1- (8) Bana Ebu Hayseme Züheyr b. Harb rivayet etti (Dedi ki): Bbe Vekî' Kehmes'den [18] o da Abdullah b. Büreyde'den [19] o da Yahya b. Ya'mer'den [20] naklen rivayet etti. H.
Yine bize Ubeyduliah b. Muâz el-Anberî rivayet etti. Bu hadis onun-Idur. (Dedi ki): Bize babam rivayet etti. (Dedi ki): Bize Kehmes, İbni Bü-reyde'den o da Yahya b. Yâmer'den naklen rivayet eyledi. Yahya şöyle de*lmiş:
«Basrada kader hakkında ilk söz eden, Ma'bed el-Cühenı [21] olmuştu. I Bir ara ben ve Humeyd b. Abdirrahman el-Himyeri hacc —yahud Umre __ yapmak üzere yola çıktık. Ve (kendi aramızda):
— Resulüîlah (Sailallahii Aleyhi ve Seliem) in ashabından bir kimseye rastlasak da şu heriflerin kader hakkında söylediklerini ona sorsak, dedik. Az sonra mescide girmekte olan Abdullah b. Ömer b. el-Hattab'a tesadüf ettik. Ben ve arkadaşım, birimiz sağından birimiz solundan olmak üzere hemen etrafını çevirdik. Ben arkadaşımın sözü bana havele edeceğini an*layarak:
«Yâ Ebâ Abdirrahman! Bizim taraflarda bir takım insanlar türedi. Bunlar Kur'anı okuyor ve ilmi araştırıyorlar.» dedim. (Kavi diyor ki):
— Yahya bu adamların hâllerini, kader diye bir şey tanımadıkla*rını hâdisât Allah'ın hiç bir takdir ve malûmatı olmaksızın yeni yeni husule gelir, iddiasında bulunduklarım anlattı. Abdullah (R A.) şun*ları söyledi. O halde sen onlarla görüştüğün zaman kendilerine he*men haber ver ki, ben onlardan beriyim. Onlarda benden beridirler. Ab*dullah b. Ömer'in kendisine yemin ettiği Allaha and olsun ki, onlardan bi*rinin Uhuıî dağı kadar altım olsa da onu infak etse kadere inanmadıkça Allah onun infakını kabul eylemez. Abdullah (R.A.) sonra şöyle devam etti:
«Bana babam Ömerü'bnü'l-hattâb rivayet etti. Dedi ki:
— Bir gün Resûlüllah (Sailallahii Aleyhi ve Seliem) 'in yanında bulun*duğumuz bir sırada anîden yanımıza, elbisesi bembeyaz, saçı simsiyah bizât çıkageldi. Üzerinde yolculuk eseri görülmüyor; bizden de kendisini kimse tanımıyordu. Doğru Peygamber (Sailallahii Aleyhi ve Sellemfın yanı*na oturdu; ve dizlerini onun dizlerine dayadı. Ellerini de uylukları üzeri*ne koydu. Ve:
«Yâ Muhammedi Bana Islâmın ne olduğunu haber ver!» dedi. Resu-lüllah (Sallallahü Aleyhi ve Seliem)
«İslâm: Allah'dan başka ilâh olmadığına, Muhammed'in de Allah'ın Re*sulü olduğuna şehâdet etmen; namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ra*mazan orucunu tutman ve yol (külfetleri) cihetine gücün yeterse Beyt'i hacc etmendir.» buyurdu. O zât:
«Doğru söyledin.» dedi. Babam dedi ki:
«Biz buna hayret ettik. (Zira) hem soruyor hem de tasdik ediyordu.
«Bana imandan haber ver!» dedi. Resûlüllah (S.A.V.):
«Allah'a, Allah'ın Meleklerine, k'rtablanna, Peygamberlerine ve âhiret ' gününe inanman, bir de kadere; hayrına şerrine inanman dır.» buyurdu.
O zât (yine):
«Doğru söyledin.» dedi. (Bu sefer):
«Bana ihsandan haber ver!» dedi. Resûlüllah (S.A.V.):
«Allah'a: Onu aörüyormuşsun gibi ibâdet etmendir. Çünkü her ne ka*dar sen Onu görmüyorsan da O seni muhakkak görür.» buyurdu.
O zât:
«Bana kıyametten haber ver!» dedi. Resulûiİah (S.A.V.):
, «Bu mes'elede sorulan sorandan daha âlim değildir.*» buyurdular.
«O halde bana onun alâmetlerinden bari haber ver!» dedi. Peygam*ber (S.A.V.):
«Cariyenin kendi sahibesini doğurması ve yalın ayak, çıplak, yoksul
koyun çobanlarının bina yapmakta birbirleriyle yanş ettiklerini görmendîr.» buyurdu. Babam dedi ki:
— Bundan sonra o zât gitti. Ben hayli bir müddet (bekledim) durdum. Nihayet Resûlüllah (S.A.V.) bana:
«Yâ "Ömer! O sual soran zâtın kim olduğunu biliyor musun?» dedi. .
«Allah ve Resulü bilir." dedim.
«Gerçekten o Cibril'di. Sîze dininizi öğretmeğe gelmiş.» buyurdular
Alıntı