Havas Okulu - Tekil Mesaj gösterimi - Noktai Süveyda Hakkında Derin Bilgiler
Tekil Mesaj gösterimi
  #1  
Alt 09.01.20, 08:59
💜Zümer Zümer isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Vefalı Üye
 
Üyelik tarihi: 21.08.19
Bulunduğu yer: Tr
Mesajlar: 1,088
Etiketlendiği Mesaj: 240 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart Noktai Süveyda Hakkında Derin Bilgiler

1-NOKTA-İ SÜVEYDA;

İnsana, O'nun Halifeliği Anlatılırken, “Kainatın Merkezidir” Derler.
Ardından İnsanın Merkezi Nedir, Diye Soruluncada “Kalbtir” Cevabı Verilir.

Kalb, Kendisine Kur’ân’ın İndiğiYerdir.
(Şuarâ, 26/193) Yani, Allah’ın(c.c) İnsanla Temâsa Geçtiği, İrtibat Kurduğu Yerdir..!
Dolayısıyla Kulunda Rabbıyla İrtibata Geçtiği Yerdir..!

Kur’ân’da İnsanın Hayatı;
(Kemâin Enzelnâhu Mine’s-Semâ) “Gökten İndirdiğimiz Su” Ya Benzetilir..!

GİRİŞ:İnsanda,Hayat Suyunun İlk Çıktığı Yer, İnsanın Merkezi Kalbtir.
BuYüzden,Tarikatların Hepsinde Zikrullah Kalbten Çekilir..!

Zikir, Daha Açık Bir İfâdeyle Söylemek Gerekirse, Dervişin Pınarın Başladığı Yere Yani Evvele Doğru Yaptığı Mânevî Bir Yolculuktur..!

ORADA HER'ŞEYİN YARATICISI,
ZAMAN, MEKÂN ÖTESİ, SÜBHAN OLAN ALLAH (C.C)
YÂNİ İMÂN VE ÂŞK VARDIR...!!
Hadisî Kûdsî'de;
“Ma Vesi’anî Ardî Velâ Semaî Ve Lâkin Yese’unî Kalbú Abdi’l-Mü’min” Buyurulur.
YÂNİ; “YERE GÖĞE SIĞMADIM, AMA İNANAN KULUMUN KALBİNE SIĞDIM.”

Zikir Çekerek Kalb Latifelerine,Yaptığımız Uygulama;
Netice İtibâriyle Allah (c.c) Doğru Dönüş Yani Rucû’ Âmeliyesi'dir..!
Çünkü;
“Biz O’ndan Geldik, Sonunda Yine O’na Döneceğiz.” Âyetine Göre, Zikrullah
Uygulaması; Ölüme, Yani Aslımıza, Allah’ımıza (c.c) Dönmektir..!

İşte Biz Bu Şekilde Allah’tan(c.c)Başladık, Yani “Ve Nefahtu Fihi Min Rûhî” Âyetiyle Biz Yola O’ndan Çıktık Ve Sonunda O’na Varacağız..!

Başlangıç Yeri Kalb Latifesidir..!
Kalb Latifesi Çalışmaya Başlar, Hayat Başlar..!
En Sonunda Kalb Durur, Hayat Durur..! Gerek Mânen ve Gerekse Madden Kalbi Duran Kişi Ölüdür, Vesselam..!

KALP, ÖLÜMLE HAYATIN, İZDİVAÇ ETTİĞİ YERDİR.., Burada Açıklamadan Geçmek İstemediğimiz; İlginç Olan İnce Bir Husus Var; Bilindiği Gibi Metafizik Olan Kalb Latifesi, Başlangıç Ve Bitişi İfade Eden Merkezî Bir Noktadır. İşte Manevî Kalbte Olduğu Gibi Maddî Kalbtede Benzer Bir Şekilde Yapılanma Merkeziyeti Görülür. Modern Embriyoloji Bilimi, Ana Rahmindeki Bir Yavrunun Gelişimini Gözlemlerken, Hamileliğin 28. Gününde İlk Olarak Kalbin Teşekkül Ettiğini Tesbit Etmiştir.5 Ve Bu 28 Gün, Ay Periyodudur. Diğer Organlar, Ondan Sonra Teşekkül Ederler. En Sondada 26. Veya 27. Haftada Göz Ve Onun Siyah Gözün Bebeği Ortaya Çıkar. Göz Bebeği Kelimesinin Arapça Karşılığı
“EL İNSAN”Dır..!
İnsan Kalbiyle Başlar, Gözünün Siyah Bebeğiyle(EL'İNSAN’la) Noktalanır..!
Ve Bu Hususa İşâret Eden Kur’ân’da Bir Takım Ayetler Vardır.

Biz Bu Yazımızda Allah (cc) Kelimesini Zikir Olarak Çekerken Üzerine Darp Ettiğimiz/Vurduğumuz Maddî Kalblede Bağlantısı Olan Mânevî Kalbin “Nokta-i Süveydâ'sını"
Yani; Kalbin Küçücük Siyah Noktasını Bir Kaç Makâle Hâlinde İnşâallah Ele Almak İstiyoruz..!

Zira O Siyah Delik, Maddî İnsanın Değil, Esas İnsanlığımızın Başladığı Yerdir.!

1- LÜGAT OLARAK NOKTA-İ SÜVEYDÂ

Evet Nedir Bu Nokta?

Ana Karnında 4 Aylıkken Ruhumuzun Üfürüldüğü,
Yani;
Bedene Bağlandığı,
Ölürken Ve Her Gece Uyurken
(Zümer, 39/42) Ruhumuzun Girip Çıktığı, Zikri Darb Ettiğimiz Bu Nokta, Acaba Nasıl Birşeydir..!

Şimdi Hep Beraber Onu Anlamaya Çalışalım:

Noktayı Önce Lügatte Ele Alalım;

En-Nokta-tü’s-Sevdâ İbâresi, Nokta Ve Onun Sıfatı Siyahtan Teşekkül Etmiştir. Bu İfâdede Sıfat-Mevsuf Terkibiyle, Mânâ Vurgusu, “Nokta” Kelimesi Üzerinde Temerküz Etmiştir..!

NOKTA KELİMESİ LÜGATTE;
Harekelemek Suretiyle Açıkca İfâde Etmek, NOKTALAMAK;
Küçük Parça, Nokta,
Azıcık Birşey, Konu, İş Anlamlarına Gelmektedir..!

Yani Geneline Bakıldığında Noktanın Lügatte; Küçük, Az Şey, Nokta, Parça Gibi Küçüklük Anlam Yapısına Sahip Olduğu Görülür..!

Sevdâ Kelimesi İse Lügatte, Beyazın Zıddı, Siyahlaştırmak, Birinin Siyahî Çocuğunun Olması, Toplumun Büyük Çoğunluğu, El Ve Alındaki Çizgiler, İnsanın Yüzü, Siyah Büyük Yılan, İki Siyah Yani, Su Ve Hurma, Gece Ve Gündüz, Kalb Habbesi, Arka, Kıç, Hurmayı Çok Yemekten Karaciğerde Meydana Gelen Ağrı, Sancı vs. Gibi Manaları İhtiva Eder.

