Olaya "Vatan Millet Sakarya" şuuru ile dalış yapar gibi bir halin var. İşin hakikat boyutu hiç de senin düşündüğün gibi değildir. Hüddam ismi verilen bir yaratılmışa emir vermek / sahip olmak / köle gibi kullanmak düşünceleri zaten başlı başına yanlıştır. Hüddam işin hikaye kısmı. Hakikatte yalnızca Allah c.c. var.

"Şaşarım insanların haline! Geçimi maaştan, şifayı ilaçtan bilirler." diye bir söz var Abdulhakim k.s. hazretlerine ait. Bu mantıkla yürüdüğümüzde hüddam işine dalanlar şifayı hüddamdan bilmeye başlıyorlar. Senin için söylemiyorum. Giriş gelişme sonuç kısımlarına genelleme yapıyorum. Üstelik hüddam beklerken bambaşka bir şeyle karşılaşıyor çoğu kişi. Birkaç ayetel kürsi okuyup birkaç da teknik bilerek insanlara şifa dağıtıp kahraman olacağını zannetmek ya da Allah cc nin rızasını kazanmayı garantilediğini zannedenlerin genelde eli boş dönüyorlar. Yazdıklarımı önce kendi nefsime yazıyorum üstüne alınma. Lakin olması gereken şudur:

Gaye insanlara iyilik yaparak Allahın rızasını kazanmak mıdır? Bunun için önce samimiyet gerekir, sonra günahlardan kaçış, sonra Allahu Tealayı hatırladığımız dakika/saatlerdeki artış. Samimi zikir gerekir. Zikirde tefekkür gerekir. Bunlar seni nereye taşır? "Duası makbul kul" makamına taşır. Sonra? İşte o zaman 1 kere ayetel kürsi okuyarak istediğin kişiye Allahın izniyle yardım edebilirsin.

Madem Ayetel Kürsi ile başladın olaya. O halde senin zikrin de bu olsun. (İçinde zikirlerin en büyüğü Kelime-i Tevhid de var nasıl olsa) 170'i aş. Minumum 350 rakamına ulaşmaya çalış. Fazlası ise arzularına daha erken ulaşmanı sağlayacaktır. 350 sayısının altına hiç düşmezsen hatta 500-750 kadar ihlas ile kesintisiz okursan zaten çok güzel haller de yaşayacaksın ve hem sen hem de ailen koruma altında olacak. Hatta sülalen bile diyebilirim. Ama en başta rıza-i ilahi, samimiyet ve tefekkür şart.

Hüddam sevdandan vazgeç. Keramet işleri de boş işler. Biz önce imanın inancın hakiketini yaşayalım. Kendimize müslüman diyoruz ya. Peki Allah ne diyor ayetinde? "Ey iman edenler, iman edin"