El Kindi Nickli Üyeden Alıntı
EL-GAFÛR: Çok bağışlayan, çok affedici, bütün günahları bağışlayan, sonsuz rahmetiyle dilediğinde küçük-büyük bütün günahları bağışlayan,mağfireti çok. Allah Teâlâ’nın mağfireti çoktur. Bir kulun kusuru ne kadar büyük ve çok olursa olsun onları örter, meydana çıkarıp da sâhibini rezîl etmez. Kusurları insanların gözünden gizlediği gibi, melekût âlemi sâkinlerinin gözünden de gizler. İnsanların görmediği bâzı şeyleri melekût (melekler ve ruhlar) âlemi sâkinleri görürler. Gafûr ism-i şerîfi, kusurların onların gözünden de gizlenmesini ifade eder...
Her gün binlerce kere isyan edip gırtlağına kadar günaha batmış olanlar, şanı yüce Allah’ı, adeta (hâşâ) basit bir varlık yerine koyup, varlığını-yokluğunu tartışmaya kalkanlar, bataklığın içine doğmuş ve çıkmak için de en ufak bir gayreti olmayanlar, adam soyanlar, cana kıyanlar, yetim malı, kul hakkı yiyenler hâlâ nefes alıp veriyorlarsa, hiçbir şey olmamış gibi hayatlarına devam ediyorlarsa, bu neyin ifadesi ve neyin eseridir? Açıkça Allah’ın hoşgörü ve müsamahasının, affı ve bağışlamasının bir eseri, Halim İsminin ve dolayısıyla Hilim sıfatının bir neticesi değil midir? Yoksa: “Eğer Allah, insanları, kazandıkları yüzünden hesaba çekiverseydi, yerkürenin sırtında hiçbir canlı bırakmazdı. Ne var ki, onları belirli bir süreye kadar, ecelleri gelinceye kadar erteliyor. Allah, kullarını iyice görmektedir.” (Fâtır, 35:45.)
Hiç Allah’ı tanımadıkları ve hiç alnı secdeye gitmediği halde, üstelik her gün onun yasak ettiği şeyleri yapanlarla, Onun varlığını ve birliğini inkar edenler, acaba bir damla su içebilir, bir lokma ekmek yiyebilirler miydi? Hiç şüphesiz buna fırsatları bile olmadan iflahları kesilir, inkar ettiklerini görmek üzere, merkeze çekilen valiler gibi, öbür dünyaya çağrılırlardı da tevbe etmeye vakitleri bile olmazdı: “Bununla beraber rahmet sahibi olan Rabbin çok bağışlayıcıdır. Eğer Allah, onları, yaptıkları günahlar yüzünden yakalayıverecek olsaydı, haklarında azabı hemen verirdi. Fakat onlar için vaat edilen bir azap vakti vardır ki, o geldiği zaman, Allah’ın azabından bir kurtuluş yeri bulamazlar.”(Kehf, 18:58) Hatalarımız, kusurlarımız var elbette. Hem de yığın yığınla… Ancak, bizim hata ve kusurlarımızdan cürüm ve günahlarımızdan, isyan ve ihmallerimizden, hatta cinayetlerimizden daha büyük, daha geniş Rabbimizin, rahmeti, merhameti ve mağfireti var. Nitekim bir Kutsi Hadiste; “Kulum, hakkımda nasıl bir zan yürütürse ben öyleyimdir. O, beni zikredince ben onunla beraberim. O beni içinden geçirirse, ben de onu içimden geçiririm. O, beni bir cemaat içerisinde anarsa, ben de onu, onunkinden daha hayırlı bir cemaatte anarım. O, bana bir karış yaklaşırsa ben ona bir arşın yaklaşırım. O bana bir arşın yaklaşırsa, ben ona bir kulaç yaklaşırım. O bana yürüyerek gelirse ben ona koşarak giderim.” buyrulmuştur. Başka bir hadiste ise, bu işin çok önemli olduğu vurgulanarak: “Sakın sizden kimse Allah hakkında hüsn-ü zanda bulunmadan son nefesini vermesin” denilmiştir. Bir başka hadiste ise, Allah hakkında Hüsn-ü Zan etmenin güzel bir İbadet olduğu vurgulanarak; “Allah (c.c) hakkında hüsn-ü zan, güzel ibadettendir,” denilmiştir. Biz de ne kadar günahkar olursak olalım, hatalarımız ne kadar çok olursa olsun, Rabbimizin bizi bağışlayacağını umuyor ve Kur’an-ı Kerimde Hz. Musa’yı mağlup etmeleri için karşısına çıkarılan ama onun Allah’ın Resulü olduğunu anlayıp iman eden sihirbazları Firavun ölümle tehdit ettiği zaman düşünüp dedikleri gibi diyor ve ümidimizin ışığını söndürmüyor, Ondan beklentimizden vazgeçmiyoruz: “Ümidimiz odur ki, Rabbimiz hatalarımızı bağışlar çünkü biz ilk inananlar olduk.” (Şuara, 26:51)