LÜGAT İTİBÂRİYLE,
Zikirle Birlikte Doğan Veled-i Kalbi Hatırlatır Bir Şekilde, Dünyaya'Anlamındadır.
Kalbin Habbesi, Yani Onun Sevgi Küresi Veya Yarım Küresi Kelime,
8Mâna Açısından Konumuzla Özel Olarak Bağlantılıdır. Ve Nokta Dairenin Veya Kürenin En Mikro Düzeyde Küçültülmüş Halidir. Yani Sevdâ Kelimesinde Dolaylı Olarak, Nokta Mânası Vardır. Lügatte Sevdâ’nın İnsan Yüzü Manasına Geldiğini Nazara Alırsak, İrfanî Gelenekte İnsanın Yüzü/Vechi, Onun Özünün Dışa Açılmış Zâhiri Olarak Düşünüldüğünü Görürüz.

Kısaca, Lût Mânâdan Istılâhî Mânâya Giden İnce Mâna Bağlantıları Vardır.

2- ISTILAHÎ OLARAK NOKTA-İ SÜVEYDÂ
Şimdi Siyah Noktanın,
Yani Tabir-i Âharla Kara Deliğin, Tasavvufi Açıdan, Kavram Olarak Nasıl Bir Mana Muhtevasına Büründüğünü Görelim.

Önce Muhyiddin-i Arabi’ninÖncülerinden Sayılan İbn Berrecân’nın Konuyla İlgili Görüşlerini Ele Alalım. Bu Hususla Alakalı Olarak O Şöyle Der:

“Bazıları Kalbin İki Deliğinin Olduğunu Söylüyorlar. (Fi’l-Kalbi Tecvifâni) Kalbteki Bu İki Deliğin/Noktanın Biri Zâhirî Delik Olup Buna” Adı V
Bu, Aklın ve İslam’ın Yeridir. (Yani Dışa, Dünyaya Açılır) İkinci Delik İse Batınî Olup Bunada “Kalb” Adı Verilir. Bundada Basiret, İşitme, Anlayış Ve Müşahede Vardır. Çünkü İkinci Delik İman Mahalli Olup Allah’a Açılır. “Vudd” Kalbin Fuad’ındadır. ‘Vüdd’ Kalbin İçine Girdiği Zaman ‘Hubb’ Adını Alır.”

Burası Kur’ân’ın İndiği, Ruhun Bedene Girip Çıktığı Yer, Kalbin Batınını Teşkil Eden İkinci Kısımdaki Kara Delik/Noktadır. Yani Bu Kara Delik Olan “Ve Nezzelehü Ala Kalbike” (Şuarâ, 26/193) Diye Kur’ân’da Vahyin İndiği Yer Diye Geçen Kalb;

İşte Bu İkinci,Yani Batınî Kalb'Karadeliğidir.
Yani Bu, Zaman Mekan Ötesi, İmana Allah’a(c.c)Açılan
Bir Kapıdır..!
Nitekim Hallac-ı Mansur Kitabu’t-Tavasin’de;
Kalbin Bu YÖNÜNE; “KAPI” Adını Verir..#

Nokta-i Süveydâ İle İlgili Görüşleri, Anlatmadan Önce Bu Noktanın Sâdır'da Sadece Bir'tane Olduğunu Söylemek İsteriz..!

YÂNİ KALBİMİZ İÇ İÇE BAKAN ÇOK/KATLI BİR YAPI İSE NOKTA-İ SÜVEYDA, BU YAPININ GİRİŞ KAPISIDIR...!!

Necmeddîn Dâye’nin İfâdesiyle, Bu Siyah Nokta
KALBİN GAYBI MÜKÂŞEFE'DE MAHALLİ HÂLİDİR..!

Sadırdaki Latîfelerin Letâifin Hepsinin Başlangıcı;
Bu Siyah Noktadır..!
Zâhirî İtibarıyla, Beyne Açılan Ve İbn Berrecân’ın “FÛADj” Diye Tabir Ettiği Bölümü İse, Beyne, Oradana Zamanla, Mekanla Sınırlı Olan Dünyaya Açılır. Kalbin Siyah Noktası İse, Onun Allah’a(c.c) Açılan Zamansız Mekansız Yönüdür. Yere Göğe Aynı Zamanda Kâinat'da;
O Nokta-i Süveydâya
O Noktaya,
Dürülü Olarak Sığar..!
O Nokta;
Kur’ân’ı Kerîm’in Nâzil Olduğu,
Direkt İnsanın Temelinin Temeli Olan Kalbtir.

Ayrıca, Rabbani-Müceddidi Yolu Büyüklerinden Pir Muhammed Nu’man, Ahfâyı Anlatırken; Onun Yerinin Ensede,
Beynin,Süveydasında Kara Noktasında Olduğunu Söyler..!

2-NOKTA-İ SÜVEYDÂ;


İMAM-I RABBÂNÎ’YE GÖRE NOKTA-İ SEVDÂ;

İmam-ı Rabbani (ks) de İbn Berrecân’dan Nakille Daha Önce İfade Ettiğimiz Gibi, Biri İmana Diğeri İlme Açılan İki Nokta-i Süveyda’sından Bahseder..!
Bu'İki Nokta Hallacın
Bahsettiği Gibi Yücelere, Mâna Âlemine Açılan Kapılardır..!
Bunlar Ölüm Ve Ötesine, Yani Ahirete Açılır..!

İmam-ı Rabbânî(k.s) Letâifin Fenâ Ve Terakkisini Yâni;
(Mânen İlerleyişini) Hülâsa Ederken, Mânâ Âlemine Açılışını Özetle Şöyle Anlatır:

ÖNCE SÂLÎK;
Allah’a (c.c) Aşkın Artmasıyla, Yaradılan/Mahlûkâta Karşı Önce İlgisini, Sonra Bilgisini Kaybeder..!
Bu Durumuyla Sâlik/Derviş, Cesedinde Fâni(HİÇ) Olur.
Yani; “Fenâ-i Cesedi” Haline Girer..!
Sâlik, Cesedini Unutmasının/Fenâsının Ardından,

Ruhunu Ve Ruhunun İç Katmanlarını/Tavırlarını Sırrını, Hafî Ve Ahfâsını Unutmaya(YOK) Başlar. Ruhu, Bu Şekilde,Katmanlarının Tümüyle Birlikte Kendini Unutur,
Fâni(HİÇ,YOK) Olur..! Ortada Allah (c.c’ı) Müşâhede'den Başka Birşey Kalmaz.
Bu Duruma;
“Fenâ-i Rûhî “ Adı Verilir..!
Kalb Bu Şekilde Ruh Makamına Yükseldiğinde, Ruhta'da Unutma Hali Olur Ve Kalb Yükseldiği Ruha Tâbi Olarak Unutma Hali Yaşar..!

