Al-i İmran Suresi, 12. ayet: İnkar edenlere de ki: "Yakında yenilgiye uğratılacaksınız ve toplanıp cehenneme sürüleceksiniz." Ne kötü yataktır o.
Al-i İmran Suresi, 106. ayet: Bazı yüzlerin ağaracağı, bazı yüzlerin de kararacağı gün... Yüzleri kapkara-kesilecek olanlara: "İmanınızdan sonra inkar ettiniz, öyle mi? Öyleyse inkar etmenize karşılık olarak azabı tadın" (denilir).
Nisa Suresi, 56. ayet: Ayetlerimize karşı inkara sapanları şüphesiz ateşe sokacağız. Derileri yanıp döküldükçe, azabı tatmaları için onları başka derilerle değiştireceğiz. Gerçekten, Allah, güçlü ve üstün olandır, hüküm ve hikmet sahibidir.
En'am Suresi, 27. ayet: Ateşin üstünde durdurulduklarında onları bir görsen; derler ki: "Keşke (dünyaya bir daha) geri çevrilseydik de Rabbimiz'in ayetlerini yalanlamasaydık ve mü'minlerden olsaydık."
En'am Suresi, 30. ayet: Rablerinin karşısında durdurulduklarında onları bir görsen: (Allah
"Bu, gerçek değil mi?" dedi. Onlar: "Evet, Rabbimiz hakkı için" dediler. (Allah
"Öyleyse inkar edegeldikleriniz nedeniyle azabı tadın" dedi.
En'am Suresi, 128. ayet: Onların tümünü toplayacağı gün: "Ey cin topluluğu insanlardan çoğunu (ayartıp kendinize kullar) edindiniz" (diyecek). İnsanlardan onların dostları derler ki: "Rabbimiz, kimimiz kimimizden yararlandı ve bizim için tespit ettiğin süreye ulaştık." (Allah) Diyecek ki: "Allah'ın dilediği dışta olmak üzere, ateş sizin içinde süresiz kalacağınız konaklama yerinizdir." Şüphesiz Rabbin, hüküm ve hikmet sahibi olandır, bilendir.
Araf Suresi, 38. ayet: (Allah) diyecek: "Cinlerden ve insanlardan sizden önce geçmiş ümmetlerle birlikte ateşe girin." Her bir ümmet girişinde kardeşini (kendi benzerini) lanetler. Nitekim hepsi birbiri ardınca orada toplanınca, en sonra yer alanlar, en önde gelenler için: "Rabbimiz, işte bunlar bizi saptırdı; öyleyse ateşten kat kat artırılmış bir azap ver diyecekler. (Allah da
"Hepsi için kat kattır. Ancak siz bilmezsiniz" diyecek.
Araf Suresi, 39. ayet: (Bu sefer) Önde gelenler, sonda yer alanlara diyecekler ki: "Sizin bize göre bir üstünlüğünüz yoktur, kazandıklarınıza karşılık olarak azabı tadın."
Araf Suresi, 40. ayet: Şüphesiz ayetlerimizi yalanlayanlar ve onlara karşı büyüklenenler, onlar için göğün kapıları açılmaz ve halat (ya da deve) iğnenin deliğinden geçinceye kadar cennete girmezler. Biz suçlu-günahkarları işte böyle cezalandırırız.
Araf Suresi, 41. ayet: Onlar için cehennemden yataklar ve üstlerine örtüler vardır. Biz zulme sapanları işte böyle cezalandırırız.
Araf Suresi, 44. ayet: Cennet halkı, ateş halkına (şöyle) seslenecekler: "Bize Rabbimiz'in vadettiğini gerçek buldunuz mu?" Onlar da: "Evet" derler. Bundan sonra içlerinden seslenen biri (şöyle) seslenecektir: "Allah'ın laneti zalimlerin üzerine olsun."
Araf Suresi, 47. ayet: Gözleri cehennem halkından yana çevrilince: "Rabbimiz, bizi zalimler topluluğuyla birlikte kılma" derler.
Araf Suresi, 48. ayet: Burcun üstündeki adamlar, kendilerini yüzlerinden tanıdıkları (ileri gelen birtakım) adamlara seslenerek derler ki: "Ne (güç ve servet) toplamış olmanız, ne büyüklük taslamanız (istikbarınız) size bir yarar sağlamadı."
Araf Suresi, 50. ayet: Ateşin halkı cennet halkına seslenir: "Bize biraz sudan ya da Allah'ın size verdiği rızıktan aktarın." Derler ki: "Doğrusu Allah, bunları inkar edenlere haram (yasak) kılmıştır."
