Fibromiyalji, hayalet hastalık..!!
Tabire bakarmısın, sanırsın sevimli hayalet casper..!!!
Hani o 1980 li yılların sonu 90 ların başında duvardan pencereden geçip, iyilik timsali sadece seyirciye görünen sevimli yaratık
Keşke fibromiyaljide bu kadar masum olsa. Gerçekten hayalet mi? Yoksa hayal ürünümü.
Tam da bu noktada tüm hastane polikliniklerini arşınlamış biri olmanın verdiği tecrübeye dayanarak ben bu hastalığı hayaletten öte, hayal ürünü değil de, onu gerçekte yaşayanın hayatını altüst eden bir rahatsızlık olarak tanımlıyorum.
Geceleri uyuyamamanın, uyku bozukluklarının, depresyon ve yorgunluğun eşlik ettiği hallerde sırtımın belli noktalarında, omuz, boyun, bacaklarda dayanılmaz ağrılara yol açan bu hastalık, psikolojik olarakta insanı depresyona sevk ettiği günümüzde bilim uzmanlarınca tescillenmiştir.
Hadi yine iyisiniz hepimiz biraz mükemmeliyetçiyiz
Mükemmel olan neyse hayatta, her şey sanki biraz kusurlu…
Bu hastalık belirtileri hakkında ufak ufak araştırmalar yaparken fibromiyalji grubunu görüp demekki yalnız değilsin dedim ve kapından içeri balıklama girdim
hepimiz fibromiyalji ile yaşıyor yada hastalığın etkisine maruz kalıp bir şekilde bu gruba dahil olduk, hepimize geçmiş olsun…!!!
Doktorları dahi ikna edemedik, dahiliye, nöroloji derken yok kardeşim senin bir şeyin psikolojik senin ki, psikolojik rahatsızlık ..!!
Bir de psikiyatri uzmanı baksın sana derken kendimizi psikiyatri polikliniğine sıra alırken yada randevu alırken bulduk. Gelde delirme
Fibromiyalji tanım olarak ;genel kas ağrıları ve vücuttaki belirli noktalarda kronik ağrı ile karakterize bir yumuşak doku romatizması olduğunu öğrenmiş bulunmaktayız.Bu hastalığın yaşı, cinsiyeti, dönemi, haftası, tatili, vardiyası, hocası, atası yok maalesef
Hastalığı gittiğim doktorlara kabul ettirip kesin teshiş koyduklarında artık psikolojiye gitmem derken tavsiye edilen yada kullandığım ağrı kesici, kas gevşetici, anti depresan, bitkisel şifa, eğzersiz, hacamat, sülük, kaplıca masaj … v.s. v.s. bu hastalığa yetersiz kaldığını anladım.
Bu geçmeyen ağrıların benimle alıp veremediği neydi, acaba onca yıl tıp okumuş bilim insanlarına kulakmı verseydim.
Tam da bu noktada iç sesim bana cevap verdi, senin sorunun psikolojik, psikolojik dedi.
Haksızlık payıda yoktu hani, strese sürekli olarak maruz kalıyordum, genel bir sinirlilik ve gerginlik hali vardı üzerimde. Stresle başa çıkmam lazımdı. Fibromiyaljiye etkisini araştırdım, stres başroldeydi.
Tabi beslenme, hava kirliği, düzenli eğzersiz v.s. saymazsak…!!
Diğer şıkları eledikten sonra strese etki eden durumları gözden geçirdim.. Liste kabarıktı, evde stres, işte stres, çevrede stres..
Hele sabah işe giderken halk otobüsünün hınca hınç dolu olduğu saatlerde otobüs söforünün “arkada boş yer var , arkaya doğru ilerleyelim” deyişleri kulaklarımda yankılanır gibi oluyordu.
Mükemmelliyetçilik halleri beni sürekli strese sevk ediyordu.Kendimden hariç kişilerin kusurlarını hatalarını gördüğümde sürekli bir uyarma, oyuna dahil olma halleri sonrasında yine değişen bir şeylerin olmadığını görmek beni bunalıma sokuyordu.Son zamanların meşhur klişesi –başkasının yerinede utanıyordum kimi zamanlar…!! Ama onlar yanlışlarında bana göre utanmıyorlardı.
Basitinden kaldırıma tüküren yada banklarda çekirdek çitleyip kola kutularını çöpe değilde sağa sola atanlara bir şey demeden görmemezlikten gelmek kanıma dokumuyordu.Bu durum strese etki eden küçük bir örnek sadece. Madem stresle baş edecem, mükemmeliyetçilikten vazgeçmeliydim.
Hemen eski bir arkadaşımın söylediği söz geldi aklıma “insanlara bakarsan yorulursun, kendine bak”… güzel bir sözdü. Aynada kendime bakmalıyım..Başkalarını değiştirmek zor, fakat kendimi değiştirmek en kolayıydı.Bu noktada kendime çeki düzen vermeliydim, öyle de yapmaya başladım, beni üzen strese sokan unsurlardan bir bir uzaklaştım. İşimi değiştirdim, sorun yaşadığım kişiler ile mesafe koydum araya, gereknleri rehberimden facebook listemden engelledim sildim..
