Anne - Baba öldükten sonra onların adına iyilik
Mâlik bin Rebîa (r.a.) şöyle der:
Birgün biz Resûlullah’ın huzûrunda otururken Selimeoğulları’ndan bir adam çıkageldi ve:
“–Yâ Resûlallah! Anamla babam öldükten sonra onlara yapabileceğim bir iyilik var mı?” diye sordu. Allah Resûlü şöyle buyurdu:
“–Evet, onlara duâ ve istiğfarda bulunursun, vasiyetlerini yerine getirirsin, akrabâsını koruyup gözetirsin, dostlarına da ikramda bulunursun.” (Ebû Dâvûd, Edeb, 119-120/5142; İbn-i Mâce, Edeb, 2)
Evladın ebeveynine vefatından sonra da takdim edeceği haklar vardır
Mâlik Bin Rabîa (ra) şöyle anlatıyor:
“Hz. Peygamberin (asm) yanında oturduğumuz bir sırada Benî Seleme kabilesinden bir kişi gelerek:
“Ey Allah'ın Rasûlü! Ebeveynimin benim üzerimde vefatlarından sonra takdim edebileceğim bir hakları var mıdır?”deyince Hz. Peygamber (asm) şöyle buyurdu:
”Evet. Onlara salâvat getirmek (dua etmek), onlar için bağışlanma dilemek, sözlerini yerine getirmek, dostlarına ikram da bulunmak ve onların dost ve yakınlarıyla ilgiyi (ve ancak onların yolundan gelen sılayı rahmi) kesmemektir.” (Ebu Davud, İbn Mâce, İbn Hibban)
Anne-babanın vefatından sonra onlar için hac edilebilir, kaza oruçları tutulabilir
Büreyde (ra) anlatıyor:
"Bir kadın: "Ey Allah'ın Resulü, ben anneme bir cariye tasadduk etmiştim. Şimdi annem öldü" dedi. Resulullah (asm):
"(Sadaka yapmış olmanın) ecrini mutlaka alacaksın. Miras yoluyla cariye sana geri gelecek (tekrar senin olacak)" buyurdu. Kadın:
"Ey Allah'ın Resulü annemin bir aylık oruç borcu vardı, onun yerine tutabilir miyim?" diye sordu.
"Annene bedel tut!" dedi. Kadın:
"Ey Allah'ın Resulü, annem hiç haccetmedi, onun yerine hac yapabilir miyim?" diye sordu Resulullah (asm):
"Evet, ona bedel haccet" buyurdu." (Müslim, Tirmizî, Ebu Dâvud)
Evladın anne-babası için verdiği sadaka kendisinden eksilmeden aynıyla yazılır
“Herhangi bir Müslüman bir sadaka verdiğinde bunu Müslüman iseler anne ve babası için verebilir. Sadakanın ecri hem ebeveynine hem de ebeveyninin sevaplarından eksiltmeden aynı oranda kendisine yazılır.” (Taberani)
Evladın ettiği istiğfarla anne-babanın derecesi yükseltilir
“Kişinin ahirette derecesi yükseltilir. Bunun üzerine:
“Bu yükselme (hakkım değildi). Nereden gelmedir?” der. Kendisine:
“Bu senin için evladının yaptığı istiğfar sebebiyledir” denilir. (Kütüb-i Sitte)
İyiliğin en alası baba dostlarına sıla-i rahim yapmaktır
“Kişinin babasının sevdiklerine (vefatından sonra onun dostlarına) sılayı rahim yapması, iyiliğin en âlâsıdır.” (Müslim)
“En önemli evlatlık görevlerinden biri, babanın ölümünden sonra babanın dostlarına iyilik yapmaya devam ettirmektir.” (İmam Gazali, Mükâşefetü’l Kulûb)
İbn-i Ömer (ra) Mekke yolunda bir bedeviyle karşılaştı. Abdullah (ra) selam verdi. Onu hayvanına bindirdi. Ve ona da selam verdi. Bu hareketine karşılık biz dedik ki:
“Allah iyiliğini versin. Bunlar küçük bir iltifatla da memnun olurlar.”
Abdullah Bin Ömer (ra) ise:
“Bunun babası babamın yakın dostu idi. Peygamberimizin; “İyiliklerin en güzeli baba dostluğunu devam ettirmektir” buyurduğunu işitmiştim” diye cevap verdi. (Riyaz’üs Sâlihîn)
“Kim babasını kabrinde ziyaret etmek isterse, onun kendisinden sonraya kalan arkadaşlarını ziyaret etsin.” (İbn-i Hibban)
Anne-babanın kabrini ziyaret eden, onlara iyilik yapar
“Ana-babasının veya bunlardan birinin kabrini her Cuma günü ziyaret eden onlara iyilik yapanlardan yazılır.” (Şamil İslam Ansiklopedisi)
“Ana-babanın kabrini, Cuma günleri ziyaret edenin günahları affolur, haklarını ödemiş olur.” (Tirmizî)
Anne-babanın kabrini ziyaret etmeye devam edenin kabrini melekler ziyaret eder
“Ana-babasının veya birinin kabrini ihlâsla ve mağfiret umarak ziyaret eden, kabul olmuş bir hac sevabı alır ve bunu âdet edinenin kabrini de melekler ziyaret eder.” (Hâkim)
Allah'tan günah ve hatalarının bağışlanmasını isteme, mağfiret dileme.
