Ariflerden biri der ki: «Ey insanlar! Amellerinizi düsünerek tasinarak isleyin. Hiç
bir zaman Allah korkusunu kalbinizden çikarmayin.
Uzak vadeli emeller ile oyalanarak ölümü unutmayin. Dünyaya sakin bel
baglamayin, çünki o gayet aldatici ve gaddardir, üstten bakarak gözünüzü boyar,
bos vaadler ile aklinizi basinizdan alir, süslenip puslenerek kendisine talib çeker.
Böylece alimli bir gelin gibi ortaya çikar. Böylece bakislar ona dikilmis,
kalbler ona tutuimus, nefisler ona âsik oiur.
Oysa nice âsikinin kanina girmis, nice ona gönül baglayani yüzüstü brrakmistir.
Ona gerçegin gözü ile bakin. O sayisiz belâlarin yurdudur ve onu bizzat yaraticisi
horlamistir.
Onun yenisi yipranir, mülkü elden gider, ileri geleni itibardan düser, çogu azalir,
sevgisi ölür, iyiligi kaybolur.
Gaflet dalginligindan gözlerinizi açiniz Allah (C.C) hayrinizi versin gün gelir sizin
için «Falanca rahatsizdir» yahut «agir hastadir. Acaba iyilesmesinin çaresi var mi?
Yahut onu doktora mi gösterelim» denilmeden uykunuzdan uyanin. Sonra senin
için doktor çagrilir, fakat iyilesmene umut kalmadigi görülür. O zaman «falanca
vasi yerini yapti mali «saydi derler. Sonra dili agirlasti dostlari ile konusamiyor,
komsularini tanimiyor» denir.
Bu arada alnindan terler bosalir, arka arkaya iniltileri duyulur, yaklasan akibetini
kestirmeye baslarsin, gözlerin fal tasi gibi açilip sabit bir noktaya dikilir,
tahminlerinin gerçeklesmek üzere oldugunu sezersin, dilin pelteklesir, kardeslerin
ve yakinlarin aglamaya baslar. «Bu oglun falancadir, su da kardeslerin filancadir»
diyerek sana yanibasindakiler takdim edilir, ama artik konusmaktan
alakonmussundur, konusamaz bir dilin mühürlenmistir.
Arkasindan ilâhî hüküm üzerine iner, canin bedeninden sonra göklere çikarilir.
O zaman yakinlarin basinda toplanir, kefenini hazirlarlar, ölünü yikayip kefene
sararlar. Artik gidenin gelenin olmaz, seni kiskananlar rahatlar yakinlarin mirasini
paylasmaya koyulur, sen ise amellerin ile basbasa kalirsin
Ariflerden biri bir sultana söyle der:
"Dünya en cok hor görmesi gerekenler, bolluk icinde yüzenler ve orada her
istedigini elde edenlerdir.
Cünki her an malin varligini altüst edebilecek teskilat ve düzenin bozacak,
saltanatini temellerinden yikacak bir felaketin bas göstermesini yahut vücuduna
bir hastalik mikrobu sizarak yataga düsmeyi, yakinlarindan kiskancliga esirgedigi
bir varligindan ansizin ayri düsmeyi bekleyebilir.
O halde horlanmya en layik olan neslelerin basinda dünya gelir. Cünki o verdigini
yine alir, bagisladigini geri ister. Birinin yüzüne gülerken ayni anda baskasina göz
kirpar, biri icin icin aglarken az sonra ona karsi gülenlere katilir, daha simdi
vermek icin uzattigi eli göz yumup acasiya kadar geri almak üzere uzatir, bugün
basima tac kondurdugu kimsenin yarin mezarini kazar.
Kimin gittigi, kimin kaldigi onun icin önemli degildir. Kalani gidenin halefi olarak
benimser, herkesi herkesin yerine kabul eder."
Hasan ül-Basri, halife Ömer ibni Abdulaziz,e (r.A) yazdigi bir mektupta der ki:
"Dünya gecici bir konak yeridir, devamli bir ikamet yeri degildir. Allah (C.C)
Hz.Adem (A.S)´i cennetten buraya ceza cekmek üzere indirmistir. Buna göre, ya
emirel-mü´minin, ondan sakin.
Her an yeni birinin kanina girer, onun gözünde yücelten perisan olur, onda mal
biriktiren fakirlesir. O öldürücü oldugunu bilmeyenler tarafindan yutulan bir zehir
gibidir. Bu zehir öldürür.