Belki biz ilk inananlardan değiliz ama çok şükür yine de inanıyoruz. İbadet ve itaatimiz eksik, ihlas ve samimiyetimiz kusurlu, cürmü hatamız kayıtlı ve buna karşılık tek sermayemiz imanımız olsa bile yine de ümitsiz değiliz. Çünkü Onun rahmeti gazabından önde ve üstündür. Çünkü Rabbimiz Gafur ve Rahim, Gaffar veTevvab, Settâr ve Afüvv’dür… Bizi de daha bizim gibi nicelerini de bağışlamaya yeterde art Büyük bir kuşku ve korku içinde bulunan kimseler Allah Teâla’nın bu yüce adını sürekli olarak, anarlarsa bu korku ve kuşkularından kurtulmuş olurlar. Bu adın asıl özelliği devleti yöneten kimselerden gelebilecek tehdit ve tehlikeleri geçersiz kılmasıdır. Bu gibi zorba ve kanunsuz idareleri ile halkı yıldıran kimselerden korunmak için, bu adın devamlı olarak anılması gerekir. Ayrıca başkaca keder ve sakıntı içinde bulunanlar tarikat adamı olanlar da bu adı anarlarsa kendilerine üstün bir yarar sağlamış olurlar bile…
EL-ĞAFÛR isminin zikri (1286) adettir. Zikir saati Güneş, günü Pazar’dır
1.Hapse düşen bir kimse, bu ismin himayesine girer ve usulüne uygun olarak belirtilen miktarda okumaya devam ederse, hapisten çıkmasına bir vesile olur.
2.Maddi sıkıntılar içinde olan ve ipotek altında bulunan kimse, bu tertibe göre okumaya devam ederse Allah (c.c), o kimseyi gayb hâzinesinden varlığa ve servete boğar.
3.Günahlarının bağışlanmasını ve affedilmesini dilemek için bu ismi zikretmek isteyenlere, saat şartı ve adet sınırı yoktur. Bu ismi virt edinip okumaya devam eden kimseleri umulur ki Cenab-ı Hak, rahmeti ve mağfiretiyle bağışlar, lütuf ve ihsanlarıyla memnun eder.
4.Bütün öfkeli, hiddetli ve şiddetli kimselerin zararlarından kurtulmak ve korunmak için bu ismin virdiyle Allah’a sığınanlar, korktuğu şeylerden korunur, umduklarına ulaşır.
5.Birbirlerine dargın olan kar-koca, amir-memur, müşteri-patron, kardeşler veya arkadaşlardan, gelin-kaynana veya herhangi bir kimseyi barıştırmak için (1286) defa temiz bir miktar suya okunur, taraflara içirilirse veya bir kâğıda yazılıp yine üzerine aynı miktarda “YÂ GAFUR” okunduktan sonra herhangi birinin üzerinde taşıması sağlanırsa kısa zamanda aralarındaki buzlar eriyip barışabilirler.
6.Ateşli hastalıklar ve humma (kızamık) için yazılıp fayda verdiğine dair Havas kitaplarında tecrübe edilmiştir kayıtlı bilgiler var.
7.Sekeratta (ölüm halinde) olan ve dili tutulup Kelime-i Tevhit veya Kelime-i Şahadet okuyamayan kimseye Seyyidü’l-İstiğfar yazılıp suda silinerek içirilirse, biiznillah dili çözülür ve kolay ve imanlı olarak ölmesine vesile olur.
8.Cuma günü namaza yarım saat kala saladan sonra (100) defa okunursa, okuyanın mağfiret edilmesine vesile olur.
9.Bir kağıda yazılıp su ile silinerek içilmesinin, birtakım rahatsızlıklar ve hastalıklar için bile iyi geldiği, ağrı ve sızıların kesilmesinde de etkili olduğu söylenmektedir.
10.Şems saatinde meşgul olunsa Hak Tealanın affına mazhar olmaya sebeptir.
11.Zühre saatinde meşgul olanların hallerine kimse vakıf olamaz. Bu ismin zikrine devam edenler düştükleri her türlü korku ve endişeden uzak olurlar. Amirlerinin sıkıntı vermesinden korkanlar bu ada sığınmalıdır.
12.Bu esma Dili tutulan kişilere yazılıp suyu içirilse şifadır aynı şekilde ateşli hastalıklara da şifadır ağrı ve sızıları keser.
13.Afüv Ğafur Gaffar isimleri büyük musibetlerde beraber anılırsa acıları dindirir. Kanser ve migren gibi rahatsızlıklarda Şafi esmasıyla beraber zikrine devam edilmesi şifadır.
Not:Alıntı,derleme...
|