Anne Babaya İtaatin Bereketi
Cenab-ı Mevlâ müberrâ kitabımız Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurur:
“Biz, insana anne babasına iyi davranmayı emrettik. Annesi onu ne zahmetle karnında taşıdı ve ne zahmetle doğurdu! Onun (anne karnında) taşınması ve sütten kesilme süresi (toplam olarak) otuz aydır. Nihayet olgunluk çağına gelip, kırk yaşına varınca şöyle der: ‘Bana ve anne babama verdiğin nimetlere şükretmemi, senin razı olacağın sâlih amel işlememi bana ilham et. Neslimi de sâlih kimseler yap. Şüphesiz ben sana döndüm. Muhakkak ki ben sana teslim olanlardanım.’
İşte, yaptıklarının iyisini kabul edeceğimiz ve günahlarını bağışlayacağımız bu kimseler cennetlikler arasındadırlar. Bu, onlara öteden beri yapılagelen dosdoğru bir vaattir.” (Ahkâf 15, 16)
Hz. Ali r.a.’ın rivayetine göre bu ayet-i kerimeler Hz. Ebubekir r.a. hakkında nazil olmuştur. Allah Tealâ, Hz. Ebubekir’den sonra babası Ebu Kuhâfe’yi, annesi Ümmü’l-Hayr’ı, hanımı Kuteyle’yi, oğlu Abdurrahman ve onun oğlu Atik’i İslâm ile şereflendirdi. Allah Tealâ onlardan razı olsun. Hepsi Efendimiz s.a.v. dünya hayatında iken müslüman oldular.
Bu ayet-i kerimenin iniş sebebi şöyledir: Hz. Ebubekir r.a. otuz sekiz yaşında İslâm ile şereflenmiş ve kırk yaşına gelince de kendisi ve zürriyeti için ayet-i kerimede geçen duayı yapmıştır. Cenab-ı Hak da duasını kabul etmiştir.
Büyük müfessir İbn Atiyye rh.a. bu ayet-i kerimeleri şöyle tefsir eder:
“İnsana bu şekilde davranması yakışır; anne babaya iyilik yapmak ve nesli için hayır dua etmek... Nitekim bu, Allah Tealâ’nın bütün ümmetlere verdiği bir emirdir.”
İbn Acîbe el-Hasenî rh.a. ise bu ayet-i kerimelere şöyle bir izah getirir:
“Anne baba terbiyesi, kulun yoktan var edilip hayatını devam ettirebilmesi için bahşedilmiş en güzel nimettir. Bu yüzden Cenab-ı Mevlâ, anne babaya güzel davranılmasını emretti. Hakikatte sadece Cenab-ı Hakk’ın terbiyesi ve ihtiyaçları gidermesi vardır. Ancak bu terbiyeyi anne babaya tevdi etmiştir. Cenab-ı Mevlâ onların kalbine çocuklarına karşı şefkati koymuştur. Onlar da bu şefkatle evlatlarının bakım ve terbiyesini yerine getirdiler. Şu halde onlara yapılan iyi muamele, hakikatte Cenab-ı Mevlâ’nın emrine boyun eğmektir.”
Müberrâ kitabımız Kur’an-ı Kerim’de Allah Tealâ’ya iman bahsinden hemen sonra anne babaya iyiliğin emrolunması da bundandır. Dinimizde anne babaya itaatin sınırları ve nasıl olması gerektiği etraflıca açıklanmıştır. Fahr-i Kainât Efendimiz s.a.v.’in hadis-i şeriflerinde bu itaate dair uyarılar ve güzel misaller görürüz.
Âriflerden bir zat şöyle buyuruyor:
“Allah Tealâ insanlara anne babasına iyi davranmasını emretti. Çünkü anne babanın onun üzerinde terbiye ve koruma nimeti vardır. Kim Allah Tealâ’nın anne baba konusundaki emrini yerine getirirse, bunun bereketi Cenab-ı Mevlâ’nın haram kıldığı şeylerden onu sakındırmasıyla tecelli eder.”
