Yolcu, yoldan ve yolculuktan ziyade kendisini götüren şoföre odaklanmalıdır.
Onun sağlığına, derdine, işine, rahatına, güvenliğine, ihtiyaçlarına, tavırlarına, ahlakına, edebine, sözlerine, güzelliğine odaklan!
Ayık ol ve teyakkuzda ol! Hayran hayran izle! Yol ve yolculuk hakkında fazla soru sorma! Yol hakkında yazılmış bilgileri kendine put yapma! Bilgiçlik yapma ve diğer yolcularla tartışma! Uslu dur! Gürültü yapma, huzursuzluk çıkarma!
Yolculuktan gaye; yolu bitirmektir, yolun sonuna ermektir.
Seni sevdiğine götüren araç kutsaldır; klavuzun, şoförün, yol arkadaşların ve tüm mürettebat mukaddestir.
Mürettebat da nerden çıktı diyorsun
Evet, tur otobüsünde değilsin, bilakis Nuh'un Gemisi'ndesin.
Tufan zamanında gemiye binmek maharet değildir. Aslolan, faziletli olan ve kıymete değer olan gemi yapımında bizim de bir katkımızın ve yardımımızın olması veyahut çalışanlara bir bardak su götürmek gibi, bir tencere buharı üstünde salçalı sebzeli acılı makarna ile ya da ortalığı temizlemek gibi gerek işçilik ve gerekse lojistik olsun bir şekilde sürece bilfiil iştirak etmektir.
Cümle uzadı biraz, yani gemiye bin ama gemi yapılırken bir bak yardım edecek bişey var mı, sor bak ilgilen!
Bazı kardeşlerimiz soruyor, daha doğrusu birçok kardeşimiz birçok konuda sorular soruyor. Özel olanları özelden cevaplıyorum ve umuma şamil olan, hepimizi ilgilendiren hususlardan bir kısmını şimdi buraya alıyorum. Mesela bir soru şu:
“Daha önce tasavvuf kitaplarından öğrendiğimiz kadarıyla yedi nefs mertebesinin her birinde ayrı bir esma zikri çekiliyormuş. (Emmarede, La ilahe illallah; Levvamede, Allah; Mülhimede, Hu; Mutmainnede, Hayy; Raziyede, Hakk; Marziyede, Kayyum; Safiyede, Kahhar) Bu durumda hangi nefis mertebesinde olduğumuzu nerden bileceğiz ve zikirlerimize ekleme çıkarma ve değişiklikleri kim yapacak, nasıl yapacak?”
Öncelikle hemen belirtelim ki Allah’a giden yol Allah’ın yoludur ve bu yolun bir peygamberi vardır. Bakacağız o nasıl uygulamış. İslam dini birçok tarikatin aksine kendisine model uygulama olarak nefis terbiye ve tezkiyesini esas almaz. Teslimiyeti esas alır ve zaten islam ismini burdan alır. Sevenin sevdiğine teslim olması. Aşığın maşuğuna teslim olması.
Yolumuz aşk ve istiğrak yoludur. Allah’a kul olma yoludur. Allah’ın aşkına kul köle olma yoludur. Ve nefsi en kısa yoldan tezkiye edecek olan aşktır. Zira aşk hâsıl olduğunda nefis âşık olunanın haline bürünür.
Bizim yolumuzda nefse savaş açıp onunla cedelleşme daha arka plandadır. Nefsi muhatap alıp onunla uğraşmak yerine Rabbimizi zikredip onunla meşgul olmak esastır. Nefsimizi zikretmiyoruz, onunla çene çalıp kavgaya tutuşmuyoruz. Nefsi dinlememek lazım... Onu kuduz bir köpek bil! O hep havlar ve seni korkutur. Ama sen önüne bakıp yürü! Yürümeye
devam et! Nefis geride kalıp sesi cılızlaşıncaya kadar… Yürümeye devam et! Sesi tamamen kesilinceye kadar…
İşte bu yürüyüşe seyr û süluk denir. Manevi yolculuk denir. Ve yoldayken arkana dönüp nefsimiz uysallaşmış mı uysallaşmamış mı diye bakmak ve onu uslandırıp ıslah edecek tedavi ile meşgul olmak bizim işimiz değildir. Bu mürşidin işidir. Işığa doğru ilerlerken gölge ile savaşmak olmaz. Ve derviş nefsiyle uğraşmaz. Gönlüne müdahale etmez.
Maneviyatı ve manevi işleri mürşide bırakmak lazım. Ona teslim olmak lazım. Biz bize söylenenleri ve bizden istenenleri yapacağız ve teslim olacağız. Maneviyat Allah dostlarının işidir. Bize düşen ise yürümek... Her anda mürşidimiz gibi yapmaya çalışacağız. O, hayatın her saniyesini imtihan olarak görür. Her anda Rabbimizin muamelesini görür. Ve her anı kazanma vesilesi, kendini Rabbine sevdirme fırsatı olarak görür. Biz de öyle yapacağız.