Araf Suresi, 51. ayet: Onlar, dinlerini bir eğlence ve oyun (konusu) edinmişlerdi ve dünya hayatı onları aldatmıştı. Onlar, bu günleriyle karşılaşmayı unuttukları ve Bizim ayetlerimizi 'yok sayarak tanımadıkları' gibi, Biz de bugün onları unutacağız.
Enfal Suresi, 36. ayet: Gerçek şu ki, inkar edenler, (insanları) Allah'ın yolundan engellemek için mallarını harcarlar; bundan böyle de harcayacaklar. Sonra bu, onlara yürek acısı olacaktır, sonra bozguna uğratılacaklardır. İnkar edenler sonunda cehenneme sürülüp toplanacaklardır.
Enfal Suresi, 37. ayet: Bu, Allah'ın murdar olanı temizden ayırt etmesi; murdarı, bir kısmını bir kısmı üzerinde kılıp tümünü biriktirerek cehenneme atması içindir. İşte bunlar hüsrana uğrayanlardır.
Tevbe Suresi, 35. ayet: Bunların üzerlerinin cehennem ateşinde kızdırılacağı gün, onların alınları, böğürleri ve sırtları bunlarla dağlanacak (ve
"İşte bu, kendiniz için yığıp-sakladıklarınızdır; yığıp-sakladıklarınızı tadın" (denilecek).
İbrahim Suresi, 16. ayet: (Böylesinin) Önünde cehennem vardır ve (orada) irinli sudan içirilecektir.
İbrahim Suresi, 17. ayet: Yutkunmaya çabalayacak ve boğazından geçirmeyi başaramıyacak, ona her yandan ölüm gelecek, oysa ölmeyecek de. Ardından daha katı bir azap olacak.
İbrahim Suresi, 44. ayet: Azabın kendilerine geleceği gün (ile) insanları uyarıp-korkut ki, (o gün) zulmedenler, şöyle diyecekler: "Bizi yakın bir süreye kadar ertele ki, Senin çağrına cevap verelim ve elçilere uyalım." Oysa daha önce, kendiniz için hiç zeval yoktur diye and içenler, sizler değil miydiniz?
Hicr Suresi, 43. ayet: "Ve hiç şüphe yok, onların tümünün buluşma yeri cehennemdir."
Hicr Suresi, 44. ayet: Onun yedi kapısı vardır; onlardan her bir kapı için bir grup ayrılmıştır.
Nahl Suresi, 28. ayet: Ki melekler, kendi nefislerinin zalimleri olarak onların canlarını aldıklarında, "Biz hiçbir kötülük yapmıyorduk" diye teslim olurlar. Hayır, şüphesiz Allah, sizin neler yaptığınızı bilendir.
Nahl Suresi, 29. ayet: Öyleyse içinde ebedi kalıcılar olarak cehennemin kapılarından girin. Büyüklük taslayanların konaklama yeri ne kötüdür.
İsra Suresi, 18. ayet: Kim çarçabuk olanı (geçici dünya arzularını) isterse, orada istediğimiz kimseye dilediğimizi çabuklaştırırız, sonra ona cehennemi (yurt) kılarız; ona, kınanmış ve kovulmuş olarak gider.
Kehf Suresi, 29. ayet: Ve de ki: "Hak Rabbinizdendir; artık dileyen iman etsin, dileyen inkar etsin. Şüphesiz Biz zalimlere bir ateş hazırlamışız, onun duvarları kendilerini çepeçevre kuşatmıştır. Eğer onlar yardım isterlerse, katı bir sıvı gibi yüzleri kavurup-yakan bir su ile yardım edilirler. Ne kötü bir içkidir o ve ne kötü bir destektir.
Kehf Suresi, 99. ayet: Biz o gün, bir kısmını bir kısmı içinde dalgalanırcasına bırakıvermişiz. Sur'a da üfürülmüştür, artık onların tümünü birarada toparlamışız.
Kehf Suresi, 100. ayet: Ve o gün, cehennemi, inkar edenlere tam bir sunuşla sunmuşuz.
Kehf Suresi, 102. ayet: İnkar edenler, Beni bırakıp kullarımı veliler edindiklerini mi sandılar? Gerçekten Biz cehennemi kafirler için bir durak olarak hazırlamışız.
Meryem Suresi, 75. ayet: De ki: "Kim sapıklık içindeyse, Rahman (olan Allah), ona süre tanıdıkça tanır; kendilerine va'dedileni -ya azabı veya kıyamet saatini- gördükleri zaman artık kimin yeri (makam, mevki) daha kötü, kimin askeri- gücü daha zayıfmış, öğreneceklerdir.
