Eyyam-ı biyz orucu..
Her Hicri ayda olduğu gibi, bu ayın 13. 14. 15. günlerini ” BEYAZ GÜNLER ” olarak isimlendirilir..
Neden beyaz günler denildiğini Hz. Alinin r.a. rivayet ettiği gibi yazıyorum ..
“Allahü Teala, Adem (Aleyhisselâm)ı cennetten dünyaya indirdiğinde, bedeni kararınca, Cebrail (Aleyhisselâm) O ’na gelerek – Ey Adem! Bedeninin tekrar bembeyaz olmasını istersen, ayın 13, 14 ve 15. günlerini oruçlu geçir ” buyurdu.
Âdem (Aleyhisselâm), bu oruçları tutmaya başlayınca, birinci gün bedeninin üçte biri, ikinci gün üçte ikisi, üçüncü gün ise tamamı bembeyaz oldu. İşte bu yüzden bu günlere “Beyaz Günler” ismi verildi.
Hazreti Ali (Radıyallalıü Anh) Resulullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)den rivayetle buyurdu ki: “Allahü Teala, Adem (Aleyhisselâm)ı cennetten dünyaya indirdiğinde, bedeni kararınca, Cebrail (Aleyhisselâm) O ’ııa gelerek:
– Ey Adem! Bedeninin tekrar bembeyaz olmasını istersen, ayın 13, 14 ve 15. günlerini oruçlu geçir ” buyurdu.
Âdem (Aleyhisselâm), bu oruçları tutmaya başlayınca, birinci gün bedeninin üçte biri, ikinci gün üçte ikisi, üçüncü gün ise tamamı bembeyaz oldu. İşte bıı yüzden bu günlere “Beyaz Günler” ismi verildi. ”
Resulullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) Eyyam-ı Biyz (kameri ayların 13. 14. ve 15. günleri) orucunu seferde de hazarda da terk etmezdi.
Not : Bahsedilen beyaz günlerin tesirini sadece fiziksel renk olarak algılamayın.. Tüm bedenimize ve ruhumuza işleyen nurumuzun artacağı gibi düşünebilirsiniz.. Bu günlerde Allah rızası için tutacağımız orucun.. Manevi faydaları olduğu gibi.. bedenimize, ruhumuza ve genel olarak sıkıntılarımıza kısaca bir çok sırrı ve hayrımıza faydası vardır…
Ayrıca bahsi geçen oruçla ilgili ek açıklamalar da aşağıda belirtilmiştir..
Ali b. Hüseyin b. Ali b. Ebû Tâlib’in şöyle dediği nakledilmiştir:
“Ayın on üçünde onıç tutmak, üç bin sene onıç tutmaya denktir; on dördünde oruç tutmak on bin yıl onıç tutmaya denktir; on beşinde oruç tutmak ise yüz bin yıl oruç tutmaya denktir. Bu üç günde tutulan oruç, toplam yüz on üç bin yıl omca karşılık gelir.”
Cerir (b. Abdullah el-Becelî)’den Allâh Rasûlü’nün (s.a.v.) şöyle buyurduğu nakledilmiştir:
“Her aydan üç günü; yani on üç, on dört ve on beşinci günleri oruçlu geçirmek ömür boyu oruç tutmak gibidir. ”
Huzeyfe’den (r.a.) Allâh Rasûlü’nün (s.a.v.) şöyle buyurduğu nakledilmiştir:
“Her aydan üç gün oruç tutan kişi bütün ömrünü oruçlu geçirmiş sayılır. ”
Nitekim Kur’ân-ı Kerim’de de bunu doğrulayan bir âyet vardır:
“Her kim bir iyilik yaparsa o kişiye bu iyiliğinin on katfazlası verilir.
İbn Abbâs’tan şöyle nakledilmiştir:
“Allâh Rasûlü, eyyâm-ı biyzde (yani dolunay sebebiyle gecelerin en aydınlık olduğu günlerde) ne yerleşik, ne de yolcu iken onıç tutmayı hiç bırakmamıştır.”
İbn Ömer’den Allâh Rasûlii’nün (s.a.v.) şöyle buyurduğu nakledilmiştir:
“Her kim her aydan üç gün oruç tutar, sabahın iki rekâtını kılar ve vitir namazını yolculukta ve yolculuk dışında hiç bırakmazsa ona şehid sevabı yazılır. ”
Ebû Hüreyre’den (r.a.) şöyle nakledilmiştir:
“Sevgili yârim (Hz. Muhammed) bana kendisine kavuşuncaya kadar şu üç şeyi aslâ aksatmamamı tavsiye etti: her aydan üç gün onıç tutmak, uyumadan önce vitir namazını kılmak ve kuşluk namazım kılmak.”