Burada Unutmak, Gayb Olmakla'da İfàde Edilebilir..!

Kalbin Bu Unutma/Gaybet Haline,
“Fenâ-i Kalbî” Denilir.
KALB(akıl);
Ruhun Makamına Yükselince,
Kalbin Makamına-da Nefs Yükselir;
Nefs Burada Tezkiye Olur..!

Neticede, O'da Diğerleri Gibi Fânî Olur, Buna “Fenâ-i Nefsî” Denir.
Latifelerin Fenâsı bu Şekilde Devam Eder Ve Sonunda Hepsi Ahfâ Makamına Ulaşıp Hey’et-i Vahdânî Halinde Kuds Âlemine Doğru Uçarlar..!

En Sonunda Bu Ruh, Şekil Bedenini (Latife-i Kâlebiyye’yi) Boş Bırakır..!
Ve Buna, İnsanın Ölmeden Önce Ölmesi Denir..!

Altı Letâifin Yani; Kalb, Ruh,Sır, Hafî, Ahfâ Ve Nefsin, Beden Kalıbını Terketmesi, Ölmeden Önce Ölmeyi Tahakkuk Ettirir..!

Ancak Bütün Lâtifelerin,
Ahfâda Birleşmesi Şart Değildir..!
Böyle Bir Garantide Yoktur. Sâliklerden Çoğu Bu Làtifelerden Biri Veya Bir Kaçı İle Yolculuğuna Devam Eder..!

Sadece Muhammedi Meşreb Olanlar,
Bütün'Lâtifeleri Fâni
Edip, Tek Lâtifede
(Hey’eti-Vahdanî) Haline Getirip Sülûke Devam Edebilirler. !

İmam-ı Rabbanî’nin Burada Ruhun Geldiği Asla Dönüş Yolculuğunun Merhâlelerini Anlatırken;
Sürekli Olarak Fenâ, Kaybolma, Unutma Gibi Ölümle İlgili Mâna Açılımları Kullanması Dikkat Çekmektedir..!

Letâif Noktaları;
Hep Tek Olan,
Ölüm Kara Deliğinin, İç İçe Açılımlı Tekâmülünün,
Bir İfâdesidir..!

Ruhun Bedeni Terk Etmesi Ölüm Olarak Adlandırılır..!
Letâif Noktalarındaki Zikirlerdede Bu Ölüm (Ölmeden Önce Ölmek) Olgusu, Tekâmülî Olarak Realize Edilmektedir. Ve Tüm Bunlar,
Bir Süreç/Proses Halinde Bir Düzen İçinde Olmaktadır..!

BU GÖRÜNTÜSÜNE TASAVVUF'TA, ÖLMEK SANATI ADI VERİLİR...!!

İşte Bu Husus Tasavvuftaki İrfan Diliyle Şöyle Anlatılır:

İmam-ı Rabbani, Latifelerin Nokta Sembolü Olarak İfâdelendirilişini, Rûhun Mânevî Yolculuğu Açısından Şu Şekilde Tasvir Eder:
Muhammedî Meşrebli Olmayan Sâlikler İçin,
Ya KalbMakamından
Bir Delik Açılır Ve Oradan Fiili Sıfatlara Yükselirler,

Yahut; Ruh Makamından Bir Delik Açılır Ve Oradan Zâti Sıfatlara Ulaşırlar.
Diğer Lâtifeler'de
Bu Minval Üzeredir.
Bu Durumda Daha Önce İbn Berrecân’da İfàdesini Bulan Kalb-Fuad Delikleri'Noktalarıyla,
İmam-ı Rabbani’nin Kalb- Ruh Delikleri/ Noktaları, Birbiriyle Örtüşür Olarak Görülmektedir.
Yani İkiside Bu Konuda Aynı Görüştedirler..?

Şüphesiz Seyr, Bundan Sonra Velâyet-i Suğra Ve Velâyet-i Kübrâya Yani;
İnsanın Halifelik Potansiyelinin Kinetize Olmasına (Faal'Hale"Gelmesine) Kadar Devam Eder..!

Yazımızın Konusu Bu Olmadığından Burada Bu Hususa Fazla Değinmek İstemiyoruz.

Latifelerdeki Ölüme/Allah’a (c.c) Götüren Bu Delikler/Siyah Noktalar, Ancak Zikrullah Ve Kelime-i Tevhidin Nefy-ü İsbatı İle Açılır, İşler Ve Çalışır Hale Gelir.

İnsanda Zikirle Açılan Bu Noktalardan Sâlike Feyzler, Yani Ruhun Manevî Gıdası Gelir Ve Onu Geliştirir, Büyütür..?

BU BEŞ LETÂÎF NOKTASINI Her'biri, İmam-ı Rabbanî’ye GöreBirPeygamberle Alàkalıdır..?

Açılan/Çalışmaya Başlayan İlk Kalb Lâtifesinde;
Feyz, Hz.Adem (a.s) Kanalıyla Gelir..!
RÛH’TA; Hz.İbrahim(a.s)
Veya Hz.Nuh (a.s)
SOR’da Hz. Musa (a.s)
HÂFÎ'de Hz.İsa (a.s)
Ahfâ’da Hz. Muhammed (s.a.v) Üzerinden Gelir..!
Ve Her Sûfi,
Bir Meşrep Üzere Olduğundan,
Ona Feyz, Meşrebine Uygun Bir Lâtife, Yani Peygamber Üzerinden Gelir..!

KALB MAKÂMINDAKİ BİR VELİ; Hz.ÂDEM(a.s’ın) Rûhaniyeti,Üzerinden
Ruh Makamındaki Hz. İbrahim (a.s) Veya Hz. Nuh (as) Üzerinden, Sır Makamındaki Hz. Musa (as) Üzerinden, Hafî Makamındaki Hz. İsa (as) Üzerinden,
Ahfâ Makâmındaki Hz. Muhammed Mustafa (sav) Üzerinden Feyz Alır Ve Tekâmül Seyrini, Bu Şekil Üzere Tamamlar..!

4- VELED-İ KALBİN DOĞUŞU

Zikir Kalbe Darb İle Yapılır Ve Zikir Esnasında Kalbin Nokta-i Süveydasından Veled-i Kalb Zuhur Eder/ Doğar.

Bu Veled-i Kalb, Bir İnsanın İnsanlığıdır, Hakikatidir Ve İkinci Doğuşudur. Hz. İsa’nın Dediği Gibi “Bir İnsan İki Kere Doğmadan, Semanın Melekûtunu Müşahede Edemez.”

İlk Doğum Maddî Bedenin, Ebe Vasıtasıyla Anne Tarafından Doğuruluşudur. İkinci Doğum İse Mürşid-i Kamilin Yardımıyla, İnsanın Kendi İçindeki Kendi İnsanlığını Doğuruşudur. Ve Bu Çocuk, Zaman İçinde Büyür, Tekamül Eder, Hz. İnsan Yani Halife Olur..!

