Öleceğiz ama Ölüm Günü Süpriz
Ölmek için buradayız. Öleceğimiz belli, ama ölüm sürpriz. Herkesin öleceği kesin ve herkes de şaşıracak gibi. Hayal kırıklığı olacağı şimdiden belli. İnsan saçma ve karanlık. Saçmalığı örtenlere komik, gözlerini kapatanlara mutlu diyoruz. Gözlerini açamayanlar ölü, gözleri kapatmamak ise mümkün değil.
Yaşamak ölüme direnmektir, kısa bir süre. Kısacık direnişimizde hayatının son anlarını yaşayan biri gibi durumu değerlendiririz. Hayat bir kişinin son anları gibi, ölümle kıymete biner. Ölüm hayatı anlamlı kılan yegane şeydir. Zaman ile sınırlanmasak hayatı değerlendirmez, yaşamaya hevesli olmazdık. Risk aldığımız için eğleniyoruz. Zorluklar aslında aşmak için fırsattır. Sıkıntı gelişmedir, acı istihbarattır. Sıkıntılar iyiliğimiz içindir, eğer bir amaca yönelikse. Yoksulluk zorda oynamak, kimsesizlik puanları tek başına toplamaktır. Hayatın ölümden kaçınma çabası olduğunu düşündüğümüzde rahatlık boşluk görünümündedir.
Dışarıdan baktığımızda ölüm asıl gerçek gibi görünür. Hayat bir anomali, garipsenmesi gereken bir hata gibi. Gelip geçtiğimiz, kaçınılmaz olarak yok olduğumuz bu hayatı vazgeçilmez görmemiz ise bu farklılıktan kaynaklanıyor. Ne kadar farklı veyahut zengin isen ölmek o kadar zorlaşır. Evrenin sizi izlediğiniz düşünüyorsanız güzel poz vermeye devam etmek istersiniz.
Yine de ölümden kaçınırız. Çünkü henüz hiçbirimiz keşfedemedik. Günlük işlerin yürümesi, yaşlılığa kadar hayatın sürmesi için ölümden korkmak gereklidir de. Ölümden korkmamız normaldir, çünkü henüz kimse ölümü tecrübe etmedi. Sizi meydana getiren bilgi yaşarken aktarıldı. Genlerimiz ölümü bilmiyor. Nitekim bu idrak ile ölümü de sorgulayabiliriz. Bizim insan merkezli bencil var oluşumuzda zincirleme bir reaksiyonu yok oluş şeklinde yanlış değerlendirmemiz söz konusu olabilir.
“Sonunda” ölüm olması hayata bir tür eşitlik ve denge getirmektedir. Zengin, fakir, güçlü, zayıf hepimizi birleştirecek; adalet getirecektir. Ölüm ayrıca her şeyin “geçeceğine” işarettir. Her şeyin bir şekilde dengeye ulaştığını anlatır. Bir yıldız yanar, söner, patlar, ölür; bir evren bir sürü olay yaşar ölene kadar; insan bazen ışık saçar, bazen uzay kadar karanlıktır sonunda bu üçü ve her şey dengeye ulaşır.
Kişisel gelişim ölümle noktalanmaktadır. Her yazı dizisi gibi bunun da sonlanmasını isteriz. Bütünlük halinde anlam kazanacağını biliriz. Dizinin intiharı veya yarı yolda kesilmesi anlamsızdır. Hayat da böyledir, bütünlük halinde anlaşılabilir. İntiharı veya öldürülmesi saçmadır. Ancak yazılarda anlam görmeyi bıraktığımızda yarıda kalabilir, bu da anlaşılmamasından kaynaklanır. İnsan da hayatta anlam göremezse, bütünlüğü fark etmezse ölür. İnsanlık ve canlılık da farkında olmayı bırakınca ölür.
İnsan ölmek üzeredir, her zaman. Bunun için hayatı anlamlıdır. Son anlarını yaşayan biri gibi anlamlandırmak ister. Zamanla sınırlanması oyunu keyifli kılar. Sonsuza dek hamle beklemeyi diler miydik? Çoğunluk hiçbir şey yapmadan dururdu ve ortada oyun bile olmazdı. Oyunun her zaman sınırları vardır ve bitti diye üzülsek de amaç oyunun sonunu görmektir. İyi bir yorgunluktan sonra uyumak için köşemize çekiliriz. Oyun sırasında uyumak istemeyiz, ama geç olduğunda uykuyu ne kadar sevdiğimizi hatırlarız.
Alıntı
|