وَلَا تَزِرُ وَازِرَةٌ وِزْرَ اُخْرٰىۜ
Ve hiçbir günahkâr, başkasının günahını yüklenmez ve eğer ağır yüklü bir kimse, onu taşımaya çağıracak olsa ondan hiçbir şey yükletilemez, velev ki (o çağırılan) karabet sahibi olsun. Sen ancak Rablerinden gıyaben korkar olanları ve namazı dosdoğru kılanları korkutursun ve her kim temizlenirse ancak kendi nefsi için temizlenmiş olur. Ve nihâyet dönüş Allah´adır.
Ancak ey insanlar!. Siz daha hayatta iken vazifelerinizi güzelce anlayınız, uhrevî mes'uliyetten kurtulmak için çalışınız (ve) şunu da biliniz ki, (hiçbir günahkâr başkasının günahını yüklenmez.) başkasının günahına sebebiyet vermemiş, razı olmamış ise o günahtan dolayı sorumlu olmaz (ve eğer ağır yüklü bir kimse) o yükü kısmen üzerinden atarak hafifleştirmek için (onu taşımaya) başka bir şahsı (çağıracak olsa ondan hiçbir şey yükletilemez.) onun yükü kısmen başkasına yükletilmiş olamaz (isterse) o çağırılan kimse (akraba olsun) yine gelip çağırana yardım edemez,
Kim doğru yola giderse ancak kendisi için doğru yola gitmiş olur ve her kim sapıtırsa ancak kendi aleyhine olarak sapıtmış bulunur. Ve bir günahkar kimse başkasının günahını yüklenmez ve Biz bir resûl gönderinceye kadar azap ediciler olmadık.
Artık herkes, kendi istikbalini düşünmeli değil midir?. (Kim) bu dünyada (doğru yola giderse) hidayet yolunu takibederse (kendi için doğru yola gitmiş olur) kendisi hidayete erer, selâmete kavuşur, bu doğru hareketinin sevabı, mükâfatı kendisine aittir. (Ve) bilakis (herkim sapıtırsa) hidayete eriştirecek yoldan ayrılırsa (ancak kendi aleyhine olarak sapıtmış bulunur) kendi ihtiyarım kötüye kullanmış, sapıklığa düşmüş, bu dinen yasak hareketinin cezası yalnız kendisine yönelmiş olur. (Ve bir günahkâr kimse, başkasının günahını yüklenmez) herkes kendi günahının cezasına ve sebebiyet verdiği herhangi bir günahın cezasına maruz kalır. Başkasının günahı haksız yere kendisine yükletilmez ve hiçbir kimse, başkasına gelecek olan cezayı üzerine alarak o kimseyi o cezadan kurtaramaz, haklarında ilâhî adalete aykırı bir muamele yapılmaz, herkesin hayrı ve şerri kendi boynuna bağlanmış olacaktır
bazı durumlarda sorumluluğun -iyilik yahut kötülük olsun- başkalarına da geçtiği olur. Yapılan amel hayır ve iyilik ise, bunun sevabı; şer veya kötülük ise, günahı, hem o işi yapana, hem de onu yapmasına sebep olduğu kimselere ulaşır. İşte soruda geçen ayet bize bunu bildirmekte ve herhangi bir günaha sebep olanın o günahı işlemiş gibi değerlendirileceği hatırlatılarak dikkatli olunması istenmektedir. Dünyada iken iyi bir amel işleyen kimsenin bu iyi amelini başka insanlar örnek alıp ondan istifade ederlerse, o zaman güzel bir çığır açan şahsa, bu ameli sebebiyle fayda gelir. Aynı şekilde, dünyada iken kötü bir amel işleyen kişinin bu amelini başka insanlar örnek alıp işlerlerse, o zaman kötü bir çığır açan şahsa, bu ameli sebebiyle zarar gelir.
"Her kim İslam içinde güzel bir çığırı açarsa ve bu güzel çığır kendisinden sonra da tatbik edilip sürdürülürse, kendi sevaplarından hiçbir şey eksilmeksizin, onu sürdürenlerin sevaplarının benzeri, kendisi lehine yazılır. Ve her kim de İslâm içinde kötü bir âdet çıkarır ve bu kötü âdet kendisinden sonra da sürdürülürse, kendi günahlarından hiçbir şey eksilmeksizin onu sürdürenlerin günahlarının benzeri de o kimse üzerine yazılır." (Müslim, İman, 15; Tirmizi, İlm, 14).
Demek ki, İslâma göre insanların yaptıkları işler, ya sadece kendilerini ilgilendirmekte veya yapılan işin özelliğine ve mahiyetine göre, o işten başkaları da faydalanmakta veya zarar görmektedirler. Bu duruma göre, başkalarının yaptıkları işlerden sevap veya günâh kazanacak kimselerin olması da tabiidir. Çünkü bu şahıslar, her şeyden önce kendi sorumlulukları altında kalan iyilik veya kötülük cinsinden bir şeyler yapmaktadırlar. Yapılan bu işlerin etkileri ise, bazen uzun süre devam etmektedir.
İşte bu anlayış doğrultusunda hareket eden mü'min, bütün organları ile yaptıklarından sorumlu tutulacağını bilir. Bu inancı, onu daha kontrollü bir hayat yaşamaya zorlar.
|