İmam-ı Rabbani (ks) Bu Noktada İnsanın Letaifinin, Kendi Bedeninin Şekline Dönüştüğünü Ve Aynı Anda Birçok Yerde Hazır Olabileceğini Söyler.

İnsanın Manevî Bedeni, Zamansız Ve Mekan Üstü Olduğu İçin, Zaman Ve Mekan Üstü Olarak Kendi Hayat Formatına Uygun Olarak Hareket Eder. Özetle İmam-ı Rabbanî’ye Göre Zamanlı Mekanlı İnsan, Kendi Letaifini Çalıştırarak Kendi Zamansız Mekansız Manevî Bedenini, Manevî Doğumla Doğurur.

Görüldüğü Gibi Nokta-i Süveydâ, Zamanlı Mekanlı İnsan Binasının, Zamansız Mekansız Uluhiyet Alemine Açılan, Zamansız Ve Mekansız Yönüdür. Ve Bu Nokta, İnsanın Maddî Kalbiyle Bir Çeşit Müteâl Olarak Bağlantı Halindedir. Bir İnsan Vefat Edip Ruhu Ulvî Âleme Yükselmesi Söz Konusu Olunca, Herkeste Kapalı Olan Bu Siyah Nokta, Meleku’l-Mevt Tarafından Açılır. Bu Suretle Her Nefs Ölümü Tadar Ve Ruhun Ölüm Sırasında Bedeni Terk Edişinde ( Fekeşefna Ğitâeke Febasaruke’l-Yevme Hadid) (Kâf, 50/22) Ayetine Göre Basarı Açılır (Ve Entüm Hıyne İzin Tenzurun) (Vakıa, 56/84) Gaybı Müşahedesi Başlar. İşte Derviş Olan Kişi, Bu Latifelerini Açarak Ulvî Âleme, Mevt-i Tabii İle Ölmeden Önce Yükselerek Kendini Öldürür Ve Müşâhede Makamına Ererek Hakkı/ Hakikati Görür. Peygamberimiz (sav)de Ölmeden Önce Rabbisinden; “Ey Allah’ım (c.c) , Bana Eşyanın Hakikatini Göster!” Talebinde Bulunuyordu.

Dipnotlar: 1) İmam Rabbanî, Mektubât, Mektup 110, 135, 260. 2) İmam-ı Rabbanî, Marifi Ledünniyye, s. 50, 54; a.mlf, a.g.e. s.
59, 60. 3) İmam-ı Rabbanî, Mektubât, Mektub No: 135, 260. 4) İmam-ı Rabbanî, Mektubât, Mektub No: 260. 5) İmam-ı Rabbanî, Mektubât, Mektub No: 58. 6) Hadimi, Berika, 2, 33; Aliyyu’l-Kari, Mirkat, 8, 3453.

3 -NOKTA-İ SÜVEYDÂ;

NOKTA'İ SÜVEYDÂ’YI ANLATIRKEN ONUN,
İNSANI MERKEZİ OLDUĞUNU,
ORADA HİÇBİR DİLİN/LİSANIN BULUNMADIĞINA,
KUR’AN-I KERÎM’İN ORAYA, “İKR”’YA,
OKUMAYA,ANLAMAYA,İHTİYACI OLAN AKIL ÖTESİ BİR MÂNA HALİNDE NUZÜL ETTİĞİ,
ORADA ZAMAN VE MEKÂNIN,TÜKENDİĞİNİ,
AYRICA MÜŞÂHEDE MAHÂLÎ,OLDUĞUNU İNSANDA,ALLAH’A(C.C) AÇILAN KAPININ
ORASI OLDUĞUNU TESBİT ETMİŞ'TİK...!!

Zikrin “DARB EDİLDİĞİ” Bu Noktayı Tasavvufun Önde Gelen Oritelerinden Muhyiddin İbnü’l-Arâbi (ks) Hazretleri Nasıl Anlamış,Anlatmış,
Şimdi Onu Görelim..!

MUHYİDDİN İBNÜ’L-ARABÎ’YE GÖRE NOKTA-İ SÜVEYDÂ;

Nokta-i Süveyda, Muhyiddin İbnü’l-Arabî’de Taş Sembolü İle İfâdesini Bulmuştur;Adıda
“Beht-i Hacer”dir.

Tedbîrâtı,İlâhiyye’sinde Bir Takım İnsanî Taşlardan Bahseden Muhyidinİbnü’lArabî;
SANKİ BİR BİNANIN TEMELİNİ OLUŞTURAN YAPI TAŞLARINI ANLATMAKTADIR;
O Taş,“HayretTaşı”dır.
İnsan Aklının,Şaşkınlığa
/Duraksamaya Marûz Kaldığı,
“HAYRET TAŞI” İnsanı Oluşturan Temel Taşlardan Biridir..!

Malûm Olduğu Üzere Aklın Kilitlendiği, Duraksadığı,
Nüfuz Edemediği, Şaşkın Kaldığı Her'yer Karanlıktır, Siyahtır..!
Siyah Bu Yönüyle Hayret’tir..!
Sembol Değer,Olarak
M. İbnü’l Arabî'de (k.s)’de “HAYRET” Istılâhıyla Karşılığını Bulur..!
ONUN KULLANDIĞI TAŞ SEMBOLÜ İSE;

SABÎTLİĞİ, TEMELİ, DEĞİŞMEZLİĞİ, BAŞLANGICI YÂNİ, NOKTA'YI İFÂDE EDER...!!
Aşağıda'da,Anlatacağımız Gibi Bu Taş Ona Göre, Siyahtır..!

Özetle;
Kalbte Bulunan Nokta-i Süveyda'nın, Muhyiddin İbnü’l-Arabî’de; Mâna Yakınlığı Halinde İfâdelendiriliş Olarak, “BEHT-İ HACER”E (Hayret Taşı’na) Dönüştüğünü Görüyoruz..!
O,Belki'de Bunu Kalb-Ka’be Benzerliğini Göz Önünde Tutarak Yapmış Olmalıdır..!

Ka’be Bir Kalbe,
Kalb'de Bir Ka’be İse, O Kalbin İnsan Ruhunun Tavafla Yücelmeye Başladığı Yerin;Hacer-i Esved Olması, Bu Hususu Tahattur Ettirir.

Daha Önce İmam-ı Rabbânî’de Bu Hususu Anlatırken, İnsanın Yücelişinin Kalpteki Nokta-i Süveyda’dan Başladığını İfâde Etmiştik..!

Şimdi Bu Semantik Parantezden Sonra Muhyiddin İbnü’l-Arabî Hazretlerinin Terminolojisine Göre Nokta-i Süveyda’nın Anlam Muhtevâ'sına Geçebiliriz,
Maddeler Halinde Sıralarsak Bu Muhtevâ Ortaya
Şu Şekilde Çıkar:

1-Hayret Taşı, İnsanî Temel Bir Taştır Yâni,
FizikiBirTaş,Değildir'ki,
Bu Yüzden Onun Taş Dediği Husus; “NOKTA”ya, Yani Bilinmeyene Tekâbül Etmektedir..!

