Burada ister istemez aklımıza İslâm Dini’nden veya diğer geçmiş
dinlerde konusu geçen “Deccal” isimli yaratık akla gelmektedir...
“Deccal” adı verilmiş bulunan bu yaratık da bize naklolunan
bilgilere göre, birtakım olağanüstü şeyleri insanlara gösterecek ve
kendisine inanılmasını isteyecektir...
Ancak İslâm Dini kaynaklarına göre esas Deccal’den önce otuza
yakın sahte Deccal türeyecek ve bunlar PEYGAMBER
OLDUKLARINI çevrelerine bildirecek, telkin edecek; kendilerine
bu şekilde inanılmasını isteyerek birtakım şeylerin yapılmasını veya
yapılmamasını emredecektir...
En son gelecek olan hakiki DECCAL ise “ALLÂH” olduğunu
iddia edecek; ve kendisine tapınılmasını isteyecektir!.. Birtakım
olağanüstü olaylar da göstererek...
Evet, işte bu sebeple, ister istemez şimdi hatırımıza bu hakiki
Deccal’den önce türeyecek ve peygamberliklerini iddia edecek olan
otuza yakın sunî Deccal’ler gelmektedir...
Çünkü, gerek Türkiye’de ve gerekse Dünya’nın çeşitli
yerlerinde, insanları hümanist gayeler perdesi arkasında aldatıp
çevresine toplayan Cinler; ya kendilerini ya da o grupların önde
gelen isimlerinden birisini, çevresindekilere bir “modern
PEYGAMBER” edâsıyla takdim etmekte; onun her dilediğinin
kesinlikle yapılmasını istemekte; ve o grubun Türkiye’nin öncü
veya önderleri olacağını öne sürmektedirler... Ki bu da yukarıda
verdiğimiz “MEHDİ” akidesinin değişik bir şekilde ortaya
çıkışıdır...
Hatta, tespitlerimize göre, bugün Dünya üzerinde bu gruplara
katılmış olanlardan öyle kişiler vardır ki, Hasan Sabbah’ın esrarkeş
derviş(!)leri gibi kendilerine verilen emirlere gözünü bile kırpmadan
adam öldürecek yapıya girmişlerdir...
Hâlbuki bu grupları dikkatle inceleyen, konuşmaları, verilen
bilgileri mantık süzgecinden geçiren bir kişi, çok sayıda çelişkili ve
yanlış bilgilere rastlayabilir...
Gerek ilmî ve gerekse gayba ait konularda sorulan suallerin
cevapları genellikle palavradır ve nazarı dikkate alınmaktan
uzaktır...
Geleceğe dönük sorulan suallere ise cevapları daima kaypak,
muğlak, geniş zaman ölçülerini içine alan, kesin rakamlardan çok
öte bir durumdadır...
En büyük adam kandırma usülleri, aralarına katılanların o günlerde
yaptığı birtakım gizli işleri ifşa etmek ve onu bu şekilde teşhir
etmektir...
Bu gruplara katılanların durumları ve bilgileri yakından
incelenirse, her biri de dinî bilgilerden hele RUH, CİN hakkındaki
bilgilerden tamamıyla uzaktır; ve bunları inkâr edici bir yapıya
sahiptirler... Ve bu yüzden de göremedikleri birtakım yaratıklara
âdeta kurban olmuşlardır...
Burada anti parantez ilave edelim ki;
Bu grupların pek çoğunun temasta oldukları CİNLER, BU
KİTABIN YAYINLANMASINDAN SONRA DERHÂL BİRER
TEBLİĞ ÇIKARTARAK, BU KİTABIN KENDİ
İNANANLARINCA OKUNMASINI YASAKLAMIŞLARDIR!..
Çünkü, bu kitabı okuyanlar, hiç şüphesiz ki onların içyüzünü
görecek; tam deyimiyle onların ne mal(!) olduğunu anlayacaklardır...
Nitekim bu gibi gruplara bağlı olanlardan Allâh’a inandığını
söyleyenlerin bazılarının yaptıkları ibadetler incelendiğinde bu
durumları çok açık bir şekilde ortaya çıkar...
Mesela bunlardan bir kısmı namaz (!) kılarlar... Günde üç veya
bir defa!.. Ve de AYAKTA!.. Yani, RÜKÛSUZ, SECDESİZ!..
Bazıları da sadece secde ile!..
Sadaka verirler!!! Ve bu verdikleri sadaka karşılığında da bütün
günahları affolunur... Elbette o kendilerini yöneten büyük RUH(!)
tarafından!.. Sonra bir yandan günah işlerler, suç işlerler, diğer yandan
da sadaka dağıtarak bu günahlarından, suçlarından beraat ederler!!!
Kısacası, o grubu yöneten Cin, hangi dine yakınlık duyuyorsa
veya o gruba gelenler çoğunlukla hangi dine yakın veya yatkın ise,
orada genellikle o dine yakın hükümler geçerlidir ve o dine yakın
kurallarla hüküm verilir...
Üstelik bu gruplardan öyleleri de vardır ki, hastaları iyi etmek
gayesiyle bir kısım halktan yüz milyonlarca para alırlar... Çeşitli
sebeplerden dolayı içlerinde iyi olan birkaç hasta varsa da, bunun
oranı yüzde iki üçü geçmez.
Ve bu yolda binlerle iyi niyetli, temiz, saf, Hakk’ı ve Hakikati
arayan insan kandırılıp, tavlanmış ve saptırılmış olur...
Kaynak: AHMED HULÛSİ
RUH İNSAN CİN