Orada yarasini tedavi eden gibi ol, yarali uzun süreli izdiraptan cekinerek kisa
süreli nöbetleri göze alir, uzun zaman hasta kalmamak icin kisa bir müddet icin
tedavinin acisina katlanir.
Bu insafsiz aldatici ve bastan cikarici gaddardan sakin. O hile ile süslenir, kof bir
calimla karsisindakini bastan cikarir. Emeller ile insanin ruhuna sizar, talipleri
oyalar.
Böylece alimli bir gelin kiligina girer. Bütün gözler ondadir, kalbler ona hayrandir,
nefisler ona tutkundur. Oysa hic bir esini sevmez. Ne kalan, gidenin halinden
ibret alir ne bir önceki simdikini yolundan alakoyar ve nede Allah (C.C)´i taniyan
onun hakkinda bildirilen nasihatlere uyar.
Ona tutulanlar, onunla ilgili bir dilegini ele gecirmis ise calimindan gecilmez,
iyice bastan çikarak Âhireti hatirindan siler, düsüncesini ona acar. Fakat günün
birinde ayagi kayinca neaameti büyük, hayiflanmasi agir oiur. Ölüm krizleri ve
acilari, basina üsüsür.
Onun tutkunlari hic bir zaman onunla ilgili amaçlarina ulasamazlar, yorgunluktan
hic kurtulamazlar, oradan sonunda aziksiz cikarak ve kendilerine yuva
hazirlaamadiklari bir âieme ayak basarlar.
Aman kendini sakin ondan, yâ emirel mü´minin. Ona elinden geldigi kadar
mesefeli davran, ondan mümkün oldugu kadar uzak dur. Çunki dünya tutkunlari
ne zaman bir sevince guvenseler o onlari bir kötülüge sürukier. Orada halka
zararli olanlar ne yaptiklarinin farkinda olmadan calim satarlar. Ondan yarar
saglayanlar insansiz ve zararlidirlar.
Onun bollugunun arkasi beladir, orada kalmak yok olusa dogru adim atmaktir.
Onun sevinci hüzün ile karisiktir. Orada sirtini donup giden bir daha geri gelmez.
Gelecegin ne oldugu bilinmedigi için hep yalanci ümitlerini ve batil emellerini
bekler.
Arzulari yalanci, emelleri bos, katiksizi bulanik, coskunlugunun sonu hayal
kirikligidir. Akli basinda ve önünü gören herkes orada her zaman endise içindedir,
elindeki varligin kaçacagindan endiseiidir. Gelebilecek belânin her an korkusu
altindadir.
Eger yaraticisi onun hakkinda hic bir bilgi vermemis, hic bir örnek gösterip
kullarini uyarmamis bile olsaydi, dünyanin kendisi uyuklayani kendine getirmeye
ve uyanani uyandirmaya yeterdi.
Oysa Allah (C.C), ondan sakinmayi bildiren bir cok âyet indirmis ve onun
mahiyetini açiklayan çesitli nasihatler vermistir.
Allah (C.C)'in nazarinda onun hic bir kiymeti yok. YarAtilaberi onun tarafina bile
bakmIs degil. Allah (C.C) onun bütün anahtar ve hazinelerini mülkünde bir
sivrisinek kanadi bile eksiLtmeksizin Peygamberimize (S.A.S.) takdim etti de O
kabul etmedi.
Bunlari sana hatirlatiyorum ki, Allah (C.C)'in emirlerine karsi gelmeyesin,
yaraticisini hoslanmadigina (dünyaya) muhabbet bagiamayasin, veya sahibinin
alçak saydigini degerli görmeyesin.
Deneyden geçip derece kazansinlar diye Allah (C.C) dünyayi saliherden kisti,
aldanip kof calimlar satabilsin diye de onu düsmanlarinin önüne serdi. Dünyaya
aldananlar, orada kendilerini güçlü görenler, onun kendilerine bagislanmis seref
kazandirici bir armagan sanirlar ve Allah (C.C)'in karnina açliktan tas baglayan
Peygmber (S.A.V)'imizin bu hareketine ne mukabelede bulundugunu unuturlar.
Rivayete göre Allah (C.C) Hz. Musa'ya buyurmustur ki:
«Sana dünya varligini yönelmis görürsen, "bu isledigim bir kusurun pesin verilmis
cezasidir", de. Fakirligin sana dogru geldigini görürsen, sâlihler gibi hos sefa
geldin!» de.