Bir nebzede olsa fibromiyaljinin psikolojik etkenlerini ortadan kaldırmaya, depresif hallerimden normale dönmeye başlamış oldum.
Peki fibromiyaljinin fizyolojik hallerine gelmişti sıra.. Eskiler geldi aklıma hep insanlar 1990 larda 80 lerde hatta milattan önceleri ne kadar mutluymuştular. Mutluyduk hep bir geçmişe özlem yokmudur içimizde.
Eskiden teknoloji bu kadar gelişmemişken, iş konforu, ev konforu bu kadar yokken.. İnsanlar tarım ile hayvancılıkla geçiniyorlardı ve mutluydular, adı sanı olmayan hastalıklar henüz doğmamıştı.
-EE sorun nerede? insanlar toprak ana ile kucaklaşıyordu, ekip dikiyordu. Geçim derdi yoktu.
Şu an ne var, metre karesi büyük koca koca binalar, çok katlı. Betonlar arasına insanları modern yaşam bir nevi hapis etti. Teknoloji ilerledikçe ekmek almaya dahi yakın mesafelerde yürümeyi değil lüks otomobilimizle gitmeyi tercih ettik, merdivenden kim çıkacak deyip asansörü kullandık, telefon, tablet, bilgisayar derken insan ilişkileri duraksadı.
İnsanoğlu yaşayan ve yaşarken düşünen bir metabolizma, Yüce ALLAH’ın yarattığı kusursuz bir metabolizmayız. Hareket kabiliyetimiz var. Peki düşünüyoruzda dünyadaki en hızlı şey ne desem hemen ışık hızı dersiniz. Ama gerçek bambaşkaydı..
En hızlı şey DÜŞÜNCE HIZI evet yanlış duymadınız.
Nötron ve proton sinirlerinden oluşan düşünce gücü. Şimdi ilk okul öğretmeninizin adı ne desem 3 saniyede pek çoğunuz cevap verir.kaç yıl geriye saniyesinde gittiniz bile..!! bu nasıl oluyor peki sinirsel yani elektriksel,
vücudumuz elektrik üretiyor.
Maşallah sanırsınız elektrik santrali, o kadar değil tabi,,, bio enerjide alternatif bir tıp dalı olarak kim bilir buradan ilham alıyordur.
Toprak ana ile kucaklamayan bizler modern çağın getirdiği modern hastalık fibromiyaljiye karşı vücut enerjimizi nötrolize etmemiz için toprak ile temas etmemizin gerekliliği denemek gerekti.
Hastalığın fizyolojik boyutuna çare denemelerime her hafta sonu kendimi tarla, bahçe, doğa ve kırlara attım.Çıplak ayakla dakikalarca, fazla abartmaya gerek yok 15 dk. yeterli çıplak ayakla toprak üzerinde yürümeye başladım. Ellerimi toprağa kuma gömdüm. Bunu hafta sonları alışkanlık haline getirdim, bir hafifleme, sanki ruhumda dinginlik ve bir huzur hali oluşmuştu ve böylelikle rahatladığımı hissettim.
Sonrasında yeteri kadar dinlendim ve vücut kendini toparlamaya başladı, sanki ağrılarım azaldı.
Bir evcil hayvan edindim yavru olarak bir kedi aldım, inanın kedi sevmeyen birine dahi bu canlı kendini sevdiriyor üstelik mutlu olduğu zaman hırıltı çıkartıyor ve bu hırıltı insan sesinden daha düşük ses frekansına sahip olduğundan ruhen ve psikolojik olarak muhteşem bir rahatlama veriyor.
Hem bir canlıya bakmak, beynimizi onunla meşgul etmek sevgimizi vermek ve o yaratılanı yaratandan ötürü sevmenin verdiği haz muhteşemdi.
Kısacası; fibromiyalji bir hastalık. Fizyolojik ve psikolojik hasarlar açabilmekte bunlara çözüm bulunursa kişi kalan ömrünü daha mutlu ve sağlıklı yaşabilir. İlaç ve kimyasallar çoğu zaman yarardan çok vücuda zarar vermekte. Son çare olarak çaresiz kalınmışsa ilaç kullanmanın gerekliliğini düşünüyorum. Zaten hepsi birer özünde ticari bir pazarlama sektörü değilmi. Herkese sağlıklı ve huzurlu bir ömür dilerim.
Tamamını okuma zahmetine katlandığınız için teşekkür ederim. Saçmalamış, boşuna yazmış diyebilirsiniz.
Ben yaşadığımı tecrübe ettiğimi faydalı olabileceğine inandığımdan paylaşmak istedim Saygılarımla…
Hatalarım varsa lütfen kusura bakmayın, peşinen özür dilerim.