03.06.20, 21:54
|
Daimi Üye
|
|
Üyelik tarihi: 14.05.20
Bulunduğu yer: CİNLER ALEMİ
Mesajlar: 658
Etiketlendiği Mesaj: 37 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
|
|
ölünün kabirde ilk karşılaştığı şeyler
Bir ölü kabre konulup üzerine toprak atılmağa başlandığı vakit kabir ona şöyle seslenir: “Sen benim sırtımda gezip ferahlanırdın. Bugün ise benim içimde mahzun olursun. Sen benim sırtımda çeşit çeşit yiyecekler yerdin. Şimdi ise benim içimde seni böcekler yiyecek.” Kabrin üzeri tamamen toprakla doluncaya kadar bu gibi kınayıcı sözlere devam eder. Abdullah b. Mes’ud (R.A.) Resûlüllah (S.A.V) Efendimize sordu: “Ya Resûlallah! Bir ölü, kabrine konulduğu vakit ilk önce karşılaştığı şey nedir?” Efendimiz buyurdu ki:
Ey Mes’ud’un oğlu!
Bu soruyu şimdiye kadar bana senden başka soran olmamıştı.
îlk defa ölüye muhatap olup ona seslenecek
olan bir melektir ki adı Rûmân’dır.
Kabirler arasında dolaşır ve ölüye şöyle seslenir: “Ey Allah’ın kulu, amelini yaz.” Ölü der ki: “Benim yanımda kalem kâğıt yoktur.” Bunun üzerine Rûmân der ki: “Yazıklar olsun! senin kefenin, kâğıdındır. Mürekkebin, hayat bakiyesi olan kanındır. Kalemin, senin parmağındır.” Bunlan söyler söylemez hemen kefeninden bir parça koparır. Sonra kul yazmağa başlar. Her ne kadar dünyada yazmayı bilmeyen bir kul olsa da Allah (C.C.) tarafından öğretilir.
Bir gün gibi bir zaman içinde bütün iyiliklerini ve kötülüklerini yazar.
Sonra melek, o yazılanları dürüp ölünün boynuna asar. O bu işlemi bitirdikten sonra kabrin azab melekleri gelirler. Onlar, sivri dişleriyle toprağı yarıp
çıkan simsiyah iki melektir. Upuzun saçlan vardır, yere doğru sarkarlar.
Her ikisininde gök gürültüsünü andıran sesleri vardır. Gözleri, çakan çakmak gibidir. Nefesleri fırtına gibidir. Her birinin elinde demirden bir sopa vardır.
Öyle ağırdır ki, bütün insanlar ve cinler bir araya gelseler onu yerinden kaldıramazlar.
Onunla en büyük dağa vurulsa, dağ ufalır yerle
bir olur.
Nefis, bu durumu görünce korkup kaçar ve
ölünün burun deliğine girer.
Bunun üzerine ölü, göğüs kısmından doğru
canlanır ve ölüm halindeki şeklini alır. Fakat hareket etmeğe güç yetiremez. Ancak duyar ve görür.
Daha sonra azab melekleri korkutarak ve eziyet ederek onu azarlarlar ve kendisine şu sorulan
sorarlar:
“Rabbin kimdir?
Dinin nedir?
Peygamberin kimdir?
Kıblen neresidir?”
Hakk Teâlâ Hazretleri kimi muvaffak kılarsa,
o kimse dirayetle onlara soru yöneltir ve: “sizi bana kim gönderdi?” Der.
Daha sonra onların sorularına cevap verir:
“Rabbim Allah’tır.
Peygamberim Muhammed Aleyhisselâm’dır.
Dinim İslâm’dır.
Kıblem kâbedir.”
Bu sözleri ancak seçkin kullar rahatça söylerler.
Bunun üzerine meleklerden biri diğerine der
ki:
“Doğru söyledi.
Bu kadan yeterlidir.”
Sonra melekler onu bir kubbe gibi kabrine koyarlar ve ona sağ tarafından Cennet’e bir pencere
açarlar.
Sonra kendisi için orayı Cennet ipeği ve Cennet kokusu ile döşerler.
O açılan pencereden Cennet kokulan gelir, hafif ve tatlı bir rüzgâr eser.
Daha sonra en çok sevdiği bir şahsın suretinde
ameli ona gelir, kendisi ile konuşup arkadaşlık
eder.
Kabrini bir nûr doldurur ve kendisi büyük bir
neşe içinde kalır. Kıyamete kadar bu böyle devam
eder.”
Yukanda anlatılan durumdan daha düşük derecede olanlar, ilim ve ameli az olan mü’minlerdir.
Onlann, ilimden ve melekût âleminin sırlanndan nasibleri yoktur.
Böyle bir kimsenin ameli de Rûmân’dan sonra
en güzel surette, güzel kokulu ve güzel elbiseli
olarak kendisine gelir.
Ona der ki:
“Beni tanıyor musun?”
O kimse de karşılık verir:
“Tanımıyorum. Fakat sen kimsin ki, Allah
(C.C.) senin sebebinle bana çeşitli lütuf ve ihsanlarda bulundu?”
• - O da cevap verir:
“Ben senin sâlih amelinim. •
Sen mahzun olma.
Az sonra sana Münker ve Nekir melekleri gelecekler.
Sana soru soracaklar.
Sakın dehşete kapılma, korkma”
Sonra vereceği cevaplan da ona telkin eder.