İmam Kuşeyrî k.s. hazretleri de buyurur ki:
“Çocuklardaki huyların en kötüsü, hayatları boyunca anne babayı üzmek ve onlara asi olmaktır. Çünkü anne baba vefat eder gider, geride nesilleri kalır. Onların da anne babalarına yaptıklarının benzeri davranışlarla karşılaşmaları kaçınılmazdır.”
Bu sözde Efendimiz s.a.v.’in şu hadis-i şerifine telmih vardır: “Anne babanıza iyilikte bulunun ki çocuklarınız da size iyi davransın.” (Taberânî, el-Evsat, nr. 1002; Heysemî, ez-Zevâid, 7/138)
Cenab-ı Mevlâ, Hz. Ebubekir r.a. hakkında nâzil olan ve bütün müminlere hitap eden ayet-i kerimelerden sonra da şöyle devam etmiştir:
“Ana ve babasına: ‘Öf be size! Benden önce nice nesiller gelip geçmişken, beni mi tekrar dirilmekle tehdit ediyorsunuz?’ diyen kimseye, ana ve babası Allah’ın yardımına sığınarak: ‘Yazıklar olsun sana! İman et! Allah’ın vaadi gerçektir!’ dedikleri halde o: ‘Bu eskilerin masallarından başka bir şey değildir.’ der.
İşte onlar, kendilerinden önce cinlerden ve insanlardan gelip geçmiş topluluklar içinde, haklarında o sözün (azabın) gerçekleştiği kimselerdir. Şüphesiz onlar ziyana uğrayanlardır.
Herkesin yaptıklarına göre dereceleri vardır. (Bu da) Allah’ın onlara yaptıklarının karşılığını tastamam vermesi içindir. Asla kendilerine haksızlık yapılmaz.” (Ahkâf 17, 18, 19)
Hasan-ı Basrî rh.a. bu ayetlerin de mümin anne babasına âsi olan ve öldükten sonra dirilmeyi yalanlayan kimse hakkında nâzil olduğunu söylemiştir.
Yine de bu ayet-i kerimelerde, anne babasının Hak ve hakikate çağıran nasihatlarını tepkiyle karşılayan müslüman evlatlara yönelik ikazlar bulmak mümkündür, denilebilir.
Tefsir âlimlerimiz, Cenab-ı Mevlâ’nın anne babaya itaat eden ve “bu kimseler cennetlikler arasındadır” müjdesine nail olan evlatlardan sonra, anne babaya âsi ve inkârcı evlatları zikretmesini şu hikmetle açıklamışlardır:
“Tevhidden ve tevhid üzere sabit kalmaktan ve anne babaya güzel muameleden daha büyük, daha faziletli bir amel yoktur. Mümin anne babaya âsi olup eziyet vermekten ve öldükten sonra dirilmeyi inkâr etmekten de daha çirkin bir iş yoktur. Tevhidin karşısına öldükten sonra dirilmenin konulmuş olması, kâfir kimsenin yaratılıştaki hikmeti inkâr etmesindendir.”
İnsanoğlunun en aciz döneminde anne babanın terbiyesine ve yardımına muhtaç olması gibi, nice zulmet ve inkârdan da yine iman sahibi anne babası vesilesiyle korunur. Çağlar boyunca nesillerin muhafazası evvel emirde bu vasıta ile mümkün olmuş, anne babanın ektiği iman tohumları, onlara itaat eden evladın müminlerden ve sâlih amel işleyenlerden olması neticesini doğurmuştur. Şüphesiz anne babaya itaatin bir hikmeti de budur.
İbn Acîbe rh.a. bu ayet-i kerimeleri tefsir ederken, kişinin kendisini terbiye eden anne babasına, hocasına, ustasına ve mürşidine itaatinin önemini belirttikten sonra, aksi durumun büyük bir çirkinlik ve nasipsizlik olduğunu söylemiştir.
Hiç şüphe yok, Din-i Mübin-i İslâm’ın her bir emrinin nice hikmeti vardır. Biz ihlâsla, gayretle onun emir ve tavsiyelerine sarıldığımız müddetçe hayatımızda nice bereketler zuhur edecek, nesillerimiz de bu bereket ve rahmet sağanağından nasiplenecektir inşallah.
Tevfik ve inayetiyle…
Netten
|