Eger dilersen sözün ve ruhun sahibi o'an Hz.Isa (A.S)'ya uyarsin, o söyle derdi:
«Katigim açlik düstûrum Allah (C.C) Korkusu, elbisem kaba isleme, kisin isi
kaynagim günesin dogusu, kandilim ay, binegim ayaklarim, yiyecegim ve meyvem
toprakta yetisenler, aksam olur bir seyim yok. Sabah olur yine bir seyim yoktur.
Fakat yeryüzünde benden zengin bir kisi de yok.»
Vehb Ibni Münebbih (R.A.) der ki; «Allah (C.C) Hz. Musa ile Harun'u
(aleyhimüsselâm) Firavun'a gönderdigi zaman onlara söyle buyurdu:
"Onun dünya kiliginin göz kamastirIcIligi sizi ürkütmesin. Alni elimdedir, benim
iznim olmadan ne konusabilir, ne gözünü kirpabilir ve ne de nefes alip verebilir.
Içinde yüzdügü bol dünya nimetleri de gözlerini kamastirmasin. Cünki onlar
dünya hayatinin mevsimlik yesilligi, yolunu sapitanlarin nimetidir. Eger Firavun
sizi görünce sizdekinin benzerine kavusmaya gücünün yetmeyecegini anlayacagi
derecede size dünya zineti vermek istemem verirdim.
Fakat böyle olmanizi istemedim ve sizi, böyle bir yola koyulmaktan alakoydum.
Ben dostlarima hep böyle yaparim. Müsfik bir çoban sürüsünü tehilkeli yerde nasil
otlamaya koymazsa ben de onlari dünya zevklerine kapilmaktan öyle korurum.
Sefkatli bir çobanin devesine yesilliksiz bir konakta konak vermekten esirgedigi
gibi ben de onlari dünya nazlarindan uzak tutarim.
Elbette bu tutumum, dostlarima önem vermedigimden degildir, tersine benim
cömertligimden paylarini tam olarak ve selâmet içinde doyasiya alabilsinler diye
onlara karsi böyîe davraniyorum.
Dostlarimin bana karsi zinetleri kalblerinde kökleserek vücûdlarinin her azasinda
açiga vuran alçak gönüllülük, Allah (C.C) Korkusu, kaib durulugu ve takvadir. Bu
onlarin giydikleri elbise, takindiklari nisan, etkilendikleri duygu, kazandiklari
kurtulus, özledikleri iyi dilek, övündükleri san ve hemen taninmalarini saglayan
simadir.
Onlar ile karsilastiginda kendine çekidüzen ver, dilini ve kalbini onlar karsisinda
mütevazilestir. Bilesin ki, benim dostlarimdan birini korkutan kimse, bana savas
açmis demektir. Sonra Kiyamet Günü Ben, ondan intikamimi mutlaka alirim.
Bir gün Hz. Ali (K.V.) su hutbeyi okudu:
«— Bilesiniz ki, siz bir gün öleceksiniz, öldükten sonra dirileceksiniz, dünyada
islediginiz ameller didik didik incelenecek ve onlarin karsiligini göreceksiniz.
Dünya hayati sizi aldatmasin. Cünki o belâya bürünmüstür, geçiciligi ile taninir,
gaddarlik en bilinen özelligidir. Oradaki her sey batmaya dogru yol alir. O
dünyalilar arasinda ondan ona geçer, biri tarafindan digerine atilir.
Hiç bir hak istikrarli degildir, ansizin çöken belalardan korunmak elde degildir.
Orada nefsî arzularina kapilarak basibos yasamak Allah (C.C) tarafindan
kinanmistir, bollugu devamsizdir. Insanlar, dünyanin ok atacagi birer hedeftir,
onlari teker teker ölüm tuzagina düsürür. Herkesin oradaki süresi bellidir, payi
ölçülüdür.
Ey Allah'in kullari! Biliniz ki, bu dünyada sizin durumunuz sizden önce gelip
geçenlerden farkli degildir. Onlar sizden daha uzun yasamislar, sizden güclü
hâkimiyetler kurmuslar, sizinkilerden daha evler yapmislar ve daha dayanikli
eserler dikmislerdir.
Fakat günün birinde uzun yillar yankilanan eserleri kesildi, duyulmaz oldu,
kemikleri çürüdü. Muhtesem kaideli köskleri harabeye dönüstü. Izleri silindi.
Etrafi surlar ile çevrili kösklerden, ipekli yataklardan, koltuk yastiklari arasinda
ayrilarak lâhid ile örtülü, üzeri taslar ile kapatilmis zemini çakilli mezarlara
tasindilar.
