DMT içeren bitkilerden faydalanmanın en geçerli yolu olan bitki karışımları ve bunlar içinde en çok bilineni meşhur Ayhuasca çayı.
Ayhuasca (Yaje) :
Her ne kadar yerliler arasında asil mantığının bağırsak parazitlerini temizlemek olduğu iddia edilse de ruhun vucuttan ayrılıp yükselmesini sağlayan - bir nevi ölüm - ve uyanık rüyalar görülmesine neden olan halusinojenik etkisi bu çayın popüler kullanımına neden olmuştur.
Ayahuasca etkisi di metil triptaminin (dmt) beyne girişiyle birlikte başlar. Etkileri 6-12 saat arasında geçmekle birlikte kişiyi günlerce etkisi altında tutabilir. Bir haftada bir kereden fazla alınması sakıncalı olabilir.
Yaje (ya da Ayahuasca) içeceği aslında çoğunlukla Amazon bölgesinde yetişen ve oradaki topluluklar tarafından kullanılan bir çeşit sarmaşığın adı aynı zamanda. Fakat içeceğin kendisi sadece yaje'den ibaret değil ve her taita (şamanlara verilen isim) kendine özgü bir tarif kullanıyor. Şamanlar geleneksel olarak bunu tedavi amacıyla kullanıyor olsalar da aynı zamanda büyü amaçlı kullanıldığı da oluyor. Büyüler de tabi ki kazanılan görü yeteneği merkezi konumda; taita bu sayede hastalıkların sebeplerini ruhlar (bizim bildiğimiz ruhlardan farklı) aracılığı ile öğrenebiliyor ve bunları dışarı çıkartabiliyor
Amazon bölgesindeki yerliler için bu karışımı hazırlamak problem olmuyor, zira her şey önlerinde. Sarmaşıktan önemli bir kısım, başka bitkilerle karıştırılıp suda bir gün boyunca kaynatılıyor. Kullanılan malzeme çok olduğundan bunu başka bir yerde hazırlamak oldukça zor. Kaynatılmış yaje gece olana kadar bekletiliyor. Geceyi beklemenin sebebi ruhların gece olduğunda uyanmaları. Gerçekleşen ritüel de bu ruhlarla saygıda kusur etmeden iletişim kurmak üzerine kurulu.
Bugün bir çok bitki ayahuasca analoğu olarak bilinmektedir. Bunlardan en önemlisi peganum ve mimosa türlerinden elde edilir. Peganum harmala (Üzerlik) tohumları harmala alkoloidlerini bol miktarda içerir. Bunun yanında bir çok mimosa türü bol miktarda dmt içerir. Bu iki bitki ile kolayca ayahuasca analoğu bir içecek hazırlanabilir. Ama araştırdığım ve bildiğim örnekler kadarıyla bu içeceği ön hazırlıksız ve tek başına içmek biraz deli cesareti istiyor.
Burada hemen bir not düşeyim; Peru amazonlarına özgü bu bitkiyi elbette bizim topraklarımızda bulmak imkansız. Ancak şanslı olduğumuzu düşündüğüm bir nokta; bu bitkinin özelliği, yüksek miktarda dmt içermesi ve en yüksek dmt içeren bitkilerin başında da phalaris arundinacea (yem kanyaşı) geliyor. Yani ülkemizde ki hemen her bataklık, göl veya serin nemli ortamların bitkisi.
onunla birlikte kullanılabilecek olan ikincil bitki ise Peganum harmala (Üzerlik) tohumu, onuda her yerde bulmak mümkün.
Bir Ayahuasca ( Yaje ) Deneyimi:
Peki içince ne oluyor? bu kısmı yazının sonunda vereceğim kaynaktan olduğu gibi alıntı yaptım. Çünkü çok güzel anlatılmış:
'' Gece oldu ve taita'nın uzattığı yaje'yi bir dikişte içtiniz. Bundan sonra artık ne olacağını taita dahil kimsenin bilmesinin imkanı yok. Neredeyse herkesin kendine özgü bir deneyimi oluyor ama ortak olan bir şey varsa o da kötüden iyiye doğru bir yol izlemesi bu deneyimin.
