26.01.16, 16:47
|
|
Vefalı Üye
|
|
Üyelik tarihi: 08.10.14
Bulunduğu yer: Eski Zelanda
Mesajlar: 28,542
Etiketlendiği Mesaj: 136 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
|
|
SIRAT
Sıratın Mahiyeti
Bütün incelik ve kayganlığıyla Cehennemin üzerine uzatılmış ve altında da Cehennem, dalagalarıyla çırpınıp dururken gözünü kaldırıp Sırat köprüsüne baktığında yüreğine dolacak korkuyu bir düşün!
Bu ne müthiş ve korkunç manzara!
Üzerinden geçeceğini kesin olarak biliyor, altındaki Cehennemin karardığına bakıyorsun. Ateş dalgalarımın hışırtısını ve ta derinden kabarışının gürültüsünü işitiyorsun. Melekler sesleniyor: “Rabbimiz, bunun üzerinden kimi geçirmek istiyorsun?”
Yine sesleniyorlar: “Rabbimiz, Rabbimiz! Sen kurtar. Sen kurtar!” Onca korkunç manzarasıyla ona bakıp dururken birden şöyle seslenilir:
“Çıkın köprüye!”
Birden bire senin ve mahlûkâtın ayağı altından değişmek üzere toprağın yükselişini hissedersin. Sonra yer, başka bir yere dönüşür. Bütün mahlûkât adeta bembeyaz gümüşten bir zemin üzerinde yayılmışlardır.
Sonra sen bütün dehşetiyle köprüye bakarken sana ve seninle birlikte herkese şöyle denilir: “Çıkın köprüye!”
Sana “Köprüye çık” denildiği andaki yüreğinin çırpınış ve korkusunu bir düşün!
Korku ve endişeden aklın uçmuştur. Sonra köprüye çıkmak için iki ayağından birini kaldırırsın. Ayağının altıyla onun keskinlik ve inceliğini hissedersin. Korkudan yüreğin ağızına gelir. Sonra diğer ayağını üzerine koyar, doğrulursun. Şimdi tam olarak köprünün üzerindesin.
[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]
Sıratta Günah Yükü
Sırtında taşıdığın günah yükün gittikçe ağırlaşmaktadır. Kalbin uçacak gibi olmasına rağmen köprüde yürümeye başladın, nihâyet zirveye ulaştın. Sonra köprünün sallanmasıyla aşağıya doğru kaymaya başladın. Aşağıda Cehennemin kaynaması bütün insanları bir ıstıraba sürüklemiştir. Önünden ve arkandan insanlar peşi peşine Cehenneme yuvarlanmaktadırlar.
Acz ve. zaafına rağmen köprü üzerindeki halini bir düşün!
Önünden ve arkandan ayakları kayan erkek ve kadınlara bakmaktasın. Başları önlerine eğik, ayaklan köprünün üzerinde… Melekler bazı erkeklerin sakallarından, bir kısım kadınların ise perçemlerinden yakalamaktadır. Bazılarının boynunda da halkalar vardır.
Yükselen Kıvılcımlar
Cehennem ateşi, onları yakalamak için azdıkça azmakta, coşup kaynamakta ve tepelerinin hizasına kadar kıvılcımlar saçmaktadır. Melekler onlara kancalar atıp çekmekte, ateş onların arzu ve hasretiyle kükreyip haykırmaktadır. Ateşin kıvılcımları insanların ta başlarına kadar sıçrayıp yetişmekte ve onları Cehennemin içine kadar çekmektedir. İnsanlar kurtuluşlarından ümit kesmiş vaziyette feryat ve figan etmektedir. Alevlerin ta tepelerine kadar çıkmasından aşağıya yuvarlanmakta ve “Mahvolduk! Helâk olduk!”
diye bağırmaktadırlar. Sen de, “ayaklarım kayar, köprüden aşağıya uçarım, düşüp vücudum paramparça olur, ayaklarım köprünün üzerinden kesilip havalanırım” korku ve endişesi içerisinde onlara bakmaktasın.
Sıratta Halimiz Ne Olur?
Bu hali sakin bir kafayla ve güçsüz bedenine acıyarak düşün!
Köprünün üzerinden rahat geçmek için daha dünyada iken günah yükünü hafiflet. Hiç şüphesiz Kıyamet gününün tehlikeleri, onları dünyada iken akıllarıyla düşünen, onlardan kurtuluşa çok büyük önem veren, kalblerine ahiretteki kurtuluşun ağır yükünü yükleyen, o kurtulabilme korkusunu yüreklerinde taşıyan Allah Teâlâ dostları için hafifletilir. Bu özelliklerinden dolayı Mevlâları Kıyamet günü bunları üzerlerinden hafifletir.
Öyleyse sen de bunları sürekli olarak göz önüne getir, bunların korku ve kaygısını kafandan bir an olsun çıkarma ki, Allah Teâlâ da böylece sana hafifletip kolaylaştırsın. Çünkü Allah Teâlâ zatına yemin ederek, dostlarına hem dünyadaki hem de ahiretteki korkuyu tattırmayacağına söz vermiştir.
