Hoca, medresede ders anlatırken, genç mollalardan biri parmak kaldırmış:
- “Susadım hocam!”
Hoca sinirlenmiş: “Öyle denmez… Derunum ateş-i nar ile püryan idigünden, bir kadeh lebriz ab-ı hoşgüvar, nuş eyleyerek, teskin-i ateş ve bu suret ile iktisab-ı ferah-ı bişumar eylemeliyim… demeliydin… Cahiller gibi susadım, demek olur mu?”
Aradan zaman geçmiş, bir gün sınıftaki sobadan sıçrayan bir kıvılcım, gelip hocaefendinin sarığının kıvrımına girmiş…
Molla hemen parmağını kaldırmış:
“Ey hace-i bi misal, v’ey üstad-ı zi kemal, bu şakird-i bî mecal, şol vechile arz-ı hal eyler ki; bu hikmet-i mütteal, nar-ı mangaldan bir şerrare-i cevval pertab ile ser-i al’ül alinizdeki sarığı iş’al eylemiştir.”
Hoca, elini sarığına atar atmaz, sarık tutuşur, hemen pencereden fırlatır:
“Bre mel’un, sarığın tutuştu desene!” “Aman hocam, cahiller gibi, yandı, tutuştu denir mi?
.
__________________
Nesimi'ye sormuşlar;
O YAR ile hoş musun?
Hoş olayım olmayayım o YAR benim
Kime Ne!
|