osmanlica ile osmanli icerisinde kullanilan alfabe ayni sey zannediliyor galiba. osmanlica metinler de turkce metinler de arap harflerine dayali arapcada olmayan, "p" harfini ve bazi baska sesleri de icerecek sekilde olusturulmus bir alfabe ile yaziliyordu. yani alfabe degistiginde belirli bir azinligin kullandigi bir metinsel altyapiyi degil, sokak mekteplerinde okutulan kitaplardan tutun da avamin okur yazar kisminin elinde bulunan tum metinlerin okunup anlasilmasi imkanini yitirdik. iki alfabenin de cok dogal olarak bir gecis sureci icerisinde ortak kullanilmasinin da arguman olarak sunulmasini anlamak tabii ki mumkun degil. nasil olabilirdi ki zaten? ama sonucta savas ve baris'in 1965 baskisi ile 2014 baskisi arasindaki fark ve ifade gucundeki kayip, yapilan hamlenin yanlisigini gormek icin yeterli.
ikincisi, avamin sinirli sayida kelime ile konusuyor olmasi bir dilin ifade gucunun zayifliyor olmasina karsi bir arguman olarak kullanilamaz. buradaki iki temel sorundan birisi, madem batida dil bu kadar yavan, normal olan zaten budur diye dusunerek daha kotu olana oykunmektir. halbuki kotuden emsal olmaz. diger sorun da avamin sinirli bir kelime haznesini kullaniyor olmasi, entelektuel kesimin ya da sosyal bilimler alaninda calisanlarin kendi dillerine ait gelismis terminolojilerden ve derin sozcuk dagarcigindan istifade etmelerini engellememesi. zira dusunce dunyamiz ifade gucumuzle sinirlidir ve dilimiz ne kadar zenginse hem ifade gucumuz hem de dusunce dunyamiz o kadar ileridir.
ne yazik ki turkiye'de entelektuel seviyenin yerlerde surunmesinin temel sebeplerinden birisi de dil derinligin yitirilmis olmasidir. derinligin yitirilmesinin de birinci sebebi yapilmis olan harf devrimi sonucunda eski dagarcigin yerine yeni ikame edilebilir bir dil ortaya cikmamasidir. tabii burada harf inkilabini savuna yari cahillere agop dilacar demek neye yarar bilinmez.
yine, belki osmanli'dan bir descartes, feuerbach, rousseau çıkmamistir ama eger kulturel eziklik psikolojisi icerisinde olmasak, en azindan yakin donemde ortaya cikmis nurettin topcu'yu, sabri ulgener'i ve cemil meric'i "gorup" degerlerini anlayabilirdik. onlari dunyaya tanitabilirdik. bugunse ne yazik ki eserlerini en son daha bundan 30-40 yil once vermis olan bu dahilerin yazdiklarini tam olarak anlamaktan aciziz. bilmiyorum ahvali daha guzel ortaya koyan bir sey olabilir mi. ezikligimizi, psikolojik geriligimizi ve kendimizi hakir gormemizi ve onumuzdek asil engelin bu oldugunu gosteren daha guzel ne olabilir...
bunun disinda halk edebiyatina sirt dayama cabalarina ya da olmasi mumkun olmayan "milli alfabe" gibi kavramlar kullanarak dusunce dunyasi noktasinda boy verme eylemlerine kim ne desin. konusulan soylenen ne, kim ne anliyor. aslinda bu zaten mesele.
tekrar ve tekrar sadece su, gecmisten bugunumuze yansiyan insaf kelimesinin, fedakarlik kelimesinin, kemal kelimesinin bati dillerinin hicbirisinde ve bunun da dogal sonucu olarak bati muhayyilesinde karsiligi yok. biri vicdanin olcusu, birisi sevginin digeri de edebin. bunlar bugun gecmisimizden kalan gunluk hayatimizda kullandigimiz kelimeler. peki bunlar da yok oldugunda ortaya ne cikacak? medeni mi olacagiz yoksa insanliktan mi cikacagiz?
yolun nereye kivrildigini gormek icin canla basla gecmisteki tum bilgiyi silip atan harf devrimi gibi buyuk bir yanlisi canla basla savunan buradaki zevati gormek yeterli. dunya'da pek az sey siyah beyaz mertebesinde dogru ve yanlis olarak ayrilabilir. harf devrimi de bunlardan birisidir. bunu savunabilmek icin yanlizca kapkara bir cahil olmak yetmez. insafsiz da olmak gerekir.
not: osmanli'nin son donemindeki okur yazar dusuklugu, ozellike birinci dunya savasi ve oncesinde egitimli nusufun cephelerde kaybi ile ilgilidir.
|