Bu sırada, zikri daha önce geçtiği şekilde
Münker ve Nekir melekleri gelirler ve sorulannı
sorarlar.
O da rahatlıkla cevap verir:
“Rabbim Allah’tır.
Peygamberim Muhammed Aleyhisselâm’dır.
Rehberim Kur’an’dır.
Kıblem Kâ’be’dir.
İbrahim Aleyhisselâm benim atamdır ve onun
milleti de benim milletimdir.”
Melekler:
“Doğru söyledin.” derler ve önce birinci derecede olanlara yaptıklan gibi yaparlar. Ancak, önce
ona sol tarafından cehennem’e bir pencere açarlar.
O da Cehennem’e bakar.
Oradaki yılanlan,
Akrepleri, Bukağı ve kelepçeleri, Zincirleri, Sıcaklığı ve irinden zakkum’a kadar orada var olan her şeyi görür Çok korkar. Bunun üzerine melekler derler ki:
“Korkma!
Sana bir kötülük yoktur. Bu senin cehennemdeki yerin idi. Fakat Allah (C.C.) onu cennetteki
yerine tebdil eyledi.”
Sonra onun gözlerini cehennem penceresinden
çevirip kapatırlar.
Üzerinden aylar,
Yıllar ve asırlar geçer. Fakat o, üzerinden ne
kadar zaman geçtiğini bilemez.
İnsanlardan bazıları sorulan cevaplamada acemilik çekerler.
Eğer bir kimsenin inancı değişik ise: “Rabbim
Allah’tır.” demekten çekinir ve Allah (C.C.)’dan
başka lafızlar saymağa başlar.
Bunun üzerine ona bir darbe vururlar.
Bu darbeden çıkan kıvılcımla kabri tutuşup yanar.
Bazı günler söndürülür.
Sonra dünyada kaldığı ve yaptığı amelin durumuna göre tekrar tutuşturulur.
İnsanlann bir kısmına da: “Dinim İslâm’dır”
demek zor gelecektir.
Bu gibi olanlar, şüpheye düşerler ve doğru cevap veremezler.
Onlar, ölüm halinde iken de fitneye düşenlerdir.
Meleklere doğru cevap veremeyince ona da bir
darbe vururlar.
Yine daha önce anlatıldığı gibi o darbeden çıkan kıvılcımla onun da kabri tutuşup yanar.
İnsanlardan bazılarına da: “Rehberim Kur’andır.” demek zor gelecektir.
Çünkü o, Kur’an’ı okurdu fakat ondan ders almazdı. Kur’an’ın emirlerine ve yasaklarına uymazdı.
Sağlığında insanlar onun çevresinde dolaşırlar
ve ondan bilgi almağa çalışırlardı. O ise, başkalarına nasihat eder fakat kendisine bir hayn dokunmazdı.
Bu sebeple ona da daha önce yapılanlar gibi
yapılır. Bir darbe vurulur ve o darbeden kıvılcımla
onun da kabri tutuşup yanar.
Bir kısım insanlara da: “Peygamberim Muhammed Aleyhisselâm.” demek zor gelecektir.
Çünkü o, hayatta iken peygamberin sünnetini
unutmuş ve onu hiç hatırına getirmemişti.
Bazı insanlara da: “Kıblem Kâ’be’dir.” demek
zor gelecektir. Çünkü o, namazında çok defa kıble
tarafım araştırmaz ve kıbleye yönelmezdi.
Ya da abdestinde bir noksanlık olurdu.
Yahut namazında sağa sola dönerdi.
Ve yahut da rükûlarında ve secdelerinde bozukluk olurdu.
Namazın faziletleri hakkında rivayet edilenler
nasihat olarak sana kâfidir.
Allah (C.C.), üzerinde namaz borcu olanın duasını kabul etmez.
Üzerinde haram elbise bulunanın namazımda
kabul etmez.
İnsanlardan bazılarına da: “ Benim atam İbrahim Aleyhisselâmdır.” demek zor gelecektir.
Çünkü o, bir gün bir söz duymuş ve şüpheye
düşmüştü de: “Acaba o, Yahudi miydi? Yoksa Hiristiyan mı idi?” diye vehme kapılmıştı.
Bu sebeple ona da diğerlerine yapılanlar gibi
muamele edilecektir.
Bütün bu çeşit olayların hepsini biz “İhyâ-i
Ulûmiddin” adlı eserimizde genişçe izah eyledik.
Yukarıda anlatılanlar, kusurlu mü’minler ile
alakalı olan bölümlerdi.
Fâcir olanlara gelince; Münker ve Nekir melekleri onlara da: “Rabbin kimdir?” diye soracaklar, onlar da: “Bilmiyorum” diyecevap vereceklerdir.
Bunun üzerine melekler:
“Bilmez olaydın!” diyecekler ve demir sopa ile
vuracaklardır.
Bu darbe ile o, yedi kat yerin dibine girecektir.
Sonra onu çekip kabrine çıkaracaklar, sonra
tekrar vuracaklar ve bu hal yedi defa tekrar edecektir.
Bazı insanların amelleri, kıyamete kadar havlayacak olan bir köpek şekline getirilecektir.
Bazı insanların amelleri de domuz yavrusu
şekline döndürülecektir.
__________________
Acını Hissediyorum Ama Karanlığın Kuralı Ölmektir !
Korkunun Tarifi Ancak Siyahla Yapılır.
|