2- O'Aziz Bir Taştır; Yani İzzet Vasfını Taşır Ve İnsanın Mükerremiyetinin Temelidir,Yani; İnsan,Fıtratındaki Kerâmetin,Şerefin İlk Başlangıç Noktasıdır
..!

3-Bu'taş (NOKTA) Esmerdir;Yani,Siyahtır. Çünkü Az Önce İfâde Ettiğimiz Gibi O'Aklın, Kilitlendiği, Durduğu, Donup Kaldığı, Duraksadığı,
Hayrete Düştüğü Karanlık Bir Alandır..!
Çünkü O, Hayrete Düşülen, Aklın Durduğu Beht-i Hacer’dir..!

4-O’nun Bulunduğu Yer;
Karanlıklar,Denizidir..!
Yani Süveydâdır,Siyahtır..!
Ve Denizdir, Sudur, Hayattır, Feyizdir. Muhyiddinİbnü’l'Arabî, Dikkat Edilirse Hep Sembolik,Dil'Değeriyle Konuşmaktadır..!

Burada,Renk'Bilimine Göre;
Siyahtan İlk Çıkan Rengin,
Ölümün Rengi Olan Mavi Olduğunu,
Mavininde Suyla,Bağlantısını Hatırlatmakta, Fayda Var..!

5-Bu Noktanın /Taşın Acaib, Aklın Eremeyeceği Sırları Vardır..!

6-Bu Nokta Kalbte, Zatî Bir Nüktedir. Yani Kalpte Bulunan Barizî, Geçici Bir Nükte Değil, Aslî, Temel Bir Nüktedir..! Evvelidir, Aslîdir, İlk Olan’dır(Primordiale)

7-Gözde;
(Simsiyah Olan) Gözbebeği Gibidir..!
Yani Siyah Taş Görme/Mânevî Görme yeridir..!

Burada Önce İfâde Etmek İsteriz'ki; Gözbebeğinin Latince’deki İsmi Pupilla’dır Ve Mânası İnsan Demektir..!

Aynı Şekilde;
Araplarda Görme Organı Olan Gözbebeğine
(EL-İNSAN) Derler..! Yani İnsanın Merkezi Kalp İse Ve Bunun Başladığı Nokta, Nokta-i Süveyda İse, O Nokta,Görmeyi İfâde'Eden“Elİnsan”dır.

Özetle İnsan;
El-İnsandan Yani Simsiyah Olan Gözbebeğinden Başlar..!
Ve Genellikle Ressamlar Bir Çizim Metodu Olarak İnsan Yüzünü Çizmeye İlk Önce Gözün Bebeğinden Başlarlar,
Bu Bir İçgüdüdür..!

Ne İlginçtir'ki; Anne Karnındaki Fetüsün Embriyolojik'Gelişiminde;
İlk Ortaya Kalb,
En Son Ortaya Çıkan İse Gözdür..!
Nokta-i
Süveyda Ve Maddi Yaratılışta'daGözdeki Gözbebeğinin Bu Teşekkül Senkronizasyonu, Ûlu’l-Elbâb İçin Derin Hikemî Mânalar İfâde Etmektedir..!

O, Cuma Günündeki Duaların Kabul Edildiği Bir Saate Benzer..! Peygamberimiz (s.a.v’in) Buyurduğu Gibi, Yani Cuma,
Bir Ayna Olarak Nokta-i Süveydâ’ya Benzetilmiş/Temsil Olunmuştur..!
Siyah Bir Nokta (Nokta-i Süveydâ) Vardır..!

İşte Peygamberimiz (s.a.v;) OnunCumada
(gizlenmiş) Bir'saat Olduğunu'Söylemiştir..!
Cumanın Sırrı'da O Saatte/O Andadır..! Yani O Özel Saat Cuma’nın Nokta-i Süveyda'sıdır..!
Kalbin Üzerinde,
Bu Siyah Örtü Bulundukça,
Bu Taşın/Noktanın Vücuda, Varlığa Gelişi Zuhur Etmez..!

AKIL VE RUH DIŞINDAKİ TÜM RUHLAR, SADECE KALP'TEKİ BU (SİYAH) NOKTANIN
MÜŞÂHEDESİNİ GÖZLERLER,
YANİ ONA BAKAR. ÇÜNKÜ EN ÖNEMLİ
MERKEZÎ O SİYAH NOKTADIR;

Eğer Kalb, Murâkabe, Zikir ve Kur’an Tilâvetiyle,Cilalanırsa
Bu Nokta Zâhir Olur, Ortaya Çıkar..!
Yani Harekete Geçer..!

VE EN ÖNEMLİ NOKTA;
O Nokta Zâhir Olduğu zaman, ona Hakk’ın Zâtından Başka Tekâbül
Eden Bir'şey Yoktur..!

Yani Allah’ın(c.c) Zâtı Akılla Bilinip,
Ortaya Çıkmaz, Ama Kalpteki Bu Nokta-i
Süveyda İle Zâhir Olur..!

Allah kalbe yani kalpteki o Nokta-i süveydaya sığar. İşte bundan dolayı bu Taştan Bir Nur Yayılır,
(İnsan Cisminin Her Köşesine/Zerresine sirâyet Eder.)
Bu DurumKarşısında Akıl Ve Inun Dışındakiler Hayrette Kalır..!
Bu Taştan/Noktadan Çok Muazzam, Oldukça Geniş Parıltılı Bir Nur Çıkar Akılları Ve Onun Dışındakileri Dehşette/ Hayrette Bırakır..!

Hayrete'Düşenlerde, Ne Zâhiri Ne'de Bâtinî Bir Tasarruf Kalır..!

Yani Hepsi Kilitlenir, Duraklar,Hayrette Kalır.
İşte Bunun İçin Buna; “Hacer-i Beht”
(Hayret Taşı, Hayret Noktası) Dendi..!

Konuk burada yorum yaparken “hayret taşı”ndan kastedilenin kalpteki süveyda yani siyah nokta olduğunu söyler. O taşta esmerlik oluşunu izah ederken, taşın/siyah noktanın yerinin zulumât denizi olduğunu ve bu karanlıklar/zulumât denizinin tabiat tezgahında, kesif unsurlardan (yani toprak, hava, su ve taştan) yaratılmış olan maddi kalp olduğunu söyler. Çünkü unsurlar alemi, karanlıklar denizidir.

Muhyiddin İbnü’l Arâbi’den yaklaşık iki asır sonra yaşamış Hacı Bayram-ı Veli (ks.) Hazretleri de insanın inşâsında taş sembolizmasını kullanır.

