Ebu Sait Abdullah b. Ahmet Bağdadi’den rivayetle, dedi ki:
– İsmi Fatıma olan kızım evimizin damına çıktı ve kaçırıldı. O, bakire ve o gün yaşı on altı idi. Bunun üzerine Şeyh Abdulkadir Geylani hazretlerine geldim ve ona bu (olanları) anlattım. (Bana):
– Bu gece “Kerh’in” harabelerine git ve beşinci tepede otur. “Bismillah, Şeyh Abdulkadir niyetine” diyerek (kendi etrafında) yere bir daire çiz. Gecenin karanlığı basınca, sana çeşitli suretlerde cin taifeleri uğrar (geçip giderler). Onların (güçlü) kuvvetli (oluşları ve tavırları) seni sakın korkutmasın. Seher vakti olduğunda onların kralları, atlı ve çok büyük bir (cin) ordusuyla birlikte sana uğrar ve;
– İsteğin nedir? (diye) sorar. O’na:
– Beni sana Abdulkadir gönderdi, diye söyle ve kızının durumunu ona anlat, dedi.
Bunun üzerine gittim ve (Şeyh’in) bana emrettiği (gibi) yaptım. (Böylece Şeyh’in dediği gibi) onlardan görünüşü rahatsız edici suretlerde (cin taifeleri) uğradı (geçip gitti, fakat) onlardan hiç birinin (yere çizip de) içinde olduğum daireye yaklaşmaya gücü yetmiyordu. Bölük bölük geçip (gitmeye) devam ettiler. Ta ki kralları atına binmiş ve önünde de onlardan topluluklar olduğu hâlde geldi ve dairenin hizasında durdu. Bana:
– İsteğin nedir? dedi. Ben:
– Beni sana Şeyh Abdulkadir gönderdi, dedim. Bunun üzerine (kral hemen) atından indi, yeri öptü, o ve beraberindekiler dairenin dışında oturdu. (Kral):
– Senin halin (müşkilin) nedir? dedi.
Ben de kızımın kıssasını (başına gelenleri) anlattım. (Olanları duyunca) beraberindekilere:
– Bunu kim yaptı, dedi. (Etrafındakiler) kimin yaptığını bilemediler. Bunun üzerine “Mârid” kız ile beraber (kralın huzuruna) getirildi ve ona, bu “Çin”’deki cinlerden denildi. O’na:
– Kutbun (eli altındaki) yolcuları (arasından birisini) gizlice kaçırmana seni iten sebep nedir? dedi. (Mârid):
– O kız gönlüme düştü (yani âşık oldum onun için kaçırdım), dedi.
Bunun üzerine (kral) onun (öldürülmesini) emretti de hemen boynu vuruldu ve kızımı da bana verdi. Ben (krala):
– Bu geceye kadar senin gibi Şeyh Abdulkadir’in emrine imtisal eden (itaat ve sadakat gösteren kimse) görmedim, dedim. (Kral):
– Evet, o, evinden yeryüzünün en uzak yerindeki cinlere bakar (seyreder), (cinler) de onun heybetinden meskenlerine kaçışırlar. Allahü Teâlâ bir Kutbu kaim kıldığı zaman onu insanlara ve cinlere gücü yeter (hâkim) kılar, dedi…
(Hulâsatu’l-Mefâhir fî Menâkıbı’ş-Şeyh Abdulkâdir)
|