Meryem Suresi, 86. ayet: Suçlu-günahkarları susamışlar olarak cehenneme süreceğiz.
Enbiya Suresi, 98. ayet: Gerçekten siz de, Allah'ın dışında taptıklarınız da cehennemin odunusunuz, siz ona varacaksınız.
Enbiya Suresi, 100. ayet: Orda kendileri için, 'kemikleri çatırdatan inlemeler' vardır. Onlar orda işitmezler de.
Hac Suresi, 19. ayet: İşte bunlar çekişen iki gruptur, Rableri konusunda çekiştiler. İşte o inkar edenler, onlar için ateşten elbiseler biçilmiştir; başları üstünden de kaynar su dökülür.
Hac Suresi, 22. ayet: Ne zaman ordan, sarsıcı-üzüntüden çıkmak isterlerse, oraya geri çevrilirler ve (onlara
"Yakıcı azabı tadın" (denir).
Mü'minun Suresi, 102. ayet: Artık kimin tartısı ağır basarsa, işte onlar, kurtuluşa erenlerin ta kendileridir.
Mü'minun Suresi, 103. ayet: Kimin tartısı hafif gelirse, işte onlar da kendi nefislerini hüsrana uğratanlar, cehennemde de ebedi olarak kalacak olanlardır.
Mü'minun Suresi, 104. ayet: Ateş, onların yüzlerini yalayarak yakar da onun içinde onlar, (etleri sıyrılmış olarak sırıtan) dişleriyle kalıverirler.
Mü'minun Suresi, 105. ayet: Ayetlerim size okunuyorken, yalanlayanlar sizler değil miydiniz?
Mü'minun Suresi, 106. ayet: Dediler ki: "Rabbimiz, mutsuzluğumuz bize karşı üstün geldi, biz sapan bir topluluk imişiz."
Mü'minun Suresi, 107. ayet: "Rabbimiz, bizi (ateşin) içinden çıkar, eğer yine (inkara) dönersek, artık gerçekten zalim kimseler oluruz."
Mü'minun Suresi, 108. ayet: Der ki: "Onun içine sinin ve Benimle söyleşmeyin."
Furkan Suresi, 11. ayet: Hayır, onlar kıyamet-saatini yalanladılar; Biz kıyamet saatini yalan sayanlara çılgınca yanan bir ateş hazırladık.
Furkan Suresi, 12. ayet: (Ateş,) Onları uzak bir yerden gördüğünde, onlar bunun gazablı öfkesini ve uğultusunu işitirler.
Furkan Suresi, 13. ayet: Elleri boyunlarına bağlı olarak, sıkışık bir yerine atıldıkları zaman, orada yok oluşu isteyip-çağırırlar.
Furkan Suresi, 14. ayet: Bugün bir yok oluşu çağırmayın, birçok (kere) yok oluşu isteyip-çağırın.
Furkan Suresi, 15. ayet: De ki: "Bu mu daha hayırlı, yoksa takva sahiplerine va'dedilen ebedi cennet mi? Ki onlar için bir mükafat ve son duraktır."
Furkan Suresi, 19. ayet: "İşte (ilahlarınız) sizin söylediklerinizi yalanladılar; bundan böyle (azabı) ne geri çevirmeye gücünüz yetebilir, ne de bir yardıma. Sizden kim zulmederse, ona büyük bir azap taddırırız."
Furkan Suresi, 22. ayet: Melekleri görecekleri gün, suçlu-günahkarlara bir müjde yoktur. Ve o gün (melekler onlara) derler ki: "(Size sevinçli haber) Yasaktır, yasak."
Furkan Suresi, 23. ayet: Onların yaptıkları her işin önüne geçtik, böylece onu savurulmuş toz zerreleri kılıverdik.
Furkan Suresi, 34. ayet: O yüzükoyun cehenneme doğru sürülüp-toplanacak olanlar; işte onlar, yer bakımından çok kötü, yol bakımından sapmış olanlardır.
Ankebut Suresi, 25. ayet: (İbrahim) Dedi ki: "Siz gerçekten, Allah'ı bırakıp dünya hayatında aranızda bir sevgi-bağı olarak putları (ilahlar) edindiniz. Sonra kıyamet günü, kiminiz kiminizi inkar edip-tanımayacak ve kiminiz kiminize lanet edeceksiniz. Sizin barınma yeriniz ateştir ve hiçbir yardımcınız yoktur."
Rum Suresi, 16. ayet: Ancak inkar edip ayetlerimizi ve ahirete kavuşmayı yalanlayanlar ise; artık onlar da azap için hazır bulundurulurlar.
