Renkler sadece elektromanyetik dalgaboylarının birer yorumu olmaktan çok daha fazlasıdır. Rengin içindeki bilgi Evrenin Kumaşı’nın derinlerine ulaşır, ta ruhumuza kadar uzanır. Bizler titreşim varlıklarıyız; duygusal ve zihinsel hayatımızın akışı tamamen titreşimsel frekanslar gerçekliğinde bulunur. Fiziksel bedenimiz bile titreşen bir kristalin su ve de birbiriyle etkileşen çeşitli moleküler ışınların matriksidir.
Bedenimizin ve zihnimizin morfogenetik alanı daha çok ahenkli ve ahenksiz titreşimlerin bir senfonisi gibi olurken, gezegenimizin kristalleri ve mineralleri de belirli bir frekansa mükemmel bir şekilde uyumlanmıştır. Dolayısıyla, kristallerin süreklilik halindeki titreşimsel tonu, girift enerjetik anatomimize mükemmel bir uyumlanma skalası sağlarlar. Herşeyden öte bizler dünyanın bu minerallerinden oluşan bir bütünüz. Farklı renkler farklı kişilerde onların farklı yönleriyle rezone olur ve kristallerin ve renklerin iyileştirme çalışmalarında bu kadar etkili araçlar olmasının nedeni de budur.
Daha derin bakılacak olursa, kristaller kadim varlıklardır; Evrende derin bir salınım modunun canlı ifadeleridir. Bu salınım modu genellikle bir Deva’ya atfedilir; yani kristallerin bu özel titreşimlerinin kollektif şuuru veya morfogenetik alanına. Bir kristalle iletişime geçtiğimiz her zaman aslında canlı bir Deva Kristali ile etkileşime geçiyoruz. Dolayısıyla, karşılaşacağınız her kristal, kendilerine ait renklerinden yansıyan derin bir zekayı ve Evrendeki ve Ruhunuzdaki spesifik prensipleri temsil eder.