Mezarliklari eski konaklarina yakindir, fakat içindekiler yapayalnizdir,
mâmurlelerde oturanlara, onlar yabancidir, eski yerlerinde yeni sakinleri onlan
düsünmez bile. Onlarin senlikle bir ünsiyetleri kalmamistir artik.
Yakin yerlerde oturmalarina ragmen, aralarinda dost ya da komsular gibi karsilikli
girip çikma yoktur. Aralarinda nasil komsuluk münasebetleri olabilsin ki, eskileri
gecen günlerin degirmen tasi un gibi ögütmüs, böcekler ve toprak vücûdlarini
yemistir.
Bir zamanlar yasiyorken artik sadece ölüdürler, canliligin parlakligindan sonra
simdi kupkuru kalintilardan ibaret kaldilar, yakinlarini ansizin kayip verme
acisinda bogarak toprak altina göçtüler, heyhat yine heyhat ki, artik geri dönecek
degildirler!
Kur'an-i Kerim'in ifadesi ile onlar hesabina geriye dönüs «asla mümkün olmayan
ölünün agzindan çikmis gerçeklesmeyecek bir sözdür. Tekrar dirilecekleri güne
kadar geçit vermez bir engelin ardindadirlar.»
Sanki sözde onlarin verdigi cürüme evine varmissiniz, o barinakta birlesmizsiniz.
o toprak yataga siz de yakalanmissiniz, kendinizi öyle sayiniz. Her seyin içyüzü
gözlerinizin önüne serilse, mezarlar degilse kalblerdeki sakli duygular ortaya
çikarilsa ve islediklerinizin hesabini vermek üzere Allah (C.C)'in huzuruna
dikilseniz, kalbier islenmis günâhlar karsisinda yuvalarindan firlayacak kadar hizli
vurmaya baslasa, her türlü perdeler ve peçeler ortadan kalkarak ayip ve sirlar
meydana dökülse haliniz nice Olur!
O zaman herkes islediginin karsiligini görecektir. Nitekim ulu Allah (C.C.)
buyuruyor ki:
«— Kötülük isleyenler yaptiklarinin cezasini mutlaka görecekler, iyilik isleyenler
elbette iyi mükâfat göreceklerdir.»
(Zilzal Sure-i Celilesi. 7—8)
Yine ulu Allah {C.C.) söyle buyuruyor:
«— Defter ortaya konmustur. O zaman günahkarlarin onda yazili olanlardan
ürktüklerini görürsün. «Vay basimiza gelene! Ne biçim defterdir bu kî, küçük
büyük, hiç birini birakmadan hepsini saymis» Onlar bütün istediklerini önlerinde
bulurlar. Çünki Rabb'in Hiç bir kimseye kat'iyyen haksizlik etmez.»
(Kehf Sure-i Celilesi 49).
Allah {C.C.)'a bizi ve sizi Kitab'ina göre amel edenlerden, dostlarinin yolundan
ayrilmayanlardan ve sonunda fazileti iie bizi ve sizi cennete yerlestirdiklerinden
eylemesi için dua ederiz.
Ehü Hikmetten bir zat der ki, «Günler birer ok ve insanlar birer hedeftir. Dünya
her gün durmadan üzerine ok yagdirir. Vücûdunun her yerini kaplayacak sekilde
gündüzler ve geceler seni delik desik etmektedirler. Gündüzlerin üzerine düsmesi
ve gecelerin sana dogru yürümesi karsisnda nasil sagligini koruyabilirsin.
Günlerin üzerinde meydana getirdigi eksiltmeleri acikça görebilseydin, girdigin
her yeni günden ürkerdin, zamanin geçisi sena agir bir iskence gelirdi. Fakat Allah
{C.C.)'in tedbiri ferdi hislerin tedbirinin üzerindedir.
Dünya nazlarinin duyulmasi, ancak onun sikintilarini unutarak, görmezlikten
gelerek mümkündür. Aslinda dünya macun haline getirilmis öd agcindan daha
acidir. Görünür gelismelerini degerlendiren basiretli kimseler dünyanin kusurlarini
saymakla bitirememislerdir. Aslinda onun sasirtici cilveleri, nasihat veren basiretli
insanlarin idrak seviyesini de asar. Allah {C.C.)'in, bize dogru yolu buldur.»
Yine ehli hikmetten bir zat dünyayi tasvir ederken der ki;
«Dünya, içinde bulundugun andir. Cunkü geçmisi «anliyamazsin. Henüz gelmemis
olan hakkinda zaten bir bilgin yok. Zaman, gecesinin gelecek heberini verdigi bir
gündür.
