HÜCRESEL BELLEK” yaşayan doku hücrelerinin vücut özelliklerini anımsatma ve hatırlama kapasiteleri olarak tanımlanır.Bilinçaltı zihnin de bedenlerimizdeki her hücrenin zarında saklanan hücresel bellek olduğu ancak tercihlerimizin, çoğunlukla bilinçaltı somatik hücresel hafıza tarafından etkilendiği belirtilmekte…

Arizona Üniversitesi’nden Gary Schwartz’ın bu konu hakkında öne sürdüğü düşünceye göre vücuttaki her hücrenin kendine ait birtakım genetik maddeler zinciri vardır ve organ nakili esnasında kişinsadece organı değil
aynı zamanda bu bilgileri de alır.
Nakil sonrası davranışlarda, kişiliklerde,
hatta damak zevkindeki değişikler de buna bağlanmaktadır.

Hücresel bellek kavramı 2000 yıldır,
geleneksel Çin tıbbının önemli bir parçası olmuş Çinliler bu durumu yin ve yang prensiplerine dayalı olarak
Zang-Fu Teorisi ile açıklamışlar...

Çin tıbbına göre,
vücudun her organının onunla ilişkili
bir veya daha fazla duyguya sahip olduğuna inanılıyor; Örneğin, karaciğer kızgınlıkla, kalp sevinçle, akciğerler üzüntü ile, böbrekler korkuyla vb. ile ilgili.. Kalp ise Shen’i (zihin) barındırıyor

Yapilan arastimalardan da artik biliyoruz ki Kalbin bir düşünme kabiliyeti vardir ve kalbin yaptığı tepkiler tüm insan sistemini etkiler.Yin ve Yang teorisine dayanarak, her Zang organı, vücudun içindeki tüm diğer organların duygu ve ruhunun özünü barındırır.
Kalp bütün organların egemen olduğu
ve bir kişinin varlığının bilincini gösterir.
Kaybolmayan zeka, bilgelik ve ruhsal dönüşümden sorumludur.

Zang-Fu Teorisine göre ;
Eğer bir kalp nakledilirse, hücre seviyesindeki ve manevi seviyedeki hafıza, yani zihin bilinci bağışlanan organla taşınacaktır. Buna ek olarak,
kalan Zang organlarının hücresel özü veya tohumları ve akraba ruhları da alıcıya nakledilecektir.
Kelimenin tam anlamıyla, diğer Zang organlarında barındırılan tüm hucresel bilgi bağışlanan organın alıcısına taşınacaktır.
Hatta Alıcının nakledilen bir organın reddetme sürecinin yalnızca maddi organın (hücresel bileşen) reddini değil, ,
aynı zamanda bağışlanan hücresel belleğin (nakledilen donör hücrelerde saklanan bilgi ve enerjinin) reddedilmesi olduğu belirtilmekte...

Zigot, eninde sonunda 37,2 trilyon hücreden oluşacak bir insanı
inşa etmek için planı (insan genomu) içeriyor diyor bilim insanları…
Bu inanılmaz miktarda bilginin / hafızanın böyle mikroskobik olarak küçük bir alanda saklaniyor olması muhtesem degil mi ? Herseyin bir ölçü ile yaratıldığı gerçeğinin bir açıklaması değil mi bu ? Bir de boyle bir yapının "tamamen tesaduf"oldugunu düşünenler var. ))

Her şey,
37 trilyon küsur müzisyenden oluşan
bir orkestranın parçası olmakla ilgili aslinda. Ve bu 37 trilyon küsür muzisyen evrenin sessiz senfonisinin nano parçası. Eserden müessire... ;)