Secde Suresi, 20. ayet: Fasık olanlar içinse, artık onların da barınma yeri ateştir. Oradan her çıkmak istediklerinde, geri çevrilirler ve onlara: "Kendisini yalanladığınız ateş azabını tadın" denir.
Fatır Suresi, 36. ayet: İnkar edenlere gelince, onlar için de cehennem ateşi vardır. Onlar için ne, karar verilir, ki böylece ölüversinler, ne de kendilerine onun azabından (bir şey) hafifletilir. İşte Biz, her nankör olanı böyle cezalandırırız.
Fatır Suresi, 37. ayet: İçinde onlar (şöyle) çığlık atarlar: "Rabbimiz, bizi çıkar, yaptığımızdan başka salih bir amelde bulunalım." Size orda (dünyada), öğüt alabilecek olanın öğüt alabileceği kadar ömür vermedik mi? Size uyaran da gelmişti. Öyleyse (azabı) tadın; artık zalimler için bir yardımcı yoktur.
Zümer Suresi, 24. ayet: Kıyamet günü o kötü azaptan kendini yüzü ile kim koruyabilecek? Ve zalimlere "Kazandığınızı tadın" denmiştir.
Zümer Suresi, 60. ayet: Kıyamet günü, Allah'a karşı yalan söyleyenlerin yüzlerinin kapkara olduğunu görürsün. Büyüklenenler için cehennemde bir konaklama yeri mi yok?
Zümer Suresi, 71. ayet: İnkar edenler, cehenneme bölük bölük sevkedildiler. Sonunda oraya geldikleri zaman, kapıları açıldı ve onlara (cehennemin) bekçileri dedi ki: "Size Rabbinizin ayetlerini okuyan ve bugünle karşılaşacağınızı (söyleyip) sizi uyaran elçiler gelmedi mi?" Onlar: "Evet." dediler. Ancak azap kelimesi kafirlerin üzerine hak oldu.
Zümer Suresi, 72. ayet: Dediler ki: "İçinde ebedi kalıcılar olarak cehennemin kapılarından (içeri) girin. Büyüklüğe kapılanların konaklama yeri ne kötüdür."
Mü'min Suresi, 76. ayet: İçinde ebedi kalıcılar olarak cehennemin kapılarından girin. Artık mütekebbirlerin konaklama yeri ne kötüdür.
Tur Suresi, 16. ayet: "Girin ona; artık ister sabredin, ister sabretmeyin. Sizin için birdir. Siz ancak, yaptıklarınızla cezalandırılıyorsunuz."
Rahman Suresi, 43. ayet: İşte bu, suçlu-günahkarların kendisini yalanladıkları cehennemdir.
Rahman Suresi, 44. ayet: Onlar, kendisiyle alabildiğine kaynar hale getirilmiş su arasında dönüp-dolaşırlar.
Vakıa Suresi, 56. ayet: İşte bu, onların din (hesap ve ceza) gününde şölenleridir.
Hadid Suresi, 13. ayet: O gün, münafık erkekler ile münafık kadınlar, iman edenlere derler ki: "(Ne olur) Bize bir bakın, sizin nurunuzdan birazcık alıp-yararlanalım." Onlara: "Arkanıza (dünyaya) dönün de bir nur arayıp-bulmaya çalışın" denilir. Derken aralarında kapısı olan bir sur çekilmiştir; onun iç yanında rahmet, dış yanında o yönden azap vardır.
Tahrim Suresi, 7. ayet: Ey inkar edenler, bugün özür beyan etmeyin. Siz ancak yaptıklarınızla cezalandırılıyorsunuz.
Mülk Suresi, 8. ayet: Öfkesinin-şiddetinden neredeyse patlayıp parçalanacak. Her bir grup içine atıldığında, bekçileri onlara sorar: "Size bir uyarıcı gelmedi mi?"
Mülk Suresi, 9. ayet: Onlar: "Evet" derler. "Bize gerçekten bir uyarıcı geldi. Fakat biz yalanladık ve: "Allah hiçbir şey indirmedi, siz yalnızca büyük bir sapmışlık içindesiniz, dedik."
Mülk Suresi, 10. ayet: Ve derler ki: "Eğer dinlemiş olsaydık ya da akıl etmiş olsaydık, şu çılgınca yanan ateşin halkı arasında olmayacaktık."
Mülk Suresi, 11. ayet: Böylece kendi günahlarını itiraf ettiler. Çılgınca yanan ateşin halkına (Allah'ın rahmetinden) uzaklık olsun.