Nâgehân ol şara vardım
Anı ben yapılur gördüm
Ben dahi bile yapıldım
Tâş u toprak âresinde

Burada Toprağın İnsanın Maddi Bedenine Tekâbûl Ettiği, Taşın'da Mânevi Yönüyle Yani Kalbiyle Alâkalı Olduğu Görülür..!

Nitekim İsmail Hakkı Bursevî, Bu Şiirdeki “Taş”ı Anlatırken “Taş’tan Murad, Asılda Kalbdir” der. Ve Şu Âyeti Delil Getirir.

“Ondan Sonra Onların Taş Gibi Yahut Taştan'da Daha Kara Hale Geldi.”
Yani Bursevî'de Muhyiddinİbnü’lArabîGibi, Kalb İçin Siyah Taş Sembolünü Hacı Bayram-ı Veli’ye Atfen Kullanmıştır..!

Ve Hayret Taşından Maksad, Unsûrî/Maddi Kalple Bir Tür İrtibatı Olan İşte Bu “SÜVEYDA” Yani “SİYAH NOKTA'dır'ki" Bu nNoktada Gizlenmiş Sır Vardır.
Yani (siyah nokta) Mâna Olarak (Cismani Kalbe) Sûrete/Şekle Taallûk Etmiştir..!

Yani Maddi Kalple Bir'tür Bağlantısı Vardır. Bu Taalluk, Sanatın Ele Âidiyeti, Bakışın Göze Olan Alâkası Gibidir..!

Bu Yüzden O (siyah nokta,)Ne Maddî Kalbin Dahilindedir, Ne'de Haricindedir..!

Niteliksiz Ve Aklen Tarifi Bilinmez Şekilde Ona Taalluk Etmiş,İrtibatlanmıştır.
Latife-i Ahfa Buraya (siyah noktaya) Taalluk etmiş/Bağlanmıştır. Nitekim Kudsi Hadiste Allah(c.c) Buyurur: Ben Ahfâ'dayım..!”
Allah’ın(c.c) Kalbine İman Yazdığı Kişi Dahi Böyledir..!

Kulun İmanı Kalb Süveydasından Asla Ayrılmaz,İman
Oradadır..!
Bunun İçin Âyette Şöyle Gelmiştir:
“İşte Allah’ıncc Kalplerine İman Yazdığı Kimseler Bunlardır.”

İmam- Rabbânî Ve Muhyiddin İbnü’l-Arabî’ye Göre Kalpte, Zamansız, Mekansız İlâhi Bir Temel, Asıl Olarak Nokta-i Süveyda Veya Beht-i Hacer Denen Siyah Bir Nokta Vardır..!

Bu,İmanın Başladığı Ve İnsanın,Tekâmülü'nün Başladığı, Zikir Darbı Yaptığımız Kalp Lâtifesindedir..! Yere Göğe Sığmayan Allah (cc) Buraya Sığar.
İman Buradadır. Halifelik Kabiliyetinin İnsanda Kinetize Edilmeye Başladığı Yer İşte Yine Burasıdır..!

Her İkisine Göre Akıl, Bunu İdrâk Edemez, Akıl Ötesidir..!
Akıl Sadece Bu Noktayı Gözler, Murâkabe Eder.

Zamanlı Mekanlı Formatlı Olarak Yaratılan Aklın Şaşırıp Kilitlendiği Yerdir Burası..!

ZAMAN'SIZ VE MEKÂN'SIZ'DIR...!! ÖLÜM'DÜR BURASI; ALLAH’A(C.C)İMANA AÇILAN,
ÖLMEDEN ÖNCE ÖLME MEVT-İ TÂBİN'DEKİ ÖLÜM SÜRECİNİN
BAŞLADIĞI RUHUN,
BEDENE GİRİŞ ÇIKIŞ YAPTIĞI,
BİR'KAPIDIR,

Prof. Dr. Ethem Cebecioğlu

4-NOKTA-Î SÜVEYDÂ;

Tasavvufun Erken Dönem Ana Kaynaklarına Bakıldığında Maalesef Nokta-i Süveydâ
Adı Altında, Geniş Bilgi Veren Müstâkil'BirBölümün Bulunmadığı Görülür.

Bu Çalışmamızda, Bulduğumuz Bölük Pörçük Bilgi,Kırıntılarını
Bir Araya Getirip, Konuyu Enine Boyuna Tahlîlî Bir Süzgeçten GeçirerekToparlamayı Hedefledik..!

İlerideki Makâlelerde İnşallah Genel Değerlendirmelerde Temas Edeceğimiz Gibi, Oldukça İlginç Bazı Sonuçların Daha Şimdiden Yavaş Yavaş Ortaya Çıktığı Görülüyor:

MESELÂ; KUR’ÂN-I KERÎM’İN SIKLIKLA, Kalbi Akılla Aynı Mânada Özdeşleştirmesinin Ve Bu İki Kavram Arasındaki,İlliyet Yâni;(neden'sellik) İrtibâtı'nın, Nokta-i Süveydâ Bağlamında Biraz Daha Açık Olarak Ortaya Çıktığını Gördük..! Makâlelerimizin Daha Sonraki Bölümlerinde
Bu Hususu,
İnşallah Ayrı Bir Başlık Altında Analiz Edeceğiz..!

Bu Yazımızda, Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretlerinin “Nokta-i Süveydâ” Hakkında Görüşlerini İki Ara Başlık Altında Ele Alıp Anlamaya Çalışacağız.

5- ERZURUMLU İBRAHİM HAKKI’YA (K.S) GÖRE NOKTA-İ SÜVEYDÂ

a) Kalbin Bir Tavrı Olarak Nokta-i Süveydâ
İbrahim Hakkı Hazretleri (ks) Ma’rifetnâme’sinde (ks) Kalbin Nokta-i Süveydasına Temas Eder;

Şüphesiz'ki Her İnsan, Potansiyel Olarak Kendi İnsanlık Hakikâtını Kendinde Zaman Ve Mekan Üstü Olarak Taşır..! Kimi İnsan Seyr-ü Sülûk İle Yani Tasavvufî Eğitimle Bu Potansiyelini Açığa Çıkarır/ Tahakkuk Ettirir
Ve Hazret-i İnsan Olurken,
Kimileride Bu Potansiyelini Kinetize Edemez Yâni;
Kendi “İnsanlık”larını, İnsanlık Hakikatlerini Ortaya Çıkaramazlar, Ölü Olarak,
İkinci Doğuşla Doğmadan Yaşar,
Ve Aynı Hal Üzere Ölü Kalb Olarak Ölürler..!

İbrahim Hakkı Hazretleri (k.s)

“Muhakkak'ki İnsan Bedeninde Bir Et Parçası Vardırki O Düzgün Olduğunda, Bütün Beden Düzgün Olur...!
O Bozuk Olunca'da Bütün Beden Bozuk Olur, Dikkat Ediniz.
İşte O, Kalptir.” Hadisi Şerifine Dayanarak Şu Tespiti Yapar:

Şu Halde Kalbin Düzeltilmesi,
Her'şeyden Önemli Ve Önceliklidir..!
Çünkü Gönül (Kalb) Hükmü Geçerli Bir Sultandırki;
Bedenin Diğer Bütün Âzâları Onun Hizmetçileri Ve Vatandaşlarıdır..!

