Ya olmazsa diye endişe ettiğin şeyler varsa
Olmasını ümitle beklediğin, “ya olmazsa!” diye endişe ettiğin şeyler varsa aşağıdaki âyete bir bak:
“Allah'ın insanlara açacağı herhangi bir rahmeti tutup hapseden olamaz. O'nun tuttuğunu O'ndan sonra salıverecek de yoktur. O, izzet sahibi (Azîz) ve hikmet sahibi (Hakîm)dir.” (Fâtır,2)
Bu âyet üç şey söylüyor:
1. Rahmet olarak nitelenmeye layık ne varsa hepsi Allah’ın elindedir. İman, sağlık, akıl, zekâ, başarı, huzur, maddî imkânların tamamı Allah’ın hazinesindedir. Kul, kendi cüz'î iradesi dahilinde Allah'ın rahmetinden elde etmek için gayret gösterir, tedbir alır, Allah bu rahmetinden kime ne kadar vermek istiyorsa bunu verir, hiç kimse O’na engel olamaz. Kime bu rahmetinden vermeyi dilemezse hiçbir güç bunu veremez.
Allah’ın rahmeti geldiğinde ateş Hz. İbrahim’i yakmadı, bıçak Hz. İsmail’i kesmedi, su Hz. Musa ve bağlılarını boğmadı, düşmanları Hz. İsa’yı çarmıha geremedi, müşrikler Hz. Muhammed Mustafa’yı (s.a.v.) ortadan kaldıramadı. Kardeşleri Allah’ın rahmetini Hz. Yusuf’tan esirgemek istemişlerdi ama Allah’ın rahmeti onu kuyudan ve zindandan çekip çıkararak Mısır’da üstün bir konuma getirdi.
Allah rahmetini tuttuğunda o rahmeti başka kim verebilir ki? Karun’un hazinesi, Firavun’un saltanatı bir işe yaradı mı?
2. Allah’ın rahmetini kullarına verme veya vermeme konusundaki iradesini delebilecek, O’nu atlatıp zorla bu rahmeti elde edecek veya engelleyecek hiçbir güç olamaz; çünkü el-Azîz olan Allah’tır. Allah izzet sahibidir, O’nun için yenilme söz konusu olmaz. Kullar için evdeki hesabın çarşıya uymaması söz konusu olur, Allah için olmaz. Allah’ın hiç “B planı” yoktur, çünkü O’nun için beklenmedik durum, sürpriz olmaz. Öyleyse el-Azîz varken başkalarında izzet aramak beyhudedir.
3. Allah rahmetini kime nasip edip kimden geri tutacağını hikmetiyle tayin etmiştir. Bu işler rastgele, öylesine olmaz. Allah abes iş yapmaz. Kim rahmete layık ise Allah rahmetini ona lütfeder. Kim layık değilse ondan geri tutar. İman nimeti İranlı olan Selman’a, Habeşli olan Necaşi’ye, Yahudi olan Abdullah bin Selam’a, Rum olan Suheyb’e nasip olduğu halde Allah Resûlü’nün amcaları olan Ebu Leheb ve Ebu Talib’e nasip olmadı!
Öyleyse ey nefsim!
Madem ki rahmet, izzet ve hikmet O’ndadır, yalnızca O’nun dergâhına iltica eyle. Bir şey isteyeceksen O’ndan iste.Başkalarına kulluk eyleme. Gözünü başkalarına verilene dikme.
İstediğini verirse rahmetinden vermezse hikmetindendir. Verdiğine şükreyle ki bu nimet hakiki nimete dönüşsün. Vermediğine sabret ki bu sabrın da bir nimete dönüşsün.
Rabbimiz bizi kendisinin rahmetinden nasipdar olan kullarından eylesin.
__________________
Nesimi'ye sormuşlar;
O YAR ile hoş musun?
Hoş olayım olmayayım o YAR benim
Kime Ne!
|