İfrit olduğunu düşündüğüm Yaşlı Kadın. Peki ya sizce?
Bugüne kadar bir çok tuhaf insan gördüm. Ama bunlardan bir tanesi hakikaten çok tuhaftı. İlki 20 yıl kadar önceydi. O zamanki çalıştırdığım dükkânın önünde dışarda ayaktaydım. Beyaz, uzun tülbentli, saçları kırlaşmış, bir gözü mavi yaşlı bir kadın geldi yanıma. Sol gözünün içinde başka bir renk yoktu bu kadının ve gözü hiç hareket etmiyordu. Muhtemelen o sol gözü görmüyordu bu kadının. Elinde bastonuyla gelmişti. Anadolu köylerinde yasayan yaşlı kadınların giyimi gibiydi giyimi. Entarisini uzun yün çoraplarının içine sokmuş, ayağında lastik ayakkabıları, elleri kırış kırış en az 90 ila 100 yaş arasında vardı.
Yakınıma usulca yaklaştı ve bana adres olduğunu düşündüğüm bir şey sordu. Söylediklerini anlamadım çünkü kelimeler anlaşılmıyordu. Ama bunun dışında inanılmaz güzellikte bir ses tonu vardı kadının. Sesi kendisi gibi yaşlı gelmiyordu. Dışarıda olduğumuz icin, trafik gürültüsünden anlaşılmıyor diye, “Biraz beriye gel öyle sor teyze,” dedim. “Ne dediğin anlaşılmıyor.” Kadın yanıma geldi, kolumu tuttu, bana olabileceğinden daha fazla yakınlaştı ve şehvetli bir şekilde dokunarak , tarif edemeyeceğim cinsel bir dürtüyle vücudunu vücuduma değdirerek o güne kadar duymadığım bir dilde bir cümle sarf etti. O kısa saniyelerde afallamıştım. Kadının görüntüsü, ses tonunun güzelliği sonra korkunç bir hale dönen sesi, şehveti ve ağzından çıkan lisan beni ciddi anlamda şaşırtmıştı. Ürkmüştüm. O tatlı ve zarif ses gitmiş adeta içimi delen korkunç bir ses tonuna dönüşmüştü. “Anlamadım teyze, kusura bakma, ne diyorsun?” diyerek çıkıştım. Kadın yine anlamadığım bir dilde konuştu ama bu defa Türkçe kelimeler vardı söylediği şeyin içinde. Ben daha da şaşırdım ve en sonunda “Yardımcı olamayacağım teyze, söylediklerini anlamıyorum, kusura bakma,” diyerek kendimi geriye çektim. Kadın o buz gibi mavi gözüyle bana gülümseyerek baktı ve “Tamam, o halde bozuk para ver bana.” dedi Türkçe. “Tamam,” dedim “Vereyim.” Dükkanın kasasına yöneldim. Kasadaki kadın iş arkadaşım, ortağım, deminden beri bizi izliyormuş, benim yaşlı kadına para vermek için kasaya yöneldiğimi görünce, engel oldu bana. “Kesinlikle vermem, verme.” dedi. “Ya, yaşlı kadın, ne olacak, ver bir bozuk para oradan işte,” dedim. Ne kadar ısrar ettiysem ortağım da aynı şiddetle, katiyetle para vermeyeceğini söyledi bu yaşlı kadına. Dışarı çıktım, “Teyze kusura bakma, kasada yokmuş, para.” dedim. “Bende de yok, inan.”
Kadın hiç bir şey söylemeden yavaş adımlarla bulunduğum yerin karşı caddesine geçti. Ortağıma kızdım. “Yahu,” dedim, “Sen ne kadar gaddarsın. Üç, beş kuruş versen ne olurdu ki?” diye çıkıştım. “Biliyorum farkındayım ama kadını ilk geldiğinden beri izliyorum, kadın hiç hoşuma gitmedi, içimden bir hisle bu kadına hiçbir şey vermemem gerektiğini hissettim.” dedi iş arkadaşım. Bir şey diyemedim, kadının tuhaflığını bana sor bir de diye düşündüm içimden ve üstelemedim. Sonra kafamı kaldırıp kadının gittiği tarafa baktım, o upuzun, görüşe açık yolda ne o kadın vardı, ne de o kadına benzer bir şey. Kadın bir anda yok olmuştu.
Evet, dostlar, bu an, bu yaşadığım olay hayatımda yaşadığım en sıra dışı anlardan biriydi. Bunun üstüne enteresan bir şekilde tuhaf bir şey daha oldu. O gün aksam evde yemeği yedikten sonra, kadının konusunu açtım evde. Tam kadını tarif etmeye başlamıştım ki önce bilgisayarda o esnada açık olan oyun cazır cuzur sesler çıkartarak dondu hemen ardından elektrikler kesildi. Çok enteresan bir gündü.
Anlamadığım dilde konuşan bu kadının cümlesinin içindeki Türkçe kelimeler ise şunlardı. 1000 yıl, Zindan, Kuyu, Zincir ve bir kaç İbranice olduğunu düşündüğüm özel isim.
Şimdi sizler ne dersiniz? Bu kadın sizce bir ifrit miydi, melek miydi, cin miydi? Neydi? Onun normal bir kadın olduğunu düşünmüyorum zira yaşadığım ve bahsettiğim detaylar dehşet vericiydi.
|