Kapkara bir denize atlıyorsunuz, batıyorsunuz, batıyorsunuz, kendinizi en dipte bulduğunuzda kurtulmak için çırpınıyorsunuz. Hiçbir şeye yaramadığını anladığınızda kendini bırakıyorsunuz artık, teslim oluyorsunuz ve kendinize verdiğiniz zararların bedellerini ödüyorsunuz. Hafifledikçe taşıdığınız yüklerden yükselmeye başlıyorsunuz, yükseliyorsunuz ve en sonunda göksel bir mutlulukla dolaşıyorsunuz.
Gerçekten bu kadar poetik bir etkisi var yajenin. Algılarınızın kapıları tamamen açıldığında ruhlarla görsel bir temase geçmeye başlıyorsunuz. Bu noktada kimisi iyi kimisi kötü sayısız varlıkla karşılaşmanız mümkün. Gerçekliğin dünyasından yavaşça diğer tarafa geçtikçe ruhlar da daha fazla hissetiriyor kendilerini.
Şunu eklemeliyim ki ilk defa içiyorsanız ve sadece bir fincan aldıysanız pinta görmeniz pek mümkün değil. Ama bu aynı zamanda fiziksel ve ruhsal temizliğimizle de ilintili ve de yajeye ne kadar aşina olduğumuzla. Ne olursa olsun pinta olmadan bile varlıklarını bir şekilde hissediyorsunuz. Bunu sağlayan ise tamamen sezgileriniz; orada olduğunu hissediyorsunuz. Yeni bir fincan aldığınızda ve bu his gitgide katlandığında farkındalığınız da beraberinde yükseliyor.
Sanki her şey birbirine bağlı ya da bir havuzun içinde yüzer gibi bir his, atmosferdeki enerjiyi bütün bedeninizle hissedebiliyorsunuz; artık aynı yerde olmadığınızı düşünüyorsunuz ve gerçekliğinizde oluşan dev yırtıktan dolan renklerle ruhların yakınlaştığını anlıyorsunuz. Fakat yine de bu aşamada tamamıyla kopmuş sayılmazsınız gerçeklikten. Zihniniz, bilinciniz, bilinçaltınız, korkularınız, şüpheleriniz, egonuz sürekli bu görüntülere, hislere karışıyor. Son aşamaya yani gerçek görselliğe adım attığınızda ise doğrusu görünüze karışabilecek "siz" diye birşey bulunmuyor. Ama kesinlikle uyumuyorsunuz da ve gördüklerinizin de rüya olmadığını biliyorsunuz - rüyalardan son derece farklı bir deneyim bu.
Soyut görüler arasında başta renkler olmak üzere, geometrik şekiller, kaleydoskop etkisiyle birbirine karışan ve ayrılan imgeler bulunuyor. Bu soyut görüntüler sürekli olarak değişime uğrayarak somutlaşabiliyor ve daha sonra tekrar dağılabiliyor. Çeşitli figürlerde karşımıza çıkan görüntüler arasında en yaygın olarak görülenler genelde cangılda yaşayan diğer canlılar - totemler oluyor. Tabi ki burada bir sınır olmadığını belirtmeliyim. Geçmişi, geleceği, başka şehirleri, olmayan yerleri, Budha'yı bile görebilirsiniz. Ne göreceğiniz üzerinde kesinlikle kontrolünüz bulunmuyor sonuç olarak.
Ayrıca hemen sonra ne olacağını o anki durumunuzdan anlamanız da pek mümkün değil. İlk etkileri yaşadıktan sonra bu ilk etkiler kaybolup yerine daha güçlü olanlarını getirmiyor. Yajenin gelişimi çok düzeyli olarak gerçekleşiyor. Bir düzeyde renkli çizgiler sürüp gelişirken buna sürekli olarak yeni etkiler ekleniyor.
