Onlara çocuklarindan da
daha iyi davranirdi. Onlarin üzerine çok titrerdi. Üçüncüsü gece ortasinda ayilir ve
gözyaslari arasinda «Yâ Rabb'i, bu murdar bedenimle hangi Cehennem kösesini
doldurmak istiyorsun» derdi.
Bunun üzerine zâhid ortadan kayboldu ve halkin adam hakkindaki saskinligi ve
kararsizligi da dagilmis oldu.
Dahhak söyle der; «Adamin biri Peygamber 'imize «Insanlarin en zahidi kimdir, ya
Rasûlellah » diye sorar. Peygamber imiz adama söyle cevap verir.
«Kabri ve çürümeyi hatirindan çikarmayan, dünya ziynetinin fazlasindan uzak
durup baki olani fâni olana tercih eden, yarini ömründen saymayan ve kendini
ölülerden biri sayan kimsedir.»
Evini mezarliga yakin seçen Hz. Ali'ye (K.V) «Niye mezarliga yakin oturuyorsun»
diye sorulunca söyle cevap verir; «Ben onlari en iyi ve en dogru komsu olarak
kabul ediyorum. Çünki konusmaktan kaçmiyor ve ahireti düsünüyorlar.»
Hz. Osman bir kabrin basina varinca sakali islanacak derecede aglardi. Kendisine
«Sen cenneti ve cehennemi aninca aglamiyorsun da kabrin basinda durunca niye
agliyorsun» diye sorarlar. Hz. Osman su cevâbi verir: Ben Peygamber imizin söyle
dedigini duydum:
«Kabir, ahiretin ilk konagidir, ölü bu safhadan kolay geçerse sonrasi daha kolay
olur. Fakat bu safha çetin geçtigi takdirde arkasi daha zor gelir.»
Söylendigine göre Amir Ibni As bir gün bir mezarligin yaninda atindan inerek iki
rek'at namaz kilar. Kendisine «Daha önce böyle yapmazdin, simdiki davranisinin
sebebi nedir» diye sorarlar. Bunun üzerine su cevabi verir. «Kabir halkini ve onlar
ile kabir arasinda neler geçtigini düsündüm de bu ikisi vesilesi ile Allah'a
yaklasmak istedim.»
Mücahid der ki;
«Ölü ile ilk önce kabri konusur ve der ki: «Ben böcek, yalnizlik, gariplik ve
karanlik yuvasiyim. Iste senin için hazirladiklarim bunlardir, sen benim için ne
hazirladin?»
Ebü Zerr buyurur ki;
"Size fakirlik gününü bildireyim mi? Kabre konuldugun gündür."
__________________
-Eğer duanız olmasa RABBİMİN katında ne ehemmiyetiniz var.
-Başınıza gelen her musibet kendi yapıp ettikleriniz yüzündendir;kaldı ki Allah birçoğunu da bağışlar.
|