Zihinde olmak demek düşüncelerle dolu olmak demektir.
Zihin varsa mekan ve zaman var demektir.
Yani mekan ve zaman bile düşüncedir.
Tıpkı kişisel benliğin gibi.
Zihin hala arınmamış ve sürekli düşünce üretiyorsa senin kalbe inmen mümkün değildir.
Kalbini de zihnin yönetiyordur.
Senin kalbi karar dediğin tüm açının ardında zihin vardır.
Kalpte yaşamak AN’da yaşamaktır.
Düşünmene gerek yoktur.
AN’da ne oluyorsa gereğini yaparsın.
Senin küçücük aklının yerini büyük akıl almıştır.
Bütün uğraş düşünceden arınmış bir zihindir.
Zen yaklaşımı budur mesela: “Gerçeği aramayın. Düşüncelere değer vermeyi bırakın!”
Zihin düşüncelerle, tanımlarla çalışır.
Senin kimliğini de tanımlar.
Senden düşünsel bir “kişi” yaratır.
Sende o kişiye varlık verirsin.
İşte ayrılık, yuvadan kopuş burada başlar.
Sonrada o kimliği bırakamamanın sıkıntısını yaşarsın.
Oysa,
Sen tanımsız olansın.
Sınırsız ve sonsuz olansın.
Sen ÖZ’sün.
Zihnini susturmadan, arındırmadan gerçeğine ulaşamazsın.
Küçücük aklını Akl-ı Kül’e vermeden BİR ve BÜTÜN olamazsın.