CEHENNEM
Ya Sırattan Düşersen…
Şiddetli korku ve zayıf bedeninle Sırat köprüsünün üzerinden geçişini düşün!
Eğer gazaba uğramış ve affedilmemişsen, birden bire ayağının Sırattan kaydığım görürsün. Eğer Allah Teâlâ seni affetmezse, ayağın Sırattan kayacağı an ki halini düşün!
O anda kendi kendine, ‘Ebediyyen mahvolup gittim!’
dersin. “İşte korkup endişe ettiğim başıma geldi.” Aklın uçar. Sonra diğer ayağın da kayar. Baş aşağı düşersin. Ayakların Sırattan kesilmiştir. Demir kancaların deri ve etlerine saplanmasından başka bir şey hissetmezsin. Bunlarla ateşe doğru çekilirsin. Ateş üzerine hücum eder.
Cehennem, Mevlâsının gazabından dolayı öfkesi kabarmış bir haldedir. Ateş seni çektikçe sen Sırattan aşağıya doğru uçarsın. Ateşin hararetini hissettiğin anda, “Mahv oldum!” “helak oldum!”
diye feryat edersin. Pişmanlık ve teessüf bütün kalbini kaplamıştır. Daha ölmeden önce ve dünyadayken aziz ve celil olan Allah Teâlâ’yı razı etmeyi, hoşlanmadığı her şeyden de el çekmeyi ve böylece seni affetmesini boş yere temenni edersin.
Nihâyet sen ateşin ortasına varınca, alevleriyle üzerine tamamen kapanır. Yüreğinin hasret ve pişmanlık ateşi doruk noktaya ulaşmıştır. Sen cehenneme atıldığın anda şişersin. Sen yüzükoyun Cehenneme yuvarlanıp feryat ve figan ederken aziz ve celil olan Allah Teâlâ Cehenneme “Doldun mu?”
diye seslenir. Sen hem Cenâb-ı Hakkın seslenişini, hem de Cehennemin şu cevabını işitirsin: “Daha var mı?” (Kaf Sûresi: 30) Sen ateşin içinde iken, alevleri vücudunu sararken ve yaralan bedenini kaplarken Yüce Allah Teâlâ:
“Boş yerin var mı?”
der. Sonra çok geçmeden vücudun damlar, etlerin dökülür, sadece kemiklerin kalır. Sonra ateş içine salıverilir. Orada ne varsa hepsini yer bitirir. Sen feryat edip ateş de ciğerlerinin içine girerken o ciğerlerinin halini düşün!
Sen ağlayıp pişmanlığını haykırdığın halde bile artık sana acınmaz. Bir daha günaha dönmeyeceğim diye söz versen bile artık tevben kabul edilmez ve feryadına cevap verilmez.
Cehennemin İçeceği
Orada kalışın uzamışken halini bir düşün!
Azap şiddetlenerek devam eder. Sıkıntı zirveye ulaşır. Susuzluğun şiddetlenir. Dünyadaki içecekleri hatırlarsın. Cehenneme sığınırsın. Sana azap vermekle görevli meleğin elinden kabı alırsın. Eline alır almaz altında avucun yanar. Hararetinden ve kızgınlığından elin parçalanıp etleri dökülür. Sonra o kabı ağızına yaklaştırırsın. Yüzün kavrulur. Sonra yudumlamaya çalışırken boğazının derisini soyar. Karnına ulaşınca iç organlarını parçalar.
Sen feryat ve figan edersin. O anda dünya içeceklerini, onların soğukluk ve lezzetini hatırlarsın. Sonra hararetini dindirmek ister ve dünyada alıştığın gibi yıkanmak ve suya dalmak suretiyle serinlemek maksadıyla hamîm (kızgın su) havuzlarına koşarsın. Kızgın suya dalınca, tepeden tırnağa bütün bedeninin derisi soyulur. Daha hafif olur ümidiyle bir daha ateşe koşarsın. Sonra yine ateşin yangını sana şiddetli gelince kaynar suya geri dönersin. Böylece ateşle kaynar su arasında mekik dokursun.
Ateşin harareti son dereceye. ulaşmıştır. Sen ise bir ferahlık ararsın. Kaynar su ile ateş arasında da bir ferahlık duyamazsın. Serinlik istersin ama asla bulamazsın. Sıkıntı, susuzluk ve yorgunluk dayanılmaz dereceye varınca Cennetleri hatırlarsın. Aziz ve celil olan Allah Teâlâ’nın yakınlığını ve Cennet nimetlerini kaybetmekten gelen acı bir hüzün ve burukluk kalbinden boğazına doğru tırmanır. Sonra Cennetin içeceklerini, soğuk suyunu ve hoş yaşayışını hatırlarsın. Bundan yoksun kalmanın hasreti gönlünü parçalar.
|