Pozitif olacağım diye uğraşmak, seni özünde “gerilimli” yani, negatif yapabilir.
.
Önemli olan, doğal şekilde, doğaçlama biçimde pozitif olmak.
.
Sıradan halinin pozitif olması lazım. Çaba ile gayret ile elde edilen bir pozitifliğin anlamı yok.
Zaten beklentiye girerek pozitif olmak baştan kaybettirir insan: “Ben pozitif olacağım ve çekim yasası işlemeye başlayacak. Böylece başıma hep iyi şeyler gelecek.”
.
Bu içten gelen bir inanç değil, zihinden kaynaklanan bir beklenti. Ve sadece bu beklenti bile belki size doğru gelen iyi şeylerin önünü kesmeye yeter.
Pozitif olmakla ilgili fikir sahibi olmak. VE bu konuyla ilgili okumak, konuşmak. Enerji veren insanlardan beslenmek. Bunlar güzel.
.
Bir de bazı yöntemler olmalı. Düzenli takip edilen bir program.
Bakın burası önemli:
Bir şeye odaklandığın zaman genelde o şeyle ilgili bir benlik oluşturursun ve o şeyi kaçırtırsın. Bir şeye ulaşmak için, başka bir şeyin yan ürünü haline getirmelisin.
Bir yola tabi olup, o yolun gereğini yaparken açılmalı bazı şeyler.
Yolda yürürken, şeytan çok dürter insanı. Belki saçma gelecek bazen yaptıklarımız. Bazen de gereksiz. Bazen de “bugün bir anlamı yok bunun benim için, çünkü o halde değilim, o enerji yok bende. Sonra yapayım” diyeceksin.
.
Ancak bunlara takılmayıp, uygulamalara devam edersen. Kendi normal halin, sıradan halin değişecek.
En önemli püf noktalardan biri şudur yol bahsinde:
Harikulade haller, değişik sıra dışı deneyimler, acayip bazı yaşantılar şeklinde değil. Sıradan, gündelik, her zamanki doğal halinin değişmesidir aslolan.
Arada mistik bir vecd yaşamaktansa, sıradan halinin mistik vecd hali olmasıdır amaçlanan.
Oysa birçok kişi anlık üst düzey ruhani deneyimlerin peşine düşer. Elde edemez çoğu. Elde edenler de, bir müddet yaşar o üst düzey hali. Ve sonra normaline geri döner.
İşte dönülen o normal; ruhani bir yaşantı olmalıdır ki, maksat hasıl olsun.
Zikr ve dua eder. Ama bırakır. Çünkü kendimi vermem lazım. Odaklanmam lazım der. İbadeti erteler. Çünkü şu an aklımı veremiyorum. Kıldığımın bir anlamı olmuyor der. Ve kaybeder.
İki kişi düşünelim. K ve M kişisi. K kişisi, vahdetle ilgili, acayip derinleşmiş. İşin tefekkür boyutunda, felsefe boyutunda harika. Nice kişilerin idrak edemediğini o ekmeğine bal sürer gibi sürüp yemekte.
Ama uygulaması, tabi olduğu bir yolu, programı yok.
Diğeri ise, yine bilinçli, ilgili. Ancak asıl üstüne düştüğü şey; yol erkanı. İbadetler dualar, zikirler. Ne ise artık Bir rehberin eşliğinde, yapması gerekenleri yapmakla meşgul.
K kişisi, velayete eremez. M kişisi ise, fark etmeden birincinin teorik olarak bahsettiği şeyleri yaşar, deneyimler hale gelir.
.
M kişisi, belki K’ya hayrandır. Onu kendine üstad saymaktadır. Bahsettiği konularla mest olmaktadır.
Ancak bilmediği bir şey; K’nın bahsettiği konuların çoğunu kendisi yaşamaktadır. Bilinç düzeyi oralardadır. Oysa K sadece bahsetmekte ancak henüz o bahsettiklerinin idrakına erememektedir.
Tabi ki en ideali, bir arada hem K hem M olabilmek. Ancak eğer bir bilgi bizi yoldan alıkoyacaksa, o bilgi bizim için hayırlı değildir. Öncelik, yoldadır.
|