KALP; Kötü Huy Ve Davranışlardan Kurtulup Güzel Huylarla Donatılırsa Islah Edilmiş Olur..!

Daha Açık Bir İfadeyle Kalb, Hz. Peygamber’in (sav) Sözlerine, Davranışlarına ve Ahlâkına Uyarak Islah Olunur.

Dirilmiş Kalb, Muhtevasındaki İnsanlığı Açığa Çıkarmış Ve Dolayısıyla İnsanlığa Açılmış Kalbtir.

Merhum Sâmi Efendi (k.s) Bu Hususta Sık Sık, Şu Vurguyu Yapardı:

“Mezara İnsan Olarak Giriniz. Biz Size Bu Mânevîyat Derslerini Cesedinizi Mezarda Çürütmeyesiniz Diye Veriyoruz..!
Çünkü İnsan Olanlar, Yani;Âşıklar,Ölmezler.”

İbrahim Hakkı Hazretleri (k.s) “İnsanlık"ın En Üst Mertebesine Nokta-i Süveydâ’yı Koyar..!

ANCAK, HER'ŞEYDEN ÖNCE VELED-İ KALBÎN Yani; KALB ÇOCUĞUNUN DÜNYAYA GELMESİ, KENDİ YUMURTASINI ÇATLATIP DOĞMASI LÂZIM,
O BUNA İKİNCİ DOĞUŞ DER..!

ONA GÖRE İNSANIN KALBİ,Yâni;(AKLI,) RÚH-I İZÂFÎ İLE BİRLEŞTİĞİ ZAMAN, DÂİMİ HAYATA ERER VE BU ŞEKİLDE
BÜTÜN HAYVAN VE MELEK (Süflî Ve Ulvî) MERTEBELERİNİ GEÇİP İNSAN-I KÂMÎL OLUR...!!
Yâni; “İNSAN” OLUR.

Ve Konuya Şöyle Devam Eder İbrahim Hakkı (k.s)Hazretleri:

Nitekim Hz. İsâ (a.s); “Bir Kimse İki Kere DoğmadanMelekûta,
Göklere Ve Melekler Topluluğuna Giremez..!”

Hz.İsâ’nın Bahsettiği İlk Doğum,
Senin Ana'Rahminden Dünyaya Gelmendir. Yani Ana Karnında Bulunduğun O Darlık Ve Karanlıktan Kurtulmandır..!
Ana Karnındaki Kanlı SulardanTemizlenmen Ve Cisimler Dünyasında Belli Bir Şahıs Olarak, Yerini Almandır;
HİS'LER VE KUVVET'LERLE SÜSLENMİŞ OLARAK
DOĞMAN'DIR...!!

BAHSEDİLEN İKİNCİ DOĞUM İSE;
HAYVÂNÎ VE KÖTÜ SIFATLARDAN ARINMAN'DIR...!!

NEFSİN KARANLIK VE BULANIK'LARINDAN KURTULARAK MÂNEVÎ'TEMİZLİKLE
MELEK ÖZELLİĞİ KAZANMANDIR...!!

Böylece Gönül Âlemine Gelir, Melekler Topluluğundan Olursun
Ve Hakk'a Yakınlık Üns Toplantısına Katılmak Üzere Yol Bulursun..!

O Mânâ Âleminde Gönül Ehlinden Olarak,
Kalbin Derecelerini Görürsün..!
ATVÂR-I SEB’A Yani; Gönlün Yedi Tavır Ve Derecesinde,Olgunlaşıp Hz. Musa (a.s) Gibi Münacâta Erersin..!

İşte Tam Burada İbrahim Hakkı; DÜNYAYA GELEN O KALB ÇOCUĞUNUN, KALBİN YEDİ MERTEBESİNDE SANKİ;
1-Bebeklik,
2-Çocukluk,
3-Bulûğ,
4-Gençlik,
5-Orta Yaşlılık,
6-İhtiyarlık Ve Nokta-i Süveydâ Yani;
7-Ölüm Gibi'Olgunluk Merhâlelerinden Geçtiğini Anlatır..!

Merhâlelerin En Sonunda ÂMÂ (SİMSİYAH BULUT,) Nokta-i Süveydâ Yani; ÖLMEDEN ÖNCE ÖLMEK VARDIR'Kİ BUNA O, SIDDIKÎYET, DER...!!

Nitekim Peygamber Efendimiz(s.a.v)
“Ölmeden Önce Ölmüş Birini Görmek İsteyen Ebu Bekir-i Sıddîk’a Baksın” Demiştir..!

Erzurumlu İbrahim Hakkı(k.s)Hz;
ÖNCE KALBİ(aklı) YEDİ TAVR’A Yâni;HÂLE, AYIRIYOR VE NOKTA-İ SÜVEYDA'YA KADAR KALBİN AÇILIM Yâni;
GELÎŞİM TEKÂMÜL'ÜNÜ ŞU MİNVÂL ÜZERE AÇIKLIYOR.
VE ONUN HER BİR DURUMUNA "TAVR" ADI VERİYOR;

1.İbrahim Hakkı(k.s) SEN KALBİN İLK DERECESİNDE Yâni, TAVRINDA;
Önce Aklını Kullanır, Hakk’ı Bâtıldan Ayırarak, “MÜ’MİN” OLURSAN, DER..!
YÂNİ ONA GÖRE; KALBİN EN PRİMİTİF, EN GENEL,
EN AVAM HÂLÎ;
İman Derecesidir. Yani Kalb Yola Çıkar.

2. İKİNCİ DERECESİ/TAVRI;
SADRU’L-KALB’tir...!!
Bu Mertebede Tefekkür Ehlinde ŞERH-İ SADR/İNŞİRAH-I SADR,
ZEVKİ OLUŞUR..!
Yani Bu Seviye, Tefekkürden Feyz
Ve Zevk Alma
Ve Gönülde İlâhî Ma’rifet Sırlarının Parlaması Halidir..!

3. KALBİN ÜÇÜNCÜ TAVRI İSE; HUBBETÛ’L'KALB’dir.
Kalb Bu Olgunluk Kıvamında,
Üzüntü Ve Sevinci Unutur,
Mânevî Âlemin İsteklerine Göre Uçar,
Menzilleri/Konakları Aşar..!
Yani Sevincede, Üzüntüyede Nötr’dür.

Kur’an’da: “Allah’ın Verdiği (Nimetle) Ferahlanmayın, Elinizden Aldıkları Yüzündende Üzülmeyin” Âyeti Kalbin Bu Nötr Tavrına, Seviyesine İşaret Eder..!