Müddesir Suresi, 26. ayet: Onu Ben, cehenneme sürükleyip-atacağım.
Müddesir Suresi, 42. ayet: "Sizi şu cehenneme sürükleyip-iten nedir?"
İnsan Suresi, 4. ayet: Doğrusu Biz kafirlere zincirler, demir halkalar (tomruklar) ve çılgınca yanan bir ateş hazırladık.
Nebe' Suresi, 21. ayet: Gerçekten cehennem, bir gözetleme yeridir.
Nebe' Suresi, 30. ayet: Şimdi tadın. Size artık azaptan başkasını arttırmayacağız;
Gaşiye Suresi, 1. ayet: (Her yanı yaygın olarak kuşatacak olan) Kıyametin haberi sana geldi mi?
Gaşiye Suresi, 2. ayet: O gün, öyle yüzler vardır ki, 'zillet içinde aşağılanmıştır.'
Gaşiye Suresi, 3. ayet: Çalışmış, boşuna yorulmuştur.
Gaşiye Suresi, 4. ayet: Kızgın bir ateşe yollanırlar.
Gaşiye Suresi, 5. ayet: Kaynar bir kaynaktan içirilirler.
Gaşiye Suresi, 6. ayet: Onlar için (zehirli olan) dari' dikeninden başka bir yiyecek yoktur.
Gaşiye Suresi, 7. ayet: Ne doyurup-semirtir, ne açlıktan korur.
Beled Suresi, 19. ayet: Ayetlerimizi inkar edenler ise, sol yanın adamlarıdır (Ashab-ı Meş'eme).
Beled Suresi, 20. ayet: "Kapıları kilitlenmiş" bir ateş onların üzerinedir.
Leyl Suresi, 14. ayet: Artık sizi, 'alevleri kabardıkça kabaran' bir ateşle uyardım.
Leyl Suresi, 15. ayet: Ona, ancak en bedbaht olandan başkası yollanmaz;
Beyyine Suresi, 6. ayet: Şüphesiz, Kitap Ehlinden ve müşriklerden inkar edenler, içinde sürekli kalıcılar olmak üzere cehennem ateşindedirler. İşte onlar, yaratılmışların en kötüleridir.
Kaari'a Suresi, 8. ayet: Kimin tartıları hafif kalırsa,
Kaari'a Suresi, 9. ayet: Artık onun da anası (son durağı) "haviye"dir (uçurum).
Kaari'a Suresi, 10. ayet: Onun ne olduğunu (mahiyetini) sana bildiren nedir?
Kaari'a Suresi, 11. ayet: O, kızgın bir ateştir.
Tekasür Suresi, 5. ayet: Hayır; eğer siz kesin bir bilgiyle bilmiş olsaydınız,
Tekasür Suresi, 6. ayet: Andolsun, o çılgınca yanan ateşi de elbette görecektiniz.
Tekasür Suresi, 7. ayet: Sonra onu, gerçekten yakîn gözüyle (Ayne'l Yakîn) görmüş olacaksınız.
Hümeze Suresi, 1. ayet: Arkadan çekiştirip duran, kaş göz hareketleriyle alay eden her kişinin vay haline;
Hümeze Suresi, 2. ayet: Ki o, mal yığıp biriktiren ve onu saydıkça sayandır.
Hümeze Suresi, 3. ayet: Gerçekten malının kendisini ebedi kılacağını sanıyor.
Hümeze Suresi, 4. ayet: Hayır; andolsun o, 'hutame'ye atılacaktır.
Hümeze Suresi, 5. ayet: "Hutame"nin ne olduğunu sana bildiren nedir?
Hümeze Suresi, 6. ayet: Allah'ın tutuşturulmuş ateşidir.
Hümeze Suresi, 7. ayet: Ki o, yüreklerin üstüne tırmanıp çıkar.
Hümeze Suresi, 8. ayet: O, onların üzerine kilitlenecektir;
Hümeze Suresi, 9. ayet: (Kendileri de) Dikilip-yükseltilmiş sütunlarda (bağlanacaklardır).
Mesed Suresi, 1. ayet: Ebu Leheb'in iki eli kurusun; kurudu ya.
Mesed Suresi, 2. ayet: Malı ve kazandıkları kendisine bir yarar sağlamadı.
Mesed Suresi, 3. ayet: Alevi olan bir ateşe girecektir.
Mesed Suresi, 4. ayet: Eşi de; odun hamalı (ve)
Mesed Suresi, 5. ayet: Boynuna bükülmüş bir ip (bağlanmış) olarak.
Alıntı