Basit başlayıp, gelişen ve bütün elemanların şiddetini yükselttiği çeşitli zirveleri olan bir trance parçası örneğine benzetebiliriz bu durumu aslında. Nasıl ki parçada tek tek davulun ya da herhangi bir öğenin estetik ya da duygusal bir önemi bulunmamakta gördüğünüz pinta için de bu durum geçerli. Pinta sadece bütün olarak üzerinizde bir etkide bulunuyor ve acılı bir temizlik sürecinin yarattığı görüntülerin de sadece bir tek amacı var: Size tinselliğin ışığında hayat hakkında bir ders vermek.
Fakat arada bedensel olanın pisliği üzerine düşüncelerle ile büyümüş önemli bir neslin anlamayacağı hatta gülüp geçeceği bir fark var. O da böğürtüler arasında kusarken ya da bir ishal atağında bu tinselliğe kendinizi açıyor oluşunuz. Tanrı'yı bulutlar arasında çizen ve beyazlı melek ordularıyla bedensel olandan kaçınmamızı iradeye, zihne, inanca yönelmemizi tembihleyen semavi dinleri zaten bir kenara koyuyorum, dünyada başka hiçbir kültür sanırım tanrısal, ruhani, tinsel olana bütün bu pisliğin içinde ulaşılabileceğini düşünmemiştir.
Dinlerin zihne bağımlı oluşu dolayısıyla zihnin üzerinde çalışabileceği irade, inanç gibi soyut olgular kullanılmak zorunda olduğundan tanrı da ancak soyut ve ulaşılamaz haliyle düşünülebiliyor. Sonuç bir çeşit aydınlanmayla müjdelenen insanların hayal kırıklığı. Özellikle batıda inancın giderek önemini yitirmiş olması ve geriye kalanların çeşitli uzakdoğu düşüncelerine yönelmesi bu hayal kırıklığına yorulabilir sanırım. Yaje'nin işlevi de bu doğu düşüncelerine zaten oldukça benziyor çünkü farkındalığın dibine dinamit koyan beden-zihin ikiliği yaje'de de bulunmuyor ve beden üzerinde çalışırken aynı zamanda içgörümüzü engelleyen zihnin durumunu da değiştiriyor.
Meditasyon ile bu kadar benzer olması bir yana daha güzel olanı yaje'nin hiçbir şey yapmanıza, düşünmenize izin vermemesi. Meditasyonun amacı da bu değil miydi zaten?... Tek fark yaje'nin sizin isteğinize bağımlı kalmadan aşkın bir düzeye sizi taşıyor oluşu; başka bir şansınız yok. Katıldığım bir seremonide zaten bu iki tekniği de uygulayan kişiler gördüğümden benzerliği algılamam çok fazla sürmemişti. Bedensel fazlalıklarımızdan kurtulmadan belirli bir dinginliğe ulaşılması da zor göründüğünden doğrusu aralarındaki görevdeşliğe bir anlam verebildim.
Fazlalıklarımız derken abartmıyorum, isterseniz günlerce diyet uygulayın ve hatta son gün kimilerinin tavsiye ettiği gibi birşey yemeyin yine de anlam veremediğiniz kadar kusabilir ya da dışkılayabilirsiniz. Yaje sizi daima şaşırtacak ve saygı göstermezseniz başka bir ders verecektir. Son denememde sabah olmuş ve herkes evlerine güzel güzel dağılırken birdenbire herşey benim için tekrar başlamıştı. Alınan ders isterse sabah olsun eve taşıdığınız yüklerle geri dönemezsiniz ve yerlilerin düşüncesine göre bu yükler ya da hastalıklar dışkı ve kusmuk olarak vücut buluyor ve sisteminizden en kısa yoldan dışarı atılıyor. Doğrusu bedeninizden normal olmayan bir şekilde o kadar çok şey çıktıktan sonra buna inanmamak güç; o kadar bokla doluyuz ki gerçeği göremiyoruz''
Pinta: Çeşitli renkteki görüntüler soyut zihinsel imgelemler ve doğadaki ruhların (bütün bitki ve hayvanları kapsayan) canlı imgeleri.
|