Ağzında ceviz taşıyan karganın biri havada uçup giderken ağzındaki cevizi sulak bir alana düşürüyor. Düştüğü yere yağmur yağıyor, kar yağıyor ceviz bir ileri bir geri hareket ederken üzeri toprakla kapanıyor.
Mevsim sonbahardan kışa, kıştan ilkbahara dönerken bizim ceviz karı, kışı, yağmuru atlatıyor ve filizlenip gün yüzüne çıkıyor. Önce filiz, sonra fidan, sonra da meyve veren muhteşem bir ağaç.
Ağaç büyüdükçe serpiliyor, serpildikçe kollarını dallarını etrafa salarak her tarafa sahip çıkıyor adeta. Tabi her büyüyüp serpildiğinde de verdiği meyveler artıyor çoğalıyor...
Ağaç meyve vermeye başlar da meyvesini toplayan olmaz mı? İlk meyve vermeye başladığında çocuklar keşfediyor ağacı. Bu yıl üç, sonraki yıl beş, on, yüz.. Derken çocuğun ailesi geliyor cevizi toplamaya.
Ama ağacın olduğu yere yakın tarlası olan köylü de takip ediyor ceviz ağacını ve ağacın aslında kendisine ait olması gerektiğini düşünüyor.
Bu köylü bir sonraki yıl cevizler yetişince erken davranıp cevizleri kendisi toplamaya başlıyor. Bu sırada ağacın meyvesini önceden beri toplayan köylü geliyor ve aralarında tartışma başlıyor. Ağaç senindi, benimdi, kendi yetişti, benim tarlama yakındı, sana uzaktı vs..
Tartışma kavgaya dönüyor. Çoluk, çocuk, emmi dayı, iki taraftan da kavgaya katılanlar artıyor. Ortalık kan gölü. Sonuç? Beş ölü onlarca sakat ve yaralı....
Şimdi burada suçlu kim?
Ağzındaki cevizi sulak yere düşüren karga mı? Yoksa ağzındaki cevizi düşüren aptal bir karga kadar olamayan, senelerce boş duran o yere ceviz fidanı dikmekten aciz olan, karganın diktiği ceviz için birbirini öldüren köylüler mi!!!