Hatırladıkça Rabbini zikret! Hatırladıkça tevbe et, istiğfar et! Kendini Rabbine sevdirmek için onun dinine hizmet et! Bu Resulullah Efendimiz’in yoludur.
Resulullah Efendimiz nefis mertebelerini ve nefis ıslahını önde tutmaz ve sahabeler bu tür şeylerle meşgul olmazlardı. Hayat baştan sona imtihandır. Allah, aşkına karşılık istiyor ve diyor ki önüne çıkardığım engelleri aş ve bana olan aşkını ispatla! Kızma, küsme, darılma! Sebepleri görme! Beni gör, benim elimi gör, benim sana olan muamelemi gör! Benim hesabımı yap! Benimle ol! Bensiz nefes alma, bensiz yaşama! Beni hesaba kat! Beni unutma! Her şeyin bana dair olsun. Zamanını, malını, canını benim yoluma harca!
Her anımız imtihandır. Ve bu hayat, aşkımızı ispatlamamız için tasarlanmıştır. Başına olumsuz şeyler geldiğinde “Allah” diyorsun, Allah'ın elini görüyorsun. Allah'ın elini gördükçe, Allah'a olan sevgini ispatlamaya çalıştıkça, acılara göğüs gerdikçe, sabredip rıza gösterdikçe, şükrettikçe Allah'a yaklaşıyorsun, Rabbine adım atıyorsun. Onun davasına yardımcı olduğun kadar, onun davasına yardımcı olurken çektiğin acılar kadar Allah’a yaklaşıyorsun. Tezkiye olup arınıyorsun.
Bununla beraber "la ilahe illallah" ve "Allah" zikirleri nefsin her mertebesinde seyrimizi hızlandırır ve Rabbimizin üzerimizdeki nimetlerini anıp sürekli şükür halinde olmak ve Rabbimizin bize olan aşkını hissetmeye çalışmak ve her halükârda "seni seviyorum" zikrini yapmak en makbul ve geçerli zikirlerdir.
Müminler dünyada bir sorun ve sıkıntı ile karşılaştıklarında çenelerini göğsüne, kalbine
yaklaştırıp derin bir nefes çekerler ve gönlündeki cennetin kokusu ve rayihası mümini sorunlar içinde bile tebessüm ettirip şükran duygusu ile doldurur. Ve mümin asla yalnız kalmaz. Yalnızlık çekmez. Çünkü yalnız olduğu anı yoktur. Zira onun Rabbi vardır. Ve gönlü Rabbinin sevgisiyle doludur. Ve Rabbi oraya tecelli eder.
Cennet kelimesi bahçe demek... Allah insanların cisimlerine ve suretlerine bakmaz fakat gönüllerine bakar. Ve Rabbimiz her baktığında insanlar içinde gönlü bir cennet bahçesi olanları arar ki oraya tecelli etsin. Çünkü o cehenneme gelmez. Çünkü o çöplüğe gelmez. Oysa o mümin kulunun kalbini arar. Cenneti arar. İman bir kalbe girdiğinde, aşk bir gönle eriştiğinde tüm ateşleri, közleri söndürür ve tüm kiri, pası, çöpleri siler temizler. Ve bahçemizi Rabbimize hazırlar.
“Yere göğe sığmadım, mümin kulumun kalbine sığdım” Hadis-i Kudsi
Temizlik için en güçlü zikir; La ilahe illallah! La ilahe illallah! La ilahe illallah! La ilahe illallah! Devam edelim inşallah. Devam edelim! Kullarla az Rabbimizle çok konuşalım!
Rabbimizi zikredelim! Temizlenelim! La ilahe illallah! La ilahe illallah! La ilahe illallah! La ilahe illallah! La ilahe illallah!
Vücudumuzda bir serinlik ve ürperme olana kadar! Kafamız ve gönlümüz hafifçe sarhoş olana kadar! Kalbimizin sıcaklığı gözlerimize bir buğu verene kadar! Rabbimiz her zerremize tecelli edene kadar! Aklımız başımızdan gidene kadar! Gönlümüz tertemiz olana kadar! Orası cennet olana kadar! Orada sadece Allah kalana kadar! Zikrimiz zikrullah olana kadar. Zikredenin zikredilen olduğunu tadana kadar...
La ilahe illallah! La ilahe illallah! La ilahe illallah! La ilahe illallah! La ilahe illallah! La ilahe illallah!
Dört kitabın manası la ilahe illallah,
Her resulün davası la ilahe illallah,
Evliyanın mirası la ilahe illallah.