Bir insan bütün sorumluluğu kabullendiği zaman, gerçek bir insan olur... Kişi her ne ise sorumlusu odur. İlk cesaret, en büyük cesaret budur. Bunu kabullenmek çok zordur; çünkü zihin sürekli, "Eğer sorumlusu sensen, neden yaratıyorsun?" diye sorar. Bundan kaçınmak için, hep başkasını sorumlu tutarız. Ne yapabilirim? Ben çaresizim, ben kurbanım, benden çok daha üstün güçler tarafından, sağa sola fırlatılıyorum. Ve yapacak hiçbir şeyim yok. O yüzden yapabileceğim tek şey, mutsuzluğum yüzünden ağlamak; ve ağladıkça daha fazla mutsuz olmaktır." Ve her şey gelişir. Ne kadar uygulama yaparsan, o kadar gelişir. O yüzden giderek daha derine iner, daha derine gömülürsün.
Hiç kimse, hiçbir başka güç sana bir şey yapmıyor. Sensin; ve sadece sensin! Karma felsefesinin özü budur: Her şeyi sen yapıyorsun. "Karma", yapmak demektir. Onu sen yaptın, ve onu çözebilecek olan da sensin. Bunun için beklemeye, ertelemeye gerek yoktur. Zamana ihtiyaç yok; istediğin an zıplayıp dışına çıkabilirsin. Ama, bu bizim alışkanlığımız olmuştur. Eğer mutsuz olmayı bırakırsak, kendimizi çok yalnız hissederiz, en yakın dostumuzu kaybederiz. O bizim gölgemiz olmuştur, her yerde bizi izler. Yanında kimse olmadığı zaman bile, en azından mutsuzluğun vardır. İnsan onunla evlenmiştir ve bu çok çok uzun bir evliliktir; birçok yaşam boyunca mutsuzluğunla evli kalmışsındır.
Artık ondan boşanma vakti gelmiştir. Ben buna, büyük cesaret diyorum: mutsuzluktan boşanmak; insan zihninin en eski alışkanlığını, en uzun süreli yoldaşını kaybetmesi.
|