İstiğfar lafzını veya manasını içeren her duaya istiğfar denir. Gerek Kur'an-ı Kerîm'de ve gerekse hadis-i şeriflerde istiğfar teşvik edilmiştir. Kur'an-ı Kerîm'de; "Rabbinizden bağışlanma dileyin. doğrusu o, çok bağışlayandır " (Nuh, 71/ 10) "(Ey Muhammed) Sabret! Allah'ın verdiği söz şüphesiz gerçektir. Suçunun bağışlanmasını dile; Rabbini akşam, sabah överek tesbih et" (el-Mümin, 40/55) buyurulur.
Peygamber efendimiz kendileri istiğfara devam etmiş, ümmetini de teşvik etmiştir (Buhârî, Deavât, 3; Tirmizî, Tefsîru Sûre, 47/1; İbn Mâce, Edeb, 57).
Ebu Hureyre (r.a)'den rivayet edildiğine göre Peygamberimiz: "Vallahi ben Allah'a günde yetmiş defadan çok istiğfar ediyorum" buyurmuştur. Başka bazı hadislerde Hz. Peygamberin günde yüz defa istiğfar ettiği belirtilir (bk. Müslim., Zikr, 41; Ebû Dâvud, Vitr, 26; Tirmizî, Sûre, 47/1). Bu nedenle Ebû Hüreyre: "Peygamberden daha çok istiğfar edeni görmedim" (el-Kurtubî, el-Câmi'li Ahkâmi'l-Kur'ân, l V, 210) demiştir. Bir günah işlendiği zaman, bunda ısrar etmemek, hemen tövbe istiğfar etmek vaciptir. Peygamberimizin ifadesiyle, "İstiğfâr eden kimse günde yetmiş defa da günah işlemiş olsa bunda srar etmiş sayılmaz" (Tirmizî, Deavât, 107).
İstiğfarın Allah nezdindeki değeri bir hadiste şöyle ifade edilir: "Kim yatağına girince üç defa; "estağfirullâhe'l-Azîm ellezî Lâ İlâhe İllâ hüve'l Hayyu'l-Kayyûm (Kendisinden başka hiç bir ilâh olmayan, diri ve her an yaratıklarını gözetip duran yüce Allah'tan bağışlanmamı dilerim)" derse, Allah günahlarını deniz suyunun damlaları kadar çok olsa da bağışlar" (Tirmizî, Deavât, 17) buyurulmuştur. Sadece dili ile istiğfarda bulunmak yeterli değildir. Niyeti ve amelleri de dilini doğrulamalıdır. Tövbenin en makbul olanı, günahtan kesin dönüş yapılarak, Allah'tan bağışlanma istenmesidir. Buna "nasûh tövbe" denir.
Ayet-i Kerîme'de şöyle buyurulur: "Ey iman edenler! Allah'a samimiyetle (nasûh tövbe) edin. Belki Rabbiniz kötülüklerinizi siler. Peygamberi ve beraberindeki müminleri utandırmayacağı günde, sizi altından ırmaklar akan cennetlere koyar. O gün onların nûru önlerinde ve sağ taraflarında yürürken: "Rabbimiz nurumuzu tamamla, bizi bağışla, şüphesiz Sen, herşeye kadirsin derler" (et-Tahrim, 66/8).
Bir mümin kendisi için tövbe edeceği gibi, ölmüş olan veya hayatta bulunan ana-baba, hısımları ve diğeri müminler için de istiğfar edebilir. Bu dua sebebiyle Cenâb-ı Hakk'ın onları bağışlaması umulur. Kur'an-ı Kerîm'de bu konuda çeşitli dua örnekleri bulunur: "Ey Rabbimiz... bizi affet, bizi bağışla, bize merhamet et" (el-Bakara, 2/286); "Musa şöyle yalvardı: Rabbim, beni ve kardeşimi affet. Bizi merhametine garket" (el-A'raf, 7/151); "Babamı da bağışlayıp hidâyete erdir. Çünkü o, sapıklardandır" (es-Şuarâ', 26/86);"Ey Rabbimiz! Herkesin hesaba çekileceği günde, beni, annemi, babamı ve biitün mü'minleri affet" (İbrâhîm, 14/41).
|