06.01.20, 00:36
|
Gayretli üye
|
|
Üyelik tarihi: 23.11.17
Bulunduğu yer: Tuna Boyunda
Mesajlar: 6,316
Etiketlendiği Mesaj: 411 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
|
|
Lütfen Evrene Mesaj Göndermeyin
Kişisel gelişim kitapları okuyorsanız muhtemeldir ki çekim yasasını duymuşsunuzdur. Bilmeyenler için hemen uyaralım, Newton’un ünlü kütle çekim yasasından bahsetmiyoruz.
Avustralyalı TV yapımcısı Rhonda Byrne’ın, Türkiye dahil tüm dünyada çok satanlar listesine giren, 20 milyondan fazla satıp, 50’den fazla dile çevrilen Sır/Secret kitabında geliştirdiği çekim yasasından bahsediyoruz. Kitap sadece ilk üç yılda yazarına 300 milyon dolarlık bir servet getirdi. Haliyle bu kitabı aynı konu etrafında dönen daha onlarca kitap izledi. Tabii aynı isimde çekilen belgeseli de unutmamak lazım.
Bu çekim yasasına göre, hayatta yaşadığımız bütün deneyimler, aslında düşüncelerimizin bir sonucu. Eğer zengin olacağınızı düşünüyorsanız zengin oluyorsunuz, eğer borçlanacağınızı düşünüyorsanız borçlanıyorsunuz. Ya da uçağın düşeceğini düşünüyorsak uçak düşüyor.
Byrne’a göre, düşüncelerimizin manyetik özellikleri var ve bunlar belli frekanslarda salınıyor. Bu salınımlar, evren tarafından algılanıyor ve düşüncelerimiz düşündüğümüz şeyi çekiyor.
Byrne’ın örneğini verecek olursak, sizi şişman yapan şey şeker tüketiminiz değil, şekerin size kilo aldıracağı düşüncesi. Eğer şekerin size kilo aldırmayacağını düşünürseniz, şeker tüketseniz de kilo almazsınız.
NE İSTERSEN ONU ÇEKERSİN
Peki Byrne, çekim yasasını nereden çıkarıyor? Doğru tahmin ettiniz, kuantum fiziğinden!
Byrne da diğer New Age düşünürleri gibi kuantum fiziğinin görüşlerini doğruladığını iddia ediyor. Bununla da yetinmeyen Byrne, ‘sır’ diye nitelediği çekim yasasının Platon, Beethoven, Edison, Einstein ve Hz. İsa gibi çok sayıda önemli kişi tarafından bilindiğini iddia ediyor. Çekim yasası şu anda özellikle, New Age takipçilerinin ve bazı kişisel gelişimcilerin başvurduğu bir iddia.
Peki çekim yasası gerçekten bilimsel bir ilke mi? Evren ve yaşamımızı bizim düşüncelerimiz mi yönlendiriyor?
İlk dikkat etmemiz gereken şey, kuantum fiziğinde, insanların düşüncelerinin onların başına gelen olayları belirlediğini ima eden herhangi bir sonucun mevcut olmadığı. Çekim yasasının kuantum fiziği ile en ufak bir ilişkisi yok.
Daha genel olarak fizikte, Byrne’ın iddia ettiği gibi benzerler birbirini çeker diye bir şey de yok. Tam tersine, ters yükler ya da ters manyetik kutuplar birbirini çeker!
Elbette bu da düşündüğünüzün tersinin gerçekleşeceği anlamına gelmez. Şeker tüketmenin değil, şekerin kilo aldıracağını düşünmenin vücudumuzun yağlanmasına yol açtığını düşünmenin, ya da sigaranın değil, sigara içmenin sizi kanser yapacağı düşüncesinin sizi kanser yaptığı iddialarının hiçbir bilimsel yönü olamaz; tersine bu iddialar bilimsel bulgularla ciddi şekilde çelişkilidir.
DÜŞÜNCELERİN MANYETİK ALANI
Düşüncelerimizin oluşumu sırasında nöronlar arasında sinaptik aktarımlar iyon akımları ile sağlanır. Ve elektrik akımları, manyetik alanlar oluşturur. Dolayısıyla düşüncelerimizin manyetik alanlar oluşturduğu doğrudur.
Ancak düşüncelerin oluşturduğu manyetik alan, dünyanın manyetik alanından 10 milyar kere daha zayıftır. Televizyondan telefona, radyodan elektrik akımlarına kadar çoğu cismin manyetik alanı, düşüncelerimizin manyetik alanından katbekat daha güçlüdür ve düşüncelerimizin etkisini kolayca siler.
Düşüncelerin oluşturduğu manyetik alanı tespit etmek için SQUID olarak bilinen süperiletkenli özel araçları, dış etkilerden izole alanlarda insanlar üstünde kullanmak gerekir. Üstelik bu ölçümler, kafatası üstünde yapılmalıdır; zira manyetik alan uzaklıkla doğru orantılı şekilde azalır ve böyle hassas aletlerle bile uzaktan ölçmek pek olası değil. Dolayısıyla düşüncelerimizin oluşturduğu manyetik alanın, başımıza gelen şeyleri etkileyecek şekilde evrene şekil vermesi bilimsel olarak mümkün görünmüyor.
Dahası, kötü düşüncelerle iyi düşüncelerin manyetik alanını da birbirinden ayırmak da mümkün değil.
Ama öte yandan çekim yasasının çok saçma sonuçları var!
Bu ilkeyi ciddiye alırsanız, Afrikalıların sömürüldükleri için değil, zengin olmayı isteyemedikleri için fakir olduklarını söylemeniz gerekir. Ya da soykırımların ve yüzlerce trajedinin, bunu yaşayanlar olumsuz düşündükleri için gerçekleştiğine inanmanız gerekir.
Hasta mı oldunuz, kaza mı geçirdiniz, tek bir sebebi var, düşünceleriniz!
Suçu gerçek nedenlerde aramak yerine, mağdurların düşüncelerinde aramanın üst seviyede bir saçmalık olduğu ve olayların yorumlanmasında ciddi bozukluğa sebep olduğu kanaatindeyiz.
Sonuç olarak çekim yasası diğer New Age ilkeleri gibi bilimsel temeli olmayan, kuantum fiziği ile hiçbir bağlantısı bulunmayan, ciddiyetten uzak bir iddiadır.
Olumlu düşüncenin, olumsuz düşünceye göre kişilerin psikolojisine hatta sağlığına iyi geldiği, düşünce ve duygularımızın dünyayı nasıl deneyimlediğimizi etkilediği, herkesin bildiği ve sır olmayan bir gerçektir.
Ancak evrenin bizim düşüncelerimize göre şekil aldığını, başımıza gelenlerin sadece bizim düşüncelerimizin sonucu olduğunu iddia etmenin hiçbir mantıksal ve bilimsel yönü yoktur.
@[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]
Dr. Enis DOKO
|