Dünyanin gelismeleri insani durmadan degistirir ve kesiltir. Zaman topluluklari
dagitmak, düzenleri bozmak ve firsatlari elden ele tasimakla görevlidir. Özlemler
uzak. ömürler ise kisadir. Her seyin sonu Allah {C.C.)'a dayanir.»
Halife Ömer Ibni Abdülaziz (R.A.) hutbelerinden birinde cemaate söyle seslenir.
«Ey insanlar! Sizlerin yaradilisi öyle bir sebebe deyanir ki, ona inanirsaniz
ahmaksiniz, onu yalanlarsaniz helake gidersiniz.
Sizler burada ebediyyen kalmak için yaratilmis degilsiniz, bir yurttan diger yurda
tasinmak üzere yaratildiniz.
Ey Allah {C.C.)'in kullari! Simdi öyle bir yurtta yasiyorsunuz ki, yemeniz ve
içmeniz sikintilara katlanmaniza baglidir, elde ettiginiz her sevindirici nimet,
baske bir nimetin hosunuza gitmeyen ayriligina karsiliktir. Nereye dogru yol
sldiginizi ve ebedî yurdunuzu iyi ögrenin.»
Son cümleler üzerine aglamasi siddetlenen Ömer Ibni Abdülaziz sözlerine devem
edemeyerek kürsüden indi.
Hz. Ali (K.V.) bir hutbede cemete söyle seslenir. «Ey mü`minler, size Allah {C.C.)
korkusu ile sizi terk eden dünya pesinden kosmamayi tavsiye ederim. Siz onun
pesinden kosmak isteseniz de o sizi yüzüstü birakiyor.
O vücûdunuzu günden güne yipratirken siz kendinizi tazelemek sevdasindasiniz.
Dünya ile sizin misaliniz belirli uzakliktaki bir yere varmak üzere yola koyulan bir
kafilenin yolculugun basinda iken kendisini hedefe varmis ve bir sey ögrenmeye
koyulan talebenin daha ilk adimda kendisini gereken bilgiyi elde etmis saymasina
benzer.
Oysc ki, hedefe varmak için kim bilir ne kadar zaman geçmesi gerekir, bunun gibi
kim bilir kimin yasayacak günü vardir de o dünyada kalacak.
Dünyanin tez canli isteklileri, oradan ayrilacaklari güne kadar pesinden kosarlar.
Dünyanin
sikinti ve acilarina üzülmeyin, çünki bir gün son bulurlar. Onun nimet ve
sevinçlerine de sevinmeyin, cünki günün birinde elden giderler.
Ölüm kendilerini kovalarken dünya pesinden kosanlarla ve her hareketi sikica
gözetildigi halde davranislarinin akibetini umursamayan kimselere sasiyorum.
Muhammed Ibni Hüseyin (R.A.) der ki; «Fazilet, ilim, irfan ve edep sahipleri Allah
{C.C.)'in dünyayi önemsiz tuttugunu, onu dostlarina lâyik görmedigini, nezdinde
onun önem ve deger
tasimadigini Peygamber'imizin (S.A.S.) de ondan uzak durdugunu, sahâbilerine
ona tutusmaktan sakinmayi tavsiye ettigini ögrenince dünyada az yediler, Âhiret
için cok harcadilar. Orada kendilerine gereken kadarini alarak, oyalayacak
taraflarina yanasmadilar.
Edep yerlerini örtecek kadar giyindiler, açliklarini giderecek kadar yediler.
Dünyaya geçici gözü ile Ahirete ise kalici gözü ile baktilar. Yolcular gibi
kendilerine azik hazirladilar. Dünyalarinin yikimi pahasina Âhireti imar ettiler. Bir
gün gözleri önüne dikileceginin suuru içinde kalbleri ile Âhirete baktilar. Bir gün
oraya vücûdlari ile göçeceklerinin kesin bilgisi altinda daha yasarken kalbleri ile
Âhirete göçtüler. Az didindiler, uzun zaman geçindiler.
Bütün bunlari Allah {C.C.)'in tevfiki sayesinde yaptilar. Allah {C.C.)´in onlar için sevdiklerini sevdiler hoslanmadiklarindan hoslanmadilar.
__________________
-Eğer duanız olmasa RABBİMİN katında ne ehemmiyetiniz var.
-Başınıza gelen her musibet kendi yapıp ettikleriniz yüzündendir;kaldı ki Allah birçoğunu da bağışlar.
|