Ali b. Ebû Tâlib’den şöyle nakledilmiştir:
Bir gün öğleyin Allâh Rasûlü’niin huzunına vardım. Odasındaydı. Selâm verdim, selâmımı aldı ve bana, “Ali! Cebrâil burada; sana selâm söylüyor” dedi. “A/eyküm selâm ey Allah’ın Rasûlü” dedim. “Yaklaş” dedi. Yaklaştım. Bana, “Ali, Cebrâil sana diyor ki: Her aydan üç gün oruç tut. İlk gün için on bin yıllık, ikinci gün için otuz bin yıllık, üçüncü gün için de yüz bin yıllık oruç sevabı yazılsın ” dedi.
“Ey Allâh’ın Rasûlü! Bu sevap yalnızca bana mı özgü, yoksa bütün insanlar için geçerli mi?” diye sordum.
“Ali” dedi, “Bu sevabı Allâh hem sana, hem de senden sonra bu ameli yapan herkese veriyor. ”
“Ey Allâh’ın Rasûlü! Bu üç gün ayın hangi günleridir?” diye sordum. “Gecelerin en aydınlık olduğu günler (eyyâm-ı biyd); yani her ayııı on üç, on dört ve on beşinci günleridir” buyurdu.
Hadisi, Ali b. Ebû Tâlib’den rivayet eden Antera diyor ki:
Ali b. Ebû Talib’e bu aylara niçin eyyâm-ı biyd denildiğini sordum. Şöyle cevap verdi:
“Allâh, Âdem’i cennetten yeryüzüne indirince güneş onu yaktı ve bedeni esmerleşti. Cebrâil ona gelerek ‘Ey Âdem! Ten renginin beyazlaşmasını ister misin?’ diye sordu. Âdem, ‘Elbette’ dedi. Bunun üzerine Cebrâil, ‘O zaman her ayın on üç, on dört ve on beşinci günlerinde oruç tut’ dedi. Âdem, ilk günün orucunu tutunca bedeninin üçte biri ağardı, ikinci günü tutunca bedeninin üçte ikisi, üçüncü günü tuttuğunda ise bütün bedeni ağardı ve böylece teni eski rengine geri döndü. İşte bundan dolayı bu günlere evyâm-ı biyd adı verilmiştir.”
Zirr b. Hubeyş’ten nakledilmiştir:
İbn Mes’ûd’a eyyâm-ı biyd isimlendirmesinin sebebini sordum. O da aynı soruyu Hz. Peygamber’e sorduğunu ve şu cevabı aldığını söyledi:
“Âdem, Allâh ‘in emrini çiğneyerek ağaçtan yiyince Allâh ona ‘Ey Âdem! Huzurumdan çık git/yeryüzüne in. İzzetim ve celâlim üzerine yemin ederim ki benim sözümü çiğneyenler huzurumda duramazlar’ buyurdu. Âdem, yeryüzüne teni esmerleşmiş olarak indi. Bunu gören melekler ağlaştılar ve ‘Ya Rab! Onu kendi ellerinle yarattın, cennetine yerleştirdin, meleklerini onun önünde secde ettirdin. Ama tek bir günah yüzünden ten rengini kapkara ettin’ dediler. Bunun üzerine Allâh ona, ‘Ey Âdem! Ayın on üçünde benim için oruç tut’ buyurdu. Âdem o gün oruç tutunca teninin üçte biri ağardı. Sonra Allâh, ‘Ey Âdem! Ayın on dördünde benim için oruç tut’ buyurdu. Âdem o gün oruç tutunca teninin üçte ikisi ağardı. Sonra Allâh, ‘Ey Âdem! Ayıtı on beşinde benim için oruç tut’ buyurdu. Âdem o gün oruç tutunca teni tamamen eski rengini aldı. Bundan dolayı bugünlere eyyâm-ı biyd adı verilmiştir. ”
[Abdullah b. Müslim] el-Kutebî, Edebu’l-kâtib adlı eserinde şöyle demiştir:
“Araplar, bu günlere eyyâm-ı biyd (ak günler) derler; çünkü ayın dolunay evresinde olması dolayısıyla geceleri aydınlık olur.”
|