4. Kalbin Dördüncü Tavrı Mühcetü’l-Kalp’tir. Yani Kalbin Ruhu Ve Canıdır. Bu Durumda Kalb, Allah’tan (c.c) Gelen Cemâlî Tecelli İle, Nefsden Gelen Celâlî Tecellinin Arasını Firasetle Ayırdeder Hale Gelir.

5. Kalbin Beşinci Tavrıda “Şeğâf”tır. Bu Mertebede Hakk, Cezbeyle Seni Senden Alır, Dünya Sevgisinden Kurtulursun, Az Güler Hâle Gelirsin: Ayetteki “Çok Ağlayın, Az Gülün” Emri İle Bu Tavra İşaret Vardır.

6. Kalb Bu Altıncı Mertebede/Tavırda “Fuâd” Adını Alır. Bu Durumda Rahmân’dan Kalbe Vâridât Gelmeye Başlar Ve Nefsin Vesveselerinden Kurtulur, Cemâle Mazhar Olur. “Gönüllere Vesvese Verenin Şerrinden Sana Sığınırım” Ayetindeki Sığınma Gerçekleşir Ve Bu Kalb Cemâle Mazhar Olur.

7. Yedincisi “Süveydâ”dır. Yani Siyah Nokta. Bu Son Dereceye Ulaşırsan Sen Doğruluk Ve Sadâkatla Sıddîklardan Olursun. Kalbin, Cemâl Aynası Ve Hakk’ın Nazargâhı Olur. Nurla Huzurla Sevinçle dolarsın. İşte tam Burada Nokta-i Süveydanın En Önemli Özelliğini Açıklayan Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretleri (ks.) Den Kalbin Bu Mertebesinde, Zaman Ve Mekandan Dışarı Çıkarsın Diyerek, Kulun Lâ Zamanî Ve Lâ Mekânî Hale Geldiğini, Zamansıza, Mekansıza Ulaştığını Söyler, Diğer Mutasavvıflar Gibi. Ona Göre Bu Süveydâ’nın Ötesinde, Hadis-i Şerifte Belirtildiği Gibi “Altında Ve Üstünde Hava Bulunmayan” En Yüce Göğe Yani Sema-yı Âmâ’ya Yani Simsiyah Kara Buluta Yükselirsin. Herşeye Gücü Yeten Allah (cc) Katında, Peygamberlerle Birlikte Mak’ad-ı Sıdk’ (Sıddıkiyet Makamı’na) Erersin. Orada Sonsuz Olarak Huzur Bulup Zevk Alırsın.

Erzurumlu İbrahim Hakkı (k.s) Kalbi Bu Minval Üzere İman, Sadru’l-Kalb, Hubbetü’l-Kalb, Mühcetü’l-Kalb, Şeğaf, Fuad ve Süveydâ Olarak Tekâmülî İnşa Derecelerine/Tavırlarına Ayırır.

Her İnsanın Kalbinde Bu Yedi Tavır Vardır. Ancak Tekâmül Etmemiş Kalpte Bu Tavırlar Bi’l-Kuvve Olarak Bekleme Halindedir. Yani Tahakkuk, Tahkik İle, Bu Potansiyel Yapının Kinetize Edilmesi Çalışması Ortaya Çıkarılması Lazımdırki Sıddîkiyet Sahibi Bir Kul Profili Ortaya Çıksın.

Câlib-i Dikkattir'ki Diğer Mutasavvıflar, Nokta-i Süveydâyı Bir Başlangıç Görürken, Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretleri Son Olarak Görür.

Aslında İki Görüşde Birbirlerini Tamamlar Gibi Görülebilir. Ruh Zamansız Ve Mekansız Bir Varlık Olarak, Kalbin Süveydâ Tavrında Mâverâya/Ötelere Doğru Yani Âmâ’ya Ve İnsanî Hakîkata Doğru Yolcuğuna Devam Etmektedir.

Mesela İbn Berrecan, Kalbin Ötelere Açılan Zamansız Mekansız Yönüne “Kalb” Derken Akla Açılan Yani Zamanlı Mekanlı Yönüne'de “Fuâd” Adını Vermektedir.

Hallâc da Kitabu’t-Tavasin’de Süveydâ’ya Direkt Olarak Kapı İsmini Verir. Yani Süveyda Denilen Kalbin Bu Yönü, İbn Arabî ve İmam-ı Rabbânî’de de Görüldüğü Gibi Zamansız Mekansız Olan Allah’ın (c.c) Zâtına Açılan, Hatta Zikrin Darb Edildiği Yeri, Vahyin İndiği Herşeyin Başladığı Müşahedenin Ortaya Çıktığı, Ölüm, Ahirete Açılan Bir Kapıdır.

Genelde Muğlak Görünsede En Sonunda Bu Siyah Nokta/Kara Deliğin Ötesinde Erzurumlu İbrahim Hakkı’nın (ks) İfade Ettiği Gibi “Amâ” Vardır. Ve Bu En Son Zirve İman derecesi olan Sıddîkıyyet Makamıdır …

Bilindiği Gibi Sahabe Bir Gün Peygamberimize (sav) Sorar.

-Ya Rasûlallâh! Bu Kâinât Başlangıçta Nerede İdi?

Peygamberimizde (sav) Cevap verir.

-Altında Ve Üstünde Hava Olmayan (Yani Zamansızlık Ve Mekansızlıkta) “Amâ”daydı…

Amâ, Simsiyah Kara Bulut Demektir, Tam Körlük'Anlamına,Gelir. Yani Aklın Erişemediği Anlayamadığı Karanlıkta Kaldığı Bir Varlık Alanıdır Âmâ… Yani Daha Önce Bütün Kainat, Bilinmeyende/Körlükte/ Siyahtaydı. Allah (c.c) “Ol..!” Deyince Kâinat Yani Her'şey Oradan Ortaya Çıktı..!
Yani Nokta-i Süveydâ Ve Hemen Ötesindeki Âmâ, Mutasavvıflarımızında Dediği Gibi Herşeyin Ortaya Çıktığı Yerdir..!
İbrahim Hakkı’ (k.s)
Ruhi Tekâmülün Zirve Noktası Olarak Değerlendirdiği Bu Noktada,
Müşâhede Tam Ve Olgun Olur..!
Kul Bu Kemalât Seviyesinde İhsan Hadisinde, İfâde Edildiği Gibi Allah’ı (c.c) Görür Hale Gelir..!
Eşhedü Enlâ İlahe İllallah;
İşte Burada,Gerçekleşir.
Yani Şehâdet; Ben, Allah’tan (c.c) Başka Bir İlâhın Olmadığına Gözlerimle Görür Gibi İnanıyorum, Demek Olur..!

KısacaİbrahimHakkı(k.s)'da Nokta-i Süveydâyı,
Kulun Allah’a (c.c) Yani Zaman Mekan Ötesine Açılan Kalb Seviyesi Olarak Görür..!

__________________
İnci Sancı Mahsulüdür..
Alıntı ile Cevapla
 

1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147